Hidayet Türkoğlu 2000 yılında dünya basketbolunun kalbinin attığı NBA’in yolunu tuttuğunda, birçok kişi kendisinden önce şansını deneyen Mirsad Türkcan gibi tutunamayarak kısa sürede döneceğini düşünmüştü. Kuralları Avrupa basketbolundan çok farklı olan, birkaç dakika bile sahada kalmanın kolay olmadığı bu dünyanın en zorlu liginde başarılı olmak öyle her babayiğidin harcı değildi... Ama o, inanılmaz azmi ve savaşçı ruhuyla, NBA’de kendine ayrı bir sayfa açmayı başardı. Türkoğlu, artık en çok kazanan Türk sporcusu...
Takım arkadaşları “Türk” diye çağrıyor
Hidayet Türkoğlu, NBA’de oynadığı 9 yıl boyunca, Mehmet Okur’la birlikte Türklerin Amerika’daki gururu oldu. Öyle ki Amerika’nın en uzak eyaletlerinde bile onu izlemeye gelen Türkler oluyor. Her gittiği deplasmanda tribünde en az bir Türk bayrağı oluyor. Hidayet de maç sonrası yanına gelen her Türk’ün imza ve fotoğraf isteğini yerine getiriyor. ABD’nin en saygın gazetelerinden New York Times bile onun için “Takım arkadaşları onu Türkoğlu yerine ‘Türk’ diye çağırıyor. O ise bu ismi bir gurur madalyası gibi taşıyor” diyor.
50 milyon dolar, 6 sene rötarlı geldi
Hidayet, hep iddialı olmayı sevdi. Türkiye’de 2001 krizi yaşanıyorken o, NBA’deki ilk takımı Sacramento’da oynuyordu. Adı henüz NBA’de anılmasa da, “İki yıl sonra fiyatım 50 milyon dolar” açıklamasında bulundu. Bu kendine duyduğu özgüvenin bir işaretiydi. O gün yaptığı tahmin, 6 yıl rötarla da olsa, gerçek oldu. ABD’deki fan’larının taktığı lakapla “Hedo”, Orlando Magic’den Toronto Raptors’a 53 milyon dolar karşılığında transfer olarak “en pahalı Türk sporcu” oldu.
Jack Nicholson’la yakın dostlar
9 yıllık NBA serüveninde, zamanla sadece iyi bir basketbolcu değil, Amerikalıların deyimiyle “celebrity” (şöhret) oldu. Bir
Hollywood starıyla şakalaşmak, Amerikan başkanı Obama’nın konuşmasında ondan bahsetmesi, artık onun için sıradan olaylardı. Rakip Los Angeles Lakers’ın taraftarı Jack Nicholson da bu kişilerden biriydi. Hidayet, Nicholson için, “Koyu bir Lakers taraftarı. Sürekli sohbet eder, birbirimizle şakalaşırız. 4’üncü maç öncesi kendisine ‘Jack senin için üzgünüm ama bugün eve üzgün döneceksin, çünkü biz kazanacağız’ dedim. O da ‘Çok iddialısın, göreceğiz’ dedi” diyor.
İlk gidişinde İngilizce konuşamıyordu
Uzun kolları, yükseğe sıçrama yeteneği ve iyi şut yüzdesiyle şutör guard pozisyonunda oynayan Hidayet, oyunu iyi okuyuşu ve yüksek üç sayılık yüzdesiyle tanındı. 1998’de Efes Pilsen’le 8 milyon dolara 9 yıllık anlaşma yaptı. Ancak, 2000 yılında NBA hesaplarına başladı. Antrenörü Aydın Örs, bunun erken bir karar olduğunu söylese de Hidayet ABD’ye gitmeyi çoktan kafaya koymuştu. 2000’de girdiği NBA seçmesinde 16’ncı sıradan seçilen Hidayet’in ilk takımı Sacramento Kings oldu. Hidayet, o günler için “İlk geldiğimde, İngilizce’yi konuşamıyordum. Ama şanslıydım, çünkü takımda dillerini konuşabildiğim oyuncular Divac ve Stojakovic sayesinde hiç zorluk çekmedim” diyor.
2004 Aralık’ta Orlando Magic’e 6 yıllığına 39 milyon dolara transfer olan Türkoğlu, ilk iş olarak Boğaz’da 4 yatak odalı bir villa aldı. Türkoğlu, konu paradan açılınca, “Yalnızca para alan biri gibi görünmek istemiyorum. Geride değerler bırakmak, ülkemi gururlandırmak istiyorum” diyor. Hidayet, para kararlarını kendisi veriyor: “Risksiz yatırımlar yapıyorum. Genelde Türkiye’de gayrimenkul alıyorum.”
Çocukluk aşkıyla evlendi
Hidayet Türkoğlu, çocukluk aşkı Banu Ergür ile 2005’in Haziran ayında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda, 1200 davetlinin katıldığı nikahla evlendi. Çiftin nikah şahitleri ise Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’dı. Türkoğlu çiftininin bu evlilikten “Ela” adında 4 aylık bir kız çocuğu var.
Transferinde eşinin tercihi rol oynadı
Eşi Banu, henüz sevgili oldukları dönemde de sevdiği adamın yanından ayrılmadı. 2000’de NBA’e transfer olduğunda ABD’ye gitmekte bir an tereddüt etmedi. San Antonio’ya transferi gerçekleştirince nişanlısının başarısı uğruna üniversitedeki tekstil öğrenimini dondurdu. Evlilikte kararları ortak alan Türkoğlu çifti, bu kuralı Hidayet’in Toronto’ya transferinde de bozmadı. Hidayet’i Toronto dışında Portland da istiyordu. Ama eşi Banu’nun daha çok Türk’ün yaşadığı Kanada’nın Toronto şehrini istemesi, Hidayet’in tercihini etkiledi.
Basketbolcu olmasa F1 pilotu olacaktı
Hidayet, tam bir hız tutkunu... Öyle ki, eğer basketbolcu olmasa F1 pilotu olmak istediğini söylüyor. ABD’de hız yaparken birkaç kez ceza da almış: “Porsche Cayanne ile San Antonio’da birkaç kez arabayı denemek için gaza bastım. Limit 65 mildi, ben 80 mil yaptım. ‘O kadar para verdim, bir gaza basayım, polis olmasın!’ dedim. Hemen arkamda polis aracının ışıkları belirdi!” Hidayet’in Porsche Cayanne’den sonra kullandığı araba ise 6.1 motorlu ‘beyaz’ bir Dodge Challenger...
Hidayet, tam bir hız tutkunu... Öyle ki, eğer basketbolcu olmasa F1 pilotu olmak istediğini söylüyor. ABD’de hız yaparken birkaç kez ceza da almış: “Porsche Cayanne ile San Antonio’da birkaç kez arabayı denemek için gaza bastım. Limit 65 mildi, ben 80 mil yaptım. ‘O kadar para verdim, bir gaza basayım, polis olmasın!’ dedim. Hemen arkamda polis aracının ışıkları belirdi!” Hidayet’in Porsche Cayanne’den sonra kullandığı araba ise 6.1 motorlu ‘beyaz’ bir Dodge Challenger...
Yugoslavya göçmeni bir ailenin oğlu
1979 yılında İstanbul’da Yugoslavya göçmeni bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Hidayet, basketbol yeteneği ile ailesinin kısıtlı imkanlarına rağmen kolejde okudu. Abisi sayesinde basketbolla tanışan Hidayet, Çavuşoğlu Koleji’nden basketboldaki yeteneği sayesinde burs aldı. 16 yaşında Efes Pilsen’in altyapısında basketbola devam etti. 90’ların ikinci yarısında Aydın Örs’ün Efes Pilsen’in A Takımı’nda şans vermesiyle 2.08’lık Hidayet, “guard” dahil her mevkide oynadı.
Uykulu göründüğü için “sleeping face” diyorlar
Hidayet’in en önemli özelliği maçlarda soğukkanlılığını sonuna kadar koruması. Bu yüzden top elindeyken rakibi aklından geçenleri sezemiyor. En kritik anda bile suratındaki ifade değişmiyor: “Çok ’cool’sun diyorlar bana... Bir de uykulu görünüyormuşum. Amerikan basını bana ’sleepy face’ (uykulu yüz) diye isim taktı.”
Lakabı ’Bay son çeyrek’
2003’de NBA’in güçlü takımı San Antonio Spurs’a transfer olan Hidayet, bir yıl sonra Orlando Magic’te oynamaya başladı. 2008 yılında 19.5 sayı, 5.7 ribaund ve 5 asist ortalamasıyla NBA’deki “En çok gelişme kaydeden oyuncu” ödülüne layık görüldü. Orlando Magic’in 2009 senesinde NBA finaline yükselmesinde büyük payı olan Hidayet, son saniyede attığı üçlüklerle takımına sayısız maç kazandırdı. NBA yorumcuları da ona “Mr. Fourth Quarter” (Bay Son Çeyrek) lakabını taktılar.