Bahçeli'yle Erdoğan arasında deterjan polemiği
Bahçeli, geçtiğimiz hafta MHP'yi 'tutarlı olmaya, hamaset değil icraat yapmaya' davet eden Başbakan Erdoğan'a cevap verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başbakan aynaya bakıp kendisini görmekte, gördüklerini MHP'ye yükleyerek ruhunu ve vicdanını temizleyebileceğini sanmaktadır. Başbakan milletvekili dokunulmazlığının arkasına saklanarak yargı önünde hesap vermekten kurtulmaya çalışan bir 'adalet kaçağı'dır. Başbakan'ın bu alandaki lekeli sicili ortadadır. Zimmet, evrakta sahtecilik, görevi ihmal suçlarından yargılanmasına ilişkin dosyaları TBMM'de beklemektedir" dedi.
Bahçeli, geçtiğimiz hafta MHP'yi 'tutarlı olmaya, hamaset değil icraat yapmaya, kan üzerinden siyaset yapmayı bırakmaya ve istismar siyasetini terk etmeye' davet eden Başbakan Erdoğan'a cevap verdi.
Siyasi sermayesi tükenen Başbakan Erdoğan'ın çaresizliğin çırpınışları içinde çamur siyaseti yaptığını ve hezeyandan hezeyana koştuğunu ileri süren Bahçeli, "Uygurlu soydaşlarımızın maruz kaldığı etnik temizlik karşısında gereken kararlılığı göstermediği hakkındaki tespitlerimize verdiği cevap bunun son örneğidir. Bu konuda söyleyebileceği bir sözü olmayan Başbakan suçluların telaşı içine girmiş ve 2002 yılında Uygur bölgesine yaptığımız ziyareti kullanmak gafletine düşmüştür. Başbakan adeti olduğu üzere yine gerçekleri saptırmıştır" ifadesini kullandı.
26 Mayıs-2 Haziran 2002 tarihlerinde Çin'e yaptığı resmi ziyarette Uygur bölgesinde üç gün kaldığını ve bu siyasi düzeyde bölgeye yapılan ilk ziyaret olma özelliğini taşıdığını hatırlatan Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
"Çin ziyaretimizde Uygur Türklerinin sorunları ve bu konudaki hassasiyetimiz yaptığımız bütün görüşmelerde açıklıkla dile getirilmiştir. Bu ziyaretimizde Başbakan'ın aşina olmadığı devlet geleneklerine saygımızın bir gereği olarak genel müdür düzeyinde bir dışişleri görevlisi de hazır bulunmuştur. Çin'deki görüşmelerimizde Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı bilgi ve konuşma notları kullanılmıştır. Uygur dilinin Sincan üniversitesi programından çıkarılması uygulaması 1 Eylül 2002'de başlamıştır. Bu
tarihten iki ay kadar sonra 3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti iktidara gelmiştir. Bu gerçekler karşısında şimdi Başbakan Erdoğan kendisi ve partisinin yedi yıllık iktidar döneminde bu konuda ne yaptığını dürüstçe kamuoyuna açıklamak zorundadır. Bu konu ve Uygur Türklerinin sorunları hakkında yedi yıl içinde bir kere olsun Çin makamları nezdinde bir girişim yapılmış mıdır? Bunun yapıldığını iddia ediyorsa, Başbakan'ı bunu somut bilgi ve verilerle açıklamaya davet ediyorum. Susar ve meseleyi geçiştirmeye çalışırsa, Türk milleti kendisi hakkında gereken hükmü verecektir.
Uygurlu soydaşlarımıza saldırılar karşısında ilk başta sessiz ve tepkisiz kalan Başbakan, şimdi bu konuyu G-8 toplantısı vesilesiyle dünya liderleri ile görüştüğünü söylemektedir. Başbakan kısa süren uluslararası bir toplantıda bu konuyu ne zaman ve nasıl gündeme getirmiştir? Hassasiyet ve beklentilerini ayaküstü sohbetlerde mi dünya liderlerine aktarmıştır? Bu konuda ne söylemiş, kuş dili mi konuşmuştur?"
"Başbakan'ın bu konudaki savunma telaşıyla dile getirdiği bütün bu hususlar açıklığa kavuşturulmaya muhtaçtır" diyen Bahçeli, "Başbakan son olarak Uygur bölgesindeki saldırıları soykırım olarak nitelendirmiştir. Bunun siyasi ve hukuki anlamını bildiğini varsaydığımız Başbakan'ın soydaşlarımıza soykırım uygulayan bu ülkeyle ilgili olarak ne yapacağını şimdi Türk milleti merakla beklemektedir. Başbakan'ın bu konuda samimi ve kararlı olup olmadığı atacağı somut adımlarla ortaya çıkacaktır" diye konuştu.
"Başbakan'a şu soruları sormak istiyoruz: Bu konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi gündemine ne zaman ve hangi kapsamda getireceksiniz? Çin ile ticari ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmek için bir çalışma başlatılmış mıdır? Bu ülkeye bu alanda yaptırım uygulanması düşünülmekte midir? Bütün siyasi partilerin yer aldığı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin bölgeye giderek yaşananlar hakkında ilk elden bilgi sahibi olması yararlı olacaktır. Başbakan bu konuda ne düşünmektedir?" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kader'in Türkiye'ye gelişi konusunda şu hususu da Başbakan Erdoğan'ın dikkatine getirmek isterim: Milliyetçi Hareket Partisi olarak, geçtiğimiz yıl Rabia Kader'in Türkiye'ye gelmesi için kendisine vize verilmesi konusunda Dışişleri Bakanlığı ile temas kurulmuştur. Bu girişimimize cevaben Çin'in hassasiyeti nedeniyle ve özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği seçimleri öncesi bu konunun şimdilik gündeme getirilmesinin doğru olmadığı bildirilmiştir.
Başbakan bu konuyu Dışişleri Bakanlığı'ndan araştırabilecektir. Başbakan Erdoğan Rabia Kader'e vize verileceğini bizzat kendisi açıkladığına göre, şimdi merak ettiğimiz husus bugüne kadar Türkiye'ye gelmesi sakıncalı bulunanlar listesinde yer alan Rabia Kader'e vize verilmesi için ABD'deki dış temsilcilerimize talimat gönderilmiş midir? Milliyetçi Hareket Partisi bu konuların takipçisi olacak ve bunu Başbakan Erdoğan'ın kendisi yapmazsa, gelişmeler hakkında kamuoyunu aydınlatma çalışmalarını
sürdürecektir.
Başbakan Erdoğan'ın kendisinin özürlü siyaset tarzı ve anlayışının bütün çarpıklıklarını MHP'ye yükleyerek yalan, çamur ve iftira siyaseti yapma alışkanlığı, tedavi kabul etmeyen derin bir rahatsızlık haline dönüşmüştür."
Başbakan'ın aynaya bakıp kendisini gördüğünü ve gördüklerini MHP'ye yükleyerek ruhunu ve vicdanını temizleyebileceğini sandığını savunan Bahçeli, Geçtiğimiz hafta sonu parti kongrelerinde bizi 'tutarlı olmaya, hamaset değil icraat yapmaya, kan üzerinden siyaset yapmayı bırakmaya ve istismar siyasetini terk etmeye davet etmesi' kangrene dönüşen bu rahatsızlıee açıklamaya davet ediyorum. Susar ve meseleyi geçiştiğın hezeyanları olmuştur. Başbakan aynaya bakıp kendisini görmekte, gördüklerini MHP'ye yükleyerek ruhunu ve vicdanını temizleyebileceğini sanmaktadır. Bizi 'aklanmaya' davet etmesi de bu marazi ruh halinin çok çarpıcı bir biçimde dışa vurulmasıdır. Başbakan'ın bu alandaki lekeli sicili ortadadır. Zimmet, evrakta sahtecilik, görevi ihmal suçlarından yargılanmasına ilişkin dosyaları TBMM'de beklemektedir. Partisi AK Parti 7 yıllık iktidar döneminde yolsuzluk çamuruna batmış, kurumsal yolsuzluk markası haline gelmiştir. Başbakan milletvekili dokunulmazlığının arkasına saklanarak yargı önünde hesap vermekten kurtulmaya çalışan bir 'adalet kaçağı'dır. Bu hazin tablo karşısında kimin aklanmak için deterjan ihtiyacı olduğu ortadadır. Aklanma, yıkanma ve temizlenme yeri bağımsız Türk mahkemeleridir. Bunun için de ilk önce dokunulmazlık zırhının arkasına sığınmaktan vazgeçme erdeminin gösterilmesi gerekmektedir. Başbakan ve arkadaşları bu hesabı Türk adaleti önünde mutlaka vereceklerdir. Milliyetçi Hareket Partisi 'adalet kaçkınlarının' sürekli peşinde olacak, demokrasi ve hukuk kuralları içinde Türk milleti adına bu hesabın sorulmasını sağlayacaktır. Başbakan'ın siyasi kabusu da budur" şeklinde konuştu.