22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Yaşar hocadan müthiş iddia

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK AÇIKLADI: ERDOĞAN, BAYKAL'A CUMHURBAŞKANLIĞI ÖNERDİ... Zülfü Livaneli'nin gündeme getirdiği "Terlikli Zirve"ye bu kez de mahkeme onayı geldi.

HYP lideri Yaşar Nuri Öztürk, eski CHP'li Zülfü Livaneli'nin iddiasını doğruladı. Öztürk, yalı görüşmelerinin gerçek olduğunu belirtirken, CHP Lideri Deniz Baykal'ın 2002 seçimlerinden sonra, Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklarının kaldırılmasına karşıyken, bir anda değiştiğini iddia etti.

Bu konuda kendilerine iki duyum geldiğini belirten Öztürk, birincisinin Erdoğan'ın Baykal'a cumhurbaşkanlığı vaadi olduğunu belirtti.

Öztürk, "Erdoğan, bize başbakanlık yolunu açın, biz de zamanı gelince sizin cumhurbaşkanlığınıza destek verelim, demiş. Zaten Baykal ondan sonra ana muhalefet yapmadı. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı gündeme gelinceye kadar Ana Muvafakat Lideri oldu. Uygulamaları bunu gösteriyor" dedi.

Öztürk, kendilerine gelen ikinci duyumu da şöyle anlattı:

"Tayyip Erdoğan, Baykal'a Yaşar Nuri Öztürk'ün temsil ettiği ılımlı İslam CHP'den tasfiye edilecek şartını koştu. Baykal da kabul etti. Sonra ben CHP'de yalnız bırakıldım. Baykal, benimle ilgili sorulara hiç net yanıt vermedi. Hep, 'Önemli bir düşünür, fikir adamıdır. Ancak konjoktür böyle gerektirdi' dedi. Ama o konjonktür nedir, hiç açıklamadı."

Terlikli zirveye mahkeme onayı

Zülfü Livaneli'nin gündeme getirdiği "Terlikli Zirve"ye bu kez de mahkeme onayı geldi. Zülfü Livaneli'nin Baykal'ı suçladığı iddiaları ilk kez Anavatan Lideri Erkan Mumcu açıklamıştı.

Mumcu bugün tanıklar tarafından doğrulanan görüşmenin ayrıntılarını bir buçuk yıl önce üstü kapalı tarif etmişti:
"İstanbul'da Boğaz'ın Anadolu yakasında bugün kapanmış olan gözlerden ırak bir lokantada buluşuyor Erdoğan ile Baykal. İki lider de makam araçlarını kullanmıyor. Hatta Erdoğan'ı Samanyolu TV'nin o zamanki Ankara Temsilcisi ve Üsküdar'daki evinde kapı komşusu olan Haluk Örgün kendi aracıyla lokantaya getiriyor. Baykal da bir yakınının aracıyla geliyor."

Mumcu bu ayrıntıları verdikten sonra iddiasını ortaya atıyor:
"Erdoğan, YÖK ile ilgili yasal düzenlemelerden ve türban sorununu çözmekten vazgeçti karşılığında Başbakan olması gereken CHP desteğini aldı."

Erdoğan, bu açıklamaların ardından, Erkan Mumcu ve röportajı yayınlayan Vatan gazetesine 10 bin YTL manevi tazminat davası açtı.
Mahkemenin Erdoğan'ı haklı bulmasının ardından dava Yargıtay'a taşındı. Bugün ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını Mumcu ve gazete lehine bozdu. Daire, röportajın görünürdeki gerçeğe uygun olduğuna ve basın yoluyla hakaret unsuru bulunmadığına hükmetti.

Böylece Livaneli'nin iddia ettiği Beylerbeyi'ndeki lüks bir balık lokantasında (Seaport) yapılan gizli buluşmayı mahkemede onaylamış oldu.


İŞTE ZÜLFÜ LİVANELİ'NİN SİYASET DÜNYASINI KARIŞTIRAN YAZISI:

Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!

Seçimler öncesi CHP’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.

Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.

Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.

Bunu bir borç olarak görüyorum:

***


Deniz Bey lütfen hatırlayın:

19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen’in evindeydik.

Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum.

Abdullah Gül Başbakandı, Tayyip Erdoğan’ın ise Meclis’e girme umudu kalmamıştı.

Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan’ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.

Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “Tayyip Erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz.

Sizi “Çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “Hayır!” dediniz “İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.”

Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: “Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika, Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”

İki ay dayanamaz iddianızı, “görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz.

Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.

O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.

Bu gecenin tanıkları var: Önder Sav, Eşref Erdem, Mehmet Sevigen, Bülent Tanla, Yaşar Nuri Öztürk.

Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir. Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: “Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay sonra çıkarıp bakalım. Ama rotuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?”

Şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın Deniz Bey.

Ve düşünün; Meclis grubunda “Erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?

Erdoğan’la Beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan’ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP’nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.

Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.

Size o gün söylediğim gibi, Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.

Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “Öyle değildi. Böyle konuşmadık.” deyin.

Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.

Ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.

Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.

Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.

Tayyip Erdoğan’ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası oldunuz.

Daha önce Refah Partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..

Tayyip Erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek’lerin en büyük şansı sizdiniz.

CHP’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.

Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP’lileri, eski ANAP’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.

Size defalarca “Bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen, sol politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis’e sokarken, İsmet Paşa’nın Avrupa Konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan’ı Meclis dışında bıraktınız.

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım, keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.

Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara.

Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de.

Bad-el harab-ül Basra!

havadis.net/vatan
Yayın Tarihi : 26 Temmuz 2007 Perşembe 16:33:52
Güncelleme :26 Temmuz 2007 Perşembe 16:36:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
bay IP: 88.232.228.xxx Tarih : 26.07.2007 23:43:31
zülfü bunları söylemek ucu sana dokununcamı aklına geledi nerdeydin 5 senedir sen ve senin gibi düşünenler tükeniyor artık türk insanı yemiyor senin ve senin gibilerin sosyal demeokrat ayaklarını sizler devam edin kapalı kapılar arkasında senaryolar yazmaya bakalım ne kadar zaman oyuncu bulacaksınız filimlerinize