23
Nisan
2024
Salı
SPOR

Ver Lefter’e Yazsın Deftere!..

Ver Lefter’e yazsın deftere sözü bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızın sloganıydı.

Milli Takımın ve Fenerbahçe’nin efsaneleşmiş yıldızı Lefter Küçükandonyadis’i sahalarda izleyenlerden biri olarak kendimi her zaman mutlu saymışımdır. Amatörlükten profesyonellikten geçiş yıllarında Türkiye’nin sevgilisi olan Lefter, Atina gezisinde rahatsızlanmış, ilk tedavisi orada yapıldıktan sonra Fenerbahçe kulübü büyük bir vefa örneği göstermiş, özel ambulans uçağı ile yurduna getirmiş ve Memorial Hastanesine yatırmıştı. Geçtiğimiz hafta içerisinde hastaneden taburcu olan Lefter, yine ambulansla Maltepe sahiline, oradan da ambulans bot ile Büyükada’daki evine götürülmüştür.

Memorial Hastanesinde düzenlenen basın toplantısında doktoru Deniz Şener Lefter’in sağlığı ile ilgili açıklama yapmıştır:

“Kendisi çok şükür sağlığına kavuştu, durumu iyi. Bir takım rahatsızlıkları ise devam ediyor. Kalp kapaklarındaki sorun ile ilgili yakın takibini sürdürmek zorundayız. Şeker hastalığı da var. Lefter’in belirli aralıklarla takip ve tedavisi devam edecek.”

Prof. Dr. Bingür Sözmez ;

“ Bundan sonra Lefter’in kalp kapaklarıyla ilgili problemlerini yakından izleyeceğiz. Bir ameliyat düşünmüyoruz. Çok iyi tedavi edildi. Zaman zaman hastanemize tekrar kabul ederek sağlığını devam ettirebilmesi için elimizden gelen gayretleri göstereceğiz.” Açıklamasını yapmıştır.

Lefter’in rahatsızlanması üzerine Başbakan başta olmak üzere Atina Büyükelçimiz Hasan Göğüs, Türkiye’nin Pire-Atina Başkonsolosu Beyza Üntuna ve Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım kendisiyle yakından ilgilenmişlerdir. Fenerbahçe’ni yanı sıra Beşiktaş ve Galatasaray kulüpleri de ilgilerini eksik etmemiş, eski futbolcular tarafından hastanede ziyaret edilmiştir. Ne gariptir ki, günümüzde Fenerbahçe formasını giyen futbolcuların aynı ilgiyi gösterememiş, bu da vefasızlık örneği olarak akıllara yer etmiştir.

Günümüz kuşaklarının ve futbolcularının kendisini izleyememiş olmalarından ötürü yeterince tanıdığını sanmadığım, yalnızca bazılarının ismini duyduğu (ondan bile kuşkuluyum) Lefter’den yeri gelmişken söz etmenin yerinde olacağını düşünüyorum.

Futbolumuzun tek ordinaryüs unvanlı futbolcusu olan Lefter öz be öz İstanbul ve Büyükada çocuğu olup 1925 yılında dünyaya gelmiş, bir zamanların ünlü takımlarından Taksim’de futbola başlamış, askerlik görevi için gittiği Diyarbakır’dan Fenerbahçe’ye transfer olmuştur. Fenerbahçe formasını ilk kez 1947 yılında giymiş ve futbolu da yine 1963 yılında o forma altında bırakmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa takımlarıyla çok sınırlı maçlar oynamış olmamıza rağmen ünü yurt dışına taşmış, İtalya’nın Fiorentina ve Fransa’nın Nice takımlarında oynamıştır.

Fenerbahçe ile iki kez İstanbul Profesyonel lig, üç kez de Türkiye Şampiyonluğunu yaşamıştır. 1953–1954 yılında gol kralı olmuştur. Türk Milli Takımı formasını 46 defa giymiş, 8 defa da kaptanlığını yapmıştır. Ayraca B Milli takımında dört defa yer almıştır. Altın Şeref Madalyasını ilk kez alan futbolcumuzdur.

Futbolu bıraktıktan sonra bir süre Yunanistan’ın Egaleo, Güney Afrika’nın Johannesburg takımlarında kısa süreli antrenör-futbolcu olmuş, Türkiye’ye dönüşünde Mersin İdman Yurdu, Boluspor, Maltepe, Samsunspor, Orduspor ve Konyaspor’da antrenörlük yapmıştır.

II. Dünya Savaşı nedeniyle ara verilen uluslararası maçlardan ötürü milli formayı ilk kez 1948 ‘de Atina Panatinaikos stadında giymiş, Türk Milli Takımının Yunanistan’ı 3–1 yendiği maçta bir gol atmasından ötürü fanatik Yunanlıların tepkisini çekmiş, saldırıya bile uğramıştı. Son olarak milli formayı da 1962 yılında İsrail’i 1–0 yendiğimiz özel maçta giymiş ve penaltıdan galibiyet golümüzü atmıştır. 1956 yılında dünyanın yenilmez takımlarından sayılan, İngiltere’yi bile Wembley’de gole boğan Macaristan’ı 3- 1 yendiğimiz maçta takımımızın iki golünü de Lefter atmıştır

Futbolun ordinaryüsü unvanı kendisine verilen Lefter, futbolumuzun tesis ve saha yönünden en zor, en kötü günlerinde, toprak ve adeta betonlaşmış, kış aylarında balçığa dönen sahalarında top koşturmuştu. O günlerde ne İnönü, ne de Fenerbahçe statları bugünkü düzeyde değillerdi. Günümüzde yalnızca ismi kalan, yerine otel yapılan Şeref Stadında da ustalığını sergilemişti.

Sözcüğün tam anlamıyla bir futbol yıldızıydı. Zekâsı, pas vermekteki ustalığı ve golleriyle günümüzün paraya para demeyen yerli ve yabancı futbolcularının çok üzerindeydi. Kısacası futbolumuza biraz erken gelmişti… O günlerin sistemine göre her iki kanatta, sağ ve sol iç denilen yerlerin rakipsiz oyuncusuydu. Özellikle penaltı vuruşlarında bugünküler gibi topa şut atmaz hafif bir plase ile kaleci bir yana topu diğer yana gönderirdi.

Lefter’in futbolunu seyretmek, tek kelime ile bir zevkti. Kendimi onu çocukluk ve gençlik yıllarımda bol bol seyrettiğim için mutlu sayarım.

Türkiye’nin acı bir lekesi olan 6–7 Eylül olaylarında, o zamanki Menderes hükümetinin düzenlediği ekalliyete karşı saldırılarda, nereden çıktığı belirsiz güruhların saldırılarında Büyükada’daki evine yönelenleri bütün ada halkı karşılamış ve Onun zarar görmesini engellemişti. Bu acı olay bile Türk halkının Lefter’e gösterdiği sevgi ve saygının bir örneğidir… Yanılmıyorsam bugün evinin bulunduğu sokağa ismi verilmiş, Fenerbahçe’de de heykeli dikilmiştir. Bunlar Ona gösterilen sevginin bir nişanesidir.

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 9 Ocak 2011 Pazar 13:20:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?