13
Haziran
2025
Cuma
YAŞAM

ŞEHİR YAŞAMI, ÇOCUKLARIN BEYİN GELİŞİMİNİ ENGELLİYOR

Büyük şehirlerde yaşayan pek çok çocuğun hayatı yüksek katlı apartmanlarda, bu apartmanların gölgelediği daracık sokaklarda geçiyor. Çocuklar, tabiattan, topraktan uzak büyüyor. Hayata dair gerçekleri, televizyonlardan ya da internet sitelerinden öğreniyor.

Sonuçta insan bedeni özellikle de beyni, bu duruma karşı farklı reaksiyonlar göstermekte gecikmedi. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı çocuk nörolojisi profesörü Yüksel Yılmaz'ın söylediğine göre tabiattan uzaklaşma beynin bazı alanlarının gelişmemesine yol açmış. Romanya'da bir grup çocuk üzerinde yapılan araştırma ile bu sonuca varılmış. Yeterli sosyal uyaran almayan beyinlerin bazı bölümlerinin gelişmediği gözlenmiş. Araştırmanın yayınlanmasından sonra prestijli tıp dergileri konuyla ilgili makalelere yer verdi. Hekimler arasında son birkaç yılın en popüler konusu da "kent ve çocuk" oldu. İstanbul'da perşembe günü gerçekleştirilen, başkanlığını Yüksel Yılmaz'ın yaptığı 11. Ulusal Çocuk Nörolojisi Kongresi'nde de "kent ve çocuk" konulu bir oturum gerçekleşti. Kent yaşamının çocuk beynine etkisi üzerine bilimsel tebliğ sunan Yılmaz ve kentin çocukların sosyal hayatına etkisi hakkında konuşan psikiyatrist Doç. Dr. Kültegin Ögel ile görüştük. Yılmaz ve Ögel ailelere dikkate almaları gereken önerilerde bulundu. Bakın kent, çocukların beynini ve sosyal hayatlarını nasıl etkiliyor. g.baki@zaman.com.tr

**

Kentin çocuk beynine etkisi

YETERLİ uyaranları almadığı için beyinlerinin bir kısmının gelişmediği saptanan kentli çocukların ileride, 40-50 yaşlarında nasıl bireyler olacağı bilinmiyor; ama tahmin ediliyor. Hasara uğramadan, anatomik olarak gelişmiş, işlevsel olarak olgunlaşmış bir beyin normaldir. Böyle değilse hayatını zorlayacak sıkıntılar yaşayabilir. Prof. Dr. Yüksel Yılmaz, dünyada çocuk migren sıklığının arttığını vurguluyor. Çünkü çocuklar da stresini atamıyor. Yine sosyal uyaranların eksik olması çocukların zihinsel yeteneklerinin azaldığını da gösteriyor. Çünkü çocuklar sürekli ses, gürültü, radyasyon gibi uygunsuz uyaranlara maruz kalıyor. Gezmek için bile evden çıkıldığında bu uyaranların çok olduğu alışveriş merkezlerine gidiliyor.

ÇOCUKLAR için en önemli sorun oyun yoksunluğu. Kastedilen bilgisayar oyunları değil. Bizzat bedeniyle, beyni ve duygularıyla içinde olacağı bir oyun; yakar top, futbol, evcilik gibi... Yani çocuk oyunun içinde yer almalı, oyunu kurmalı, paylaşmalı, duygularını, beynini kullanmalı.

Anne, baba, kardeş, akraba gibi insan ilişkileri azalıyor. Tüm bunlar bir araya gelince çocukların zihinsel ve ruhsal gelişimi zarar görüyor.

Bu tespitleri yapan Prof. Dr. Yüksel Yılmaz'ın ailelere önerisi şöyle:

KÖYDE yaşayın diyemeyiz. Teknoloji de kullanmayın diyemeyiz. Kent düşmanı değiliz. Kenti ve teknolojiyi bilinçli kullanmalısınız.

ÇOCUKLARIN beyninin gelişiminin, beden gelişimi ve dersleri kadar önemli olduğunu bilmek gerek. Bu konuda eğitim kurumları ve devlet bilinçli olmalı.

BEYNİN gelişmesi için vitaminler, besinler ve yoğurtlar kadar belki de daha fazla sosyal ilişkiler önemli. Çünkü sinir sistemi için en güzel uyaran sosyal ilişkiler. Çocuğun oyun oynaması ve yeterli şekilde dinlenmesi gerekiyor.

OKUL dışı aktivitelere yöneltmek lazım. Bunun anlamı özel ders değil, oyun içerikli aktiviteler olmalı. Çocuklarınızı alışveriş merkezlerine değil, doğayı gezmeye götürün.


Güven duygusundan mahrumlar

KÖYLERDE iki yaşındaki çocuğu bile dışarıda görebilirsiniz. Annesi başına bir şey gelmeyeceğinden emindir. Tehlike olsa da etraftakilerin koruyacağından... Ama kentlerde bu mümkün değil. Çevreye güvenemediği için okula bile çocuğunu kendisi götürüyor. Hâlbuki çocuklarda 10 yaşına kadar güven duygusu çok önemli. Kentlerde ise çocuklar güven duygusundan mahrum büyüyor. Bin kişilik okulda kendini güvende hissetmiyor. Sokakta tedirgin. Bu duygunun eksik olması büyüdüğünde şüpheci bir kişiliğe sahip olmasına sebep oluyor. Doç. Dr. Kültegin Ögel, kentte arkadaşlığın ve dostlukların sağlam olmamasını bunun sonucu olarak görüyor. Bu da şiddeti getiriyor. Kendi zarar görmemek için gerektiğinde şiddet uygulayabiliyor.

AİLENİN kentin imkânlarından faydalanması, sosyal olması, akrabalarla ilişkilerini sürdürmesi çocukların gelişimi için çok önemli. Ögel'e göre çocuk ancak böylelikle yalnızlaşmaktan, bilgisayar bağımlılığından kurtulabilir. Ögel, çocukların çekirdek ailede birey olamayacağını düşünüyor. Ancak bir grubun içinde, sosyal ortamda bireyselliğinin farkına varabileceğini söylüyor. Mesela büyük ailelerde amcalar, yeğenler, kuzenler, teyzeler içinde kendini fark edebilir. Bir kuzeni problem çıkartıyorsa diğeri "Katlanalım kuzenimiz." diyor. Tahammülü öğreniyor. Anne, baba çocuktan oluşan çekirdek ailelerde yeni birine bile katlanamıyor. Ögel, Amerika'da vahşi cinayetler işleyen çocukların böyle ailelerde yetişmiş, yalnız çocuklar olduğuna dikkat çekiyor.

Çocukların sosyalleşmesi ve beyninin doğru gelişmesi için Ögel'in önerileri:

ARTIK çocuklar sokakta sosyalleşemiyor, sokakta top koşturamıyor ama 2,5 yaşından itibaren kreşe, yuvaya gidebilir. Okul öncesi buralara gitmesi, psikolojisi ve beyin gelişimi için çok önemli. Okul çağında da sadece derslerine odaklanmamalı. Çocuğun sosyalleşebileceği, dostluklar kurabileceği imkânlar sağlanmalı. Futbol, folklor, müzik kursu, izcilik gibi aktivitelere katılması teşvik edilmeli.

ÇOCUKLARIN ve gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri, benliklerini keşfedebilecekleri alanlar olmalı. Kentli ailelerin en büyük hatası çocuklarına sınır çizmemesi. Sınırları olmaması çocukların ve gençlerin gelişimini olumsuz etkiliyor. Çünkü gençler, sınır koyamayan yetişkinlerdir. Çocukluk kolaydır, gençlik daha zordur. Aileler 21 yaşına kadar çocuklarıyla ilgilensin.

 

Gülizar Baki - Zaman
Yayın Tarihi : 30 Mayıs 2009 Cumartesi 16:47:57
Güncelleme :30 Mayıs 2009 Cumartesi 19:25:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?