15
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

Dokuz ayda 2. kez doğdu


Faruk Özenç Göllücü, 9 ay önce motosikletiyle anneannesine giderken kırmızı ışıkta geçen itfaiye aracının çarpmasıyla komaya girdi. Yaşamından umut kesilen Göllücü, annesinin özverisi ve doktorların çabasıyla hayata döndü

Hastanede 72 gün, TSK Rehabilitasyon Merkezi'nde 17 hafta kalan Göllücü yürüyerek taburcu oldu. Tedavisi bitmese de çok sevdiği 'Fenerbahçe'sinin iki maçına gidip moral buldu 

Ceylan Özerengin'in gözleri, yaşadıklarını anlatırken ara ara doluyor, ama hemen yanında oturan oğlu Özenç'e her baktığında gözlerindeki buğu dağılıyor. Yerini sıcak bir gülümsemeye bırakıyor. Ana-oğul arasındaki sevgi öylesine kuvvetli ki, insana, uzansa dokunabileceği hissini veriyor. Benzerlerine ancak filmlerde rastlanabilecek bir trafik kazası ve sonrasında hayatta kalabilmek için verilen dokuz aylık mucizenin sıra dışı hikâyesinin iki kahramanı onlar.
Olay, 16 Mart 2007'de yaşandı. İstanbul'da, çıktığı binanın altıncı katından atlamak isteyen bir adamı kurtarmaya giden itfaiye aracı, Harbiye'de kırmızı ışıkta geçerek, motosikletiyle anneannesini ziyarete giden Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencisi Faruk Özenç Göllücü'ye (25) çarptı. Haber gazetelere, "İntihar girişimcisi kurtarılıp serbest bırakıldı ama Faruk ölümle pençeleşiyor" diye yansıdı. Gelişmeler gazetelere pek yansımasa da asıl mücadele kazayla başladı. Hem de büyük ıstırap ve umutla.
"Yaygın beyin hasarı" nedeniyle komaya giren Göllücü, dokuz aylık çabayla yeniden hayata döndü. Bir buçuk aydır evinde. Milliyet, mucize çocuk ve koruyucu meleği, annesi Ceylan Özerengin ile evinde konuştu. 


Korku dolu 72 gün
Alışveriş sonrası bir pastanede yorgunluk molası veren Ceylan Özerengin aldığı telefonla yerinden fırladığında, ağzından çıkan iki sözcük de "Oğlum" olmuştu. Oğlu Özenç'e ulaşmak için çırpınırken, her arabanın üstüne atılıp "Beni de alın" diye yalvarıyordu...
O anı ve sonraki beş günü hiç hatırlamıyor anne Özerengin. Sonrası ise şöyle anlatıyor:
"İlk 72 saatlik hayati tehlikedeyken, arkadaşları da yoğun bakımda yattı, kalktı. 25 gün, her gün hastaneye geldiler. 72 gün devamlı hastanede yattık, kalktık. Yemeden içmeden, üstümüzü başımızı değiştirmeden, saçımızı tarayamadan. Bir hafta komada, yaşam destek ünitesine bağlı kaldı. İlk kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nde 'gitmiş-gelmiş', hayatını kurtarmışlar orada. Amerikan Hastanesi'ne sevkinden bir hafta sonra, beyin fonksiyonlarını görmek için yoğun bakımdayken uyandırıldı. Gözlerini açtığı ilk andı, çok sevinmiştik. Sanıyorduk ki, gözlerini açacak ve zorlu süreç bitecek, öyle değilmiş."


Diş fırçalamayı öğrendi
Kaza yüzünden Göllücü'de beyin hasarı vardı. Beyin kanaması geçirmiş, beyin ödemi oluşmuş, sağ köprücük kemiği ve sağ tarafındaki kaburgaları kırılmıştı. Bütün hareket sistemi durmuştu. Çok uzun bir süre kol ve bacaklarını hareket ettiremedi. Annesi o günleri şöyle anlattı:
"Hiç kıpırdamıyordu. 15. gün sağ elinden parmağını oynattı. 25. gün yatakta hareket etmeye başladı ama işlevsel değildi. Sol taraf tamamen hareketsizdi. 2.5 ay sonra ilk geri dönen yeteneği konuşma oldu. Önce tek kelimelikti. Üçüncü aydan sonra sol bacak yavaş harekete başladı ama yatakta. Dördüncü ayın ortasında ilk kez ayağa kalktı ve paralel barda adım attı. Birçok şeyi yeniden öğrendi. Mesela, dişini fırçalıyorum, 'Tükür' diyordum, yutuyordu. Unutmuştu. Üç haftada yeniden öğrendi.


En büyük kim?
Geceleri kriz geliyordu, başını tutarak kıvranıyordu. 15 dakika uyku, 2.5 saat kriz. Çektiği ıstıraptan 'Yeter' diyordu hep, içimi kıyıyordu bu. Kendinde değildi, bana bazen 'Doktor bey' diyordu. Bağırsak ve mesane kontrolü yoktu, zor bir süreçti. İlk ağzından çıkan kelimeler, 'Duyuyorum', 'Fenerbahçe' ve 'Anne' olmuştu. Amerikan Hastanesi'ndeki FB'li doktorlar oğluma 'En büyük kim' dediğinde, 'Fener' diyordu." 72 günlük zorlu süreç sonrası, Ankara'daki Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi'ne yönlendirildi Göllücü, burada 17 hafta kaldı. Sedyeyle girdiği hastaneden, yürüyerek taburcu oldu. Ama, hâlâ her şey bitmiş değil.


'Affedersin anne'

"Özenç, özenilen şey demek. Çok özendim onun için. Doğduğunda 'Yakışıklı oğlunuz oldu' dediler.
Hakikaten de çok yakışıklıydı..."
Oğlundan böyle bahsederken gülen yüzü, kaza ve sonrası korku dolu günleri anlatırken soluyor Özerengin'in. Gözleri bir noktaya takılıyor, sanki o günleri yeniden yaşıyor.
Özenç Göllücü de annesini pür dikkat dinliyor. Annesi konuşurken yaşadığı acıyı hissettiği her an, sevgi dolu ama kırılgan bir sesle yineliyor: "Affedersin anne, seni üzdüm."
Anne daha bir mahzunlaşıyor, "Olur mu oğlum, senin suçun yok, lütfen üzülme" diyor. Özenç bir bebeğin ana rahmindeki dokuz aylık sürecini, kaza yüzünden 25'inde genç bir erkek olarak bu kez hastanede yeniden yaşasa da, bu mücadeleye ilişkin hafızasındaki tek iz, Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi'ndeki yüzme dersleri ve psikoloğu.


İki kere maça gitti

Özerengin, "Şu anki sorun hafıza. Başta yakın hafıza sıfırdı, şimdi pek çok şeyi hatırlıyor. Ama, hafızanın toparlanması 5, hareket kabiliyeti, yürümesi 2 yılda tamamlanıyormuş. Eve 3 gün fizyoterapist geliyor, 3 gün yüzmeye gidiyor, fiziği ve beyni için her şeyi yapıyoruz. Ama oğlum da maşallah, çok gayretli. İki kez Fenerbahçe maçını izlemeye gitti. Açıkçası, kazadan sonraki 3 ay çok karamsardık. Sonradan, 'Özenç'in yürüyerek hastaneden taburcu olacağı' hayalini kurdum hep, bu gerçekleşti. Şimdi ise 'Bir işte çalışıyor, evlenmiş bir torunum olmuş', hayalim bu. Artık babaanne olmak istiyorum" diyor.

Gülay Fırat /Milliyet
Yayın Tarihi : 29 Aralık 2007 Cumartesi 15:48:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?