3
Mayıs
2025
Cumartesi
YAŞAM

FARE DELİĞİNE SOKSALAR DÜŞÜNCELERİMİ AÇIKLARIM


68 kuşağının devrimci liderlerinden Sarp Kuray, bir döneme damgasını vuran olayları “İsyan ve Tevekkül” kitabında anlattı

Dev-Genç’in kurulmasından 9 Mart Olayı’nın ardında yatan gerçeklere varana kadar bugüne kadar tarihin bilinmeyen sayfalarını açan Kuray, kitabında bir özeleştiri de yapıyor ve 68 kuşağının hatalarını anlatıyor.

Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan gibi 68 kuşağı öğrenci hareketi liderlerinin dava arkadaşı Sarp Kuray yazdığı “İsyan ve Tevekkül” adlı kitabıyla yakın tarihimize damgasını vuran olayların perde arkasını gün ışığına çıkarıyor. Kitapta devrimci mücadeleye girişini, subay bildirilerini, ordudan atılmasını, 9 Mart Anayasa Tasarısı’nın bilinmeyen yönlerini anlatan Kuray, özeleştiri de yapıyor ve 68 mücadelesinde yapılan hataları da açık yüreklilikle ortaya koyuyor. Devletle anlaştığı için yurda döndüğü ve Nasrullah Ayan ile ilişkileri nedeniyle mafya olduğu iddialarını kesin bir dille yalanlayan Sarp Kuray geçmişe bir sünger çekip geçtiğimiz aylarda SHP’ye katıldı. Artık mücadelesini SHP çatısı altında sürdürecek olan Sarp Kuray, sanatçı Nur Sürer’in en büyük destekçisi olduğunu söylüyor.

Niye yargılanan tek 68’li sizsiniz?
Türkiye’ye, 1993’te, isteğimle döndüm. Bizim davamızın mensupları 1991’de tutuklanmışlardı. 8-9 ay sonra tahliye edildiler. “Bu adamları 8-9 ayda bıraktıklarına göre, ben de 8-9 ayda çıkarım” dedim ve döndüm Türkiye’ye. Tutuklandım, iki ay yattım. Sonra beraat ettim. Yargıtay bozdu. 168’e göre (çete) yargılandım, 12 sene ceza aldım. Yine Yargıtay’a gittik. Önce usulden bozuldu, bir 12 sene daha aldım. İkinci kez Yargıtay’a gittiğinde 146/1’den yargılandım ve müebbet aldım.

Nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
Düşün ki, aynı mahkemeden dört ayrı karar çıkıyor... Oysa, on iki yıldır yargılanıyorum; on iki yıldır heyetin karşısında sanık sırasında oturuyorum. Ayrıca, bu süre içerisinde yeni bir eylemim olmamış. Dava dosyasına yeni bir konu yahut daha önce dosyada olmayan yeni bir delil eklenmemiş... Sormadan yapamıyor insan: Nasıl oluyor da, dava aynı, mahkeme aynı olmasına karşılık birbirinden bu denli farklı dört ayrı karar alınabiliyor?

Mahkeme neye dayanarak sizi suçlu buldu?
16 Haziran örgütünün mensupları yargılama esnasında bütün eylemlerin talimatlarını benim verdiğimi söylemişler. Mahkemede örgütün kontrolümden çıktığını anlattım. Hatta bu arkadaşlar 1988’den 1991 yılına kadar benimle yaptıkları btüm telefon konuşmalarını banta almışlar. Bu bantlar 480 sayfalık dosya halinde polisin elindedir. Bu konuşmalardan, benim talimat vermediğim zaten anlaşılıyor.

Bunlara rağmen hapis cezası verilmesini neye bağlıyorsunuz?
Siyasi bir etki olduğu düşüncesindeyim. Çünkü biz gerçekleri söylemeye devam ediyoruz. Devrimci hareketteki referans bozukluğunu söylüyoruz. Kürtlerle barışmamız gerektiğini söylüyoruz. Tepeden uygulamaya çalıştıkları konseptlerin içine girmiyoruz. Ne ulusalcıların içinde oldum, ne de başka grupların. 14 senede davanın yumuşaması lazım.

Nasıl yani?
Müebbetle başlayıp beraatle bitse anlarım. Ama beraatle başlayıp müebbetle bitiyor. Benim hiçbir eylemim yok. Ben havaalanına indiğim anda, bundan sonra legal mücadele yaparım dedim. İllegal mücadele yanlış zeminlere gidiyor ve bir paylaşım savaşı oluyor bunun içinde dedim. Bugün de aynı inançtayım. Artık katiyen illegal bir iş içinde olmam. Demek ki başka bir nedenden üstümde böyle bir baskı olmasını istiyorlar. Kafamıza kelepçe vuramazlar, bize vurabilirler ama.

Temyiz başvurunuza rağmen hapis cezanız kesinleşirse ne yapacaksınız?
Hapse girer, yatarım. Ordan da bağırıp çağırırım. İsterse fare deliğine soksunlar yine bir yolunu bulur düşüncelerimi açıklarım. Hapisliğim benim kendi vicdani ölçülerimde yapılan haksızlığa karşı bir protesto olacaktır.

Kitabın adı neden “İsyan ve Tevekkül”?
Çünkü iki ucu var bunun; ya isyandayız ya tevekküldeyiz. Modern bir zeminden gelmiyoruz. Tarihi bir gelenek ve göreneğin devamıyız. Biz isyancı geleneği sınıfa taşıdık. Halka gitmeden önünü kestiler. Bunun önünü kesiş macerasını iyi bilmek lazım. Devleti koruma ve kurtarma görevinden gelen bir gerçeklik kökten değiştirmeye soyundu. Kökten değiştirmenin alt sınıflarından olacağını söyledi. Köylülere, işçi sınıfına gitmeye başladı. Başımıza ne bela geldiyse bundan sonra geldi zaten.

Ülkeye dönüşünüzde devletle işbirliği yaptığınız, Nasrullah Ayan ile olan ilişkiniz nedeniyle de mafyaya karıştığınız iddiaları nasıl gündeme geldi?
Yani her şeyi düşünürdüm de benim ‘Devletle anlaştı’ lafına muhatap olacağımı, hele buna bir devrimcinin ortak olabileceğini hiç düşünmezdim. Hepsi asılsız. Bunlara kitabımda yanıt veriyorum.

Aydınların size karşı tavrı yaraladı mı?
Yaralamaz mı? Ben ordu gibi en teşkilatlı kurumunu terk ettim, devrimci oldum. 22 yaşında bana gemi teslim etmişlerdi. Bir insan o istikbali tepip devrimciliğe gidiyorsa o idealizmi tarif etmek lazım. O zaman o idealizmi tarif edemiyorsak bizim gibi adamları tımarhaneye koymak lazım. İdealist, genç insanlar, içinden gelmedikleri yoksul sınıf adına kendi gençliklerini takas etti. Biz bu takasın içinden geliyoruz. Aydınların çoğu kaydı. Gerçek idealizmi kaybettiklerini ve o ışığa giden pervaneler gibi başka bir ışığa gidiyorlar. Menfaat ışığına...

Kitabınızda devrimcilerin dine yaklaşımını da hatalı buluyorsunuz, neden?
Biz dinin bir sosyolojik bir olgu olduğunu, Müslümanlığın çıkışındaki bütün devrimci dinamikleri göremedik. Müslümanlık, devrimci bir dindir. İlkel komünal toplumun bütün güzelliklerini taşıyan bir dindir. Bizim din konusunda fazla bilgili olmamamız, direkt bir inkârcılığı getirmiş, sonuçta halkla aramıza büyük bir uçurum oluşmasına sebep olmuştur. Devrimcilerin dine karşı görünmesi bize zarar verdi. İslamiyet bizim savunduğumuz ilkeleri savunuyormuş. Şabloncu yaklaşımların kurbanı olduk. Türkiye devrim hareketi, tarih bilincine tam kavuşamadan, kendi ülkesinin şartlarını bilemeden Maoculuktur vb. düşüncelere sokuldu. O günden bu yana Türkiye 40 senedir şablonlarla uğraşıyor. Başka ülkelerin kendi şartlarında oluşturdukları şablonları, Türkiye’ye oturtmaya çalıştılar. Bu şabloncu zihniyetlerden sıyrılıp kendi tarihiyle kucaklaştıkları anda yaptıkları yanlışları anlayabiliyorlar.

Yaşadıklarınızdan çıkardığınız dersler nedir?
68’in birikimi 78 kuşağına taşınamadı. Bu bakımdan da yazık edildi... Vefa, dayanışma, sahiplenme bakımından büyük eksikliklerin olduğunu düşünüyorum. 78’in referanslarının düzeltilmesi gerekiyor... Mücadelenin bir siyasi parti çatısı altında yapılması gerekiyordu. İnanıyorum, 1919’ların ruhuyla Türkiye, üzerindeki emperyalist kuşatmayı ve ülkeyi boğmaya çalışan gericiliği söküp tüm avadanlıklarıyla birlikte tarihin çöp sepetine atacaktır...

17 yaşında devrimci oldu
Sarp Kuray 1945’te CHP’li bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Enver Kuray eski valilerden, dayısı Altay Ömer Egesel ise Yassıada Mahkemeleri Başsavcısı. Çok sevdiği ve ’Devrimci olmamda büyük rolü oldu’ dediği dayısının etkisiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne girdi. Ama bir yıl sonra okuldan ayrılıp Deniz Harp Okulu’na geçti.


17 yaşındayken devrimci oldu. 22 yaşındayken gemi teslim edilen, gelecek vaadeden bir genç subayken ideallerinin peşine düştü. “69 Subay Bildirisi”nin mimarlarından olunca 1970’lerin başında ordudan atıldı... Dev Genç mücadelesine katıldı. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra açılan 84 sanıklı davada idam isteğiyle yargılandı. 1975’te hapisten çıktı. 12 Eylül 1980 darbesinden önce yurt dışına gitti. 1993 Eylül ayında ülkeye geri döndüğünde Yasadışı ”16 Haziran”adlı örgütü kurup 1986-90 yıllarında birçok eylemin talimatını verdiği iddiasıyla yargılanmaya başlandı. Davadan önce beraat etti ama sonra 12, ardından 12 yıl 6 ay, en sonunda da ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Davayı temyiz etti.

Tülay Şubatlı/ Vatan
Yayın Tarihi : 28 Mayıs 2008 Çarşamba 14:00:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?