20
Mayıs
2024
Pazertesi
SPOR

Hıncal Efendi tabuta çivi çaktı

Deniz Gökçe Türk ekonomi ve spor medyasını yazdı. Hıncal Uluç'un spor yazarlığı mesleğinin tabutuna çivi çaktığını iddia etti: TV'den maç izleme olgusunu o yaydı. Çünkü patronlar maliyet azalmasını çok beğenmişlerdi. Ama televizyon sadece topu gösterir, diğer tarafta ne olduğunu göstermez.


Ekonomi ve spor medyası üzerine

Deniz Gökçe/AKŞAM

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri artık medyadır. İşin teorisine göre medya taraf olmayacak, olayları icat etmeyecek, olayların yanında ama dışında olacak. Gözlemci olacak, olay çıkartan taraf olmayacak. Ama bizim medyanın hem laik hem de dindar tarafının böyle bir tutumu yoktur. Tam tersine medyalar sapına kadar taraftır hem de nasıl fanatik taraf! Üstelik de uydurmacı. Geriye kalan bir kaç tarafsız güvenilir kişi var da, vatandaş bazı gerçekleri görebiliyor.

Bugün bir ekonomi bir de spor saçmalığını vurgulayacağım.

Bu hafta önce bütçe, sonra cari denge, sonra istihdam verileri yayınlandı. Hem içeride hem de dışarıda sorunlar var. Bütçe şu anda çok iyi durumda. Bu nedenle laik medyamız onu es geçecek! Dindar medya ise hemen tersi pozisyon alacak. Geçen aylarda işsizlik yükselmişti, bu ay düştü. Bu da laik medya tarafından es geçilecek, bir evvelki işsizliği yükselten veriler açıklandığında ise manşete almışlardı. Ama bir iki kişi hariç, kimse bu veri dalgalanmalarının mevsimlik olgular olduğunu vurgulayıp, sonra mevsimselliği ayıklayan metotlar kullanıp vatandaşa daha güvenilir bilgi aktarmaz.

Cari denge ise kötüleşiyor. 60 milyar dolarlık enerji ithalatı (petrol, doğalgaz, elektrik, kömür ve madeni yağ ) ithalatı varken, cari denge açığının 50 milyar dolara dayanması sürpriz değil. Açığın tümü neredeyse enerjiden. Ama aslında tasarruf yapılmalı tezini gündeme getirmesi gereken medyamızın esas çabası, olanı olduğundan daha da kötü göstermek. Bunun kime ne faydası olduğunu bilmiyorum. Ülkeye ise çok zararı var. Ne demek istediğimi aşağıda açıklıyorum.

Şükrü Kızılot vergi uzmanı ve akademik. Ama “İlk kez yedi yıl üst üste cari açık veriyoruz!” diye manşeti patlatmış. Hesapları 1988 yılından başlatmış. Halbuki Türkiye 1973-1988 yılları arasında tam 15 yıl peş peşe cari denge açığı vermişti. Çünkü 1973 sonrasında iki petrol krizinin ve saçma sapan, popülist ekonomi yaklaşımının kurbanı olmuş, ancak Özal döneminde yapılan dışa açılma operasyonu sonucu uzun çabalardan sonra ülke cari denge fazlası vermişti. Cari denge uzun zaman sonra, 1988 yılında ilk defa fazla vermişti, ama sonra gene büyüme hızlanınca eksiye dönmüştü. Şükrü Bey ayrıca bir de 2003-2008 arasında açık tutarını 2008 için 51 milyar dolar yazarak 165 milyar dolarlık bir toplam bulmuş. Bu süreçte Türkiye’nin brüt kamu dış borcunun nerede ise yarıya indirildiğini ve seksen milyar dolar döviz rezervi biriktirildiğini, kamunu net dış borcunun sıfırlandığını unutmayı yeğlemiş. “Tek taraflı muhasebe kaydı” yani! Yani üzüm peşinde değil, bağcıyı dövmek peşinde! Yiğit Bulut eş durumu nedeni ile mazur sayılabilir de, “akademisyen” cübbesi taşıyanlar nasıl “hastahane yöneticisi” gibi davranırlar?

Sitemlerim sadece ekonomik, akademik ve medyatik meslektaşıma değil, değerli AKŞAM Gazetesi yöneticim Serdar Turgut dostuma da! Serdar spor merakı ile tanınmaz. Futbola yeni girdi, geçtiğimiz günlerde Hıncal Uluç’a methiyeler döşendi ve onun spor yazılarının sosyal içeriğini methederken, mesela yurtdışında şöhretli İngiliz duayen Rob Hughes’un yazılarını referans vermesini yüceltti.

Serdar kardeşim, bu gariban yazarın Deniz Gökçe, 1987 yılında Ali Saydam, Ömer Madra, Sevin Okyay ile beraber bir aylık spor dergisi çıkartmıştı (1980-1990 arasında dört dergi çıkarttım). Start adlı bu aylık dergi tüm sporları kapsıyordu. Bu dergiye şahsi dostluklarımızla ikna ettiğimiz Jupp Derwall, Rob Hughes, Murat Belge gibileri köşe yazısı yazardı. Bugün çok yaşlanan R.Hughes’ın yerini dolduran uluslararası spor yazarları Simon Kuper ve Keir Radnege gibileri ile de sık sık görüşürüz, çünkü artık internet var. Türk spor okurlarının Rob Hughes ile o gün tanıştığını bilmemeniz normaldir. Ama bir de işin öbür yüzü var!

Hıncal Efendi, yaklaşımı ile bu toplumun spor medyacılığına iki büyük zarar vermiştir. Birincisi , spor yazarları tribününde taktığı renkli eşarp ile taraftarlığı makbul birşey gibi göstermiş ve böylece işi çığırından çıkartmış, “fanatik ve hasta” spor yazarlığını iyice körüklemiştir. Sonra da kendisi de yuhalanıp maçlara gidemez hale gelince, televizyondan maç seyretme olgusunu gündeme getirmiş ve böylece maçları canlı olarak seyretmekten uzaklaşmıştır. Bu olgu da kopya edilmiş ve yaygın hale gelmiş olup, spor yazarlığı mesleğinin tabutuna ciddi bir çivi çakmıştır. Çünkü patronlar maliyet azalmasını çok beğenmişlerdir. Ama televizyon sadece topu gösterir, diğer tarafta ne olduğunu göstermez.

Bir cümle de Hıncal Bey’in spor yazarlığı kalitesine ekleyeyim. Radikal Gazetesi’nde Uğur Vardan 6 Temmuz Perşembe günü spor sayfasında yazmış. “Sinema yazılarında “Infernal Affairs” ile “Internal Affairs’i” karıştırdığı , Ang Lee’yi kadın yönetmen ilan edip, spor yazılarında da biri Belçikalı diğeri Hollanda’lı Bosman kararları mucidi Jean Marc Bosman ile John Bosman’ı karıştırdıktan sonra ortaya fırlayıp “Spor yazarları şöyle, futbol yazarları böyle, hiç araştırma yapmıyorlar !” diye yazıp duracağına biraz kendi araştırma yapsa iyi olur diyor. Bilesiniz!

...
Yayın Tarihi : 17 Temmuz 2008 Perşembe 11:40:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
DİRMİLLİ IP: 78.163.170.xxx Tarih : 19.07.2008 03:14:25

ELİNE SAĞLIK BE DENİZ GÖKÇE HOCAM.BU HINCAL EFENDİ NİN İPLİĞİNİ PAZARA DÖKMÜŞSÜN.HINCAL EFENDİ HERŞEYDEN ANLADIĞINI SANIYORDU, İNŞALLAH BU YAZIYI OKUR DA,BİR ŞEY BİLMEDİĞİNİ,SPORUNDA BİLGİ,BİRİKİM VE ARAŞTIRMA İŞİ OLDUĞUNU ANLAR.