Baykal, 'İrticayla Mücadele Belgesi konusunda Adli Tıp raporu esas alınmalı' diyen Erdoğan'ı eleştirirken 'Askeri mahkemenin de yargılama yetkisi var' dedi
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ adlı belginin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait alduğu yönündeki Adli Tıp raporu esas alınmalıdır” açıklamasına tepki gösterdi. Erdoğan’ı ‘yargıya açıktan müdahele etmek’le suçlayan Baykal, “Bu tür raporlar mahkeme kararı anlamına gelmez” dedi. Dün CHP Genel Merkezi’nde bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan Baykal, şu mesajları verdi:
MAHKEMENİN TAKDİRİ: Ankara’daki askeri mahkeme kendi yetkisi dahilinde bir soruşturma yapıyor. Yaparken, her mahkeme uygun gördüğü, ‘ek teknik bilgi, bilirkişi ya da uzman kuruluş değerlendirmesine’ ihtiyaç hisseder. Yani, bilirkişi mi kullanacak, Adli Tıp’a mı gidecek, doktor raporu mu alacak, yoksa Grafoloji Enstitüsü’nden görüş mü isteyecek, kriminoloji laboratuvarına mı başvuracak? Bu onun takdirine kalmış bir şey.
‘BU İŞ BİTTİ’ DENİLEMEZ: Ne Anayasamızda, ne yasalarımızda, ne de usül hukukumuzda bir mahkeme Adli Tıp’tan görüş aldıysa artık bir başka mahkemenin bir başka görüş almasına ihtiyaç yok, ‘Bu burada bitmiştir’ deme imkânı yoktur. Şimdi Ankara bir mahkeme bir dava götürüyor. Daha önce incelemiş, takipsizlik kararı almış. Niye çünkü ‘bu belge fotokopi’ demiş. Şimdi ‘Fotokopi değil aslını elde ettik’ diyorlarsa, o zaman diyor ki, ‘Gönderin bana, ben inceleyip, bakayım. Yetkim dahilinde bu konuda çalışma yapmam lazım’ diyor.
YARGIYA MÜDAHALE: Başbakan ise diyor ki, ‘Sen artık bu Adli Tıp raporuyla idare et.’ Bunu söylemeye ne Başbakan’ın ne Cumhurbaşkanı’nın yetkisi vardır. Bu yargıya açıktan müdahale. Yargı hangi teknik bilgiye ihtiyaç duyacağını kendisi takdir eder. İstanbul’daki mahkeme Adli Tıp’tan görüş almış. Olabilir. Bu da buradaki polis enstitüsünden ister, grafoloji uzmanlarından ister, görüş alır. Hükmünü ona göre verir. Uzman görüşü yargının kararını tayin edemez.
ADLİ TIP TARTIŞMALI: Bir Başbakan’ın çıkıp da, ‘Sen bırak bu gördüğün davayı, buradaki Adli Tıp görüşüne göre bağlayıver’ demeye hakkı var mı? Üstelik bu Adli Tıp tartışmalı bir kurum. Başkanı daha dün ‘kamuoyunu da dikkate alıp hüküm vermek zorundayız’ dedi. Yani Güler Zere davası konusunda ‘Ben teknik bir kurum değilim, kamuoyunu da dikkate alacağım’ dedi. Ondan önce, daha tartışmalı, yaşanmış bir sürü durum var. Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’in cinsel taciz konusu var. Karabulut olayında Adli Tıp’ın verdiği hükümler ortada. Üstelik bu Adli Tıp’ın usulleri, yerleşmiş gelenekleri bir tarafa bırakarak hüküm verdiği biliniyor. Genel Kurul karar almıyor, üç kişi karar alıyor. Bu kararları alan üç kişi son bir ay içinde oraya tayin edilmiş üç kişi.