16
Mayıs
2024
Perşembe
SPOR

KÖŞELERDE NELER VAR?

İstiklal Marşı okunurken asker selamı çakarak Moldova ile değil de PKK ile oynar havaya girdik

Şimdi Terim de seyirci de sakin, ve soğukkanlı olmalı. Çocuklar sadece maça konsantre olmalı

İstiklal Savaşı bitti, Yunanlıları denize döktük. Şimdi dostumuz Yunanistan'la bir maç yapacağız


Moldova taç atışından basit bir gol buldu ve Terim rakibi iyi analiz etmemekle suçlandı.
Bizim medya kadar tabelacı medya dünyada yok. Fenerbahçe gollerinin yüzde 80'ini duran toptan atıyor. Alex ya frikikten atıyor, ya kornerden atıyor. Niye buna önlem almıyor rakip takımlar.
O topun kornerden gelmesi ya da taçtan gelmesi bir şeyi değiştiriyor mu? Kornerden yersen mesele yok da taçdan yersen mi mesele var? Taçı yanındakine verse, o ortalasa ve gol olsa ne olacaktı? O zaman gol nereden gelmiş olacaktı? Orada önemli olan senin kalecinin yaptığı hata, savunmanın yaptığı hata... Top nereden gelirse gelsin, banane. Uzun taça karşı önlem almak nedir? Kafa vurmaya gelen adamları kontrol altına alacaksın. Kalecin de çıkış yapmaya hazır olacak. Senin Servet'in, senin Gökhan'ın o kafayı vurduruyorsa, yellenerek gelen topu kalecin yiyorsa bunun taktikle, teknikle ne alakası var? İşte böyle eleştiri yapıldığı için Fatih Terim'i kimse yıpratamıyor, Fatih Terim aslanlar gibi duruyor orada... Çünkü komik eleştiriyoruz.

TOPUZ DOĞRU SEÇİM

Mehmet Topuz'un defansta oynaması da tartışma konusu oldu.
Niye oynatmasın. Bir yandan 'Moldova zayıf takım, niye iki forvetle oynatmıyorsun' diyorsun, öte yandan 'Mehmet Topuz niye defansta' diyorsun! Mehmet Topuz ne oynadı maçta, bir baksınlar bakalım. Sağ bek mi oynadı, sağ açık mı? Tam bir hücum beki gibi oynadı. Sorsana 'İbrahim Üzülmez'i orada niye oynatıyorsun, Volkan orada dururken?' diye. Takımın frikik atacak adamı yok!.. O kadar frikik kazandık, bir tehlike yarattık mı? Çünkü vuracak adam yok. Hamit atıyordu; yok takımda. Başka kim var: Volkan. Nerede Volkan: Kenarda. Kim oynuyor: İbrahim Üzülmez. Niye oynuyor: Belli değil. Volkan'ı kim keşfetti: Terim. Nerede oynarken keşfetti: İkinci kümede oynarken. Şimdi Galatasaray'da oynuyor adam, takımda yok. İbrahim'e formayı veriyor. Tamam İnönü Stadı'nda İbrahim Üzülmez'i oynatıyor, çünkü Beşiktaş seyircisi geliyor oraya, 'Beşiktaşlı adam olsun' takımda diye. Moldova'da niye İbrahim Üzülmez oynuyor? Norveç maçını biz Hamit'in iki duran topuyla kurtarmadık mı? Bu maçta duran topa kim vuracak, bir bakın bakalım. Söylesin bana Fatih Terim; Emre mi atacak? Yanlış yerlerden eleştirdiğin zaman Fatih Terim'e güç kazandırıyorsun. Mehmet Topuz'un sağ bek oynaması onun en akılcı tercihidir. En iyi iki sağ beki, Sabri ile Hamit sakat. Yeni birini bulmak lazım. Mehmet Topuz'dan iyi bir hücum beki olmayacağını maçta gördük. Orada senin hücum bekine ihtiyacın var, savunma bekine değil.

GERİLİM ALEYHİMİZE

Moldova maçı öncesinde şehit düşen askerlerimizi anmak, terörü lanetlemek adına birçok öneri getirildi ve milliler sahaya asker selamı ile çıktı. Bu tür protesto önerileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Fatih Terim'in önemli yanlışlarından birisi takımı hazırlarken gerilimlerden medet umması. İsviçre maçında milli duygularla oynadı rakip. 'Milli marşımızda ıslık çaldılar, bilmem ne' diye kıyametleri kopardı, Türkiye'de başımıza neler geldi gördük. Hiçbir futbolcu Moldova maçını düşünmedi, belli. Herkes şehitlerle meşguldü. Terim basın toplantısı düzenliyor, şehit ailelerine kampanya yapmak için, bütün medyamız, maça siyah forma ile çıkılsın, siyah band taksınlar, yok efendim kaptanın bandında 13 numara yazsınla, meşgul. Türk milletinin şehitlere üzüldüğüne ispat mı gerek! Şehitlerinin bütün kalbiyle, cismiyle yanında olduğunu anlatmaya ispat mı gerek!.. Bunlar o kadar açık şeyler ki! Terim diyecekti ki, 'Beni futbolcularımla baş başa bırakın. Beni bu işlere şimdilik karıştırmayın. Hele şu Moldova, Yunanistan maçımızı bir geçelim, biz şehitlerimize nasıl üzüldüğümüzü o zaman gösteririz, neler yapacağımızı o zaman konuşuruz. Ama şimdi başka bir misyonumuz var bizim. Onlar Türkiye için dağlarda savaşırken, biz de Türkiye için Moldova'da savaşıyoruz. Bunları birbirinden ayırmamaz gerekir. Çünkü gerilim oynayan takımın aleyhine olur.' Biz orada birden bire Moldova ile değil, İstiklal Marşı okunurken selam çakarak, PKK ile oynar havaya girdik. Bunun farkında olan kaç tane gazeteci var? Herkes o takımın bir şey yapmasını istedi. 'Moldova'yı falan geçiniz. PKK'ya karşı biz ne yaparız milli takımda?' Yahu milli takımın işi futbol sahasında dünya ile savaşmak. Takımı niye geriyorsun, niye konsantrasyonunu bozuyorsun, niye adamları oradan alıp, buraya koyuyorsun? Bu nedenle milli takım kampında başka bir şey konuşulmadı.

DÜNYA GÖZETLİYOR

Yunanistan maçıyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Terim ne gibi değişiklikler yapmalı?
Yunanistan maçı zaten doğal olarak gerilim maçı. Türkiye ile Yunanistan arasında uzağa tükürme yarışması olsa gerilim olur. Kimse aksini iddia etmesin. Kurtuluş Savaşı bitti ama savaşı Yunanlılar da bitirmedi, biz de bitirmedik. Oradaki maç da savaş oluyor, buradaki maç da savaş oluyor. Puan falan önemli değil. Adını dostluk maçı koysak, anlamsız bir maç oynasak, yine gerilim olur. Şimdi gerilim bizim aleyhimize, Yunanistan'ın lehine... Bizden 4 puan öndeler. Gerilim futbolu bozar. Berabere bitse, adamlar 4 puan önde devam ediyorlar. Elle gelen düğün bayram... Bu defa bizim takımın sakin olması lazım. Yani Fatih Terim, bugüne kadar hep gerilimden medet umarken, artık Yunanistan maçında rakibin Yunan olduğunu dahi unutturmalı çocuklara. Çok sakin ve soğukkanlı bir maç oynamalıyız. Seyircimiz de öyle olmalı. Allah göstermesin. Mimliyiz çünkü. Bütün dünya bizi gözetliyor. Sadece sonuç için konuşmuyorum. O sonucun arkasında olacak şeyleri de konuşuyorum. Fatih Terim de seyirci de çok sakin ve soğukkanlı olmalı. Çocuklar sadece puan için çıktıkları herhangi bir milli maça konsantre olmalılar. İstiklal Savaşı'nı yeniden kazanmaya oynamıyorlar. Hayır. İstiklal Savaşı kazanıldı, bitti. Biz Yunanistan'ı denize döktük. Şimdi dostumuz, kardeşimiz Yunanlılarla bir lig maçı, puan maçı oynayacağız. Oyun, game. Bunun adı oyun. Bunu anlatması lazım Fatih Terim'in.

************

Terim'in veliahtı... /Yılmaz Özdil/Fanatik

Yunanistan’a da puan verirsek, habire kadro değiştiren Fatih Terim gider mi?
Gider.
Yerine kim gelir?
Bence, atv Genel Müdürü gelir!
Neden derseniz...
Fatih Terim’in ‘değiştirme’ taktiğini, en iyi o uyguluyor da, ondan.
Romanya maçını izledik...
Skytürk’ten bir maçlığına kiralanan, Mustafa iyi anlattı.
Malta maçına bi baktık...
Spiker değişmiş!
Malta ve Macaristan maçlarını, TV8’den iki maçlığına kiralanan, Fikret Engin anlattı.
Moldova maçına bi baktık...
Spiker gene değişmiş!
Bu sefer Akın Göksu anlattı.
Galiba, o da iki maçlığına kiralanmış.
atv’deki her maçı başka takımın spikeri anlatıyor birader... Bir türlü doğru kadroyu kuramadılar!
Ha, Fatih Terim.
Ha, atv Genel Müdürü.
Bu arada, unutmadan...
İstiklal Marşı okunurken, milli takımın asker selamını yayınlamayı beceremeyen atv yönetimini, ayrıca tebrik ediyorum!
Biri, taçtan gol yedi; tarihe geçti.
Öbürü, tarihi pozisyonu taca attı.

Deneme yanılma...
Romanya ile hazırlık maçı yaptık. Niye? Futbol yaklaşımları Macaristan, Moldova ve Yunanistan’a benzediği için.
Adı üstünde...
Hazırlanmak için.
E bakıyoruz...
Macaristan maçında, Romanya maçında forma giyen 8 oyuncu yok; değişmiş!
Moldova maçında, Romanya maçında forma giyen 7 oyuncu yok; değişmiş!
Madem değiştirecektik...
Neye hazırlandık ki biz?
Üstelik...
Malta maçında, bir önceki Romanya maçında forma giyen 7 oyuncu yok; değişmiş.
Macaristan maçında, bir önceki Malta maçında forma giyen 4 oyuncu yok; değişmiş.
Moldova maçında, bir önceki Macaristan maçında forma giyen 7 oyuncu yok; değişmiş.
Bunların hepsi 2 ay içinde oluyor... Son 11 maçta, 55 değişik oyuncu forma giymiş milli takımda.
Laboratuvarlarda ‘doğru’yu bulmak için, deney yapılır...
Deneye deneye, doğru bulunur. Bu nedenle bu yönteme ‘deneme yanılma yöntemi’ denir.
Bizimkine bakıyorum...
Dense dense, deneme ‘yamulma’ yöntemi denir herhalde!

Tersine moral!Ümit milli takım da, A milli takım gibi, asker selamı vererek, jest yaptı. Hepsini anladım da... 9 numaranın selamı, hangi silahlı kuvvetlerin selamı, vallahi anlamadım!

İmparator
taç giydiTaçtan gol yemeyi becerdik...
Şu başlıklar atıldı:
“Hakan’ın hatası..:”
“Ah Hakan, ah!”
“Ne yaptın Hakan?”
Bana sorarsanız...
Şu başlık atılmalıydı:
“İmparator taç giydi!”
Kızmaca darılmaca yok.
Yunanistan’ı nasıl yendik?
Kaleci Nikopolidis sağolsun.
40 metrelerden aldı içeri.
Ne dedi bizim basın?
“Destan yazdık...”
Norveç’le nasıl berabere kaldık?
Kaleci Myhre sağolsun.
Resmen yumurtladı.
Ne dedi bizim basın?
“Destan yazdık...”
Peki Moldova?
Taçtan gol yedik...
“Ah, Hakan ah!”
Onların kalecisi hata yapınca, takım halinde destan yazmış oluyoruz...
Taçtan gol yiyince, takımın hiç suçu yok, tek başına kaleci suçlu...
Ayıptır beyler.

Şaka...
Basketbolun en büyük kupası, geçen hafta sahibini buldu... Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı, Efes Pilsen’i yenen Fenerbahçe kazandı.
Şöyle düşünüyorum da...
İyi ki Fenerbahçe kazandı.
Aksi halde... Törene gelmedi ama, mübarek Ramazan günü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bira firmasına kupa vermesi, AKP için pek de şık bir görüntü olmayacaktı!

Göz göz...
İngiliz The Guardian gazetesi, birinci liglerde oynanmayan; buna rağmen seyirci rekoru kırılan profesyonel futbol maçlarının istatistiğini yayınlamıştı geçen sene...
Ve, dünya rekorunun Türkiye’ye ait olduğunu yazmıştı:
Göztepe-Karşıyaka maçı.
16 Mayıs 1981’de İzmir Atatürk Stadı’nda oynanan ve 0-0 biten bu maça, 80 bin biletli taraftar gelmişti.
Guinness Rekorlar Kitabı tarafından tescil edilen bu rekor, aynı zamanda, İstanbul derbileri dahil, Türkiye liglerinin de rekoru!
(Ben de o maçtaydım... Sadullah’ın kafa topu çizgiden çıktığında, elimi önümdeki sütuna vurmuş ve parmağımı kırmıştım maalesef!)
Ve, şimdi bir rekor daha geldi.
Yine Göztepe’den...
Başına gelen finansal felaketler nedeniyle tarihinde ilk kez ‘amatör küme’de mücadele etmek zorunda kalan Göztepe’nin, hafta sonunda İzmir Alsancak Stadı’nda Denizgücü ile oynadığı maça, 4 bin 645 biletli seyirci geldi. Biletsizleri sayarsak, en az 10 bin seyirci vardı.
Amatörler üvey evlat muamelesi gördüğü için, elimde sağlıklı veri yok... Ama bu rakam, büyük ihtimalle amatörler arasında ‘dünya rekoru...’
Federasyon’un ve İzmir’in, araştırıp, bu rekoru da kayda geçirmek için çaba harcamasında fayda var.

Garip...
Zihinsel engelli sporcularımızın katıldığı, Çin’deki Özel Olimpiyatlar’da büyük başarı elde ettik. 15’i altın, 23’ü gümüş, 17’si bronz, toplam 55 madalya kazandık.
2 gümüş madalyamızı, masa tenisi sporcumuz, 13 yaşındaki Garip Olcaş getirdi.
Garip, Çin’e gidene kadar, doğuştan sağır ve dilsiz biliniyordu... Şanghay’da yapılan kontrollerde, Garip’in bir kulağının hiç işitmediği, bir kulağının ise, yüzde 50 işittiği ortaya çıktı. Garip’e, Amerikan malı 5 bin dolarlık cihaz hediye edildi. İstanbul’a gelir gelmez, bu cihaz takılacak ve Garip, hem duyacak, hem de bu sayede özel eğitim görüp, konuşmaya başlayacak.
Halimiz budur ahali!
Garip’in mutluluğuna mı sevinelim... Yoksa, ülkemizin garip’liğine ve garib’anlığına mı üzülelim, bilemiyorum.

**********

Bu yardımcılarla bu kadar olur /Eman TOROĞLU 

FATİH Terim, Milli Takımlar Sorumlusu. Yani, Fatih Terim, "Eti de benim kemiği de benim" prensibiyle çalışıyor. Kayıtsız şartsız. Bu tarz çalışma belki 30-40 sene önce geçerliydi. O zamanki şartlar şimdiki gibi değildi. Ama Fatih Terim hala, "Ben yaptım oldu" diyor.

Ünder ve Avcı niye gitti?

Disiplinin olması güzel bir şey, tamam. Ama senin yanındaki kurmayların arada sırada hatta bazen sıkça, "Bir dakika arkadaş, yaptığın yanlış, böyle olmasın" hatta daha ileriye gidip, "Eğer böyle olmaya devam edecekse ben giderim" diyebilmeli ve gitmeli.

Çünkü başarı o zaman gelir. Yoksa, sen oturmadan önce gelip oturacağın koltuğu temizleyen veya gol attıktan sonra tekme tokat vuracağın yardımcıların olursa sonuçlar iyi olmaz. Bakın Norveç’i Norveç’te yenersek veya Yunanistan’ı burada yenip Norveç’le berabere kalırsak finallere gideceğiz.

Fakat, finallere gitsek bile bu federasyonun, teknik heyetin veya futbol takımımızın bir havası, karizması var mı? Cevap kesinlikle hayır. O yüzdendir ki, şu anda kötü durumdayız.

Dikkatinizi bir şey çekti mi, Fatih Terim’in yanında Bülent Ünder varken Terim daha doğru işler yapıyordu. Bülent’i iyi tanırım, yıllarca karşı karşıya oynadık.

Ketum biridir, inandığını sonuna kadar savunur ve kesinlikle de bunları dışarıya sızdırmaz. Ama bugün Fatih Terim’in yanında yok. Başkaları var...

Şöyle bir bakın, yardımcılarından hangisi Fatih Terim’in fikrini çelebilir veya "Hayır" diyebilir veya inandığı konuda onunla tartışabilir hatta kavga edebilir. Bence hiçbiri. İşte Milli Takım’da şu andaki geriye gidişin en büyük nedeni budur.

Kendini çok sever

Mesela Fatih Terim geldiğinde Abdullah Avcı alt yapıdaki milli takımlarda oldukça başarılıydı. Gidişatı gayet iyiydi. Nitekim o da milli takımlarda barınamadı, kaçtı. Şu anda da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iyi işler yapmaya devam ediyor. Bunlar tesadüf mü, değil.

Fatih Terim kendini çok sever. Ve hep dikensiz gül bahçesi ister.

İşimiz duaya kaldı!

YUNANİSTAN’ı Pire’de yendik, maçtaydım. O günkü skor 4-1 aleyhimize de olabilirdi. Bugün, "İnşallah başarılı oluruz"dan başka bir cümle düşünemiyorum. Ama maalesef işimiz inşallahlara kaldı.

Nasıl olsa dualar ülkesi olduk; yağmur dualarına çıktık. Maçtan yarım saat evvel 30 bin kişi Ali Sami Yen’de galibiyet duası ederiz. Belki Allah bizi duyar, kabul eder.

Yalnız, aman dikkat, gelecek hakem İspanyol. Sert futbola müsaade eder ama tekmeye asla. İtirazı da hiç sevmez.

Aptalca oyundan atılırsak işte o zaman facia olur. Çünkü biz Avrupa’da bizim hakemlere göre oynuyoruz. Bizimkiler gariban... Dayak da yeseler ağızlarını açmıyorlar. Örnekleri mi, çok. Daha üç hafta önce oldu.

Merkez Hakem Kurulu’nun da sesi çıkmıyor, hakemlerin de. Veya UEFA’ya bir dilekçe verelim; Macaristan maçındaki hakemi isteyelim. Belki de o gün havlu atmıştık, o hakem olmasaydı.

En büyük sensin hocam!..

MOLDOVA Milli Takımı Teknik Direktörü Igor Dobrovolski ile milli maçtan 1.5 saat önce sohbet etme fırsatı bulmuştum. Milli Takımımız’ı çok iyi etüt etmiş, bütün söylediklerini sahada uyguladı. Bizi çok rahat da yenebilirlerdi. Ama bakmayın, belki biz adamları küçük gördük ama sahaya çıkan takımdan, kaleci hariç hepsi yurt dışında futbol oynuyorlar.

Adamın dört tane oyuncusu sakat, ikisini de bazı özel (!) sebeplerden dolayı bu maçlık kadroya almamış. Peki biz ne yaptık, hiçbir şey. Hani bizde büyük oyuncular vardı?

O zaman bizim şunu tartışmamız lazım, bizim futbolcular ne kadar iyi oyuncular? Bulundukları yeri, aldıkları parayı hak ediyorlar mı? Niye Avrupa’ya çıkınca yok oluyoruz; hem kulüp hem Milli Takım bazında.

Adamlar bizi 90 dakika ahtapot gibi sardılar, kanımızı emdiler, sonra gücümüz bitince bir kenara bıraktılar.

El bombaları

Milli Takım’da ön libero Mehmet Aurelio oynuyor. Mehmet Aurelio Fenerbahçe’de de ön libero oynuyor, Edu ile Lugano’nun önünde. Ama Milli Takım’da zaman zaman hatta çokça arka liberoya geçiyor.

Çünkü maçın içinde öyle pozisyonlar oluyor ki, Gökhan Zan’la Servet’in bir el bombası gibi ne zaman patlayacaklarını iyi hesap ettiğinden onların arkalarını da kapatıyor. Senin zaten orta sahanda Arda, Emre Belözoğlu, Tuncay var... Top onlara gelince eh biraz varlar ama rakipten almaya gelince yoklar.

Biz adam değil miyiz?

Mehmet Topuz gibi bir silahı, hem de çok etkili bir silahı sağ tarafta öldürüyorsun, sonra da diyorsun ki, "Sağ bek oynatacağım adam yok." Ama kendi takımlarında forma giymemiş adamları kadroya alıp oynatıyorsun. Ben Türkiye liglerinde sağ bekte top oynasam, topyekün birleşir Fatih Terim’e bir soru sorarım, "Biz adam değil miyiz?" diye.

Ama dedim ya, Fatih Terim’le tartışacak, kavga edecek bir yardımcısı yok. O hep, "En büyük sensin Fatih hocam" diyenleri yanına almış. Zaten dikkat edin, Fatih Terim yardımcılarının hepsini dört büyük takımdan seçti, fazla toz kaldırmasınlar diye.

Futbol Federasyonu uçak alıyor

MİLLİ Takım hayati maçlarından birini oynamak için Moldova’ya gidiyor. Kamp yeri Riva’da olduğu için uçak Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalksın isteniyor. Ama maalesef bu uçağın pilotları trafik sorununu bahane ederek 2.5 saat sonra Yeşilköy’den Sabiha Gökçen’e ulaşıyorlar. Kalkacak uçak da THY uçağı. Kalkan uçak Türkiye’nin şerefi, gururu. Daha da önemlisi reklamını yapan bir grup.

Haluk Ulusoy’un bu dönemki başkanlığında bütün devlet kuruluşları Milli Takım’dan sponsorluklarını çektiler. Acaba diyorum, bu olayda bir kasıt var mı? Özellikle mi işler yokuşa sürülüyor? Milli Takım yabancı bir havayolu şirketinden daha ucuza bir uçak kiralayıp gider mi, gider. Ama şık olmaz.

Bu işler Haluk Ulusoy’u bezdirmiş olmalı ki, 3-4 aydır federasyon 200 kişilik bir uçak alma konusunda ciddi araştırma yapıyor. "Gerektiğinde Milli Takım gidecek, lazım olduğunda kulüplere kiralayacağız, hatta bir özel havayolu şirketine kiralayıp boş zamanlarını değerlendirebiliriz" diyorlar.

Motivasyon ile dolmuşu birbirine karıştırmayın!..

MİLLİ Takım selam durdu... O kadar selam duracaklarına, Moldova’dan 3 puan alsalardı daha faydalı olurdu. Ama bizim futbolcuların elleri kolları bacaklarından daha fazla çalışıyor. Bazıları ne demişti Emre’ye, hem de görevlilerden; "Ellerine sağlık Emre. Senin öbür koluna da bant takalım." Bu takım Avrupa Şampiyonası finallerine gidemezse kimlerin nerelerine bant takacaklar, o zaman göreceğiz.

Biz motivasyonla dolmuşu karıştırıyoruz. Motivasyon, mantıklı havaya girmektir, eğer dolmuşa binersen; ecele gidersin. Zaten biz hem şoför mahalli olsun hem 2 lira olsun isteriz ama işte gördüğünüz gibi adama yedirmezler. Ama olsun, şimdi bütün bu yazılarımızı teknik heyeti alır; Yunanistan ve Norveç maçından önce Milli Takım futbolcularının önüne atar ve motive yapar.

NOT: Eğer Avrupa Şampiyonası’na gidemezsek, krizin babası çıkar. Bunu da önlemenin bir tek yolu vardır, federasyon ve milli takımlar topyekün istifa ederler.

O golü nasıl yedik?..

SORUYORUM; Hakan Arıkan’ın taçtan gelen topta yediği golde; A) Moldova takımının bu özelliği bilinmiyor muydu? B) Biliniyordu da, futbolculara üstünkörü mü anlatıldı? C) Biliniyordu da futbolcular mı sahada uyudu? D) Hiçbiri (Yoksa aptallık mı?).

Doluya koyuyorum olmuyor, boşa koyuyorum olmuyor. Cevap verirlerse, biz de anlarız. Çünkü, o pozisyonda bu olay futbolculara anlatılmış gibi gelmedi bana.

...
Yayın Tarihi : 17 Ekim 2007 Çarşamba 10:56:52
Güncelleme :17 Ekim 2007 Çarşamba 11:59:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?