22
Mayıs
2024
Çarşamba
SPOR

KÖŞELERDE NELER VAR?

Karar vermeli /HINCAL ULUÇ/Fotomaç

Ortada kaza falan yok. Çok kötü bir Türk takımı var. O zaman 'Acaba bu takım finallere gitmese daha mı hayırlı olur' diye düşünüyor insan

Terim'de kendisine hiç yakıştıramadığım büyük zaaflar gördüm. Mantığıyla, aklıyla değil, duygularıyla takım seçiyor, duygularıyla yönetiyor

Şapkasını önüne koyup, "Ben Türk futbolu için ne yaptım" demesi ve ondan sonra da devam ya da tamam kararını kendisi vermesi gerekiyor

Milli takımın kötü futbolu Moldova karşısında da devam etti. Sorun nerede? Türk futbolu mu düşüşte, yoksa Terim mi yanlış seçimler yapıyor? Geçen haftaya dönelim. "Moldova maçı ne olur?" diye sormuştun.
"Milli takımın oynadığı futbol meydanda, hiçbir maç hakkında fikir yürütmenin imkânı yok. Ne çıkarsa bahtımıza... Allah yardımcımız olsun" demiştim. Futbol öyle bir spor ki her takım kazaya uğrayabilir ama Malta maçı, Macaristan maçı, arkadan Moldova maçı, bunların hiçbirisinde biz futbol oynayamadık. O zaman ortada kaza falan yok. Ortada çok kötü bir Türk takımı var. O zaman 'Acaba bu takımın Avrupa Şampiyonası'na gitmemesi daha mı hayırlı' diye düşünüyor insan. Yani sen Moldova'yı, Malta'yı yenemiyorsan, Bosna Hersek'e yeniliyorsan, Avrupa Şampiyonası finallerine gidip averaj takımı olmaya, bu milleti kahretmeye hakkın yok. Boşver. Elenirsek 'Şanslıyız' demektir. Ha 'Efendim biz bu finale kalalım da 2008'e kadar, toparlarız.' Şimdiye kadar ne yaptık, 2003'ten bugüne kadar ne yaptık ki bir sene içerisinde toparlanacağız!.. Türk Milli Takımı iyi futbol oynamıyor. Ünlü anekdottur, generale sormuşlar, "Savaşı kim kazandı" diye. "Kaybetsek kimi kurşuna dizecektiniz?" demiş.

İKİ İYİ MAÇIMIZ YOK
Puan aldığımız maçlara bak; 3 tane palavra maçı kazandık arka arkaya, ondan sonraki iki ciddi maçımız rakip kalecinin hataları sayesinde bize geldi, Yunanistan ve Norveç maçları. Ondan sonra palavra maçları da kazanamaz olduk. Şimdi bu süreç içinde Türk Milli Takımı'nın iftihar edeceği iki maç söyleyin bana... O zaman Fatih Terim şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Türk futbolu için, Türk Milli Takımı için ben ne yaptım? Nutuk atmakla olmuyor. Geçmişteki başarılar da geçmişte kaldı. Fatih Terim, bana sorarsan halen ve halen Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi iki teknik direktörlerinden birisi, öbürü de Mustafa Denizli... Ama eser, eser o değil. Ortada bir 'Fatih Terim takımı' diye bir takım var mı, yok. Ortada bir 'Fatih Terim futbolu' diye bir futbol var mı, yok. Ortada arka arkaya gelen kötü futbol ve başarısız sonuçlar zinciri var. O zaman nedir Fatih Terim! Sorunun cevabını Fatih Terim'in kendisi vermesi lazım. 'Ben Türkiye için ne yaptım?' Ondan sonra da tamam ya da devam kararını kendisinin vermesi lazım. Kendi adına, kendi kariyeri adına kararını kendisinin vermesi lazım. Ha der ki 'Ben bu savaşı kaybettim ama geri döneceğim.' General MacArthur'un söylediği gibi. Nasıl döndüğünü de bütün dünya gördü. Japon İmparatoru önünde eğiliyordu. Ya da 'Ben Türk Milli Takımı ile uyuşmadım, olmadı, bırakıyorum.' Hıncal'ın, Ahmet'in, Hasan'ın, Mehmet'in değil, bu muhasebeyi Terim'in kendisiyle yapması gerekiyor. Göreve geldiği günden beri, Türk Milli Takımı'na neler verdi, neleri veremedi? Bu millet ondan neler bekliyordu? Yüzde kaçını karşılayabildi, kaçını karşılayamadı? Bunun hesabını Fatih Terim verecek çapta, güçte, yetenekte... Bunu versin, sonra desin; 'Döneceğim. Bu takım böyle oynamaya devam etmeyecek. Çok büyük işler yapacağız.' İnanırım ben Fatih Terim'e. Ama önce şimdiye kadar başarısız olduğunu kabul etmeli. Ondan sonra iki yol var: 'Ben bu hale getirdim ama ben kurtarırım.' Tamam. 'Ben bu hale getirdim ama kurtaramam, çünkü bizim frekanslarımız uyuşmadı. Ben gidiyorum.' İkisi de çok saygılı kararlar. Fatih Terim, Özhan Canaydın'ın önüne 4 alternatif koyduğu ve "Bunlardan birini seç" dediği zaman, alkışladım ben. Harika bir hareketti. Özhan hiçbirini seçmedi, bütün ayıp da Özhan'a yazıldı. Bugün yine aynı noktada Fatih Terim. Türk kamuoyu bu defa Özhan Canaydın. Türk kamuoyunun önüne bu tercihleri koyması lazım. Ve kendisi seçme durumunda, 'Şunu yapabilirim, şunu yapabilirim, bunu yapıyorum. Başaracağım.' O zaman biz arkasındayız, destek oluruz. Şimdi bu genel.

KIZDI ARDA'YI ÇIKARDI
Moldova maçındaki özele gelince Fatih Terim'de ona hiç yakıştıramadığım, adını da Tükenmişlik' diye koymak istemediğim zaaflar gördüm. Duygularıyla takım seçiyor, duygularıyla takım yönetiyor artık, mantığıyla, aklıyla değil. Bu normalde 'Tükenmişlik' işareti. En önemli işaret Arda'yı oyundan alıyor. Arda'yı oyundan alınması gerektiği için çıkartmadı. Çalım atarken arka arkaya iki top kaybettiği için Arda'ya kızdı. Benim kızdığım gibi, birlikte izlediğim arkadaşlarımın kızdığı gibi. Ben kızarım, milli takım teknik direktörü kızma hakkına sahip değildir. Kızar da kızmasıyla karar verme hakkına sahip değildir. O takımda dökülen adamlar, hiçbir şey yapmayan adamlar var. Arda top kaptırıyor ama takımdaki aktif, ileriye dönük, yaratıcı, üretici iki adamdan biri. 'Kızdın' diye onu da aldın mı, kim kalacak? Milli takım teknik direktörünün sinirlenerek, öfkelenerek, karar alma hakkı yok. O zaman lider olamazsın. Fatih Terim liderlik dersleri verdiği için benim ne demek istediğimi bilir. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Orada takımı 10 kişi oynatan Tuncay'ı bırakır da sen Arda'yı oyundan çıkarırsan eğer ben senin mantığınla, aklınla, görgülerinle değil, öfke ile hareket ettiğini düşünürüm. Fatih Terim çapındaki bir adamın Tuncay'ın nasıl sıfır olduğunu görmemesine imkan yok, görür. Ama göre göre Arda'yı çıkarıyor. Zaaflarına esir olmaya başladıysan sen lider olamazsın. Arda'yı çıkardı oyuna kimi soktu, Tümer'i. Sene başından beri yedek kadroda bile yok. Tümer geçen sene de zaman zaman oynuyordu, Fatih Terim de onu zaman zaman oynatıyordu, oynattığı zamanlarda da gol atıyordu, hatta 'Talihli Tümer, şans getirdi' bilmem ne diye de laflar ediliyordu. Şimdi Moldova önünde Türkiye'nin böyle şansa, böyle talihe, böyle mucizeye mi ihtiyacı var? Karşında Dünya Şampiyonu Brezilya olur, muhteşem bir Maradonalı Arjantin olur, ha o zaman 'Ben bunu normal şartlarda yenemem, ilahi mucizelere ihtiyacım var' dersin, Tümer'i sokarsın. Ama sen Moldova'yı yenmek için mucize bekler hale düşmüşsen zaten bitmişsin. Moldova'nın oynadığı futbol, Arda'nın çıktığı 70. dakikaya kadar seyrettiğim futbol Gökdeniz' diye bağırıyor. 5 yaşındaki çocuk bile o maçta Gökdeniz'e ihtiyaç olduğunu görür. Gökdeniz de kenarda oturuyor. Tümer'i oyuna alıyor. Arda'yı çıkarması bir zaaf, Tümer'i oyuna alması başka bir zaaf. Arda'yı çıkarıyor, mucizelerin peşinde olduğu için mantığının, aklının değil, Tümer'i oyunu sokuyor. Tümer'den çünkü başka bir şey beklemiyorsun, kimse beklemiyor. Mucizenin dışında. Olmadı mucize de. Her maç mucize olmaz. Şimdi bir tek Arda-Tümer kararı dahi benim Fatih Terim için damgayı vurmama yetti: Beyniyle değil, duygularıyla yönetiyor.

Utanmadan soruyorlar

Önceki maçlarda eleştirilmesine karşın Moldova karşısında Hakan Şükür bu defa yokluğu sorgulandı. Benim medyamda öyle eleştiriler yapıyor ki Fatih de bunlara bakıp gülüyor, geçiyor. Ben de gülüp geçerim. Şimdi utanmadan "Hakan Şükür niye yoktu?" diye soruyorlar. Hakan Şükür'ü silen sizsiniz. Sizin baskınız yüzünden, Kalli oynatamaz oldu, sizin baskınız yüzünden Fatih Terim de oynatamaz oldu. Birinci maçta Moldova'yı tek başına ezmiş adam, Hakan Şükür... Hiçbir şey olmazsa manevi baskısı var. Moldovalılar, "Birinci maçta bu adam bizim dibimizi oydu, buna önlem alalım" diyecek. 'Hakan Şükür'e önlem almak' demek yanında kim oynuyorsa, Gökhan mı, Ümit mi, Necati mi, kimse onun 'Önünün açılması' demek!

AYKUT DAHA GÜVENİLİR
Benim geri zekâlı medyam, bazı adamları, nihayet farkına vardılar: Hakan Şükür sahada dökülse de işe yarıyor. Çünkü Hakan Şükür başkalarına gol yolları açıyor. Hakan Şükür rakip savunmada en az iki adam meşgul ediyor ve de yaptığı çapraz koşularla o iki adamı alakasız yerlere çektiği için öbür tarafa gol koridorları açıyor. Kafa ile indirdiği toplarla, yakın mesafeden verdiği topuk pasları, ayak pasları, verkaçlarıyla, kısa mesafedeki adamlara asistler yapıyor. Bunların hiçbiri farkında değil, kör. Vay efendim 3 metreden topu nasıl atamadı. Gökhan niye atamadı? İki Gökhan birer tane, kaleciyle karşı karşıya dışarı vurdular topları! Olur bunlar ama öyle bir yüreklerine işlemiş ki Hakan nefreti, Hakan öfkesi, Hakan kini, çeşitli nedenlerle... Hakan bütün bu golleri kaçırmasına rağmen, Türkiye liglerinin gol kralı, Avrupa maçlarının gol kralı, milli takımın gol kralı. Bu kadar gol kaçırıp da, gol kralı oluyorsan, senin ne kadar çok pozisyona girdiğini, bu da senin futbol zekanı gösterir. Bir de etrafına hazırladığı imkanlara bak. Hakan bulunmaz Bursa kumaşı. Sen bu adamı moralman öldürmüşsün, Fatih Terim takıma koymaya cesaret edememiş bu yüzden ve Türkiye iki şey kaybetmiş. 1- Baskı yapacak bir santrfor. 2- Lider. Hakan bir lider. Hakan, Galatasaray'ın Gerets tarafından bitirildiği anda Hasan Şaş ile el ele verip Galatasaray'ı şampiyon yapan adam.

TÜRKİYE'NİN HOCASISIN
Öbür lider vasıflı adam kadroda bile yok. Kadroya girmeyen, 18'e dahi girmeyen Tümer'den mucize bekleyen Fatih Terim, Sion maçını çevirme gücünü ortaya koyan Hasan Şaş'ı kadroya çağırmıyor. Niye? Hasan Şaş'a da nefret dolu da ondan. Milli takım hocasının böyle şeylere hakkı var mı? 'Ben Tümer'i severim ölüsünü çağırırım. Hasan Şaş peygamber olsa çağırmam, çünkü onu sevmem.' Böyle bir şey yok. Hasan Şaş çok büyük yanlışlar da yapmış olabilir, sen Hasan Şaş'ın hocası değilsin, tüm Türkiye'nin hocasısın, ay-yıldızın hocasısın. Hasan Şaş işine yarıyorsa kullanacaksın, medyaya kol sokan Emre'yi oynatmayı biliyorsun, şike yapan Gökdeniz'i oynatmayı biliyorsun, Hasan Şaş ne yaptı sana? Her şeyin bittiği anda oyunu çevirebilecek kaç tane adam var Türkiye'de zaten? Öfkelerinle, duygularınla, takıntılarınla takım yönetmeye başlamışsan, 'Çok büyük zaaflar içine düşmüşsün' demektir, ben Fatih Terim'in bu zaaflarını biliyorum ve çok üzülüyorum. Fatih benim sadece inandığım iki hocadan biri değil, iyi de bir aile dostum. En sevdiğim insanlardan bir tanesi. Bakma takışırız, kavga ederiz, ben ona sallarım, o bana sallar ama dostluğumuz şaşmaz. Yıkılmaz bir dostluğumuz var.

Emre'yi kim dinler?
Sahada işler kötüye gittiği zaman 'Haydi arkadaşlar' deyip o takımı peşine takacak, coşturacak, lider kim! Terim liderlik bilgilerini karıştırsın ve bana 'Emre'nin şu şu vasıfları var' desin. Sahaya lidersiz sürdü takımı

Sahaya çıkan takıma bakın; tekrar söylüyorum, Fatih Terim iş adamlarını toplayıp, liderlik konusunda ders veren bir adam. Liderliğin önemini Fatih Terim kadar bilen birisi yok. Şimdi kamuoyunun önünde, Fatih hocama soruyorum: Sahaya çıkardığı takımın lideri kim? O takımda lider vasfında bir adam var mı? İşler iyi gittiği zaman insanların lidere ihtiyacı yok. Lider, işler kötüye gittiği zaman ortaya çıkar. Bu takım sıkıntıya düştüğü zaman ki Moldova maçında düştü, lider kim? 'Haydi arkadaşlar' deyip o takımı peşine takacak, coşturacak kim? Var mı öyle biri?

SAHADA DÖVECEKTİ
Kaptana bakar mısın? Medyaya el sallamasından falan bahsetmiyorum, Emre'nin kendi kendini toparladığı bugüne kadar görüldü mü? Galatasaray'ı yönetirken, Fatih Terim bizzat dövmek için üstüne yürümedi mi, Emre'nin. 'İki eliyle uçkurunu toplayamayan' derlerse işte o Emre'dir. Böyle birisine takım kaptanlığı veriyor. O takımda kim Emre'ye bakar da Emre'nin lafını dinler? Kim? Bana bir söylesin. Kaleci Hakan mı, Mehmet Aurelio mu? Olacak şey değil. Fatih Terim o liderlik bilgilerini bir karıştırsın, sonra bana bir söylesin: 'Emre de şu şu liderlik vasıfları var da onun için...' Sahaya lidersiz sürdü takımı. Şu ana kadar bir futbol lafı etmedim!.. Nasıl oynadığımızdan bahsetmedim. Sadece 'Arda-Tümer değişikliğini' yorumladım, bir de takım lidersiz. Daha savaştan bahsetmedim. Şimdi bu kadar hatalar yapabiliyorsa Fatih Terim, aynada kendisini bir incelemesi lazım. Efendim 'Selçuk'u niye oynatmış?' Tabii ki oynatacak Selçuk'u. Gencecik bir adam, ilk milli maçında, Moldova'ya karşı oynamazsa, hangi maçta oynar? Brezilya ile oynarken mi takımda oynayacak?

...
Yayın Tarihi : 16 Ekim 2007 Salı 10:09:59
Güncelleme :16 Ekim 2007 Salı 13:07:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?