31
Mayıs
2024
Cuma
SPOR

KÖŞELERDE NELER VAR?

Sağ gösterip sol vurmak/Ergun GÜRSOY/Hürriyet

KEYFİ davranışlarla milli takım seviyesindeki futbolcularımızın bir bir harcanması, beni 20 yıl önceki "acemi yöneticilik" günlerime götürdü... Kim bilir, belki de genç yaşımda donandığım geniş yetkileri hazmedemediğimden, her hafta en ufak bir hatasını gördüğüm şampiyon takımın Avrupa çapındaki futbolcularını takımdan kovmayı düşünürdüm. Sağolsun Mustafa Denizli, "Ağabey bu vaziyette üç-dört hafta sonra takımda oyuncu kalmayacak; cezalandırma işini sezon sonuna bırakalım" diyerek beni engellerdi.

Yerlerine yenilerini almadan, elindekilerin yarısını altı ayda tırpanlayıp geri kalanlarını da ilk fırsatta kovacağınızı hissettirerek ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Yıldız futbolcular, hata yapmaya çok müsait kişilerdir. Yöneticilik, bunları atmak değil; kulübe kazandırmaktır. Zaten, bu dengeleri kuramıyorsanız, yöneticiliğiniz tartışılmaya başlanır.

Hem futbolcunla, teknik direktörünle sarmaş dolaş basına "mutluluk pozları" verip "arkasındayız"diyeceksin, hem de sözleşmeleri sona ermeden onları değerlerinin onda birine takımdan göndereceksin...

Son zamanlarda bizde "sağ gösterip sol vurmak" nedense çok moda oldu. Hakan Şükür, Ümit Karan ve Arda Turan için düne kadar "topun ağzında" görüntüsü veren yöneticilerimiz, sakın ha, Hasan Şaş ve Sabri Sarıoğlu için de aynı şeyleri düşünmesinler. Yerlerine daha iyileri alınmadan asıp kesme işine kalkışmasınlar...

Başarının sebebi Feldkamp değil/Hakan Ünsal/Star

Peki bu kadar sıkıntıya rağmen nasıl başarılı oluyorlar? Bence 3 sebebi var. Birincisi, Galatasaray’ın Fatih hoca ile başlayan, yıllardır oturmuş bir oyun anlayışı ve sistemi olmasıdır. İkincisi Türkiye liginin kalitesizliğidir -ki Ankaragücü maçı en iyi örnektir. Üçüncüsü ise oyuncuların hocalarını sevmese de, paralarını aylardır alamasa da, oynamaya mecbur olmalarıdır.

Fakat asıl acı olan, önümüzdeki yıl büyük ihtimalle takımın başında olmayacak bir hocanın yaptıklarına izin verip Galatasaray’ın geleceğinin yok edilmesine izin verilmesidir. Şu anda yapılan işler büyük risktir. En son Sabri’nin kadro dışı bırakılıp kendisine kulüp bulmasının istenmesi, bir oyuncuyu tamamen yüz üstü bırakmaktır. Eğer Sabri şımarık ya da disiplinsiz ise, bu geçen hafta olmadı ya... Öyleyse sezon başından beri bildiğiniz hatta hazırlık kampında ‘’Sabri ve Arda benim yıldızlarım’’ dediğiniz oyunculardan birini neden kovarcasına gönderirsiniz?.. 

Can Çobanoğlu/Fanatik

Kalli’nin basın toplantısı, aba altından değil, açıktan gösterilen transfer sopası. ‘Şakalandık’ zanneden Polat, ‘sobelendik’ zanneden Fatih Gökşen, hepsi bir alem. Televizyon demeci Polat’tan; hocayı kollar, arkasını sıvazlar nitelikte. Karşılığında da, şamar gibi bir cevap, manşetlerde Fatih Gökşen’den... Şube sorumlusu iki yönetici, ‘şubenin sorunlusu’ yüzünden böylelikle karşı karşıya geldi aniden.
Sabri’nin itilişi, Hakan ve arkadaşlarının onun için eve dönüş dilekçesi, önce kabul edilir ağzı, sonradan hoca Kalli’nin fermanı, gitti gidiyor genç çocuğun kafası... ‘Transfer yapılmazsa giderim resti’ ne olacak sorusu, cevabı, tam bir grip vakası!
Şakacının son şakası, “Ben onu şaka olsun diye söyledim” yanlaması. Sorumlu ile sorunlu konuşması, havaalanında mikrofon kazası, “Aldığınız kadarın gitmesine izin veririm” saçmalaması. Bu kadar ‘şakalamadan’ çıkan gerçek eğer ligde liderlikse, şampiyonluk için herkes aklını başına almalı, daha ciddi olunmalı, futbolcuların gayreti alkışlanmalı.

Gürcan Bilgiç/Fotomaç

Bu da, Türkiye Ligi'nin öyle böyle aşılacağı ama hedefin Şampiyonlar Ligi olduğunu ortaya koydu Semih'in tek forvetteki alternatifsizliğine karşın bir yabancı hakkı defansif orta sahaya kullanıldı

Fenerbahçe, Maldonado'yu alarak önemli bir hamle yaptı. Appiah'ın dönüşü gecikince, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam edebilmesi için, sert bir savunma hattı kurması gerekiyordu. Buradaki "sert" kelimesi, agresiflik olarak algılanmasın. Geçilmesi ve aşılması zor bir takım olmalıydılar. Şampiyonlar Ligi, dünya futbolunun tepesi... Organizasyon ve futbol kalitesi olarak Dünya Kupası'nın da önünde. Tüm yıldızların boy gösterdiği bir arena. Bu kulvarda başarı çok önemli detaylardan geçiyor. Büyük bütçelerin, çok ufak gibi görünen farklar için harcandığını görüyoruz çoğu kez. Sezon içinde sadece 10 maç onatacağı bir oyuncuya, bazı rakipler karşısında lazım olur diyerek on milyonlarca euro harcıyor kulüpler. Sadece işi şansa bırakmamak adına.

Mehmet Y. Yılmaz /Fanatik

Maldonado ne kadar gerekliydi?
Fenerbahçe’nin orta saha oyuncusu Maldonado’yu neden transfer ettiğini anlayabilmiş değilim.
Alex “Türkiye’de böylesi yok” diyor. Haklı da olabilir. Maldonado’yu seyretmediğimiz ve Zico’nun onu nasıl kullanacağını bilemediğimiz için bir şey söylemek erken bir yorum olur.
Ancak şunu biliyorum: Fenerbahçe’nin orta sahada oyuncuya ihtiyacı yok!
Selçuk, Deniz, Aurelio, Kemal, Uğur, Deivid ve Vederson bu sezon bu takımın orta sahasında görev yapan oyuncular. Appiah sakatlanmasaydı, bu listeye onu da ekleyecektik.
Fenerbahçe’nin asıl sorunu oyunun iki yönünü de oynayabilme kapasitesi olan kanat oyucusu eksikliği.
Uğur, Vederson ve Deivid ile bu sorun çözülmeye çalışılıyor ancak olmuyor.
Özellikle sağ kanatta defansın önünde oynayacak, orta sahada savunmaya yardım edip, ileriye de takımı taşıyacak bir oyuncu yok. Sol kanattaki Vederson ile Uğur’un ne kadar yeterli olduklarını tartışmak da mümkün.
Bir transfer için para varsa bunu harcayacağımız yer o mevkiler olmalıydı. 

Trabzon'da neler olmuyor? /İSKENDER GÜNEN/Sabah

Trabzonspor'da neler oluyor? Aslında doğru soru, "Neler olmuyor" olmalı. Zira Trabzonspor'da olmaması gereken her şey oluyor. Ziya Doğan ile yaşanan hüsran, yönetsel yetersizlikler, yerli-yabancı transfer yanlışları, yapılamayan kongre trajedisi, camianın bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı... Yanlış bir değil, birçok.
Tarih hocası öğrencilerine dinler tarihi ile ilgili bir ödev vermiş. Verilen yanıtlardan biri hocanın çok dikkatini çekmiş. "Şeytan bir gün Hindistan dağlarında Hazreti Süleyman'a yemesi için yerden çıkardığı bir keçiyi göndermiş." Hoca şaşkınlık içinde; "Şeytan değil, Rahman. Hindistan dağları değil, Arabistan çölleri. Hazreti Süleyman değil, Hazreti İbrahim. Yemesi için değil, kurban diye. Yerden çıkarmamış, gökten indirmiş. Keçi değil, koyun" demiş. "Ben bunun neresini düzelteyim?" diye de söylenmiş. İşte gelinen nokta!
Adı; yanlışlar komedyası. Travmaya denk düşüyor, tıkanmayı işaret ediyor... Öyle ki, yaşanan bu süreçte doğru ne, yanlış hangisi, hepsi birbirine karışmış. Aralarına bir sınır çizgisi koyma olanağı bile kalmamış. Gariplikleri, tuhaflıkları sıralamaya kalksak buna köşemiz yetmez. En iyisi sonuncuyla yetinmek!

Bizim Gökhan Ünal ne kadar eder?/Gökmen Özdemir/Vatan

Türkiye’nin en parlak ‘transfer markaları’ Kayserispor’un elinde. Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz gerek İstanbul ‘Büyükler’inin gerekse Avrupa’nın takibindeler. Ama kendileri için bahsedilen bonservis bedelleri gerçeklerle ne kadar uyuşuyor, işte bu tartışılır. Neden mi? Ülkemizin son 10 yılda yetiştirdiği en büyük iki yetenek Emre Belözoğlu ve Tuncay Şanlı’nın Avrupa’ya transferlerinin ‘sıfır’ bonservisle gerçekleştiği düşünülürse, Gökhan ve Topuz için risk çıtası nerede duruyor bunu iyi hesaplamak lazım...

Türk futbolcusunun maalesef geçmişteki kötü örnekler yüzünden Avrupa’daki ’ismi’hiç de güvenilir değil. Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’a Rusya’dan gelen astronomik teklifler kimsenin gözünü boyamamalı... Çünkü orada para ‘kolay’ kazanılıyor. Dağıtımı da daha ‘kolay’ oluyor. Bizim için önemli kriter Avrupa, hatta Avrupa da değil İngiltere olmalı. Bir İngiliz kulübü Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’a ne kadar değer biçiyor? Onlar için ne kadarlık bir ‘maddi riski’ göze alıyor? Hatta ve hatta bu iki oyuncu için İngiltere’den teklif var mı? İngiltere’de çalışma izni alabilecek ‘millilik kriterleri’ uygun olmasına rağmen neden Ada kulüpleri tarafından istenmiyorlar? Ki o İngiltere ‘sorunlu Anelka’ için daha yeni 30 milyon doları riske etmedi mi?

Kayseri şehrinin genlerinde bulunan ‘ticari altyapı’ ne yazık ki futbol ekonomisine hâlâ etki etmemiş durumda. Rusya ile bir kez yapılacak alış-verişle voliyi vurmayı planlayan Kayserispor, kapılarını Avrupa’ya açma şansını, şehrin bir futbolcu fabrikası olduğunu gösterme şansını kaçırıyor aslında... “Al Gökhan’ı ver 7.5 milyon Euro’yu” demek işin basit yanı. Ama aslolan “Sen Gökhan’ı al, bende daha devamı var” mantalitesini alınıcının aklına sokabilmek... Genç Kemal’e, stoper Aydın’a, her geçen gün yükselen Mehmet Eren Boyraz’a da ileri de kapı açabilmek...

Belki Türkiye içi transferde rakamları daha yüksek tutabilirler... Çünkü televizyon gelirinin dağılımı Kayseri’yi buna itebilir. Rekabet ortamında bunu ellerinde koz olarak da kullanabilirler. Ama Anadolu’dan İstanbul’a uğramadan özel uçakla Avrupa’ya gidişte rakamlar ve transfer şekilleri farklı olmalı. Kayseri için asıl pazar Rusya değil Avrupa... Kayseri’nin meşhur ticari zekâsı nasıl oluyor da altın yumurtlayan tavuğu kesmek istiyor?

...
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2008 Perşembe 09:55:24
Güncelleme :31 Ocak 2008 Perşembe 10:09:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?