18
Mayıs
2024
Cumartesi
SPOR

Arnavut biberi bre Hasan...

Arnavut biberi bre Hasan...


Acıdır yenilmez...

Aman bire dikkat...

Geçtiğimiz sene 4 Eylül'de başlayan Almanya 2006 serüvenine katılma sınavının son ayağı geldi çattı.

Bu 13 ay boyunca Milli Takım'daki en istikrarlı mevki yine de teknik direktörlük koltuğunda oldu denilebilir.

Ersun Yanal'ın kumandanlığında sefere çıkan Ay-Yıldızlı ordu, son hamleyi, Çarşamba günü eski seraskerleri Fatih Terim'le Arnavutluk’a karşı gerçekleştirecek.

Her ne kadar özel maç statüsünde olsa da cumartesi gecesi varoşların Olimpiyat Stadı'ndaki Almanya galibiyeti, en azından yarım asır önceki Macaristan zaferi benzeri bir destandı.

Nice hırpalanmış bir panzer görünümüne düşseler de Almanlar, üç Dünya, üç Avrupa kupasıyla müzesini onurlandırma başarısını gösteren gerçek bir futbol deviydi.

Türkiye belki de en etkili futbolunu serdi sahaya. Terim hocanın tercihleri yerindeydi.

Halil'i çok erken oyundan almasaydı skor katlanabilirdi de.

Klinsmann'ın aklından geçeni okuyabilseydik 'Ev sahibi olmasaydık bizim bu mundial finallerine katılmamız hayalin de ötesinde, tam bir ütopya olurdu' biçimindeki düşünce balonlarına rastlamamız çok olasıydı.

Alman futbolunun geçmişteki sürekli utkularının en büyük etmeni teknik direktörlerin devamlılığıydı.
Öyle ki bayrağı eline geçiren führer, bunu onlarca yıl elinden bırakmazdı.

Genelkurmay başkanının belirlenmesindeki hiyerarşiye benzer bir yöntemle tekrarlanırdı başantrenör rütbesini kimin kuşanacağı.

Herberger'le 2. Dünya Savaşı'nın ertesinde başlayan istikrar yılları, Schön'ün ardından Derwall'e süregelen bir gelenek, babadan oğla aktarılan bir tür ayaktopu sadrazamlığı saltanatı gibiydi.

Almanlar giderek futboldan soğumaya başlayınca ortaya çıkan milli başarısızlıklar doğal olarak sık sık patron değiştirmeyle sonuçlandı.

Çarşamba günü Türkiye'ye play - offların yolunu açacak Arnavut kilidinin patronu Hans Peter Briegel de Ay-Yıldızlıların Almanya 2006 macerasına oranla daha oturaklı bir kumandan sayılır.

Alman hoca, Arnavutluk kumandanlığına başladığı 21 Aralık 2002'den bu yana zorunlu hallerin dışında, başladığı ekiple devam ediyor yoluna.

Türkiye'de ise açılış maçında Gürcistan önünde sahada yer alan ekipten geçtiğimiz 7 Eylül’de Kiev'de forma giyenler arasında sadece İbrahim Toraman, Ümit Özat ve Hüseyin Çimşir'i sayabiliriz.

Arnavutluk sınavını göz önüne aldığımızda Ersun hocanın aday kadroya davet ettiği çok sayıdaki değişik isimler sonucunda içine düştüğü arayış girdabına soğukkanlılıkla yaklaşan Terim, cesur ve yerinde seçimlerle Ay-Yıldızlılara yeni kramponlar eklemekte hiç de tutuk davranmadı.

Savunmaya monte edilen Kölnlü Alpay, nicedir unutulduktan sonra yolun yarısında çiçeği açan Tümer ve belki de en önemlisi son Almanya karşısındaki Altıntop'ların forvet olanı Halil, Fatih hocayla birlikte millilerin de yüzünü güldürdü.

Halil Altıntop, son yıllarda eşine fazla rastlamadığımız biçimde, gerçek santrfor tanımını yenileyen çok etkili bir forvet oyuncusu.

Yerinde durmayı sevmeyen bu post – modern santrforun en belirgin özelliği, özgüveninin yarattığı sürekli şut atma özelliği. Halil'de 'striker' tabir edilen vurucu timin uzaktan, sert ve çerçeveyi tutan şut atma özelliklerinin benzeri ikizi Hamit'te de bariz biçimde görülüyor.

Schalke'de geçen mevsimden bu yana ihtiyaç yüzünden sağ beke çekilen Hamit, gerçek mevkii sayılan atağa yönelik orta alan postunda kullanıldığında pozisyon bereketini artırıcı bir silah olur.

Taze fidan Nuri'nin girer girmez bulduğu sayı, ilkinde olduğunca 'fikri takip' sonucunda gerçekleşti.

İki sayının da oyundan düşmeyip, basketbol benzeri kazanılan hücum ribauntları sonucunda atılması, Türk millilerindeki oyun mantığının ivme kazanarak değiştiğini vurguluyor.

Arnavutların arasının Yunanlılarla pek hoş olmadığı malum.

Yine de uluslararası turnuvalarda yakaladıkları en yüksek puanı daha da artırmaya çok hevesliler.

Arnavutlar’ın acı biberi kadar inatçılığı da meşhurdur.

'Mori pırasalar'ın yarısı Avrupa'da top koşturuyor.

Dördü Alman, üçü İtalyan kulüplerinin formasını giyerken, Fransa, Yunanistan ve Ukrayna'da ikişer lejyonerleri var.

Besnik de Belçika Anderlecht'te Serhat'ın formadaşı.

Geçtiğimiz Cumartesi Dnepropetrovsk’da oynanan karşılaşmada Briegel’in talebeleri 45. dakikada Shevchenko’nun sayısıyla geriye düşmelerine karşın inanılmaz bir direniş ve inançla saldrırıp Bogdani’nin dublesiyle öne geçmeyi başardılar.

Ne var ki bitime 4 dakika kala Rotan’a engel olamayınca puanları paylaşarak Tiran’a döndüler,

26 Mart’ta Saracoğlu’ndaki kapışmayı 2’nci dakikada Necati’nin penaltısıyla öne geçmemizden üç dakika sonra Bekiri’nin kendi kalesine attığı golle ‘Beş dakikada Beşiktaş’ tertibinden erken gollerle önde bitirmiştik.

Bu kez Letonya örneğini akıldan çıkarmayıp yeni bir iş kazasının oluşmasına fırsat tanımama akıllılığını göstermek gerek.

Rastgele...

Cengiz Alpman

Cengiz Alpman
Yayın Tarihi : 10 Ekim 2005 Pazartesi 16:41:27
Güncelleme :12 Ekim 2005 Çarşamba 09:45:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?