16
Mayıs
2024
Perşembe
SPOR

'Tatlı Cadı' Terim!

Futbol oynadığı dönemlerde üst üste çizgiden çıkardığı toplarla ünlüydü Fatih Terim. O yüzden arkadaşları, "Sementa Terim" diyorlardı ona. "O zamanların popüler dizisindeki Sementa, büyü ile yapıyordu zor işleri, biz ise çalışıp, konsantre olarak. Bugün yaptığımız da aynı iş" diyen Terim "Ben farklıyım" eklemesini de yapıyor.

Son on yılın en popüler Türk vatandaşlarını sıralamaya kalksanız Fatih Terim ilk üçe girer. 

Sadece maç skorlarına bağlı değildir onun popülaritesi. Her koşulu zorlayan, kanırtan yapısı ve tükenmeyen karizması, çevresindekileri mıknatıs gibi çeker. 

Sözleri nettir. Başarısı boldur. Röportajları merakla okunur. 

Tek sakınca "tekrar"a düşmektir. 

Beylerbeyi'nde toplanan kalabalık Milliyet ekibinin nedeni budur: 

Bilinenin altındaki gerçeği bulmak ve tekrarlananlar yerine akla takılan sorulara odaklanmak.
Fatih Terim'in de şikayetçi olduğu gibi çok çetin bir röportaj geçti. 

Zaman zaman kızdı tecrübeli hoca. Kırgınlıklarını anlattı. Şikayetlerini ve ümitlerini de. Özel yaşamına bile girdi.
Çetin ama sıra dışı bir Terim yansıması çıktı sonunda. 

Cezalara, sakatlıklara karşın grup birincisi olan Milli Takım'ın kahramanlık öyküleri yerine Terim'e sorulmamış soruların verilmemiş yanıtlarını bulacaksınız bu söyleşide. 

Milliyet farkıyla. 

* * *
Sözü Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki, İsviçre maçıyla açtık. 2008 Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri'nin çok ağır bir krizle başladığını ve bu krizde kendisinin büyük payı olduğu iddialarını hatırlattık. 

Terim, önce o günlere dönmenin doğru olmadığını savundu, ardından da samimi yanıtlarını yineledi: 

"Doğru... Mutlaka benim de payım vardır. Tek üzüntüm ülke içinde birlikteliği yakalayamadık. Elbette yazılacak, çizilecekti. Buna itirazımız yok. Ancak sizler ilk maçta bana yapılanları biliyor musunuz? Artık geriye dönmenin anlamı yok. Önümüze bakıyoruz". 

Elemeler öncesinde sakatlıklarla birlikte krizin daha da büyüdüğünü, bunun da temelinde aşırı motivasyonun yattığı iddiaları ve buna karşın grupta hiç yenilmeden ve favori takımlara karşı büyük avantaj sağladığını hatırlattık: 

"Sonuçlara bakınca öyle görülüyor. Bunu bir ödeşme olarak düşünmüyorum. Olaylar öyle gelişti ve futbolcularım müthiş bir iş başararak bu krizin altından kalkmasını bildi. Bunun temelinde iyi bir aile ve iyi bir takım olmamız yatıyor". 

Terim'e futbolculuk dönemlerinde böylesi inanılmaz başarıları olduğunu anımsatıyoruz. Örneğin üst üste kaleye giren topları çizgiden çevirmesiyle ünlüdür Terim hoca. 

"Gerçekten olmuştu. İnanılmaz gibiydi. O yüzden takımdaki arkadaşlar bana "Sementa Terim" diyorlardı. O zamanlar "Tatlı Cadı" dizisi popülerdi. Sementa büyü ile yapıyordu zor işleri, biz çalışıp konsantre olarak yapıyorduk. Bugün yaptığımız da aynı iş".

"Sadece taktik olmaz" 

Söz dönüp, dolaşıp 'motivasyon' kelimesinde takılıp, kalıyor. Biz de kendisine, "Gelecek günlerde teknik direktörlerde psikoloji eğitimi almış olmak şartı aranır mı?"sorusunu yönelttik. 

"Gelecek günlere gerek yok. Bugün gerekli. Bakın futbolda artık o kadar az fark var ki takımlar arasında. Başarılar, nüanslarla geliyor. Bu nüansların ilk sırasında da motivasyon var. Ben futbolcularımın oynarken zevk almalarını isterim. Bu iş sadece taktikle bitmez". 

Milli Takım'ın geleceği ile ilgili planlarını çarpıcı kelimelerle dile getiren Terim'e federasyondaki kaosu anımsatıyoruz. Federasyon değişirse, Terim görev de kalacak mı, kalmayacak mı?Üstelik Ulusoy'un aday olmayacağı şeklindeki söylemleri de ortada: 

"Zannetmiyorum ki, bu süreç aksasın. En azından 2008 finallerine kadar. 2010 derseniz, bilemem. Kim başkan olur, bunu bilemem. Bu konuda yorum yapmam da doğru olmaz". 

Milliyet ekibi olarak hemen alan değiştirdik, yeniden geçmiş beş maça ve önümüzdeki karşılaşmalara dönük soruları yönelttik tecrübeli hocaya. 

"Grubundaki üç takıma 6 puan fark atan tek takımız. Yenilmediğimiz de gerçek. Durumumuz ve duruşumuz da değişiyor. Bu tablo bana gurur veriyor. Sadece grup liderliği için değil, fair-play liderliği için çalışıyoruz. Mevcut kadroya bir iki yeni oyuncu katacağız. Örnek Colin Kazım. İşlemleri biter bitmez, A Takım'a alacağız". 

Milliyet'in daha önce Malta, Macaristan ve Moldova maçları öncesinde yaptığı söyleşide ünlü hoca, "3M=9" diyerek müthiş bir tahmin yapmıştı, tuttu. Ay - yıldızlı ekibimiz üçte üç yaparak hocanın tahminleri yanıltmadı. 

"Evet, o dönemde rakam söyledim. Nitekim tahminlerim tuttu. Önümüzde yedi maç var. Kaç puan toplarız derseniz, yanıtını veremem, zor. Ancak şunu söyleyebilirim, kolay kolay yenilmeyiz, yenileceğimizi de düşünmüyorum. Bosna dikkat edilmesi gereken bir takım. Hazirandaki ilk maçımızda Bosna ile oynayacağız. Bu maça, grup lideri olarak devam etmek için çıkacağız. Malta-Türkiye maçı çok zor olacak".

"Hatadan korkmamalı" 

Yunanistan ve Norveç maçlarındaki kalecileri hatırlatıyoruz Terim'e..."Nikopolidis bana göre çok iyi bir kaleci. Ama o günkü şartlarda başka pozisyonlarda da gol yiyebilirdi. Herkes hata yapabilir. Volkan'a aynı şeyi söyledim. Hata yapmakta serbestsin. Yap, korkma. Korkunun altında ezilme. Mesela Hamit'in ilk golünde çoğu kalecinin yapacağı bir şey yok, ama ikinci golde hata var. Hamit'i hep çalıştırıyorum, çalıştırırken yeter ki çerçeveyi bul diye uyarıyorum. 

Terim, "Her türlü oyuncu vardır listemde. Nobre ve Wederson'u da çağırabilirim. Bizim pasaportumuzu, nüfus cüzdanımızı taşıyorsa ve her şeyimizi benimsemişse, ona bizim olarak bakmalıyız. Marco'nun oy kullanma hakkı olmayacak mı? Chelsea'nin tamamı yabancı. Milan'da ise yüzde altmışı İtalyan. Sanırım yetkililer bu işi abartacağımızı düşündüler. Ama dünyanın böyle bir yöne gittiği bir zaman bundan kaçamazsınız". 

Sabri'nin Norveç maçında solda oynatılmasına getiriyoruz sözü: 

"Norveç'in sağ kulvarında iki çabuk oyuncu vardı, ilk yarıdaki tercihimiz de bundan kaynaklandı. Sol kanatta oynacak, sol ayaklı çok alternatif oyuncumuz var. Maça ofansif ağırlıklı çıktık. İlk yarı olmadı, ikinci yarı değiştirdik. Kaldı ki herkes her yerde oynayabilir. Yavaş, yavaş 7'den 70'e herkesin sayabileceği bir milli takıma doğru gidiyoruz". 

"Türkiye liglerindeki futbol" diyoruz hocaya: 

"Avrupa liglerine baktığımız zaman ligimizle bir karşılaştırma yapabiliriz. Ama benim ligle ilgili şikayetim yok. Milli Takım daha üst seviyede oynamalı. Ki, bunu da yapıyoruz. Aksi taktirde başarıyı yakalamanız zordur. Avrupa Şampiyonası'na, Türk hakemlerle gitmek isteriz. 1996'da Çakar'la gittik. Takımız bu tempo ve bu başarılarla yoluna devam ettiği taktirde ki gideceğiz, yanımızda Türk hakemi de olacak. Birçok hakemimiz Avrupa'daki birçok hakemden kötü değil". 

Terim'e Avrupa'da beğendiği milli takımların hangileri olduğunu sorduk: 

"Almanya'yı beğeniyorum. Hollanda istikrarsız. Liginde en çok yabancı bulunan bir İtalya, Dünya Şampiyonu oldu. İspanya futbol oynamak isteyen bir takım. Bazen düşünüyorum, oynamak istemenin cezasını mı çekiyor acaba İspanya? Benim tarzım farklı. Hem yeneceğiz, hem de oynadığımız futboldan keyif alacağız. Bunu yakaladık biz". 

Terim hemen sözü Yunanistan maçına getiriyor yeniden: 

"Yunanistan maçında 7, Norveç maçında ise 6 faul yapmışız. Bu ne demektir? Bu da sahada oynamak isteyen bir takım var demektir. Çok önemli bir aşamadır. Burada önemli olan oynama isteğidir. Önce biz sonra rakip". 

Ünlü hoca lafı yeniden Bosna'ya getiriyor. Biz de 'Neden her lafınızın başında Bosna geliyor?" sorusunu yineliyoruz: 

"Gruplar çekildi, herkes Türkiye, Yunanistan ve Norveç favori diye konuşuyor. Olabilir, saygı duyarım. Ancak o zaman Bosna Hersek'i gözden kaçırmamak gerektiğini vurguladım. Çok önemli oyuncuları var. Herkesin göz ucuyla baktığı Bosna bugün yedi puana sahip".
Haziran öncesinde transfer borsasının hareketleneceği ve kritik maçlar öncesine denk geldiğini anımsattık hocaya: 

"Evet, Bosna Hersek ile maçımız var. Futbolcuların transfer haberleriyle kafalarının karışacağı bir dönem. Bu nedenle ligi, Mayıs'ın son haftasında bitireceğiz. Ligler biter bitmez futbolcuları kamp alacağız, Bosna maçını oynadıktan sonra bir hazırlık maçı yapacağız ,ardından futbolcuları tatile göndereceğiz". 

Yıldıray Baştürk, Halil Altıntop'u hatırlattık Terim'e... Sakatlıklar mı, yoksa başka unsurlar mı var, merak ettik. 

"Her maçtan sonra oyuncumuzu arıyoruz, doktorlarımız kulüpleriyle sürekli temas halinde. Sağlık durumu, psikolojik durumu, ne kadar oynadı, ne kadar oynamadı, bunları araştırıyoruz. Önce raporlar geliyor, sonra oyuncuları saptıyoruz. Yıldıray açıklama yaptı, ağrıları olduğunu söyledi. Halil ise beni değil, doktoru aradı, 'İhtiyaç varsa gelirim, iğneyle oynarım, elimden geleni yaparım' dedi".
Milli Takım'ın her yönüyle ile bir aile olduğuna dikkat çekti Terim: 

"Futbolcular aralarında gizli kalması gereken şeyleri benimle paylaşmazlar. 11'i açıkladığım zaman kaç kişinin defans yapacağın, kaç kişinin ne yapacağını bilecek kadar zeki insanlardır. Oyuncularım korku kelimesini benimle beraber kullanmazlar".

"Rahat ettiririm" 

Kamp yapılan otellerde futbolcuların rahat etmesi için her türlü organizasyonu yaptıklarını da vurgulayan Terim, "Oyuncuların katında sadece onlara hizmet edecek görevlilerin kalmasına izin veririz. Hiçbir antrenör, oyuncu katında kalamaz. Hayatımda kalmadım, gerekirse otel bile değiştiririm. Kata gittiğimiz anlar bile enderdir. Gidersek de pat kapıyı açmayız, çalarız, vurmadan da içeri girmeyiz.Yok 22.30'da elektrikler sönsün, yok bu saatte yatılsın, gibi düşünceler bende yoktur. İnsanın uykusu gelmiyorsa, onu zorla uyutamazsınız. Oyuncu iken bu tür olaylardan çok rahatsız olurdum. Biz onları hapishaneye sokmuyoruz ki?" ifadelerini kullandı. 

Tecrübeli çalıştırıcı, "Serbestlikten yanayım. Örnek; yardımcılarımdan birinin sarı kart cezalısı olan bir futbolcuya lobide viski ısmarladığını görsem, çok tepki göstermem. Çünkü yardımcıma güvenim tamdır, o an öyle bir şey yapıyorsa, gerekli olduğu için yapmıştır diye düşünürüm. Oyuncularım benden saatli izin istemezler.Herkes farklıdır. Ben farklıyım derken, ben başkasından büyüğüm anlamında söylemiyorum. Türkiye'de portakal suyu içti diye kadro dışı kalınmadı mı? Biftekten, pirzoladan kadro dışı kalmalar artık çok geride kaldı. Onun için ben farklıyım diyorum"diye sözlerini bitirdi.

Satırbaşı

 - Orhan Pamuk'un, Nobel Ödülü almasına bir Türk olarak çok sevindim. Mesaj gönderdim, kutladım. Ama sözde soykırım ile ilgili açıklamalarını onaylamadığımı da söyledim. Her başarının kendine özgü tarafı vardır. Nobel Ödülü'nü dünyada herkes almak ister.
 
 - Marco basın toplantılarında Portekizce yerine Türkçe de konuşabilir. Zaten Türkçe konuşuyor. Ama medya adama tanjant, kotanjant diye sorarsa, o da cevap veremez tabi ki. Belli ki yanlış anlaşılmamak için Türkçe konuşmuyordur. Aramızda Türkçe konuşuyoruz. 

 - İsviçre veya Avusturya'da kupa kaldırmak benim için önemli değil. İntikam ateşi ile yanmıyorum. Kupa kaldırmak keyiflidir. Nerede kaldırdığın önemli değil. 

 - Rehhagel, Avrupa Şampiyonu olduğunda kendisini kıskanmıştım. Ama kıskançlık hoş bir duygudur. Bu duygunun pozitif yönünden bakarsanız bir tehlike yoktur. Bir insanı beğenerek ve takdir ederek kıskanmak başkadır. Diğer tarafından bakmak ise tehlikelidir. 

 - Yunanistan ve Norveç maçları olduğu dönemler çok az uyudum. Metin Tekin'i bile uykusuzluğa alıştırdım. Maç öncesi sabaha karşı dörtte yattım, dokuzda kalktım. Ertesi akşam stattan geldiğimizde saat gece biri geçiyordu. Maçtan sonra dayak yemiş gibi oluyorsun. 

 - Arda'ya taklidimi yaptırmadım. Sahnede Ata Demirer de rica ediyor, yapıyor, gurur duyuyorum. Arda yapmıyorsa, terbiyesindendir. 

 - Çok okurum, herşeyi okurum. Kitaplardan hoşuma gidenleri de not alırım. Bakın ne yazmışım buraya. 'Bir aslanın dişlerini gördüğünüzde sakın ola size güldüğünü sanmayın'. Her türlü kitap okuyorum. Şu sıralar felsefi bir kitap okuyorum. Aynı zamanda yaşadıklarımı da yazıyorum. Sarı bir defterle başladım, sonra siyaha, sonra da lacivert bir deftere geçtim. 

 - Eşim Fulya hanımın futbol kariyerimdeki başarılarda payı çok yüksek. Milan'dan ayrıldıktan sonra uzun süre çalışmadım.Bir gün eşim bana "Allah'a şükür paramız var. Seninle Bodrum'a yerleşip yaşamak isterim. Ama senin gibi bir yeteneğin de inzivaya çekilmesini istemem" dedi. 

 - Milli Takımımızda dünyanın bir çok ekibinde top oynayacak yetenekler var. Örnek mi? Arda ile Tuncay. Ama bazı sorunları aşmak da şart. İlk etapta iki belirgin sorun var; biri dil, diğeri ki, bu çok önemli, özlem. Hele özlem başlı başına bir sorun. 

 - Kendimle hesaplaşmayı doğru yaptığımı düşünüyorum. 96'daki Fatih Terim'in heyecanı içerisindeyim. Bu heyecanım devam ettiği sürece bu işi yapacağım, yaptığım işten de müthiş keyif alıyorum.

Ne sağcıyım, ne solcu

"Beckenbauer ve Platini gibi dünya futbolunda yöneticilik yapmak gibi bir planım şu an yok. 

Bana siyasi açıdan da hem sağ hem de sol partilerden teklifler oldu, ama henüz düşünmüyorum. Bu işteki inadım, hırsım devam ettiği sürece başka bir şey yapacağımı sanmıyorum. Tabi ki, zaman ne gösterir bilemeyiz. İleride kararım değişebilir. 

Ben siyasetin çok ciddi bir sanat olduğunu düşünüyorum. Bende bu becerinin olmadığını düşünüyorum. Sağcıyım ve solcuyum diye bir şey söyleyemem. Her taraftan birer parça da almış olabilirim. Adaletli oluşum da başka bir karakterimdir. Bu konuda en rahat adamlardan biriyim. 

Bu ülkede çok önemli hizmetlerde bulunmuş isimlerden biriyim. Bu nedenle böyle konuları benimle bağdaştırmak çok zordur. İnsanların hayal ettiğini göğsümde taşımışımdır. Benim bu ülkeye olan bağım ve sevginin tartışılması mümkün değildir".

'Hepsi dedi-kodu!'

"Fatih Tekke ile kapalı kapılar arkasında 'Hep Hakan Şükür oynayacaksa, beni niye buraya getiriyorsun' gibi bir şey konuşmadım. Kaldı ki Fatih sakatlandı. Bu kadar yaratıcı bir yalanı takdirle karşılıyorum. İsmi de üzerinde. Dedi. Kodu. Gecekondu gibi aynı. 

Sonuç olarak atsa da atmasa da, oynasa da oynamasa da bir Hakan Şükür oynuyor. Bizim takımımızda tecrübe olarak Hakan Şükür var, Tümer var. Son olarak Tugay, hatta İbrahim Üzülmez var. Onun dışında yaş ortalamamız oldukça makul. 

Hakan'ın avukatı değilim. Hakan ile ilgili yapılan eleştiriler şu geçen yıllara baktığımız zaman çok büyük bir istikrar göstermiş! Atılamayacak goller atmış ve çok büyük hizmetler vermiş bir oyuncu. Hakan'ı oynatmadığım zamanlar sıkıntı çekmedim. Yedek kulübesi terbiyesi de vardır. Kendinizi Hakan'ın yerine koyun. Bu kadar gol atmış, halen yaranamıyor, halen konuşuluyor"

"Küsmezdim"

"Başbakan, Yunanistan maçından sonra aramasaydı küsmezdim. Neden küseyim ki?. Arayan da sağolsun aramayan da. Bu çok önemli bir şey değil. Yunanistan maçından sonra elektronik posta, faks ve cep telefonundan çok güzel mesajlar geldi. Bazılarını çerçeve yaptıracağım zaten. Benim telefonumu herkes bilir. Herkesi ararım, beni de herkes arar. Gönlünde varsa cebinde de olur".

Olimpiyat şartı!

"Gönül ister ki, Milli Takım'ın da bir sahası olsun. Ama Olimpiyat Stadı'nda seyirci ambiyansı bulunmuyor. Seyirci, sahaya yaklaştırılırsa, bütün maçlarımızı burada oynarız. O stattaki rüzgâr ve soğuk hava da inanılır gibi değil. Mesela bir gün Ergün'e sordum presle ilgili. 'Hocam saha bana çok büyük geliyor psikolojik olarak' yanıtını verdi. Haklı, sahanın etrafı çok açık, seyirci ile bütünleşme sıfır. Rüzgâr panelleri yapıldı, ama öbür taraftan da lodos geldi bu kez."

Tanjevic'le kol kola

"Biz ve Basketbol Milli Takımı beraber Dünya Şampiyonu olmaya karar verdik. Tanjevic ile öyle konuştuk. Bazı şeyleri hayallerinizden söylem haline döktüğünüz zaman başardınız sayılır. Dolayısıyla Dünya Kupası'nı kaldırmak gibi bir şey olmayacağını söyleyemem. Bugün geriye dönüp baktığınız zaman birçok şeyi hayal edemiyorduk. Çok çabuk değişti bazı şeyler. Şimdi ise birçok şeyi beğenmiyoruz. Son Dünya Basketbol Şampiyonası'nda maçlarımızı izlerken, ikili koltuktan üçlü koltuğa çok atladım. Müthişti. Kaybetseler de önemli değildi. Aslanlar gibi çıkıp oynadılar".

Milliyet
Yayın Tarihi : 8 Nisan 2007 Pazar 07:25:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?