3
Mayıs
2025
Cumartesi
SPOR

Cavcav, ‘akım’ derken, ‘kakım’ dedi...

Cavcav, ‘akım’ derken, ‘kakım’ dedi...

Süper Lig kulüpleri başkanlarının duayeni sayılan, 19. asırdan bu yana Gençlerbirliği’nin patronluğunu yapan İlhan Cavcav, Fenerbahçe’ye tepki göstereyim derken dilini tutamayıp, el bombasının fünyesini çekerek ortalığı feci şekilde karıştırdı...

İlhan başkanın, klasik deyimle ‘haddi aşması’na sarı Lacivertli camianın karşı tepkide bulunması doğaldır.

‘Kaş yapayım derken göz çıkaran’ Cavcav’ın açıklamalarındaki asıl amaç Kulüpler Birliği üyeliğinden ayrılan Fenerbahçe’yi diğer 17 ekibe karşı açıkça tavır alıp Süper Lig ‘in birliğini bozması iddiasından kaynaklanıyor.

Ne var ki deneyimli futbol adamı, hedefine karşı haddinden fazla cephane yakıp bu laf kalabalığının arasına çok yanlış ‘PKK’ benzetmesini de ekleyince, avami deyimle ‘Akım derken, kakım deme...’ tuzağına düşüverdi.

Kadıköylüler bu abuk benzetmeye büyük tepki gösterirken, ‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin tartışılmaz kutsal ve ulu cumhurreisi sultan Aziz, Cavcav’ın sözleriyle ilgili olarak hukukçularıyla konuştuklarını, Cumhuriyet Savcılığa’na suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.

İmparator Yıldırım ‘5149 sayılı şiddet yasası gereği Cavcav’ı İstanbul ve Ankara Valilikleri’ne şikayet edip, İçişleri, Adalet Bakanlıkları ve Başbakanlığa suç duyurusunda bulunacakları’nı ekledi...

Yetmezse Avrupa İnsan Hakları mahkemesi’ne kadar çıkabilirler...

İlhan başkanın hatasını anlayıp Sarı Lacivertli camiadan özür dilemesiyle de sular durulmadı...

Cavcav’ın eleştirisinin kökünde ‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’ diye ‘sembolik’ olduğu savunulan yukarıdan bakışlı ayrıcalık yatıyor...

Son iki yılın lig şampiyonluğuyla birlikte bu ‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’ iddiası giderek sembolik olmaktan hızla ıraklaşarak, hemen neredeyse gerçekmiş sayılan bir ‘paranoya’ya dönüşüyor.

Bunun sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin içindeki ayrı cumhuriyetin sultanı başta olmak üzere Kanaryaların büyük çoğunluğunda dev aynasında şişinip böbürlenen ‘megalomanlar’ ordusunun mensuplarının sayısı da çığ gibi büyüyor..

Fenerbahçeliler sataşmaya, işgal yıllarında takımlarının cephane taşıdıklarını, Atatürk’ün kendi takımlarını tuttuklarını savunarak karşı çıkıyor...

Ne var ki Balkan Savaşı’yla birlikte on yıllık süre içinde süre giden savaşlar döneminde ülke adına mücadele edenlerin salt Sarı Lacivert formalar olmadığını da ıska geçmemek gerek...

Tabii ki Fenerbahçeliler, gerek değişik cephelerde şehitler vermek, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya cephane kaçırmak, Atatürk’ün kulüplerini ziyareti sırasında yazdığı övgü dolu satırlarla övünç duymakta haklıdırlar...

Ancak gerçek şudur ki, o dönemdeki benzeri fedakarlıklar sadece Fenerbahçe’yle sınırlı değildir.

Balkan Savaşı ve sonrasında milli mücadele sırasında Galatasaray, Beşiktaş, Karşıyaka, Altay gibi spor kulüpleri de gerek sahada, gerekse cephedeki mücadeleleriyle ulusal savaşa şehitleri, gazileriyle katılmışlardır.

Atatürk, Fenerbahçe kulübünün onur defterine yazdığı övücü satırları bu kulüpler için de kağıda dökmüştür.

Bu yüzden başta Fenerbahçe olmak üzere kulüplerin ‘Atatürk bizim takımı tutuyordu’ biçimindeki kısır döngüden bir an önce çıkması gerekiyor.

Bu yüzden bütün Türkler’in Ata’sı saydığımız Gazi’nin bütün kulüplerin de hamisi olduğunu kabul edelim artık.

‘Uzatmayalım meseleyi, kesmeyelim köseleyi,...’ şövenist formalılar...

Cengiz Alpman
Yayın Tarihi : 21 Aralık 2005 Çarşamba 16:14:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
YAZARLAR