İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş'ın oğlu Ömer, türbansız bir genç kızla dünya evine girdi... Ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın oğlu Ahmet Mücahit'in sözlüsünün türban takmadığı ortaya çıktı... Ve kendisini iki dünya arasında köprüler kurmaya meraklı bir adam olarak tarif eden Ahmet Hakan, bu konuyla ilgili hayli elektrikli bir yazı döşendi; 4 yıl öncesinden bir örnek vererek bizlerin yeni fark ettiği ama muhafazakar kesimlerin çok eskiden parmak bastığı bir sorunu açıkladı: Muhafazakar kesimin yeni kuşağı evlenmek için türbansız kızları seçiyor.
Peki, ama türbanlı kızlarla kim evlenecek? Bu yazının hemen ardından Radikal'den İsmet Berkan bir yazı yazdı ama konuya sadece 'aşk' açısından bakıyordu. Düğünde gelinin başı açık mı kapalı mı diye bakmanın dedikodudan ileri gitmediğini ve bundan büyük sosyolojik çıkarımlar yapmanın yanlış olduğundan dem vururken şu tespiti yapıyordu: 'Aşk gibi, evlilik gibi konular öyle genellenemeyecek, hele hele siyasetin ve bir siyasetmiş gibi uygulanmak istenen inancın alanına hapsedilemeyecek konulardır.' Ve Ahmet Hakan'a o vurucu soruyu soruveriyordu: O cemaatin içinde olduğu dönemlerde başı açık bir kıza aşık olsaydı ne olurdu? Buna da yanıt verdi Ahmet Hakan...
Ama konuyla ilgili en gerçekçi, hadi daha açık söyleyelim tokat gibi cevabı, ismini vermeyen türbanlı bir genç kızın Yeni Şafak Gazetesi'nde yayınlanan satırlarında okuduk... 'Biz burada, Sezai Karakoç'un 'Masal'ındaki 'Yedinci oğul'u gibi duruyoruz. 'Yeni sınıfın yeni dallamaları' bizi alsın diye değil.'
Bütün bu tartışmaları takip ederken, 12 Ocak 2009'da AKŞAM Pazar'da yayınlanan, Amerika'nın ünlü Harvard Üniversitesi'nde 'Kapitalistleşen İslam, İslamileşen Kapitalizm' konulu doktora çalışmasını sürdüren Araştırmacı Özlem Madi ile İslami burjuvazi üzerine yaptığımız söyleşiyi hatırladım. Söz konusu röportaj çok ses getirmişti. Yer darlığından kısaltmalara kurban giden '30 yaşın üstünde, eğitimli, türbanlı ve bekar kızların evde kalma sorunu' üzerine çok esaslı tespitlerine yer veremediğimiz Özlem Madi'yi aradım ve sordum: Baş örtüsü aşka engel mi? Özlem Madi, konuyu İslami burjuvazisinin kodlarına inerek yanıt verdi. Taraf Gazetesi'nden Elif Çakır ve Zaman Gazetesi yazarı ve romancı İskender Pala aynı soruya yanıt verdiler. Türk medyasında dişi Ahmet Hakan olarak tanına Habertürk Gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca ise görüş almak üzere kendisini aradığımda 'ilginç konu, en iyisi ben bunu köşemde yazayım' deyince Cuma günü yazdığı köşesinden bir paragraf alıp aktarmak kaçınılmaz oldu...
Başörtü davasına evlenme haklarını başkalarına kaptırdılar
Özlem Madi-Araştırmacı
Bazı İslamcı erkekler arasında başörtüsüz kızlarla beraber olma eğilimi var olsa da, genelleme yapmak doğru değil. Eski kuşak İslamcılar ya da şimdikilerinin birçoğu, inançları gereği ya da statülülerini korumak için başörtülü eşlerle beraber olmayı tercih ettiler. Ancak son 5-10 yılda bekar ya da boşanmış erkeklerden evlilik yapanlar arasında tercihini muhafazakar ama başı açık kızlardan yana kullananlar olduğunu görüyoruz. Başörtülü kızlar 1980'lerin sonları ve 1990'larda okul ve 'dava' peşinde daha sonraları da kariyer peşinde koştular. Eğer üniversite yıllarında erkenden evlenmedilerse, evlilik yaşı bir hayli ilerilere gitti. Ama yaş 30'u geçince de aynı yaşlardaki İslamcı erkeklerin evlenme tercihi olmaktan çıktılar. Şu anda şehirde yaşayan okumuş ve kariyer sahibi ama evlenmemiş ya da boşanmış birçok başörtülü kadın var. Erkekler her alanda ilerleyip değişirken, çoğu kadın ya ev hanımı oldu ya da hiç evlenemedi. Dolayısı ile yıllarca peşinden koşulan 'dava' ya da 'haklar' mücadelesinde erkeklerle beraber ilerlerken, sıra evlenmeye gelince bu 'haklarını' başkalarına kaptırmaktan dolayı derin hayal kırıklıkları yaşamaya başladılar. Bu hissiyatları İslamcı kadınların yazılarında, hikayelerinde, romanlarında görmek mümkün. Ayrıca, başörtüsüz eş seçmelerinin nedeni denildiği gibi mahalleler arası farkın azalmasından ziyade iki mahallenin sınırlarının çok keskin olabildiği bazı durumlarda diğer mahalleye geçişte kolaylık sağlaması. Zira kapalı bir eş ile başörtüsü sadece kadının değil erkeğin de kimliği haline gelmekte ve bazı erkekler de bu kimliği taşımak istemiyor.
Dinin kuralları günün getirilerine göre değişmez
Nihal Bengisu Karaca / Habertürk Gazetesi yazarı
... Elbette herkes dilediğini seçmekte/sevmekte özgür; ama bu özgürlükler ve seçenekler dünyası, bir camianın yalnızca erkeklerinin lehine çalışan, kadınlarını 'zencileştiren' bir hale gelmişse 'yok bi şey, yok' demek anlamlı değildir.
İslami değerleri referans alan bir camiada yetişen erkeklerin kendisiyle aynı değerleri paylaşan kadınlara yönelik ilgisizliği ve aşksızlığı, 'sistematik' bir hal almışsa, konu kurcalanmaya değer hale gelmiş demektir. ...
Aşk gönül elbisesi giyer
İskender Pala / Zaman Gazetesi yazarı
Aşk evrensel bir duygudur ve aşıklık, gök kubbenin altındaki en eski meslektir. Aşkın dini, dili olmadığı gibi başörtülüsü, örtüsüzü de olmaz. Çünkü aşk gönül elbisesini giyinmiştir.
Muhafazakarların aşk konusunda duyarlılıkları bence başkalarına nazaran daha derinlikli ve anlamlıdır. Bunun sebebi cinselliğin ön planda tutulmamasıdır. Yahut cinsellikten öte aşkın asaletinin varlığını kabul etmeleridir. Mesela muhafazakar çevrelerde aşk anlayışı ömürde birdir. 'Ben her bahar aşık olurum' şarkısı bu çevrede karşılık bulamaz. Aşk görmekle çoğalan, dokunmakla bozulan bir şey olduğu için de 'özel'lik arz eder.
Muhafazakar anlayışta aşkın tensel katmanı yanında mecazi veya ilahi katmanları da saygıya değer görülür. Bu yüzden bir muhafazakar gence aşk gelince, bütün bu duygular birlikte gelir, o da aşkına öyle sahip çıkar. åşık olduğu kız başörtülü veya değilmiş, sevdiği erkek muhafazakarmış veya değilmiş...
Sonuçta aşk başörtüsüyle ölçülemeyecek bir duygudur. Tartışmada başörtülülerle evlenmenin gündemden düştüğü, cazibesini kaybettiği gibi bir netice çıkartılmasını yanlış bulurum. Başörtülü kızların yuva kurma yüzdesinin başı açıklara göre daha yüksek olması da evlilik kurumuna daha saygın bakmaları da ayrıca dikkat çeker.
Konuya bir de şu açıdan bakmak gerekir: Bir muhafazakar için başı açık olan 'öteki' değildir. Ama bunun tersini düşündüğümüzde sorunlu bakış açılarıyla karşılaşırız. Yani sorun muhafazakarlarda değildir. Onlar başı açık olan birini hayat arkadaşı olarak da aşık veya maşuk olarak da kabullenebilirler. Bunun tersinden görüntüsü de aynı algılamayı ortaya koyduğunda toplumumuz daha normalleşmiş olacaktır.
Dindar erkekler parayla beraber kadını keşfetti
Elif Çakır / Taraf Gazetesi yazarı
Aşk, bir Müslüman için ancak 'ilahi' olabilirdi, dolayısıyla ilahi olan bir aşkı bir faniye duymak hem imkansız hem de gereksizdi. Bu nedenle geçmiş dönemlerde birbirlerini severek değil de 'helal süt emmiş, çocuklarını dinin emirlerine göre yetiştirecek' düşüncesiyle daha çok ideolojik evlilikler yapıldı. Parayla birlikte dindar erkekler kadını keşfetti. Şu an tartışma henüz evlenmemiş başörtülü kızların kiminle evleneceği üzerinden yapılıyor. Bunun bir sonrası ise, geçmiş dönemde yapılmış ideolojik (ve çoğu sağlıksız) evliliklerdeki çatırdamalar üzerinden sürmesidir.
Bu eski bir tartışma; 2006 Mayıs'ında Tempo dergisinde bu konuda yazdıklarımı hatırlatayım: '... Ama artık görüyoruz ki başörtülü kadınlar kamusal alandaki erkekler için de ayak bağı olmaya başladı. Artık başörtülü kızların evlenebileceği erkeklerle ilgili bir kanun hükmünde kararname çıkarılsa yeridir. Kimler olabilir diye düşünüyorum da... Öğretmenler falan olmaz, ilerleyip müdürlük veya Milli Eğitim'de görev alma tehlikesi vardır. Siyasal bilgiler veya hukuk mezunları olamaz, onların da kariyerlerinde muhtemelen kamusal alan olacaktır. Tıpçılar ve mühendisler olamaz; çünkü onların da yükselebilmesi için başörtülü kadınlar engel teşkil eder. Harp Okulları'nda okuyan birinin yanına ise hiç yaklaşmamalısınız. En iyisi imam, bakkal, tornacı gibi esnaf ve zanaatkarlarla evlenmek... Gerisi hem sizin hem de eşinizin başına iş açacaktır.'
LİBERAL DİNDARLAR DİNİ DEĞİL GELECEĞİ DÜŞÜNÜYOR
Öncelikle şunu ifade edeyim: Başörtülüler, laik düşünce tarafından hiçbir zaman birey olarak görülmedi. Onları ya babaları örtmüştür ya da kocalarının baskısıyla örtünüyorlar denildi.
Beri tarafta ise, 'kamu'ya hücum eden bütün sonradan görme dindarların, başörtülü eşlerden uzaklaştıklarını gözlemlemeye başladık.
Belki bu mücadele içinde büyüyenler değil ama artık 'yeni sınıf'ın çocuklarının, başörtülü kızlardan uzaklaşmaya başladığı çeşitli (artan) örneklerle karşımıza çıkmaya başladı.
Çünkü yaşantıları, mekanları, çevreleri değişen bu insanların, başörtülüler arasından bulabilecekleri denkleri yok. Çünkü bu yeni sınıf zaten evlerini de mahallelerden taşıdılar, kendilerine yeni siteler kurdular, milyon dolarlık yeni evlerinde, kendileri gibi olanlarla yaşıyorlar. Bunların çocukları genellikle yurtdışında okuyor, artık mahalleden kendilerine denk eğitim ve kültürü olan birilerini bulmakta zorlanıyorlar. 'Denkleri yok' ifadesini çok inanarak söylemiyorum aslında. Vardır da, 'liberal dindarlar' artık dininden çok 'geleceği'ni düşünmeye başladı. (Aslında bu bir tür 'uzak gelecek' ile 'yakın gelecek'in yer değiştirmesi oldu. Dünyada karşılığını 'peşin' alacağımız işlerle meşgul olmaya mütemayilmişiz demek ki!..)
Şimdi burada laikçilerin söylemi açısından şöyle bir paradoks çıkıyor ortaya: Madem bunlar kocalarının baskısıyla örtünüyorlardı, şimdi başörtülü kızlar koca bulamıyorlar.
Nasıl oluyor bu iş!..