3
Mayıs
2025
Cumartesi
SPOR

KÖŞELERDE NELER VAR?

Sami Yen'i bırakmak/Mehmet Demirkol/Milliyet

Stat dediğin yürüyerek gidilebilen bir yer olmalıdır. Olimpiyat öyle olmadığı için bugün komünizm günlerinden kalma terkedilmiş bir Rumen Arenası'na benziyor şimdi. Onu sadece uçakla havalanırken görüyoruz çoğumuz.
İnönü bu tanıma uyduğu için İsveç'in yedekleriyle oynadığı hazırlık maçında 20 binden fazla seyirci toparlayabildik.
Yine öyle olduğu için Saracoğlu, Anadolu yakasının "hafta sonu ne yapalım?" rehberine en üst sıradan giriyor her maç günü. İnönü'nün kemik seyircisi, 10 bini Çarşı tarafından tabanvayla geliyor çınarlar altından. Sosyetesi Nişantaşı'ndan dökülüyor 10 dakikalık bir yürüyüşle. Finiküler sistem taşıyor İstiklal, Tünel müdavimlerini. İstanbul'un en büyük otel havuzuna 5 dakika mesafede İnönü. Kabul edin Beşiktaş eğer sıkıntılı günlerinden bir büyük olarak sıyrılmışsa, sıyrılıyorsa sebebi seyircisi ve aslında stadının konumudur.
Stat dediğin böyle olur işte. Eğer stadı gerçekten bir güç olarak kullanacaksanız, onu hayatın merkezine koyacaksınız. Başka yolu yok.
Tıpkı basketbol örneğinde olduğu gibi. Eğer Spor Sergi Sarayı hala yaşıyorken bugünkü basketbol yatırımı yapılmış olsa, çoktan uçmuş gitmiş belki futbolu geçmişti bu sepet oyunu.
Sami Yen de böyle işte. Ve bu yetmezmiş gibi bu topraklarda altından metro geçen tek spor tesisi Semi Yen. Merkezi otobüs garının hemen yanında. Çevre yolunun hemen yanında ve altından tren geçiyor. Ama bu önemli değil. İstanbul'un merkezinde yürüyerek gidilebilen bir yer burası.
Durum buyken, ben Galatasaray'ın Başkan adayı olsam tek bir vaatte bulunurum kongre üyelerine. Sadece şunu söylerim:
"Ne yapılacak, edilecek, hangi bağlantılar kurulursa kurulacak ve bu Seyrantepe işinden vazgeçilecek. 1 ana, 4 tali sponsor bulunacak ve stadyum ile tribünlere onların adları verilerek bu iş kotarılacak."
Nişantası'nın göbeğindeki City's alışveriş merkezi inşaatı neredeyse yerin 50 metre dibine inilerek yapıldı. 2 apartmanın sığacağı bir yere 10 katlı alışveriş merkezi dikildi. Mecidiyeköy'deki stat da öyle yapılır. Yana doğru büyümek şart değil. Tekel arazisine ihtiyaç yok. Dibe inilir, yukarı çıkılır. Altında kira geliri sağlayacak mekanlar olur. Üstü stat. 35-40 bin kişilik bir stat yeter de artar bile. Ve çok lazımsa 50 bin kişilik kompakt bir stat için de yeterli yer var orada.
Sami Yen bırakılmaz. Bırakmayan da bu seçimi kazanır.
Ben size başka bir, hatta 2 arazi ve mülk söyleyeyim. Birisi İstiklal'in tam göbeğinde, diğeri Boğaz Kıyısı'nda...
Biri arkasında Haliç ve Boğaz manzarası olan, 100 yılı devirmiş bir bina ve kocaman bir bahçe.
Diğeri Boğaz'a sıfır. 2 tarihi 1 yeni bina. Bu mülklere paha biçmek mümkün değil. Bunlara karşılık olarak Seyrantepe'de dev bir eğitim kampüsü, bir stat yaparsınız. Üstüne 50 yıl boyunca her sene bir Ronaldinho transfer edersiniz.
Olur mu peki?
Olma ihtimali var mı?
Vazgeçebelir misiniz Lise ve Üniversite'den?
Bunu kimseye anlatabilir misiniz?
Eliniz gider mi? Yüreğiniz yeter mi?
Olmaz tabii. Öyle bir nefret oluşur ki bu topraklara gömmezler sizi.
Peki nasıl oluyor da hemen anında basıp gidiyorsunuz Seyrantepe'ye?
3 sene Beşiktaş'la İnönü'yi paylaşır, Sami Yen'i yeniden yaparsın.
Aklı olan aday bununla ortaya çıkar.

Nihayet Türk futboluna Beşiktaşlı bir başkan/KAZIM KANAT/Sabah
Türk futbolu nihayet Haluk Ulusoy'dan kurtulacak. O gün bu satırların yazarı helva dağıtacak. Ulusoy başkan olmadığı için; şaibesiz, şikesiz bir Türk futbolu seyredeceğiz. Gelinen bu noktadan sonra asla başka bir Galatasaraylı başkan olamazdı. Hele bir Fenerbahçeli hiç olmazdı. Bu nedenle, saygın bir Beşiktaşlı olan Hasan Doğan şu an tarafsızlık adresi oldu. Doğan'ın Başbakan Sayın Erdoğan'ın çok yakın arkadaşı olması nasıl bir sonuç çıkaracak.
1-18 kulüp, "Seni biz başkan yaptık. Şu işlerimizi çöz" dediklerinde Sayın Doğan nasıl bir diyet ödeyecek?
2-Süper Lig'in sürpriz sonuçlarında, "Başbakan böyle istedi, arkadaşı Hasan Doğan da yaptı" dedikodusu gündeme gelince bundan özerklik mi zarar görür yoksa AKP mi?
Bu konuda şunu bilir şunu söylerim; Başbakanımız Sayın Erdoğan'ın eski bir futbolcu olması, Türk futbolu için çok büyük şanstır. Hasan Doğan gibi ilkeli bir spor adamının da federasyon başkanı olması da bir büyük şanstır. (Sevgili dostum Ayhan Bermek'in adaylıktan çekilmesi doğrudur. Keşke aday olmak için biraz bekleseydi!)

Lincoln yetersiz/Tanju Çolak/Fotomaç 
Sakatların dönmesi özellikle Ayhan, G.Saray'da kaliteyi yükseltir Ama Lincoln ihtiyaç mı derseniz, bana göre değil. Yenisi alınmalı


Daha önce "4 transfer yapılmazsa istifa ederim" diyen Kalli, Emre ve Barusso için "iyi" dedi, istifayı hiç anmadı!.. Kalli istifa edemezdi, etmedi de. Çünkü takımının potansiyelini ve yapabileceklerini o daha iyi biliyor. Tabi burukluğu vardır, kırgınlığı da doğaldır. Çünkü verilen sözler yerine getirilemedi. Sebep belli, G.Saray'da maddi olanak bu kadar. Kalli on eksikle bu kadar iyi iş yaptığına göre yedeklerin iyileşmesi ile çok daha farklı bir G.Saray'ın olacağını benden daha iyi biliyor. Umudu olmasa hiç durmaz, transferin bittiği gün istifa ederdi. Demek ki takımına güveniyor. Bence de bu takıma güvenmek zorunda.

Yalan rüzgârları/Hasan Ali Atasoy/Fanatik

Türkiye’de futbolun kılcal damarlarına kadar işleyen çarpık, kirli, eyyama ve goygoyculuğa dayalı düzen daha ne kadar devam edecek bilmem. Ancak bildiğim tek şey, bunun böyle gitmeyeceği, gidemeyeceği, en azından gitmemesi gerektiği.
Ortada futbol yok, ama siyaseti ve hamaseti fazlasıyla var. Rahmetli Halit Çapın, “Gırtlağımıza kadar lağımın içindeyiz, imdat diye bağırmaya kalksak, pislik ağzımıza dolacak, o yüzden herkes susuyor” demişti bir tarifinde. Durum aynen bu. Ortalık riyakârlardan, ikbal vurguncularından, yancılardan, yalancılardan, yalakalardan, figüranlardan geçilmiyor. İstenen, özlenen, beklenen ve olması gereken nedir? Çok basit. Her kulübe eşit mesafede duran, lobilere ve kulislere boyun eğmeyen, ona buna mavi boncuk dağıtmayan, kararlarında standart olan, bu özellikleriyle de kaybolan adalet duygusunu yeniden tesis edecek bir federasyon. Sadece futbolun evrensel kurallarını ve değerlerini eğilmeden bükülmeden savunup uygulayacak, kararlılıkla uygulanan bir sistem. Koltuk uğruna tribünlere değil, siyasete, çeşitli güç odaklarına oynayan değil, futbol için bütün bunları karşısına alabilecek, sadece futbolun yanında olabilecek bir federasyon başkanı ve kurulları.
Hep söyledik, hep yazdık. Fikrimiz de hâlâ değişmedi; Türkiye’de futbol sadece konuşulmadığı kadarıyla var. Gerisi yalan dolan. Bildiklerini susup, bilmediklerini konuşanların geveze ikliminde, bir arpa boyu yol almak olanaksız. Herkes eşitsizlikte eşitlik, adaletsizlikte adalet istiyor. Kriter kimin umurunda; yaşasın krater ve kraker düzeni ile düzenbazları.
Milyar dolar seviyesine ulaşan sektördeki acizlik ve zavallılık gırtlak boyuna ulaşmış. En basiti eloğlu gelecek senenin fikstürünü şimdiden bilirken, bizde bunu belirlemek bile hâlâ problem. Kupa statüsünde Afrika’da olmayacak işler oluyor, aynı gruptan çıkanlar eşleşebiliyor. Kupadaki sarı ve kırmızı kartların uygulanış biçimi ayrı bir komedi.
Taraftar ‘kupaları için sevmedik, renklere aşığız’ diyor, tribünler bomboş. Neredeyse berabere kalanı, yenileni dövecekler. Tribünler bomboş, ama demoklesin kılıcı gibi sallanıyorlar yönetimlerin ve futbolcuların başında.
Bu garabet yalan düzeni yıkılmadıkça, medyada bunu alkışlayanlar, buna susanlar, bunları görmezden gelenler prim yaptıkça, bunlar bir de utanmadan ahlâk, dürüstlük ve vatanseverlik dersi verdikçe, bu karanlıklar daha çok prensler, krallar, imparatorlar doğurur. Bu cerahatin bütün iğrenç yüzüyle ortaya döküleceği günü sabırsızlıkla ve umutla bekliyoruz.
Futbolun kahramana da, kahramanlığa da ihtiyacı yok. Mavi boncuk felsefesine yüz vermeyen, kuralları uygulayacak basiretli bir federasyon yeter de artar.

...
Yayın Tarihi : 8 Şubat 2008 Cuma 11:27:29
Güncelleme :8 Şubat 2008 Cuma 11:35:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?