22
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

Feyzullah evine döndü ama...

Şanlıurfalı 8 yaşındaki Feyzullah Türk'ü, Türkiye Milliyet aracılığıyla tanıdı. Adana'da kanser tedavisi gören ve yoksulluk yüzünden hastanenin otoparkında, sandalye üzerinde uyuyan Feyzullah dün evine döndü. Evdeki tek fark ise bir çatısının olması.

Adana'da tedavi gördüğü hastanenin otoparkında sandalyelerin üzerine atılan bir battaniyede uyuyan küçük Feyzullah Türk, günler sonra evine dönüp kardeşleriyle kucaklaştı. Feyzullah'ın Şanlıurfa'daki evinin yatağının, hastane otoparkındakinden tek farkı; çatısı olması...


Türkiye, kanser tedavisi gören 8 yaşındaki Feyzullah'ı hastane otoparkında kemoterapiden dökülen ve yeni yeni çıkmaya başlayan saçlarıyla, kollarının arasında bir sürpriz oyuncak kutusu, sandalyelerin üzerine atılan bir battaniyenin üzerine kıvrılmış uyur haldeki fotoğrafıyla tanıdı. Evi Şanlurfa'daydı, tedavi gördüğü hastane ise Adana'da. Üç haftada bir, 2-3 gün boyunca tedavi görüyordu. Ancak yoksul babasının Adana'da ev tutmaya veya Şanlıurfa'ya gidip gelmeye yetecek maddi gücü yoktu. O nedenle otoparkta yatıp kalkıyorlardı.


8 ay önce hastalık yakaladı


Feyzullah'ı hastanenin bahçesinde yaşamaya mecbur eden hastalığı 8 ay önce ortaya çıktı.


2006 yılında okula kaydolan Feyzullah, arkadaşlarıyla aşı oldu. Aşıdan iki gün sonra boynunda ağrı başladı. Doktorlar 'kabakulak olabilir' dediler, bir başkası romatizma teşhisi koydu. Bu teşhisten 20 gün sonra Feyzullah kıpırdayamaz oldu. Kol ve bacaklarını oynatamıyor, konuşamıyor, bir tek gözlerini hareket ettirebiliyordu.


İşte o zaman konuldu asıl teşhis. Feyzullah omurilik kanseriydi.


Tedavi için Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'ne sevk edildi. Ayda 400 YTL'ye kamyon şoförlüğü yapan 11 çocuklu baba, işini ve evini bırakıp, eşiyle beraber Adana'ya gitti. Feyzullah 120 gün yatarak tedavi edildi. Anne Neslihan ve baba Müslüm Türk ise hastane koridorlarında çocuklarına refakat etti.


Hasret giderdi


Yatarak tedavinin ardından Feyzullah taburcu edildi. Ancak ışın tedavisi, kan tahlilleri, MR çekimi ve kemoterapi için sık sık hastaneye gitmeleri gerekiyordu. Randevu süreleri 20 günden az olduğunda evlerine dönmemeye başladılar, hastane otoparkında kendilerine yeni bir hayat kurdular.

Üç kişinin 120 YTL tutan yol parası yüzünden kışın karlar, yazın sinekler altında bir yaşam başladı.


Feyzullah, yeni randevu tarihi olarak 3 Eylül verilince, günler sonra dün Şanlıurfa'daki evine dönüp kardeşleriyle hasret giderdi. Milliyet de bu buluşmaya tanıklık etti. 18 yaşından beri direksiyon çeviren baba Müslüm Türk'ün 44 yıllık emeğiyle ortaya çıkan tek katlı evi, fakirliğin de fotoğrafı aslında.


Evdeki tek mobilya küçük ekran bir televizyon ile 15 yıllık bir buzdolabı ve çamaşır makinesi. Ne bir koltuk, ne bir sehpa var. Oturdukları ince döşekte uyuyup misafir ağırlıyorlar.


Yani dün gazetemizin birinci sayfasını kaplayan "Türkiye fotoğrafı" evde de değişmiyor. Yatacak bir yatağın, oturacak koltuğun olmadığı evde, Feyzullah ve ailesi yine yerlerde yatıp kalkıyor. Evin geçimini ise 350 YTL'ye bir klimacıda işçilik yapan ağabey Orhan Türk ile 300 YTL'ye kaynakçılık yapan Ziya Türk karşılıyor.


Baba, hastane günlerini ve yaşadıkları sıkıntıları anlatırken olanca neşesiyle Feyzullah başlıyor konuşmaya. Hastalığı nedeniyle yürüyemeyen, ancak oturabilen Feyzullah, hastaneden daha dün aldığı, ayakta durmasını sağlayacak demir destekli ayakkabısını gösteriyor.


"Artık istediğimde bu ayakkabımı giyip ayağa kalkabileceğim" diyor. Yanından ayırmadığı ayakkabısını, tabanı iyice eriyen çorabının üstüne babasının yardımıyla geçirip kısa bir yürüyüş yapıyor.


Sonra kurulduğunda kendi kendine yürüyen köpeğiyle oynuyor. Bacakları tutup da yürüyemediğinden olacak, köpeğinin hızla gidişini izliyor, hiç sıkılmadan dakikalarca...


'Hastanede rüya görmüyorum'


Yorulup da yer döşeğine uzanırken de masal anlatır gibi mırıldanıyor:


"Hastane bahçesinde uyurken hiç rüya görmüyorum. Sevmiyorum o yüzden orada uyumayı. Ama evimizde hep güzel rüyalar görüyorum.


Mesela dün gece gördüm, yürüyordum. Hatta özel ayakkabı olmadan koşabiliyordum..." Sonra uyuyakalıyor Feyzullah yattığı yerde. Yine benzer manzara. Feyzullah ince bir döşeğin üstünde yerde, babası ve oyuncağı her zamanki gibi başında...


Onları izlerken ağabeyi giriyor lafa: "Gece kirpiği düşmüş Feyzullah'ın. Feyzullah da dilek tutmuş. "'Ne diledim biliyor musun, abi? Artık iyileşip yeniden yürüyüp, arkadaşlarımla oynayabilmeyi' dedi."


Babaya, Dinçer'den oda müjdesi

Baba, "Ömrümün en zor, en sıkıntılı, en acılı günleri" diye derdini anlatırken çalan telefonunu, "Allah razı olsun" diye kapattıktan sonra ilk kez tebessüm ederek anlatıyor: "Başbakanlıktan aradılar. Ömer Dinçer'in (Başbakanlık eski Müsteşarı-AKP Milletvekili) selamını söylediler. Artık bize hastanede bir oda vereceklermiş..."

Milliyet
Yayın Tarihi : 12 Ağustos 2007 Pazar 08:49:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?