28
Mayıs
2024
Salı
YAŞAM

'Atilla Koç gelmiş kadar oldu'

Orhan Pamuk'a, Kültür Bakanı'nın Nobel törenine katılmayacak olmasının ne hissettireceğini soruyoruz. Yanıtlıyor sorumuzu: Atilla Koç benim ödül aldığıma sevindiğini ifade eden demeçler verdi. Başarılı olanı cezalandırmaktan bile söz etti. Gelmiş kadar oldu yani...

Nobel konuşmasından bir gün sonra. Saat sabah 09.00. Kahvaltı salonuna giriyorum. Salon tıklım tıklım dolu. Algıda seçicilikten olsa gerek, gözüme ilk çarpan, ortalardaki masalardan birinde kahvaltısını eden Orhan Pamuk. Yanına yaklaşıyorum. Akşamki konuşmadan söz ediyoruz biraz. Nobel programını izlemeye devam edeceğimi söylüyorum. "Peki o zaman" diyor, "Saat 11.30'da Nordiska Kompaniet'de (NK) imza günüm var. 11.15'te otelin önünde buluşalım. Birlikte gideriz." Sonra da şaka yollu ekliyor "Şu benim limuzinle..."
Pamuk'un yanından ayrılıp bir başka masaya oturuyorum. Radikal Kültür Sanat'ın editörü Cem Erciyes geliyor. Haberi hafif ama haklı bir kıskançlıkla karşılıyor. Ama, bu çok sürmüyor. Az sonra yanımızdan geçen Orhan Pamuk, Cem'i fark ediyor, "Sen de gel bizimle" diyor. Bu keyfi bölüşürüz biz de...
Tam 11.15'te kapının önündeyiz. Orhan Pamuk geliyor. Üçümüz birlikte İsveç Akademisi'nin Pamuk'a tahsis ettiği limuzine biniyoruz. Pamuk'un keyfi son derece yerinde. Zaten kendisi de çok eğlendiğini söylüyor.

'Hayır, ağlamadım' 

Önceki geceyi soruyorum: "Nasıldı? Heyecanlandınız mı?" "Okurken rahattım. Kendime güveniyordum" diyor: "Asıl zor işi masamın başında yapmıştım. Çok insanın kalbine işleyen, iç yaraların keşfine dönük o yazının acısını yazarken çekmiştim zaten. Babamızla ve annemizle olan ilişkilerimiz en büyük tabudur ya; tırnak içinde cesaretle onun üstüne gitmiştim. Yani ödevimi yapmıştım. Sadece okuması kalmıştı. Onu da yaza yaza, okuya okuya ezberlemiştim." 

Sonrasını ise birkaç mimikle anlatıyor. Bir de ekliyor: "Canım, biz de hiç mi radyo tiyatrosu dinlemedik?" 

Akşamki konuşmadan sonra çok duygulandığı hatta bir ara ağladığı yolundaki söylentilerden söz ediyorum. "Duygulandım sadece" diyor: "Ağlama filan olmadı." 

Ama salondakilerin çoğunun metni takip ederken gözleri nemli nemliydi. Gülümsüyor: "Dinleyiciler çok iyiydi gerçekten. Düşünsene, herkes fal taşı gibi gözlerle duygulanarak bakıyor. Kim istemez böyle bir dinleyici topluluğunu..." 

Sabah Reuters ile yaptığı söyleşiden söz ediyor. Muhabirin "Size bir şey söyleyeceğim. Beni anlattınız konuşmanızda. Babam ölmeden önce içinde roman olan bir bavul vermişti bana" dediğini...
"Özetle" diyor, "Herkesin benzer bir hikâyesi var."

'İyi ki gelmedi yoksa...' 

Bir başka meseleye getiriyorum konuyu. Önümüzdeki hafta ikili ilişkileri kültürel çerçevede geliştirmek için İsveç'e gelecek olan Kültür Bakanı Atilla Koç'un törende bulunmayışına... "Bu bir fırsat sayılmaz mıydı?" 

Son derece rahat ve hiç üstünde durmadan yanıtlıyor sorumu: "Kültür Bakanı benim ödül aldığıma sevindiğini ifade eden demeçler verdi. Gelmesi gerekmiyor. Programı uymamış olabilir. İşi gücü vardır. Hem başarılı olanı cezalandırmaktan bile söz etti. Gelmiş kadar oldu yani..." 

Ardından şaka yapmayı da ihmal etmiyor: "Ayrıca gelseydi, resmi gazeteciler de gelirdi. Benimle değil bakanla ilgilenirlerdi..."
Resimlere bakıyorum, çok hoş çıkmış. "Ne de olsa bugüne kadar Nobel'i alan en yakışıklı yazarsınız" diyorum. Biraz torpil yapmış olabilirim. İnandırıcı olsun diye ekliyorum. "Bu iltifatı bir de Paul Auster için yapardım. Ama, o değil, siz aldınız Nobel'i..."

'Paul Auster yaşlandı artık' 

Hiç altta kalmıyor, "Paul Auster yaşlandı artık" diyor. Ama ödülü kazandıktan sonra Auster'ın kendisini arayıp tebrik ettiğini söylemeyi de ihmal etmiyor. 

Birçok ünlü yazarın imza günleri NK'nın içindeki geniş kitabevinde düzenlenmiş. Pamuk, kendisi için ayrılan masaya doğru yöneldiğinde, kitabevini dolduran inanılmaz uzunluktaki kuyruktan alkış sesleri yükseliyor. Bir saat boyunca hiç durmadan kitaplarını imzalıyor; masadaki kalemlerin tamamını kullanıyor. 

Bütün yüzler hayranlık ve merak dolu. Sadece kitap imzalatmıyorlar. Cep telefonlarıyla ve fotoğraf makineleriyle resmini çekiyorlar Pamuk'un. Dil avantajı olanlar sevgisini ifade etmekten de çekinmiyor. Bu manzaraya bakınca masada oturanın Nobel'li bir Türk yazarı olduğunu düşünüyor insan ister istemez. Ve tabii o an gururlanmanın işten bile olmadığını.. 

Kitabını imzalatan birkaç kişiyle konuşuyorum. Bir İsveçli, "Bence müthiş bir yazar" diyor: "Kar'ı yeni okudum. İnanılmaz bir roman. Eğer bir gün Türkiye'ye gidersem romanlarında yazdığı yerleri görmek isterim." 

İmza için kuyrukta daha önce hiç Orhan Pamuk okumamış ama onu merak edenler de var, sıkı Orhan Pamuk okurları da... Koreli bir kadın okuru, "Günümüzün en iyi yazarı" diyor: "Aynı zamanda genç, çok çekici ve yakışıklı. Onu çok takdir ediyorum." 

Bir başkası, "Başyapıtı Kara Kitap bence. Çok derin bir yazarınız var. Nobel ödülüne layık bir yazar!" diyor. 

Yüzlerce insanın bir saat boyunca ellerinde kitapları kuyrukta bekledikleri bu şahane karede, 96 yaşında olduğunu söyleyen yeşil mantolu, siyah bereli kadın her şeyi özetliyor, elinde "Kar", bastonuna dayanarak azimle ilerliyor.
Belli ki daha birçok çarpıcı kare bekliyor bizi.... 

"Utanıyorum ama fotoğrafımı çekin"

Pamuk'la yolculuk ederken yolda gözümüz birden otobüs durağındaki ilana ilişiyor. "Sevgili Orhan Pamuk" diye başlayan... "Hah işte" diyor heyecanla, "Bunun resmini çekmek istiyorum. Bundan güzeli var mı? Aslında biraz utanıyorum ama yine de gelin bir resmimi çekin önünde." Cem ile fotoğraflarını çekiyoruz (solda). Panoda şunlar yazıyor: "Sevgili Orhan Pamuk. Umarız Stockholm'deki seyahatinizin tadını çıkarırsınız. Buradayken neden daha kalıcı bir çözüm ihtimali düşünmeyesiniz? Size olan sevgimizin küçük bir göstergesi olarak pamukforpresident.se'yi (başkanlık için pamuk) kaydettirdik. Çok mu geldi? Peki iwonthenobelprize.se'ye (Nobel'i kazandım) ne dersiniz? Ne olursa olsun, biz sizinle olmaktan memnunuz."

AB Yüksek Temsilcisi'yle görüşme

Geçen günlerde "Maalesef Türkiye'de AB heyecanı azaldı" diyen Pamuk, Stockholm'de AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana'yla da bir araya geldi.

Pamuk'tan "tepkİ cephesİ"ne yanIt: 

'Gazetelerdeki kıskanç erkeklerin uydurmaları'

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Stockholm'de CNN Türk'ten Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtlarken, Nobel Edebiyat Ödülü'nü Türkiye aleyhindeki siyasi çıkışları nedeniyle aldığı iddialarının anımsatılması üzerine, 

"Bunlara hiç girmiyorum. Bunlar bazı gazetelerdeki kıskanç erkeklerin iddiaları, uydurmaları" dedi. Özdemir'in sorusu üzerine ödül nedeniyle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in kendisini aramadığını belirten Pamuk, şöyle konuştu: 

"Aramadı diye öyle büyük bir üzüntüye kapılmadım. Her şeyi devletten beklemiyorum. Cumhurbaşkanı'mız kendisi bizden iyi biliyordur herhalde."
Filiz Aygündüz / Milliyet
Yayın Tarihi : 9 Aralık 2006 Cumartesi 08:06:26
Güncelleme :9 Aralık 2006 Cumartesi 08:22:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?