20
Mayıs
2024
Pazertesi
YAŞAM

Ağır yaralı bir adalet!

Geçtiğimiz salı gününden itibaren Milliyet gazetesinin sayfalarında irdelenen bir dava Türk hukuk tarihine geçmeye aday görünüyor. 

İşte Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın davasının inanılması güç serüveni..:


Nisan 2005'te Van Başsavcılığı'na gelen ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) alımlarında yolsuzluk yapıldığı iddiasını içeren imzasız bir ihbar mektubu, YÖK yargılama izni vermediği için "görevsizlik" kararı verilerek rafa kaldırıldı. 

Ancak aynı ihbar, Haziran 2005'te özel yetkili savcı olarak dosyaya bakan Ferhat Sarıkaya tarafından, yargılama için YÖK izni gerektirmeyen "çıkar amaçlı suç örgütü kurulduğu" suçlamasıyla işleme kondu. Başlatılan soruşturmada Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın ile üniversite yönetimi 25 milyon dolarlık tıbbi malzeme alımında yolsuzluk yapmakla suçlanıyordu. 

YYÜ Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı'nın Haziran 2005'te tutuklanmasının ardından temmuz ayında, o sırada yurtdışında bulunan Prof. Aşkın'ın evine 13 saat süren bir baskın yapıldı. İkinci suçlama "tarihi eser kaçakçılığı"ydı. 

Aşkın, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak 14 Ekim 2005'te tutuklandı. 

Suçlamaları onuruna yediremeyen Enver Arpalı "Bu lekeyle yaşayamam" diyerek 13 Kasım 2005'te cezaevinde canına kıydı. Aynı koğuşta kalan ve kalp spazmı geçirerek hastaneye kaldırılan Aşkın'ın kalbine üç stent takıldı. 

Bu arada Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, 13 saatlik baskının ardından "tarihi eser kaçakçılığı" iddiasıyla açılan dava görüldü. 16 Aralık 2005'te yapılan ilk duruşmada, tekerlekli sandalyeyle mahkemeye getirilen Aşkın'ın beraatine karar verildi. 

"Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, bazı öğretim üyelerini sürgüne göndermek, fişleme yapmak"la suçlanan Aşkın hakkında 3 bin yıla kadar hapis istemiyle açılan dava da, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. İlk duruşmada reddedilen tahliye talebi, "Ne değişti?" sorularına neden olan 15 gün sonraki ikinci duruşmada, tutuklamadan 76 gün sonra kabul edildi. 

Prof. Aşkın, tahliye kararı verildiğinde kapısında asker ve polisin nöbet tuttuğu, pencerelerine demir parmaklık takılan "mahkûm koğuşu"nda tedavi görüyordu. 

Bu arada eserleriyle Türkiye'ye evrensel düzeyde onur kazandıran Orhan Pamuk'un ülkesinde karşılaştığı tavrı protesto eden aydınların bildirisine ilişkin ilginç bir gelişme kamuoyuna yansıdı. Bazı aydınların itirazı üzerine, Aşkın'a da destek ifade eden bölümler bildiriden çıkarılmıştı. 

Tahliyeden sonra YÖK'ten Van'a gönderilen özel heyet, yolsuzluk iddialarının asılsız olduğunu tespit etti. 

Özel yetkili Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 yıl önce reddettiği "görevsizlik" kararını Haziran 2007'de verdi, "suç örgütünün varlığından söz edilemeyeceğine" hükmetti ve dosyayı Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. 

Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen pazartesi günü, 33 ay boyunca yapılan başvurulara rağmen işletilmeyen süreci işletti ve "sanıkların yargılanması için YÖK'ün izni gerektiğine" karar verdi. Ve dosya "yargılama izni" verilmesi için üniversitede aylar önce yolsuzluk yapılmadığını saptayan YÖK'e gönderildi!

Türkiye'de yargıyla ilgili sorunların bildirilerle sahiplenilen spesifik davalardan ibaret olmadığını da gösteren dosya kapanma aşamasına gelmiş bulunuyor. 

Sonuç... 

Sorumsuzca çiğnenen bir haysiyet, kaybedilen bir can, kırılan bir kalbe takılan üç stent ve ağır yaralı bir adalet!

Milliyet
Yayın Tarihi : 28 Ocak 2008 Pazartesi 13:00:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?