27
Mayıs
2024
Pazertesi
YAŞAM

12 EYLÜL'DE BİLE SİYASİ HİCİV YAPTIK AMA ŞİMDİ HİÇ YOK

Metin Akpınar’la birlikte Türk sinemasının en unutulmaz komedyenlerinden olan 65 yaşındaki Alasya, “Günümüzde siyasi hiciv yapılmıyor. Siyasi hiciv işi biraz zordur ve cesaret ister... 12 Mart 1971’deki muhtıra da 12 Eylül 1980 dönemi de var. Ama biz ara vermeden eleştirimizi yapmaya devam ettik. Galiba günümüzün genç sanatçıları bu konularda pek cesur değil” diyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, köşkte sinemacılara verdiği yemekte, Türk sinemasının neden hâlâ Oscar ödülü alamadığını sordu. Toplantıda siz olsaydınız, Gül’e ne cevap verirdiniz?

Bunu soracak kişi devletin başıysa, bir kere sormadan, “Biz devlet olarak görevlerimizi yerine getirdik de mi bu adamlar belli bir başarı yakalayamadılar?” diye düşünmesi lazım.

Yoksa, “Biz kendi üzerimize düşen hiçbir şeyi yapmadık da, her şeyi onlardan mı bekliyoruz?” demeliler. Türk sinemasının doğru dürüst bir kanunu yok. Bestesini yaptığınız bir müzik parçası radyo ve TV’de çaldığı zaman, eser sahibine çok cüzi de olsa bir para geliyor. Başrolünü oynadığım, yönetmenliğini yaptığım yüzlerce film, binlerce kez televizyonda oynuyor ama her nedense cebime bir kuruş girmedi.

Canım kardeşim Kemal Sunal, bunu anlata anlata, bu konuda uğraşa uğraşa öldü gitti. Ben öleceğim, Metin de ölecek, belki bizim kuşağın hepsi ölecek ama hâlâ bu sorun çözülmeyecek. Siz ne yaptınız Türk sineması için ki bizden bir şey bekliyorsunuz? Hiç olmazsa biz, devletin hiçbir desteğini görmemiş bir sanatçı grubu olarak bayağı iyi şeyler yapıyoruz. Hiç seslerini çıkarmasınlar. Merak etmesinler, başarı gelirse, şerefi kendileri de paylaşacaklar.

 

Devlet elini çeksin yeter başka ihsan istemez

Türk sinemasında gördüğünüz en büyük sorun ne?

Türk sineması büyük bir mücadele veriyor. Türk sinemasını izleyen insan sayısı giderek artıyor. Özellikle, genç sinema seyircisi Amerikan sinemasını seyretmeyi bırakıp Türk filmlerine yöneldi. Bu sinemada büyük bir devrim. Ama sorunlar hep var. Mesela, bugün negatif için, ışık ve kamera malzemeleri için ciddi paralar veriliyor.

Bunların devlet tarafından “sıfır gümrükle” getirilmesi lazım. Biletlerdeki vergilerin kaldırılması gerekiyor. Türk sineması, Türk tiyatrosu ve Türk sanatına vergi muafiyeti getirsinler. Devlet üzerimizden elini çeksin. Gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz.


45 yıllık oyunculuk geçmişine sahipsiniz, 20 yaşındaki genç Zeki Alasya’nın hayal ettiği noktada görüyor musunuz kendinizi?

Geriye baktığımda, epey iyi işler yaptığımı görüyorum. Hepsinin de altına cesaretle imza atarım. Fakat ülkemi istediğim yerde göremiyorum. Benim ülkem, 60’lı yıllarda, bugünkünden çok daha güzel bir ülkeydi. Çok daha uygar, demokratik ve laikti. O günlerde içim rahattı.

Elbette ki, bu hale gelinmesinde kendimi de suçluyorum. Bir şeyler yapamadık galiba... “Dur” diyemedik. Derdimizi iyi anlatamadık. Ülkem şimdi o zamankinden çok kötü durumda...

GENÇ SANATÇILAR CESUR DEĞİL

Metin Akpınar’la hem güldürüp hem de siyasi mesajlar veriyordunuz. Sizce “siyasi komedi” artık Türkiye’de neden tutmuyor?

“Tutmuyor” diye bir şey yok. Aslında iyi yapılırsa, acayip tutar ama yapılmıyor. İçinde bulunduğumuz ülkede, tarihin hiçbir döneminde “siyasi komedi” kolay değildi. Eğer egemen güce, devleti yönetenlere karşı bazen “acımasızca” ve “alay ederek” yaklaşırsanız, tabii ki başınıza bir şeyler gelebilir. En azından, başınızı ağrıtırlar. Yasaklar koyarlar. Eğer size bir para akıyorsa, o musluğun boruları kesilebilir. Tarihte bu uğurda bırakın paralarının batmasını; hapiste çürüyenler, boyunları vurulanlar ve derisi yüzülenler bile var. Bu iş biraz zordur ve cesaret ister. Galiba, günümüzün o kahraman genç sanatçıları bu konularda pek cesur değiller.

Neden?

“Gerekli değil” diyebilirler. “Bana ne, neden adamlarla aramı bozayım ki?” diyebilirler. “İyi para geliyor, paramı keserler” derler. Nedeni ne olursa olsun, günümüzde “siyasi hiciv” yapılmıyor. Ama ülkede en çok tutacak zaman şimdi. Adam gibi bir politik hicvin, şu anda şartlar gereği tutmaması mümkün değil.

Hep egemen güçlerle alay ettim, onları suçladım

Ergenekon soruşturmasına yönelik dinleme kayıtları herkesin gündeminde, “Ya beni de dinliyorlarsa” diye bir kaygı duyuyor musunuz?
Hayır, çünkü ben yıllardır aklınıza gelebilecek her konuda düşüncelerimi ifade ettim. Uzun yıllar kabare yazdım, yönettim ve oynadım. Sosyal ve politik hiciv yaptım. Ve hep egemen güçlerle alay ettim, onları suçladım.

Nasıl korkmadan eleştiri yapıyordunuz?

Açıkçası hiçbir işi şahsileştirmeden, istediğimiz her şeyi söyledik. Hem de bunun içerisinde 12 Mart 1971’deki muhtıra da, 12 Eylül 1980’deki askeri darbe dönemi de var. Ama biz ara vermeden eleştirimizi yapmaya devam ettik. Taraf tutmadık, ama ülkemizin aydınlık yarınları için taraf tuttuk. Kimse de bizimle uğraşmadı. Belki de, yöneticiler o zaman daha sağ duyulu ve sabırlıydılar.


Bugün benzeri kabareleri sahnelerseniz, aynı sabrı şimdiki yöneticiler gösterirler mi?
Size çok net “Evet, gösterirler” diyemiyorum. Çünkü bugün hiç kimse sesini çıkarmıyor. Eleştiren bazı kahraman köşe yazarları var. Ama başlarına neler geliyor, hepimiz görüyoruz. Bugün bizim yaşadığımız krizde, biraz da bazı gazete ve kanalların “egemen güçler” ve yöneticilerle aralarının bozuk olması da yatıyor. Başta sayın Demirel olsun, Ecevit olsun, hatta sayın Özal olsun, son derece tahammüllü, sabırlı ve hoşgörülü kişilerdi. Ama şimdi aynı hoşgörüden eser yok.


Cem Yılmaz ve Beyazıt beni çok güldürüyor


En çok kime gülersiniz?
Hemen hemen her şeye gülüyorum. Kolay gülen, kahkahalar atan biriyim. Eskiden Metin’e gülerdim, şimdi daha çok Cem Yılmaz’a, Beyaz’a gülüyorum.


Ama Cem Yılmaz için
“Artık AROG’lar, GORA’lar yeter, bu kadar absürde gerek yok” diyorsunuz...
GORA’yı da, AROG’u da seyrettim. AROG, teknolojik açıdan başarılı bir film. Ama artık Cem Yılmaz’dan ayakları daha yere basan bir hikaye bekliyorum. O, komiği orada da çıkaracak bir adam. Uzay adamları, eski nesiller gibi absürt konuları işlemesine hiç gerek yok. Anadolu’nun bir köyündeki bir kasabı veya büyük şehirdeki bir işportacıyı ele alıp basit bir hikaye yazsa, ortaya çok daha güzel şeyler çıkar. Yoksa, Cem Yılmaz’ın komiğine bir itirazım yok.

İvedik’in sakalı çıkmıyor mu?

Şahan Gökbakar, yaptığı komedi tarzı bakımından çok eleştiriliyor, siz nasıl buluyorsunuz?

“Recep İvedik” olayında, kalitenin çok aşağılarda olduğuna inanıyorum. Şahan gibi bir adam, bundan çok daha iyi işler yapabilir. İş Türkiye’de bir ölçü değil. Rekorlar kırabilirsiniz, ama para kazanmak başka, kaliteli iş başka. Kalpazanlar da, banka soyguncuları da çok para kazanıyorlar. Şahan’dan çok daha kaliteli, daha terbiyeli, aklı başında işler bekliyorum. Tahmin ediyorum ki, Şahan sakal ya da bıyık bıraktığı zaman, sakalı da bıyığı da çıkar. Peki nedir o uyduruk takma sakal? Bu kadar abartıya ve ucuza getirmeye gerek yok. Gani Müjde’nin yaptığı “Osmanlı Cumhuriyeti”ni beğendim. Atatürk’ün ne olduğunu “Mustafa”dan 100 kere daha iyi ve doğru anlatan bir filmdi.

Mahsun’a kendimce terbiyesizlik ettim

Mahsun Kırmızıgül sinemaya girdi, “Hollywoodvari” filmler yapmaya başladı...
Mahsun’un ilk filminden teklif geldi. Senaryoyu kendi yazmış, yönetmeni de kendisi. Kendimce terbiyesizlik edip kabul etmedim. Sinemada yönetmen çok önemli. Ben yönetmene güvenmediğim zaman istemiyorum. Bu yüzden, kendisine teşekkür ettim. Oysa, çocuk çok doğru işler yaptı. Seyrettim, bir sürü yanlışları vardı ama “Beyaz Melek” adam gibi, eli yüzü düzgün bir filmdi.

Ekonomik kriz dizi sektörüne darbe vurdu. Siz de “Akasya Durağı” dizisinde oynuyorsunuz. Endişeleniyor musunuz?

Kriz bizim diziyi de vurdu. Bu durum hepimizi çok mutsuz ediyor, şevkimizi kırıyor. Başbakanımız diyor ya, “Bizi teğet geçer, bir sıkıntımız yok” diye, olmaz böyle bir şey. Herhalde, kendisi hayal görüyor. Ama biz hayal görmeyelim. Çünkü “Bu krizden etkilenmedi” diyebileceğim bir dizi düşünemiyorum. Varsa bile, çok cömert bir patrona rastlamıştır.

Jülide bana benden daha iyi bakıyor

Geçtiğimiz yıl Jülide Adak’la evlendiniz. Mutlu musunuz?

Mutlu olacağımı düşündüğüm için evlendim. Sakin bir yuva Jülide... İyi gidiyor. Jülide sağlığıma benden fazla dikkat ediyor. Sanatçıların sigara ve içki içmesine, tahammül edemiyorum. Uzun yaşamak mesleğimizdeki insanların, onları seven milyonlara borcu. Kemal’in (Sunal) ölümü beni perişan etti.
 

Tuğrul Tunalıgil - Vatan
Yayın Tarihi : 15 Şubat 2009 Pazar 16:08:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?