16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

YARSAV'dan sert uyarılar

YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, “Hakkında resmi bir itham, yani açılmış bir kamu davası bulunan ve devam eden kişilerin, devletin itibarı yönünden Cumhurbaşkanı adayı olmaması beklenilen bir davranıştır. Kuşkusuz, hakkındaki mahkümiyet kararı kesinleşmedikçe herkesin masum sayılacağı evrensel bir ilkedir. Ancak kişisel suçtan dolayı Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yargılanma, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 104 ncü maddesi uyarınca devletin başı olması da gözetildiğinde, yaşanması arzulanmayan bir durumdur” dedi.


Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV Başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki bazı tartışmalara ilişkin olarak yazılı bir basın açıklaması yaptı.

"11. Cumhurbaşkanı seçim sürecindeki bazı açıklama ve yorumlar nedeniyle, doğru bir tartışma ortamının sağlanabilmesi için, YARSAV’ın hukukun üstünlüğünü, etkinliğini ve egemenliğini savunmasından hareketle açıklama yapmak ihtiyacı duyduklarını" belirten Eminağaoğlu, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun ortaya attığı tezi destekleyerek Cumhurbaşkanlarınan kişisel suçlarından dolayı yargılanabileceğini açıkladı.

Eminağaoğlu, Anayasa’da Cumhurbaşkanı için dokunulmazlık öngörülmediğini belirterek, “Cumhurbaşkanı’nın ‘görevini yaparken’sorumlu ve sorumsuz kabul edildiği alanlar, Anayasa’nın 105.maddesinde düzenlenmiştir. 1924 Anayasası’nda yer alan, Cumhurbaşkanı’nın yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlere tabi olduğuna yönelik kural ise, 1961 ve 1982 Anayasalarında yer almamıştır” dedi.

“CUMHURBAŞKANI’NIN DOKUNULMAZLIĞI YOK”

Anayasa’nın 83. maddesinde, yasama dokunulmazlığı adı altında TBMM üyelerinin dokunulmazlığının düzenlendiğini hatırlatan Eminağaoğlu, “Cumhurbaşkanı TBMM üyesi olmayıp, TBMM üyesi iken Cumhurbaşkanı seçilenin TBMM üyeliği ise, Anayasa’nın 101. maddesi uyarınca sona ermektedir.” diye konuştu.

Eminağaoğlu, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın seçilmeden önce işlediği suçlardan dolayı yargılanabileceğine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Yasama dokunulmazlığı, dokunulmazlıktan yararlanan kişiler için bir hak değil ayrıcalıktır. Cumhurbaşkanı’nın ise, görevle ilgili olarak, sadece görev süresince vatana ihanet etmesi nedeniyle suçlanabileceği ve yargılanabileceği, Anayasa’nın 105. ve TBMM İçtüzüğünün 114. maddelerinde özel olarak düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanına “görevle ilgili” yaratılan ayrıcalığın kapsamı da bu düzenlemelerle ortaya konulmuştur. Çünkü sorumsuz bir Cumhurbaşkanı’nın, zaten dokunulacak bir iş ve görevi olamaz. Ancak devleti temsil eden Cumhurbaşkanı, bu temsil görevinde vatanına ihanet etmiş ise ki bu Anayasa’nın ağır derecede ihlali halidir, bu durumda da zaten yargılanması benimsenmiştir.

‘CUMUHURBAŞKANI YARGILANAMAZ DİYE BİR YASA YOK’

“Cumhurbaşkanı’nın, gerek görev sırasındaki kişisel suçları nedeniyle, gerekse seçilmeden önce işlemiş olduğu suçlar nedeniyle ‘yargılanamayacağı yolunda’ özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Hukuk, canlı bir varlıktır. Bu nedenle hukuksal metinler, çağdaş yorumlarla biçimlenir ve düzenlemelerin kapsamı da değişen koşullar çerçevesinde dogmatik bir biçeme büründürülmeden, hukuksal eksende yorumlanarak ortaya konulur. Anayasalar da bu çerçevede yorumlanarak, düzenlemelerin kapsamı belirlenir. Genel kabul gören bir kural olarak, yargı yolu, açıkça kapalı olmadığı belirtilmeyen her konuda açıktır.

Anayasada açıkça Cumhurbaşkanı’nın, seçilmeden önce işlemiş olduğu kişisel suçları yönünden yargı yolunu kapatan bir düzenleme olmadığına göre, bu konuda yargı yolunun açık olduğu kabul edilmelidir.

Hakkında resmi bir itham, yani açılmış bir kamu davası bulunan ve devam eden kişilerin, devletin itibarı yönünden Cumhurbaşkanı adayı olmaması beklenilen bir davranıştır. Kuşkusuz, hakkındaki mahkümiyet kararı kesinleşmedikçe herkesin masum sayılacağı evrensel bir ilkedir.

Ancak kişisel suçtan dolayı Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yargılanma, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 104. maddesi uyarınca devletin başı olması da gözetildiğinde, yaşanması arzulanmayan bir durumdur. Bu nedenle Anayasa’da Cumhurbaşkanı’na saygının gereği olarak, onun kişisel bir suç işlemeyeceği, böyle bir suç işleyen ve resmi bir itham altında olan kişinin de Cumhurbaşkanı adayı olmayacağı etik değerinden hareketle, bu konuda düzenleme yapılmadığını söylemek yanlış değildir. Ancak kendisine bu kadar önem verilen bir makama aday olunurken/gösterilirken, etik değerler dışlanmış ise, bu hoş görülecek değil, hukuksal gereği yapılacak bir konudur.

“CUMHURBAŞKANI DİĞER BİREYLER GİBİ YARGILANIR”

Yarsav7ın açıklamasında daha sonra şu görüşlere yer verildi:

“Kuşkusuz bu konuda yapılacak bir düzenleme ile özel hüküm konulabilir. Ancak özel hüküm yoksa genel hükümler uygulanır. O halde bu konuda halen özel bir yazılı düzenlemenin olmaması, Anayasa’da boşluk bulunduğu anlamına gelmez. Zaten Anayasalarda boşluk söz konusu olamaz. Dolayısıyla, kişisel suç nedeniyle Cumhurbaşkanı, diğer bireylerin tabi olduğu kurallar çerçevesinde yargılanabilecektir. Bu konuda, açık bir yasal düzenleme olmadığı için, ne zaman, nerede, nasıl, ne şekilde yargılama olabilir soruları hukuk çevrelerinde farklı yanıtlar da bulmuştur.

Ancak her halükarda bu konudaki kararı verecek olan yargı organlarıdır. Kaldı ki ortada yargılama engeli yaratan açık bir düzenleme olmadığına göre, yorum yoluyla yargı engeli yaratılmamalıdır. Böyle bir durumda resmi bir itham var ise, bu itham altında yaşayarak yargılanmaktan kaçmak yerine, adil bir yargılama ile konunun açıklığa kavuşması sağlanmalıdır.”

“CUMHURBAŞKANININ EŞİNİN KAMUSAL SORUMLULUK VE MİSYONU VAR”

Yarsav Başkanı Eminağaoğlu, yazılı kurallara göre, Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olduğunu ve devleti temsil ettiğine dikkat çekerek, “Yazılı olmayan kurallara göre ise Cumhurbaşkanı eşi de kamusal sorumluluk ve misyon yüklenmiştir ve de davranışları Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirir. Türkiye’yi bağladığı tartışmasız olan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında, yine Anayasa Mahkemesi kararlarında türbanın, temel bir insan hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceğinin ve hukuksal bir korumadan yararlanamayacağının gerekçeleri açıkça ortaya konulmuştur.” dedi.

“CUMHURBAŞKANI EŞİNİN GÖRÜNÜMÜ, TOPLUMA VERİLEN MESAJ NİTELİĞİNDEDİR”

Cumhurbaşkanı’nın eşinin görünümün topluma verilen bir mesaj olduğunun altını çizen Eminağaoğlu şöyle devam etti:

“Hukuksal koruma görmeyen konularda, karşı davranış içerisinde olmak hukuku dolanmak anlamındadır. Cumhurbaşkanı eşinin görünümü, topluma verilen mesaj niteliğindedir.

Cumhurbaşkanının, bir dine ait ve de artık siyasal boyut kazanan türbanı eşi nedeniyle vitrinde yansıtması, eşinin bireysel tercihine saygı değil, eşi üzerinden yansıttığı açık sırrıyla, görev nedeniyle bu dine karşı tarafsızlık içerisinde hareket etmediği, türbanın yaygınlaşmasına destek olduğu anlamındadır.

Anayasaya sadakat, söylemle ya da Anayasa ile çelişen davranışlara saygı göstermekle değil tavır almakla olanaklıdır. Hukuku dolanmak sorumluluk yükleyen, ayrıca etik olarak ta savunulamayacak bir davranıştır. Uluslar ailesinin eşit bir üyesi olan Türkiye’nin bu konuda uluslar ailesinde kabul gören çerçevede hareket etmesi, hukukun üstünlüğünden sapmaması gerekir. Hukukun üstünlüğüne saygı, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak ve yüceltmek, tarafsızlık içerisinde görev yapmak konuları, Anayasa’nın 103. maddesinde düzenlenen, Cumhurbaşkanı andında bile yer almıştır. Kurallar rejimi olarak bilinen demokrasiler, sadece yazılı kurallara dayanmazlar, yazılı olmayan kuralları, etik kuralları da içerirler. Ve demokrasiler, demokrasi etiğinin gelişmesi ile yücelirler. Bu bağlamda demokrasiye ve hukuka saygı, söylemle, baskıyla ya da çoğunluk iradesinin dayatmacılığıyla değil, yazılı olan veya olmayan kurallara, yine etik kurallara uygun davranmakla söz konusu olabilir.”

ANKA
Yayın Tarihi : 17 Ağustos 2007 Cuma 14:12:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ERTAN IP: 212.175.130.xxx Tarih : 17.08.2007 14:49:58
Emredersin eminağaoğlu sen öyle düşünüyorsun diye herkes öyle düşünmek zorunda değil Bu söz ve düşüncelere seni bağlar. Sade vatandaş olarak 22 temmuzda biz oyumuzu ve kararımızı verdik.