18
Mayıs
2024
Cumartesi
YAŞAM

BEDRETTİN, CEYLAN VE BERİVAN'IN TÜRKİYE'Sİ

Türkiye’nin çocuklara dair istatistikleri hiç içaçıcı değil. 27 milyon 429 bin 570 çocuğumuz var. 2 milyon 250 bini nüfusta kayıtlı bile değil, 750 bini kimsesiz, 150 bini sokağa itilmiş. 19 milyon 440 bini şiddete maruz kalmış. Ve 5 milyon 400 bin çocuğumuz hiç oyun oynamamış. Yoksa Türkiye çocuklarını sevmiyor mu?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un şahsa ve kuruma yönelik iddiaları “vicdansızlık” olarak açıkladığı günlerde küçük bir kız çocuğu da demir parmaklıkların ardında polise taş attığı için kendisine verilecek cezayı “vicdansızlık” olarak açıklayacaktı...

Başbakan’ın öfkesine, Genelkurmay Başkanı’nın yumruğuna karşılık; Berivan’ın mahkemede sesini duyan olmadı... Yoksa bu ülkeyi yönetenler için vatan, millet, bayrak, toprak sevgisi, bu topraklarda yaşayan çocuklardan daha mı ağır basıyor?
Öyle görünüyor. Belli ki Türkiye’nin “gözü” kararmış. O kadar ki; hâlâ kendi çocuklarını öldürüyor, dövüyor, hapse atıyor, taciz ediyor, cezalandırıyor.
Nasıl mı? Daha birkaç ay içerisinde bu çocuklardan birini öldürdük, birini öldüresiye dövdük, birini hapse attık...

12 yaşında hangi “tatbikatın” mermilerine hedef olup olmadığı bilinmeyen bedeni parçalanmış, etrafa dağılmış annesinin elleriyle parçalarını toplayıp bir battaniye sardığı Ceylan gibi. 5 yaşında mendil satarken boynuna ip bağlanan öldüresiye dövülen, çöpçülerin bulduğu, hâlâ hastane odasında yaşam mücadelesi veren Bedrettin gibi. 15 yaşında polise taş attı diye ağır hapis cezasına çarptırılan demir parmaklıklar arkasında yedi yıl, dokuz ay gün sayacak Berivan gibi...
Çocuklara karşı adalet duygusunu yitiren bir devlet, o çocukları koruyamayan bir devlet, o çocuklara geleceğini vermeyen bir devlet, o çocukları nasıl olur da her defasında kendi adaleti ile tanıştırır?

Baklavaya 9, bisküviye 8 yıl
14 yıl öncesini hatırlayın; 1997’de baklava çaldıkları için önce 9 yıl hapis cezası alan yaşları küçük olduğu için cezaları 6 yıla indirilen o dört çocuk bugün nasıl bir yaşam sürdürüyor dersiniz?

Peki, 2001’de 8 Aralık 2001 gecesi, ailelerinin maddi durumu nedeniyle okuyamayan, acıktıkları için, önünden geçtikleri deponun kilidini kırıp, çikolata ve bisküvi dolu 4 küçük koli çaldıkları için 8 yıl cezasıyla yargılanan Ali, Rahman ve Ersin’e ne oldu dersiniz? Bilmiyoruz hatta ilgilenmiyoruz.

Çünkü bu ülkede dövüleceğini bilse bile sokaklarda mendil satmaya çalışan ya da hapse gireceklerini bilseler bile baklava çalan, polise taş atan çocukların sayıları giderek artıyor. Hem o kadar çoklar hem de bir o kadar yoklar. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına bakın.

Türkiye’de 27 milyon 429 bin 570’i çocuk var. Bunun 2 milyon 250 bini nüfusta kaydı olmayan çocuk, 750 bini kimsesiz çocuk, 150 bini sokağa itilmiş çocuk.
19 milyon 440 bini şiddete maruz kalan çocuk, 9 milyon 250 bini istismara uğrayan çocuk.

1 milyon 250 bini engelli çocuk, 700 bini eğitim hakkından yoksun çocuk. 2 milyon 500 bini beslenme yetersizliği olan çocuk, 5 milyon 400 bini hiç oyun oynamamış çocuk.

Peki Türkiye’de son yılların kabusu 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası (TMY) kapsamında kaç çocuk yargılanıyor biliyor musunuz? Bunu da hukukçular kayıt altında tutuyor; toplam 4 bin 784 dava açıldı, bu davalarda toplam 11 bin 720 kişi yargılandı. Bunun 737’si çocuk.

Aynı dönemde “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” toplam 2 bin 469 dava açıldı. Bu davalarda toplam 17 bin 510 kişi yargılandı. Bunun 422’si çocuk. TCK’nın “silahlı örgüt kurmak ve yönetmek” suçunu düzenleyen 314. maddesi kapsamında toplam 2 bin 239 dava açıldı; bu davalarda toplam 6 bin 582 kişi yargılandı. Bunun 413’ü çocuk...

Aynı dönemde 301’den 309 kişi mahkum edildi; Bunların da 6’sı çocuk.
Bazı hukukçular bu tabloyu abartılı bulmuyor. Çünkü onlara göre; Türkiye zaten çocuk sorunlarını çözmeye yönelik sosyal politikaları olmayan bir ülke. Mevcut hükümetlerin, iktidarların çocuk sorunlarını aşmak için yeni ve köklü atılımlara cesaret edemediği bir ülke. Çocukları hiçbir şekilde gündemine almayan bir ülke.
Oysa biz bu ülkenin yetişkinleri; donarak ölen “kibritçi kız” masalının yarattığı travma ile büyümedik mi? Peki nasıl olur da bugün bebeklerin bile taciz edildiği, dövülerek öldürüldüğü, çöpe atıldığı, kaybolduğu, organlarının çalındığı, bir gecekonduda yaşayan 12 yaşındaki Buse Assı gibi çocukların ailesine bakabilmek için okulu bırakıp tekstil atölyesinde işe girdiği, tecavüze uğrayıp kameralara kaydedildiği çocukların olduğu bir ülkede bu kadar kayıtsız yaşayabiliyoruz?

Çocuklarınızın kitabını açıp biraz karıştırın;
Ne yazıyor orada; büyükleri sayacaksın
küçükleri seveceksin..!


Onları hapisten kurtaramayacaksa bu açılım ne işe yarayacak?
Ahmet Altan (Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)

Küçücük çocukları “taş attı” diye hapislerde süründüren bir devlete ve o devleti yöneten siyasi iktidara kim güvenir? Başbakan Erdoğan yedi yıldır iktidarda. Yedi yıldır yönettiği ülkede hâlâ çocuklar böyle insafsızca cezalandırılabiliyorsa bundan hiç mi acı çekmez, hiç mi vicdanı sızlamaz? “Şu kadar yol yaptık, bu kadar okul yaptık, bu kadar hastane yaptık” diye övünürken “Bu kadar çocuğu hapse attık” diye de mi övünecek? Her yaptığıyla övündüğüne göre çıkıp insanların önünde “hapse atılan çocuklarla” da övünse ya...

Yapılan yolların sorumlusu Başbakan da, hapse atılan çocukların sorumlusu başka biri mi? Yollardan sorumlu Başbakan ve çocukları hapse atmaktan sorumlu Başbakan diye iki ayrı başbakanı mı var bu ülkenin? Berivan on beş yaşında. Taş attığı için falan değil “Kürt olduğu” için hapiste bugün. Onun gibi daha çok çocuk var hapislerde. Hem “Kürt açılımı” diyeceksin hem de 15 yaşındaki kızları yıllarca zindanlarda süründürecek yasaları değiştirmeyeceksin. Çocukları hapislerden kurtarmayacaksa bu “açılım” ne işe yarayacak? Küçücük çocukları hapisten kurtarmaya gücün yetmiyorsa, koskoca Kürt sorununu çözmeye nasıl gücün yetecek? Ne kadar yol yaparsan yap, devr-i iktidarında çocuklar hapsediliyorsa o iktidarın utançla lekelenir.

“Bizi gaza getirmeyin” diyor Erdoğan, bence “biraz gaza gelse” iyi olur, bu kadar “frenle” bu araba yürümüyor çünkü. Bence Başbakan hiç duraksamadan hemen “gaza gelsin” ve bu çocukları kurtaracak bir yasa için uğraşsın, mücadele etsin, dövüşsün. Mücadelenin bundan daha kutsalı olmaz. Kendisini yıkmak için “çocukları bile öldürmeyi” planlayabilen bu darbecilerden kendisini kalın çizgilerle ayırmalı Erdoğan, çocukları koruyabilmeli. 15 yaşındaki çocukları hapsettiren Başbakan olarak anılmamalı.


Biraz da çocuklar için “gaz” verin!
Mehmet Yılmaz (Hürriyet Gazetesi Yazarı)
Berivan, bu yaşında alkollü ve ehliyetsiz olarak bir trafik kazası yapıp, insanların ölümüne neden olsaydı bile bu kadar ceza almayacaktı. AKP hükümeti “Kürt açılımı” diye yola çıkıp, sonradan bunu “demokratik açılım”a çevirdiğinde ilk açıkladığı önlem, bu tür olaylarda öne sürülen çocuklar ile ilgili yasal düzenlemenin yapılacağıydı. Ama ilk vazgeçtiği şey de “demokratik açılım paketinin” en önemli unsurlarından biri olan bu düzenlemeyi rafa kaldırmak oldu. Bu çocukları terör örgütü üyesi gibi yargılayıp, o şekilde mahkum etmek, sadece PKK’nın işine yarıyor. Keskin bir militan yetiştirmek için küçük yaşta hapse düşmüş bir çocuktan daha elverişli ne olabilir ki? Defalarca yazdım, işe yaramıyor ama yine yazacağım: Bu çocukları hapse atmak bir çözüm değil. Bu çocukları topluma kazanmak gerekiyor. Onlara iyi bir eğitim olanağı sağlamak gerekiyor. Başbakan’ı asker konusunda “gaza getirmeye çalışan”, yandaş medya bu gaz verme işini böyle önemli bir konuda yapsa, memleket için yararlı bir şey yapacak. Ama belli ki onlar da “hükümetin rafa kaldırdığı” bir konuda yazmaya cesaret edemiyorlar!

 

Şikayet Cumhuriyeti’nin vatandaşları ve Bedrettin
İsmet Berkan (Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Bedrettin’in hikayesini biliyorsunuz artık, o sadece beş yaşında ve en az iki yıldır ailesi tarafından sokakta çalıştırılıyor. Geçen gün “yanlış mıntıka”da görülünce kendisi gibi sokakta çalışmaya zorlanan dört çocuk tarafından öldürülesiye dövüldü. Bu görüntü, yani sokakta mendil satan, araba camı silmeye kalkışan, düpedüz dilenen, ayakkabı boyayan çocuk görüntüsü, maalesef alışıldık bir görüntü. Devletimiz “sosyal devlet” olabilse, o çocukların hepsini ailelerinden alıp yurtlara veya koruyucu ailelerin yanına yerleştirmiş olurdu. Sorunumuz bu, devleti ve onu yönetenleri işlerini yapmaya davet etmekten, onlara görevlerini hatırlatmaktan hiç vazgeçmemek lazım. Türkiye’nin dört bir yanında sokakta çalışmaya zorlanan köle çocuklar var. Bu çocuklar mafyalar tarafından alınıp satılıyor. Bu toplumun çocukları ve köle değil çocuk olmayı hak ediyorlar. Devlet bunun için var olmalı.


Bu toplum vatan sevmekten çocuk sevememiş
Yıldırım Türker: (Radikal Gazetesi Yazarı)
Şimdi bir kez daha kendimize sormak zorundayız. Çocuk ölümleri karşısında ne hissediyorsunuz? Karanlıkta koca adam gibi durduğu için, başını sokabileceği bir evi olmadığı için, aç kaldığı, tedavi görmediği için, savcının bile adım atmaya korktuğu topraklarda koyun otlattığı için ve daha birçok nedenle katledilen çocukların ölüleri nasıl oluyor da infial yaratmıyor bu toplumun bağrında? Asılabilsin diye yaşı yükseltilen çocukların cellatları nasıl hâlâ saygın kimliklerine bürünmüş, sıcak evlerinde ecel bekliyor? Bu toplum, bu koca nüfus, vatan sevmekten çocuk sevmeye vakit bulamamış savaşçılar ve kasaba tüccarlarından mı oluşuyor?

Çocuk dünyasına yakın durmayan, hayatında bir tek çocukla hazmedilmiş bir tevazu içinde birlikte vakit geçirmemiş, bir tek çocuğun dilini asal kabul edip onun karşısında saygıyla titrememiş bir yetişkin için çocuk elbette kolay unutulacak bir insan küçüğüdür. Çocuk dilini, çocuk gözünü hiç merak etmeyen; onları bir an evvel eğip büküp güruha katmaya çalışan bu toplum, daracık dünyasında nefes darlığı içinde yaşayıp gidecek. Bir çocuğun saçının bir tek telinin bu toplumun emniyetine feda edilemeyeceğini, edildiği takdirde emniyet duygumuzu sonsuza dek yitireceğimizi haykırmak gerek. Sessizlikle geçiştirmeye çalıştığımız bir çocuğun katledilişidir. Bu memlekette bir ana, havaya uçurulmuş çocuğunun parçalarını bir bir eteğine topluyor. Bu anın bilgisiyle, artık unutuluşa gömemeyeceğimiz bu görüntüyle nasıl yaşamaya devam edeceğiz? Ceylan’ı o dağlarda vurdular. Vuranlar hiç utanır gibi durmuyor. Pekiyi siz utanmıyor musunuz?

Belma Akçura - Milliyet
Yayın Tarihi : 7 Şubat 2010 Pazar 23:06:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Deniz. K. Bahar IP: 188.57.143.xxx Tarih : 8.02.2010 01:10:36

Bravoooo... gerçekten bu ülkede çocuk sevgisi bitmiş... birşeyler yapmazsak bu ülkenin geleceği hiç de iyi olmayacak. yazar Belma Akçura nın ben derin devlet diye kitabını okumuştum. ama bence çocuklar üzerine de yazmalı... çok iyi analız etmiş kutlarım Deniz Bahar