20
Mayıs
2024
Pazertesi
SPOR

Abu Dabi Duuuu!

Türk milleti yıllardan beri sızlanıp durur; “Dünyanın en pahalı benzini bizde” diye... 2002 yılında petrolün varili 23 dolarken de durum aşağı yukarı böyleydi, 140 doları geçtiğinde de... E birileri petrole avuç dolusu doları verirken birilerinin de kesesini doldurması kaçınılmaz oldu ve “petrodolar” kavramı hayatımıza girdi. Araplar önce alışveriş merkezlerimizi doldurdu, sonra şehirlerimizin göbeğine büyük kuleler dikme işine girişti. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi şimdi de futbola el attılar.
Arap ülkelerinin futbol sevdasını haber bültenlerinde, Türkler bir ecnebi takımı yendiği zaman Arap spikerlerin gollerimizi “Çok yahşi goooooooooollllll” diye anlattığını gösteren videolardan iyi bilirdik de, bu kadarını tahmin edemezdik.
Arap dünyasının parlayan yıldızı Birleşik Arap Emirlikleri, önce Dubai emiri Şeyh Muhammed Bin Raşid El Maktum ile diş gösterdi. Maktum’un atlara olan tutkusu ve yüzmilyonlarca doları safkan taylara yatırması dünya basınında malzeme oldu. Geçen hafta da bu kez çim pist değil, çim saha hayranı bir Şeyh dünyayı salladı. BAE’nin başkenti Abu Dabi’de 1 trilyon dolar serveti bulunan kraliyet ailesinin 30 yaşındaki genç üyesi Süleyman El Fahim, önce üç yıl önce kurduğu Hydra Properties şirketiyle Arap dünyasının en önemli yatırımcılarından biri oldu, şimdi de “celebrity” olmanın peşine düştü.

Dünya beni tanımalı

Hani bilgisayar dehaları için aileleri “Küçüklüğünden belliydi zaten abaküsün başından kalkmazdı” gibi laflar eder ya, El Fahim’in hikâyesi de biraz ona benziyor.
Küçük Şeyh, daha 14 yaşındayken borsa ile tanıştı. Babasının ilaç şirketinde çalışırken bir yandan da annesinin hesabından gizli gizli borsa oynuyordu. Hisse senetlerindeki üstün başarısı sonrasında 15 yaşında babasının da teşvikiyle emlak yatırımı işine girdi. Hayattaki en büyük tutkusu futbol olan küçük şeyh, 18 yaşına geldiğinde BAE’de spor faaliyetlerini destekleyen Süleyman El Fahim Group adlı derneği kurdu. Bu sırada Washington’da emlak yatırımcılığı konusunda master ve doktora yapıp, adının önüne Dr. sıfatını eklemeyi bildi. Burada aşık olup evlendikten sonra da 2005’te ülkesine dönüp öğrendiklerini paraya çevirmeye başladı.
İlk iş olarak Hydra Properties adlı emlak şirketini kurdu. Daha ilk yılında 2 milyar dolarlık inşaat projesiyle Arap dünyasının en hızlı atılım yapan şirketlerinden biri haline geldi. 2006 yılında 93’üncü sıradan “En etkili Arap liderler” listesine girdi, bir yıl sonra 77 basamak tırmanarak 16’ncılığa yükseldi.
Amerika eğitimli olması nedeniyle su gibi İngilizce konuşan El Fahim, “Dünya beni tanımalı” felsefesiyle önce Hollywood dünyasında yöneldi. Pamela Anderson, Demi Moore, Leonardo Di Caprio gibi yıldızlarla sadece yemek yiyip, fotoğraf çektirmek için yüzbinlerce dolar ödedi. Ama magazin dergilerinde yer alan birkaç fotoğraf genç şeyhi tatmin etmedi.
Abu Dabi Satranç Federasyonu’nu kurup, eski dünya şampiyonlarından Gary Kasparov ile samimi pozlar vermesi de yetmedi. Abu Dabi Emirliği’nin petrol gelirleriyle oluşturduğu 1 trilyon dolarlık yatırım fonu sayesinde, Formula 1 yarışı düzenleme sevdasıyla Ferrari’nin yüzde 5 hissesini satın alması, New York’un göbeğindeki Chrysler binasına 800 milyon euro ödemesi de El Fahim’i kesmedi. Açık sözlülüğüyle tanınan şeyh, “Ben yeni Abramoviçim” diyerek dünya futbol arenasına çıktı ve İngiltere’nin köklü kulübü Manchester City’yi 320 milyon dolara satın aldı.

Bana Buldozer deyin

Bu gerçekten de El Fahim’in ünlü olma isteğini tatmin edecek kadar büyük yankı uyandırdı. Ve “şeyh şov” başladı.
İngiliz gazetelerinde boy boy fotoğrafları çıkan yeni patron, takımı satın aldıktan saatler sonra İngiltere transfer rekorunu kırarak 65 milyon dolara Real Madrid’in Brezilyalı yıldızı Robinho’yu kadrosuna kattığını açıkladı. Sonra da İngiliz gazetelerine “Abu Dabi Duuu!” başlığını attıran transfer bütçesini açıkladı: 1.2 milyar dolar! Bu rakamın size bir şeyler çağrıştırması açısından şöyle bir benzetme yapabiliriz. 1.2 milyar dolar, aralarında Seyşeller, Liberya ve Zimbabve gibi ülkelerin bulunduğu 23 ülkenin milli gelirinden daha yüksek bir rakam.
Şeyh El Fahim, “Biraz abartmıyor musunuz?” diye soranlara, “Dünyanın en iyi takımını kuracağım. Bu yıl ilk dörde girer, ikinci yıl şampiyon olur, ondan sonraki yıl da Şampiyonlar Ligi’ni kazanırız. E bunları yapmak için de biraz para harcamak lazım. Ortalama değeri 60 milyon dolar olan 18 oyuncuyu kadromuza katmayı düşünüyorum. Abramoviç’i 10’la çarpın, benim elimdeki paraya ulaşırsınız” diye yanıt verdi. Bundan sonra İngiliz basınında kendisine “Buldozer” denmesini istediğini de eklemeyi unutmadı.
Peki Manchester City taraftarları 128 yıllık tarihin bir Arap Şeyhi’ne emanet edilmesine razı mı? Önümüzdeki hafta futbolun bir önceki patronu Roman Abramoviç’in Chelsea’siyle oynanacak olan maça Arap kıyafetleri giyerek gelme kararları herhalde size bir fikir veriyordur. El Fahim’in ünlü olma çabaları bununla da biteceğe benzemiyor. Amerika’da bir televizyon kanalıyla Donald Trump’ın “Çırak” şovunun bir benzerini yapmak için anlaştı. 6 Amerikalı ve 6 İngiliz yarışmacı şeyhin yanında işe girebilmek ve 1 milyon dolarlık ödülün sahibi olabilmek için yarışacak. Tabii Şeyh’in bundan kazancı da Dr. unvanının yanına koyduğu “Arap Donald Trump’ı” lakabı oldu.

Futbol okulu bile açtı...

El Fahim, futbol yatırımlarını ülkesine de taşıdı. İtalyan futbol kulübü Inter ile ortaklık kurarak Abu Dabi’de bir futbol okulu açtı.

Vatan
Yayın Tarihi : 7 Eylül 2008 Pazar 18:42:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?