22
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

Büyükanıt 10 bin metrede uyardı

Pazar günü Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ABD gezisini izlemek için THY'nin İstanbul-New York seferini yapan uçağına bindiğimde, beni hoş bir sürpriz bekliyordu: Genelkurmay Başkanı biraz ötede 1A koltuğunda oturmuş, Washington'daki kritik temasları için şimdiden dosyaları karıştırıyordu. 

Avrupa'daki türbülanslı hava ve kış şartları nedeniyle, Genelkurmay'ın 16 kişilik uçağının İzlanda aktarmalı olarak riskli bir kış seferine çıkması yerine, Yaşar Paşa'nın tarifeli uçakla gitmesi kararlaştırılmıştı. 

Dört yıldızlı genelkurmay başkanının uçakta oluşu, hem Airbus uçağımızın pilotları, hem de kabin memurları için bir heyecan kaynağıydı. Yaşar Paşa, her zamanki mütevazı üslubuyla 11 saatlik uçuşta sıradan bir yolcu gibi davrandı, sigarasızlığa katlandı, hosteslerden yanına gelip fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmadı. 

Yanındaki koltukta, kendisi gibi yıldızlarını zor koşullarda kazanmış Genelkurmay Plan ve Prensipler Dairesi Başkanı Korgeneral Hilmi Akın Zorlu oturuyordu. Afganistan ve NATO'daki görevleriyle kıta tecrübesini uluslararası platforma taşıyan Zorlu Paşa, son yıllarda ABD'deki üst düzey toplantılarda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni temsil ettiği için Washington'u yakından tanıma fırsatı olmuştu. 1A ve 1B'de oturan iki generale bakınca, bu kritik haftada Türkiye'nin Washington nezdinde takınacağı üslup kafamda netleşti: nazik ancak güçlü, tehditkar değil ancak uyarıcı, diyaloga açık ancak kararlı... 

Uçakta Yaşar Paşa ile ABD gezisi ve Türkiye'deki gelişmelerle ilgili sohbet etme imkanımız oldu. Ancak Genelkurmay Başkanı, daha sohbetin başında "Aslı lütfen bunlar off the record" dedi. Bir saati aşkın süren sohbetimizde kritik bir döneme girdiğimizi anlattı ve şu önemli cümleyi sarf etti: 

"Ben şu ya da bu gazeteciye yakın durmak, 'O ona konuşur, bu buna yakındır' gibi bir tarz ya da gazeteciler arasında favori belirlemek istemiyorum. Yanlış buluyorum bu tarzı. Bu yüzden eşit mesafede durmaya çalışıyorum." 

Genelkurmay Başkanı'nın ABD gezisi, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri, Irak'ta Kerkük, sınır ötesi operasyon ve Ermeni soykırım tasarısının bir yumak halinde birbirine bağlandığı bir dönemde gerçekleşiyor. Ancak Yaşar Paşa'nın gezisi, "iç politika" eksenli değil. Geziden cumhurbaşkanlığı süreciyle ilgili bir ipucu yakalamaya çalışanlar, TSK'nın bu konuyu yabancı ülkelerde yabancı muadilleriyle tartışmayacağını da bilmeli. Asker, PKK gibi, İran gibi "askeri konuları" tartışmaya niyetli. 

Tabii ki Genelkurmay, Hrant Dink cinayeti sonrası Türkiye'de gelinen noktada soruşturmanın hallaç pamuğu gibi medyanın önünde yapılmasından, birilerinin Şemdinli olayında olduğu gibi medyayı manipüle ederek önce jandarma, ardından da MİT'İ soruşturmanın içine çekmesinden, doğru yanlış tüm bilgilerin basına sızmasından rahatsız. Bu rahatsızlık zaten geçen hafta Jandarma Genel Komutanlığı'nın açıklamasına da yansımıştı. TSK'nın kendi içinde yaptığı idari ve disiplin soruşturması, hiçbir TSK personelinin bu cinayetle ilişkisi olmadığını ortaya koyuyor. İçişleri Bakanlığı bünyesinde hazırlanan müfettiş raporlarında da böyle bir ipucu yok. Peki o zaman medyada belli merkezlerden gelen bilgi kirliliğini nasıl yorumlamalı? 

Tüm bu sorular, Yaşar Paşa'nın ABD dosyasında yer almayacak. Genelkurmay Başkanı buradaki enerjisini, Ermeni soykırım tasarısının engellenmesi ve PKK konusunda atılan adımlardan sonuç alınması için harcayacak. Asker, ABD'de iç politika değil, askeri konuları gündemde tutacak.
Aslı Aydıntaşbaş/sabah
Yayın Tarihi : 13 Şubat 2007 Salı 09:35:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?