19
Mayıs
2024
Pazar
YAŞAM

10 AY TARLADALAR

Şubat ayında evinden çıkıp aralık ayında dönen mevsimlik işçilerin yaşamı tarlalarda ve çadırlarda geçiyor. Bu yüzden ortak hayalleri çatısı olan bir ev, tencere ve tavaların düzenli konulabileceği mutfak, gazlı ocak.

Ordu’ya fındık toplamak için gelen Doğulu işçilerin yaşadığı sıkıntılar, “doğdukları yerde doyamadıkları için” aylarca sürecek olan zorunlu göçebeliğe başlayan ailelerin herkesin gözü önünde tekrar tekrar yaşanan dramlarını zihinlere kazıdı. 

Şubat ayında başlayıp, sonbaharda biten ekmek yolculuğunda kimisi derme çatma çadırda uyurken “çatılı bir evde” kaldığı rüyasını görüyor. Kimisi tencere tavalarını düzenli bir şekilde yerleştirdiği, yemeğini “gazlı ocak” üzerinde pişirdiği bir mutfağı hayal ediyor. 

Ancak neredeyse kalabalık ailenin ekmek masrafını bile karşılamakta zorlanan günlük 20 YTL’lik yevmiye, bu isteklerin hep “hayal” olarak kalmasının da teminatı oluyor.

En zoru çadırda şubat
Şanlıurfa’dan karısı ve 7 çocuğuyla birlikte fındık toplamaya gelen Neşat Tektek, bir gece önce hastalanan ve eczanede bulduğu en uygun fiyatlı ilaçla tedavi etmeye çalıştığı 4 aylık bebeği Ahmet’in salıncağını sallarken, derin bir nefes alıp kendini avutuyor: 

“Bunlar yine iyi günlerimiz. En zoru şubat, mart. Çadırın içinde buz gibi havada zaman geçmek bilmiyor.” Memleketlerinde hiçbir zaman uzun dönemli ev kiralayamadıklarını anlatan Tektek, “Yılın ilk üç ayı ev kiralıyoruz, sonra boşaltıp yollara düşüyoruz. Şimdi dönsek evimiz yok. Yeniden bulmamız lazım” derken karısı Aysel Tektek, mutfak hayali kuruyor. 

Ordu’da iş bulmalarını sağlayacak olan Dayıbaşı’nın otomobilinin bagajını mutfak olarak kullanan Tektek, göçebelikten bıktıklarını ancak başka çarelerinin bulunmadığını söylerken, bir yandan da sadece domates ve yağdan oluşan yemeği hazırlıyor. 

Tektek çiftinin biri kız, yedi çocuğu var. Yaşanan yoksulluğa rağmen bu kadar çok çocuk sahibi olmak garip görünse de, ergenliğe geçen her çocuk, işlerde yardım ve fazladan yevmiye anlamına geliyor. Minik işçilerin hayalini kurduğu şey ise, özellikle soğuk geceler de, çatısı olan sıcak bir ev.

Felçli nineye dinlenmek yok
İki oğlu ve torunlarıyla birlikte Ordu’ya gelen 60 yaşındaki Beyaz Nine’nin bir gözü felçli olduğu için görmüyor. Geçirdiği bağırsak ve apandis ameliyatları nedeniyle de neredeyse vücudunun yarısını kullanamıyor. 

Yaşıtları artık evlerinde uzun bir ömrün yorgunluğunu atarken Beyaz Nine, tüm sağlık sorunlarına rağmen evinden binlerce kilometre uzaklıkta çadır hayatı yaşıyor. İlk kez Ordu’ya gelen yaşlı kadın “Keşke bu yaşta daha rahat edebilseydim ama maaşımız yok. Oğlum seyyar satıcılık yapıyor ama kazanamıyor. Bu sene fındık toplayalım dediler ama olmuyor” diyor.

Kirli suyu içiyorlar
Zorlukla yürüyen Beyaz Özdeğer, elindeki kovayla dereden su taşıyor, akşam fındık bahçesinden karnı aç dönecek oğulları ve torunları için ateş yakıp, yemek pişiriyor.
Eşi hamallık yaptığı için 6 çocuğunu alıp Ordu’ya gelen 35 yaşındaki Feride Aslan’da, derenin sararmış kumlu sularını içmek zorunda kaldıklarını, kazandıkları paranın bu çileye kesinlikle değmediğini anlatıyor. 

Çok çocuk yaptığı için pişman olan Aslan, çocukların çalışarak eve katkıda bulunacakları günü bekliyor. 9 çocuğuyla iki çadır kuran Nusret Çevik ise, kuraklık nedeniyle birikmiş gübre borçlarını ödeyemediğini, senetlerin mahkemelik olmaması için Ordu’ya çalışmaya geldiklerini söylüyor. 

Çevik’in 19 yaşındaki oğlu İsmail’in derdi ise, nişanlandığı amcasının kızıyla evlenebilmek için başlık parası toplayabilmek. Babası “başlık parası yok” dese de İsmail 19 bin YTL başlık parası istendiğini ağzından kaçırıyor. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



10 ay tarladalar
Doğu ve Güneydoğulu mevsimlik işçiler, 10 ay sürecek yolculuklarına şubat ayında başlıyor. İlk durak Çukurova oluyor. 3 ay bölgede kalan işçilerin nisan ayındaki durağı Kayseri’de şekerpancarı tarlaları. Soğuğa rağmen çadırda yaşayan işçilerin haziran ayındaki çalışma adresleri ‘mercimek ve nohut yolmaya’ gittikleri Kırşehir ve Konya bölgesi. Ağustos ayında fındık toplamak için Ordu ve Giresun’a geçen tarım göçerlerinin son durağı ise, yolculuğa başladıkları Çukurova oluyor. Pamuk toplayan işçiler, ancak aralık ayında evlerine dönüyor. 


Ordu’daki tartışmalarla gündeme gelen mevsimlik işçiler Çukurova’da karpuz ekiyor, Kayseri’de şekerpancarı çapalıyor, Kırşehir ve Konya’da mercimekle nohut toplayıp fındığa geliyor. Sonra yine Çukurova’da pamuk toplayıp evlerine dönüyor 

Fındık toplamak için geldikleri Ordu’da yaşadıkları zorluklarla gündeme gelen Doğulu ve Güneydoğulu mevsimlik işçiler, fındık bahçelerindeki mesailerini tamamladıklarında evlerine dönemeyecekler. Evlerinden yaklaşık yedi ay önce ayrılan mevsimlik işçilerin Çukurova’da karpuz ekerek, Kayseri’de şekerpancarı çapası yaparak, Kırşehir ve Konya’da mercimek ve nohut toplayarak aylardır sürdürdükleri göçebe tarım işçiliklerinin son durağı Çukurova’daki pamuk tarlaları olacak.
Evden uzakta derme çatma barakalarda yaklaşık 10 ay süren yolculuktan geriye kalan ise bolca sağlık sorunu, verilen sözlere rağmen hiçbir zaman tam olarak ödenmeyen ücretler ve anne babalarıyla tarlalarda, fındık bahçelerinde köle gibi çalışan çocukların kaçırdığı dersler olacak.

Şubat ayında çıkıyorlar
Ordu’da fındık tarlalarını ağustos ayı boyunca dolduran Doğulu binlerce mevsimlik işçinin ilk durağı Karadeniz değil. Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, Batman’da, Hakkari’de iş bulamayan ailelerin ekmek peşindeki yolculuğu şubat ayıyla birlikte Çukurova’nın bereketli topraklarında başlıyor. Evlerinden, kış mevsiminde geri dönmek üzere yola çıkan ailelerin ilk işi karpuz ekmek. 2-3 ay bölgede kalan işçilerin nisan ayındaki durağı ise Kayseri’de şekerpancarı tarlaları.
Kurdukları çadırlarda, soğuk havaya rağmen arazide yaşayan işçilerin haziran ayındaki çalışma adresleri de, “mercimek ve nohut yolmaya” gittikleri Kırşehir ve Konya bölgesi. Burada da iki aylarını geçiren işçilerin ağustos ayındaki durakları Ordu, Giresun gibi fındık tarlalarının bulunduğu Karadeniz şehirleri. Çukurova’da başlayan ekmek peşindeki yolculuk, yine aynı topraklarda pamuk toplayarak son buluyor.
Kiralanan minibüs ve kamyonlarla kilometrelerce yol süren bu çileli yolculuğa, buz gibi havalarda dere yataklarına kurulan çadırlara, keneyle, akreplerle dolu tehlikeli alanlarda konaklamalara rağmen kazanılan paranın büyük bölümü, yol ve yemek paralarına gidiyor. Umut ise gelecek baharda başlayacak yeni ekmek yolculuğuna kalıyor.

Sağanakta sel yatağında...
Bu yıl uygulanmaya başlanan konaklama yasağına rağmen Ordu’nun Efirli bölgesindeki dere yatağına çadırkent kuran ve jandarmanın tepkisiyle karşılaşan Şanlıurfalı aileler de geçim için binlerce kilometre yol katedenlerden.
Bölgenin olağan doğa olaylarından biri sayılan sağanak yağışta sel sularına kapılma tehlikesi bulunan dere yatağına çadırlarını kuran mecburi göçebeler, burada da jandarmanın konaklamaya engel olmasının üzüntüsünü yaşıyorlar.


Demir ailesi her durakta çile yaşadı
Çekilen onca sıkıntıya rağmen, göçebe işçilerin kazançlarını biriktirmeleri de pek mümkün görünmüyor. Her biri 6-7 çocuklu ailelerin kazançlarının önemli bölümü kiraladıkları minibüslere, yiyecek masrafına gidiyor. 6 çocuğuyla birlikte yollara düşen 35 yaşındaki Melike Demir, 9 ay önce çocukların okullarından izin alarak evlerinden ayrıldıklarını belirterek, şunları söylüyor:
“Adana’da karpuz ektik, ‘paranızı vereceğiz’ dediler. Karpuz kavrulmuş diye yarısını vermediler. Bu bizim suçumuz mu? Yozgat’ta oğlumu akrep soktu, hastaneye zor yetiştirdik. Yozgat’tan Ordu’ya gelirken kamyonun kasasında havasızlıktan ölecektik, kasanın üzerindeki çadırı üzerini çok az kestim hava girmesi için. Şoför, 200 YTL çadır parası aldı, kazancın yarısı gitti. Biz de kamyon çadırını alıp buraya kurduk. Eve sonbaharda döneceğiz ama elimizde avucumuzda bir şey kalmadı.”


Ölsen daha iyi!
23 yaşındaki Perihan Kurtal yaşadığı çileli yolculuktan çoktan bıkmış ama başka çare de yok. Yollarda büyüyen 4 aylık kızı Nurcan’ı emziren ve yaşadıklarını anlatmak bile istemeyen Kurtal, “İnsan ölse bile bu hayattan daha iyidir” diyor. Sabah erkenden eşleri ve çocuklarıyla birlikte fındık bahçelerine giden kadınlar, akşam çadırlara dönüşte de bu kez yemek, bulaşık ve diğer işlerlerle uğraşarak, ertesi gün dağ köylerindeki fındık bahçelerine yapılacak yolculuğa hazırlanıyorlar.

serhat oğuz/milliyet
Yayın Tarihi : 10 Ağustos 2008 Pazar 11:58:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?