Mahmur Kampı’nda yaşayan 11 bin Türk vatandaşı, Türkiye’ye dönüş hayali kuruyor. Ancak kampın ileri gelenlerinin dönüş için bazı şartları var
Milliyet, terör örgütü PKK’nın denetiminde olduğu iddia edilen ve ABD, Irak ve Türkiye’nin oluşturduğu üçlü mekanizma toplantısında boşaltılması gündeme gelen Mahmur Kampı’na girdi. Güvenlik güçlerinin baskısına maruz kaldıkları iddiasıyla 1994 yılında Siirt, Şırnak ve Hakkâri’den sınırı aşarak Kuzey Irak topraklarına geçen ve sayıları 11 bini bulan Türk vatandaşının yaşadığı kampın sorumlusu Ali Özgün, Türkiye’ye dönebilmeleri için terörist Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması gerektiğini ifade etti. “Kürdistan’ın hepsini de verseler, başkanımız bırakılmadan çözüm olmaz” diyen kamp sakinlerinden Ali Yaman ise, köylerine dönebilmelerinin kendilerine tazminat verilmesiyle olanaklı olabileceğini ifade etti.
Milliyet, Türkiye’nin gündemine oturan Mahmur Kampı’na girerek, kamptaki son durumu görüntüledi. Köylerinin yakıldığı ve çok sayıda yakınlarının öldürüldüğünü öne sürerek 1994 yılında Kuzey Irak’a kaçan aileler, önce sınırdaki Şeraniş ardından Atruş ve son olarak da Mahmur bölgesine göç ettiler. Geri dönmeleri için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, ABD’li ve Türk yetkililerce sürdürülen ortak girişimlerden bugüne kadar sonuç alınamayan Mahmur Kampı’ndaki aileler, geri dönüş için şartların olgunlaşmasını bekliyor. Kampın bulunduğu bölge, Musul’a bağlı olmasına karşın ilçenin ve kampın denetimi Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından sağlanıyor. Kamp, aralarında kadınların da bulunduğu 60 kişilik Halk Meclisi tarafından yönetiliyor.
Eğitimde Türk modeli
Kamptaki hizmetler ve altyapı çalışmaları BM ve yerel Kürt hükümetinin sağladığı kaynaklarla sürdürülüyor. 3 bin 500 civarında öğrencinin bulunduğu kampta, eğitimde “Türkiye Modeli” uygulanırken, Kürtçe eğitim dili olarak, Türkçe, Arapça ve İngilizce ise seçmeli yabancı dil olarak okutuluyor. Liseyi bitiren öğrencilerin bir bölümü Erbil’deki Selahaddin Üniversitesi’nde okuyor. Gençler, kerpiçten bilardo salonlarında ve kahvelerde vakit geçirirken toprak sahalarda futbol oynuyor. Bir hastanenin bulunduğu kampta, kadınların düzenlediği ve her yıl yapılan Kadın ve Kültür Festivali’ne birçok kişi katılıyor. Kampta sayıları 4 bin ile ifade edilen çocuklar, yaşlılar ve kadınlar çoğunlukta. Maddi durumu iyi olmayan aileler, yazılı izinle kamp dışında çalışabiliyor. Kampta kadın ve genç kızlara Türkçe ve Kürtçe dil kursları verilirken, ayrıca kadınların faaliyet gösterdiği vakfa bağlı bir hastane ve anaokulu yer alıyor.
17’ye basmadan evleniyorlar
Kamptaki yaşlılar, Türkiye’ye geri dönmenin hayalini kurarken, çocuklar ise ata topraklarına olan özlemlerini, anne ve babalarının anlatımıyla dile getiriyor. Kampta gençler 17 yaşına basmadan evlendiriliyor, çocuklar daha çok Türk filmlerini ve dizilerini seyrediyor. Ortaokul ikinci sınıfta okuyan 12 yaşındaki Mervan Ünver, göç halindeyken Zaho’da dünyaya gelmiş. Bugüne kadar Türkiye’yi sadece anne ve babasından dinlemiş. 7 çocuklu ailenin üçüncü çocuğu olan Mervan, Kürtçe okuma yazma hakkının verilmesi halinde Türkiye’ye dönmek istediğini söyledi.
Cizre’den ailesiyle birlikte göç eden 27 yaşındaki Selim Vesek, “Babam Ahmet burada geri dönme hasretiyle öldü” dedi.
‘Öcalan’sız çözüm olmaz’
68 yaşındaki Ali Yaman ise, 14 kişilik ailesiyle Uludere’den geldiklerini belirterek, “Başkansız yaşam olmaz (Öcalan’ı kastederek). Kürdistan’ın hepsini de verseler, başkanımız bırakılmadan çözüm olmaz. Öcalan’ın sunacağı yol haritasını kabul ediyoruz. Geri dönünce, köy yerine çöl bulacağımızı biliyoruz. Bizlere dönünce tazminat verilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Kamp sorumlusu Ali Özgün de, kampın PKK’nın denetiminde olduğu yönündeki iddiaları reddetti. Özgün, “Köylerimiz yakıldı. Göçe zorlandık. İsteklerimiz karşılanmadan dönmeyiz. Bu kamp, tamamen sivil bir kamptır. Kampı yaşayanlar yönetiyor” dedi.
Özgün, geri dönüş ile ilgili olarak da şunları söyledi: “Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyoruz. Genel bir af çıkarılmalı, yeni bir Anayasa yapılmalı. Kürtçe eğitim alma hakkımız verilmeli. Yakılan ve yıkılan köylerimiz ile ilgili bizlere tazminat verilmeli. Dönüşte herhangi bir siyasi kovuşturmaya uğramamamız için BM’nin gözetiminde dönüşümüz sağlanmalı.”