27
Mayıs
2024
Pazertesi
SPOR

RADİKAL ADIMLAR YOLDA...

Basketbolda 2008/09 sezonu, Efes Pilsen'in zaferiyle son buldu. Final serisinin altıncı maçında 4. galibiyetini alarak mutlu son kapısını açan Biracılar, Abdi İpekçi'de taraftar kimliğini hak etmeyen birkaç kişinin başlattığı olaylar nedeniyle şampiyonluk sevincini buruk bir şekilde kutladılar.

Serinin özellikle son iki maçında yaşanan çirkinlikler, "Mevcut play-off sisteminin bir ürünü olabilir mi" sorusunu beraberinde getiriyor. Bu soruyu ortaya atarken en önemli çıkış noktasını Avrupa liglerindeki play-off sistemiyle Türkiye'deki play-off sistemi arasındaki farklılıklar oluşturuyor.

Dengesiz maç sayıları
Doğrusunu söylemek gerekirse 6 maçlık F.Bahçe Ülker-Efes Pilsen final serisinde heyecan oldukça fazlaydı ancak oyun kalitesi vasatın üstüne çıkmadı. İlk iki maçta Efesli oyuncuların, geri kalan 4 maçta da F.Bahçeli oyuncuların yaptıkları basit hatalarla kenar yönetimlerin zaafları serinin 40 dakikalık randevularında kazanan tarafı belirledi. Bu süreçte dikkat çekici en ciddi olumsuzluk ise seri uzadıkça sinirlerin gerilmesiydi. Özellikle Ayhan Şahenk'teki beşinci maçta F.Bahçelilerin agresif tavırları hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor!

Altıncı maçta ise film koptu! Ortaya çıkan bu tabloyu gördükçe, "Final serisini 7 maç üzerinden (en çok 4 galibiyet alan) oynatmak ne kadar doğru" sorusu fazlasıyla önem kazanıyor. Avrupa'daki play-off örneklerine bakıldığında, en iyi model olarak gösterilen İspanya dahil pek çok yerde (İtalya hariç) final serileri 5 maç üzerinden oynanıyor.

Play-off sistemimizdeki farklılık (!) sadece final serisindeki fazla maç sayısıyla sınırlı değil. Bizdeki takımlar final serisinde çok fazla maç oynarken play-off'un açılış ve yarı final ayağında ise daha az maça çıkıyorlar. Bu teorik yaklaşımı somut örneklerle süslersek; bu yılın şampiyonu Efes Pilsen, 15 güne yayılan play-off'un ilk iki turunda 4 maç (Darüşşafaka ve G.Saray) yaptıktan sonra, 13 gün süren final serisinde 6 maç oynadı! Önce 15 günde 4 maç sonra 13 günde 6 maç! Bu durum F.Bahçe için de geçerli. Böyle çarpık bir tabloya, dünyanın hiçbir play-off modelinde rastlanmaz. Bu sayısal değerlerden çıkarılması gereken sonuç; final serisinin sayısını azaltmak, diğerlerinkini ise artırmak. Kaldı ki Türkiye'de basketbol, özellikle İspanya, Almanya ve Fransa örneklerindeki gibi değeri yüksek bir ürün değil. Final serisinde dolmuş gözüken tribünler, ne yazık ki çeyrek ve yarı final serilerinde fazlasıyla boştu! Bu gerçeği de unutmamak lazım.

Haksız rekabet
Ayrıca sadece bizim play-off'larımıza ait bir olgu olan, seriye 1-0 önde başlama uygulamasından da bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Bu sistemin haksız rekabete neden olduğu bir gerçek. Nitekim bunun bir sonucu olarak, son 10 yıllık dönemde, adını finale yazdıran takım sayısı sadece 5.(*) Haksız rekabet ifadesini açarsak; ligi üst sıralarda bitiren takım, ilk maçı sahasında oynama avantajının yanı sıra, bir de rakibini ligde iki defa mağlup ettiyse, seriye 1-0 önde başlıyor. Böyle bir uygulama hiçbir yerde yok. Aslında bir kulüp yöneticisi kalkıp, iç hukuku tüketmek suretiyle konuyu Uluslararası Spor Mahkemesi'ne (TAS) taşısa, çok büyük bir ihtimalle davayı kazanır. Ne var ki sadece 2-3 büyük takıma hizmet eden ve sürpriz yaşanması ihtimalini azaltan hatta ortadan kaldıran bu kuralı değiştirecek adımların hâlâ atılmamış olması, ürün değeri arzu edilen seviyenin oldukça uzağındaki Türk basketbolu için ciddi bir handikap.

Türkiye'de play-off sisteminin bir başka sorunu da hakem atamaları. Efes Pilsen-F.Bahçe Ülker final serisinde çalınan düdükler çok fazla tartışıldı ve serinin uzamasıyla birlikte ortamın gerginleşmesine de neden oldu. Bu olumsuzluğun temelinde, final serisinin ilk 5 maçında 14 hakemin (**) görev yapması yatıyor. Serinin 6. maçı ise ilk 5 maçın aksine 3 tecrübeli hakeme emanet edildi! Bu noktada "Sorun nerede" diye soranlar elbette çıkacaktır. Avrupa'daki örneklere bakıldığında, final serilerini sezonun en iyi hakemleri, 2 ya da 3'er defa görev alarak yönetiyorlar.

Basketbol hakemliğinde oldukça iyi bir durumda bulunan İspanya'da, 4 maç süren ve perşembe akşamı sonuçlanan Barcelona-Tau final serisinde toplam 7 hakem düdük çaldı. Bu isimlerden Hierrezuelo 3, Redondo, Arteaga ve Pizzarro 2'şer defa sahaya çıktılar. Bu noktada temel ilke, eğer sezonun en iyi iki takımı mutlu son için kapışıyorsa, bu maçları da sezonun en iyi hakemleri yönetmeli. Ne var ki Türkiye'de biz bu anlayışın da oldukça uzağındayız.

Tüm bu örnekler bize ülkemizdeki play-off modelinin ne kadar yanlışlarla dolu olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Yanlış bu kadar çok olunca da ortaya çıkan çirkinlikleri belki de doğal karşılamak gerekiyor! Tüm bu olumsuzluklar ancak play-off reformuyla giderilebilir. Bu radikal adımın atılmasını da basketbol camiası canı gönülden istiyor.

(*) Son 10 yılda şampiyon olan takım sayısı 3. Bunlar Efes Pilsen, Ülker ve F.Bahçe Ülker. 2006/07 sezonunda Ülker, sahibi olduğu kulübü lağvederek, ismini F.Bahçe ile birleştirdi. Bu 3 takıma ilave olarak, aynı sürede Beşiktaş ve Türk Telekom final oynama başarısı gösterdiler.
(**) Bu süreçte sadece Erşan Kartal 2 defa düdük çaldı.

Cem Çetin - Referans
Yayın Tarihi : 20 Haziran 2009 Cumartesi 17:23:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?