20
Mayıs
2024
Pazertesi
YAŞAM

Afganistan'ın 'hapis' kadınları

Cem Sey
Celalabad
BBC Türkçe Yayınları

145 kilometrelik Kabil-Celalabad karayolunu ancak beş buçuk saatte aşabiliyoruz.

Yol o kadar kötü.

Küçük ve eski bir Corolla’nın arkasında balık istifi yapılan bu yolculuktan sonra insan güzel bir yere varmak istiyor. Nafile!

Celalabad, kalabalık, kirli, gürültülü ve korkunç bir trafiğe sahip.

Kente son çiviyi 80’li yıllarda Sovyet askerleri çakmış.

O tarihten beri ne yeni yapılan birşey var, ne de eskiden varolana sahip çıkan.

Temiz su yok, elektrik ayda bir ya da iki defa akşamları veriliyor, kanalizasyon tahrip olmuş, asfalt yollar toprağa dönüşmüş.

Kentin hemen dikkat çeken bir başka özelliği de sokakta kadın bulunmaması.

Çünkü Afganistan’da kadınlar, birkaç yıl önce ülkeye yapılan askeri müdahalenin bahanesi olduktan sonra, tekrar unutulmuş.

Konu kadınlara gelince...

Tercümanlığımı yapan Emal Psarlai’nin evine gidiyoruz.

Ev, 70’li yıllarda Kral Davut Han zamanında Pakistan’a giden karayolunu kent merkezinden çıkarmak için yapımına başlanan geniş çevre yolunda.

Şimdi bu toprak yolda keçiler otluyor.

Evin bahçesi iki buçuk dönüm.

İşlenmemiş halde duruyor.

Çarpık, bakımsız bir binada yaşıyor Psarlai ailesi.


Baba Psarlai, Ukrayna’da ziraat mühendisi olduktan sonra Celalabad’ı da kapsayan Nangahar vilayetinde ziraat müdürlüğü yapmış.

Eğitimli insan kıtlığına rağmen, önce mücahitler, ardından da Taleban onu toplum dışına itmiş.

Ancak Taleban’ın iktidardan uzaklaştırılmasından sonra tekrar iş bulabilmiş.

Kendi de, üç oğlu da açık fikirli insanlar.

Ama konu kadınlara gelince iş değişiyor.

Aynı binada yedi kadın bulunduğunu öğrenmeme rağmen hiçbirini görmüyorum.

"Geleneklerimize aykırı" diyor, kadınlarını arka odaya kapatan Psarlai’ler.

Yedi kadının sabahtan akşama, alışveriş için bile olsa, evden çıkmadığını ve ailenin otuzdan fazla çocuğuna baktığını anlatıyorlar.

Yani bir çeşit hapis hayatı.

’Şeriat, Paştunvali’den kurtulmak için tek çare’

Afganistan’da, özellikle ülkenin güney yarısını oluşturan Paştun bölgelerinde kadınların durumu içler acısı.

Çünkü günlük yaşamı, Paştun geleneklerinin toplamından oluştuğu söylenebilecek Paştunvali adı verilen kurallar belirliyor.

Kadınlar, aile içinde ve sokakta kendilerine uygulanan kaba şiddetten yılmış durumda.



En ciddi sorunlardan biri de, kan davası durumunda, ailenin erkeklerinin öldürülmesini önlemek için genç kızların karşı tarafa hibe edilmesi.

Bu genç kızlar, başka birinin işlediği bir cinayetin acısını yaşamları boyu çekmek zorunda kalıyor.

Bu nedenle, sadece son altı ay içinde Nangahar’da kendini yakan genç kız sayısı elliyi aşmış durumda.

Celalabad’a birkaç kilometre mesafede kadın satılan bir de pazar bulunduğunu anlatıyor kentte görüştüğüm erkekler.

Bölgeyi denetim altında tutan Amerikan birlikleriniyse ne kadınların durumu, ne de Afgan toplumunun yeniden yapılandırılması hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Nadiren sokaklarda görülen Amerikalılar, sadece dağlarda sürdürdükleri operasyonlarla ilgili.

Celalabad’da kadın haklarını savunmaya cesaret edebilen tek insan, Şerife.

Özbek olduğu ve yabancı kabul edildiği için, Celalabad’da ona tahammül gösteriliyor.

Şerife, kentteki kadınların yaşamını biraz olsun rahatlatmak için, Paştunvali’ye göre daha uygar olduğu kabul edilen Şeriat kurallarını savunuyor.

"Şeriat’ın da insan haklarıyla çelişen bazı tarafları var. Ama yine de Paştunvali’den kurtulmanın tek yolu İslam’a sahip çıkmak. İmamları kazanabilirsem, bir süre sonra erkekleri de ikna edebiliyorum" diyor Şerife utangaç bir gülümsemeyle.

İmamları kazanmak ise hiç de kolay değil.

Çoğu hala Taliban’a yakın durmayı tercih ediyor.

BBC TÜRKÇE
Yayın Tarihi : 12 Aralık 2004 Pazar 16:15:35
Güncelleme :13 Aralık 2004 Pazartesi 00:49:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?