22
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

En masum 'dolandırıcı'

Devlet denince kaynak işçisi 36 yaşındaki Hayri Demirel’in aklına sadece, mahkemeler, kapısına dayanan polisler, yakasına yapışan kamu otoritesi geliyor. Çünkü sadece kimlik bilgileri kullanılarak dolandırıldı ve beş yıldır dünyası karardı. 

Hakkında 120’ye yakın dava açıldı. Polisten kaçtı, mahkeme masrafları yüzünden uçan kuşa borçlandı. Bugüne kadar 30 bin YTL’lik avukat ve mahkeme masrafı ödedi. İki buçuk ay hapis yattı. Haberi yayına hazırladığımız sırada ise geçirdiği trafik kazası nedeniyle beyin ameliyatı olmuş, yoğun bakımdaydı. Demirel’in sosyal güvencesi yok. Davalar nedeniyle yeşil kart başvurusu da kabul edilmemiş durumda. Çevresi onun için, "Çok iyi insandır, bugüne kadar kimseye kötülüğü dokunmamıştır" diyor. Oysa kapısına dayanan polis memurlarının elindeki mahkeme celplerine göre, Hayri Demirel karşılıksız çek vermekten suçlu bir dolandırıcı.

Eşi ve üç çocuğuyla İstanbul Esenler’de yaşayan, dar gelirli, mazbut bir aile babasıydı Hayri Demirel. 2002 Nisanı’nda kaymakamlıktan kömür yardımı almak için gerekli belgeleri toplarken adına kurulmuş bir şirket bulunduğunu öğrendi:

"Vergi dairesinde üzerime Samsun’da dört ay önce açılmış bir tekstil şirketi görünüyordu. Samsun’a gittim. Fotoğrafıyla, adıma İstanbul’dan sahte kimlik çıkaran kişi, aynı gün Samsun’da şirketi açmış. Maliyeden bir görevliyle gittik. Şirketin tek çalışanı, patronunun İstanbul’a sünnet düğünü için gittiğini söyledi. Dolandırıcı Samsun’da bir ev tutmuş, muhtara ailesini sonra getireceğini söylemiş. Savcılığa suç duyurusunda bulundum. Bu girişimin beni dolandırıcıdan koruyacağı söylendi. 6-7 ay sonra çekler ortaya çıkmaya başladı. İstanbul Gaziosmanpaşa’daki muhtar hakkında da suç duyurusunda bulundum. Beş yıl geçti. Savcılığa her başvurumda, bakıyoruz, sana haber vereceğiz, diyorlar."

Hayri Demirel’e karakoldan mahkeme celpleri gelmeye başladı. Dolandırıcı şirket adına aldığı sahte çekleri piyasada dağıtıyordu. Teker teker gelen celpler 2004’teki Ramazan Bayramı arifesinde patladı. Geçmişte karakola yolu düşmeyen Demirel, 10 celp birden gelince tutuklandı: "Suçsuz yere girdim içeri. Dört gün Bayrampaşa’da, 2.5 ay Metris Cezaevi’nde kaldım. Suçsuz yere hapse girmek çok zor. Hep ne zaman ve nasıl çıkabileceğimi düşündüm. Ağladığım da oldu. Benzer durumdaki bir mağdurla tanıştım. Onun adına da sahte kimlik çıkarıp çek almışlar, defalarca tutuklanmış."

Avukatının girişimiyle serbest bırakılan Demirel, iki kez Samsun’a gidip mali polisle görüştü. Dolandırıcının işyerine el koymaya çalıştı. "Suça ortak kabul edilirsiniz" uyarısı üzerine vazgeçti. "Avukatım İstanbul’dan çözülemeyecek bir sorun için Antalya’ya gitmemi, birkaç gün hapis yatmamı söyledi. Birlikte gittik. Bir gün hapis yattım. Bu nasıl kanun anlayamadım."

Aslında Demirel hakkında şu ana kadar alınmış 100’e yakın beraat kararı var. Fakat her gün yeni bir dava açılıyor. "Evim, ceplerim mahkeme kağıtlarıyla dolu" diyor Demirel: "Beş yıldır her gün mahkemeye gidiyorum. Yalova, Bursa, Balıkesir, İzmir, Ankara, Samsun, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Konya, Antalya’da ve İstanbul’un hemen tüm adliyelerinde yargılandım. Şimdi ise 20’nin üzerinde yeni davayla uğraşıyorum. Aralarında 2007’de açılmış olanlar bile var."

Elindeki dava listesini gösterirken bazılarını işaret ediyor: "Gıyabi tutuklama çıkıyor ya, bunlar avukatın tutuklamayı durdurması için gelen talimatlar. Bunların bir sakıncası olmuyor ama mahkemeye git gel zaman alıyor, sürekli fotokopi çekmek zorundayım. Bir gidiş geliş 10-15 YTL, aldığımızı da oraya yatırıyoruz. Bir de mahkemeler benim boydan fotoğrafımı istiyor. Bir tane olsa çektirip vereyim ama bitecek gibi değil. Sonunda paramın yetmediğini söyledim, cezaevine girerken çekilen resimlerin fotokopisini veriyorum."

Hayri Demirel, şu an geçici işlerde çalışıyor, İstanbul’da geçinmek zaten zorken iyi para kazanan birini bile sarsabilecek masraflarla karşı karşıya: "Ev kira, çocuklar okuyor, bir de bu davaların masrafı bitmek bilmiyor, huzur yok. Nasıl çözeceğim bilmiyorum. 1-2 milyar param vardı, onu da mahkemelere harcadım. Dostlarıma borcum 35 milyar lirayı buldu. Kiramı bile veremez oldum. Neyse ki ev sahibi eniştem, Allah razı olsun idare ediyor."

RESMİ OLAN ADAM NASIL BULUNMAZ

Yeni davalardan tutuklanmamak için polisle köşe kapmaca oynamak zorunda kalıyor. Evine sürekli polisler geliyor. Bu durumdan ailesi de çok rahatsız: "Oğlum geçen yıl birinci sınıfı okurken sınıfta kaldı. Ben de polis geldi, gelecek derken evde duramıyorum ya da eve geç saatte gidiyorum. Yeni gelen her dava tutuklama emriyle geliyor. Nasıl bulamıyorlar anlamıyorum, hatta karakol gerçek suçlunun resmini benden istiyor. Aslında bu resim Samsun Vergi Dairesi’nde var, yazı yazılsa gönderilebilir."

Hálá sakin olabilmeyi başarıyor ama gerçek suçludan çok devlete kızıyor: "Fotoğrafı olan suçluyu nasıl bulamazlar? Devamlı beni buluyorlar. Devletten umudu kestim. Zanlının fotoğrafını tanıdıklara dağıtmaya başladım. Dolandırıcıyla ilgili her türlü ipucunu verdiğim halde onun değil, benim peşime düşüyorlar. Çünkü kaçıp uzaklaşamıyorum, kaçsam ben suçlu konumuna düşeceğim."

Demirel bir bankaya kredi kartı için başvurduğunda karşısına meşhur adli sicili çıkmış, suçsuzum diye anlatmış ama nafile, bu işi temizlemen lazım yoksa kredi kartı alamazsın, demişler. Gerçek suçlunun nasıl olup da bu kadar bankadan çek koçanı aldığına şaşırıyor: "Artık çek senet koçanı alırken de anne kızlık soyadını soruyorlarmış ama o benim annemin kızlık soyadını nereden bilecek. İki ay içinde sekiz bankadan çek koçanı almış. Senelerce ticaretle uğraşanlara vermiyorlar da ona nasıl veriyorlar. Bankalara da tazminat davası açtık."

Hayri Demirel davaları bitirip bir gün tatil yapabilmeyi hayal ediyor mu? "Ne tatili" diyor acı acı gülerek: "Tek hayalim borçları bitirip rahatça hareket edebilmek. Sokakta kimlik aramasına yakalansam, gözaltına alınacağım. Yıllardır memleketime bir kez gidebildim o da babamın cenazesi içindi."

POLİS BANA BENİ SORDU

Bir keresinde polis geçici çalıştığım işyerine geldi. Hayri Demirel’i arıyorum, dedi. Arkadaşım işyerinde olmadığımı söyledi. Bir yandan polise önceki mahkemelerden beraat kararlarımı vermek istiyordum. Diğer yandan gıyabi tutuklama kararıyla geldikleri için, tutuklanmaktan korkuyordum...

EŞİMİ KANDIRMAYA ÇALIŞMIŞLAR

Ömrüm boyunca kahvehaneye gitmedim. Polisler eve gelip, kahvehane arkadaşım olduklarını söyleyip, eşimi kandırmaya çalışmışlar. Eşim, hiç kahveye gitmediğimi söyleyince polis itiraf etmiş.
Ayten SERİN/hürriyet
Yayın Tarihi : 3 Haziran 2007 Pazar 12:25:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?