16
Mayıs
2024
Perşembe
YAŞAM

İki inanca sahip insanlar

'Hem Müslüman hem Hıristiyan olmak mümkün'

İlahiyatçı Yrd. Doç. Dr. Üzeyir Ok, din psikolojisi açısından, bir insanın iki hatta birkaç geleneğe mensup olabileceğini savunuyor.

ABD'li kadın papaz Müslüman olunca dünyaya haber olmuş, din adamları çoğunluğu olumsuz farklı tepkiler göstermişti. Oysa küreselleşme dinler arasında da kendini gösterirken iki, üç dine mensup insanların sayısı özellikle Batı'da hızla artıyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Üzeyir Ok'a göreyse din psikolojisi açısından, bir insan iki hatta birkaç geleneğe mensup olabilir. Ama…

"İsa'nın gözünden bakıyorum ve Allah'ı görüyorum" diyen kadın papaz Ann Holmes Redding, arabasına bir haç sembolü ile üzerinde Allah yazan bir sembol asmış. Pazar günleri kilisede ayin yönetiyor, diğer günler başını örtüyor ve günde beş vakit namaz kılıyor; namaz kılmanın aslında disiplinsiz bir insan olan kendisini Tanrı'ya daha da yaklaştırdığını söylüyor. İlk kez 17 Haziran 2007'de Seattle Times Gazetesi'nde haber olan, Türkiye'de ise 17 Temmuz'da Sabah Gazetesi'nde konu edilen 55 yaşındaki Afrika asıllı ABD'li Redding, 20 yıldır Anglikan Kilisesi'nde papazlık yapıyor. 2005'te St. Mark's Episkopal Katedrali'ne bir konuşma yapmaya gelen Müslüman bir din adamından çok etkilenen Redding, Mart 2006'da şahadet getirerek Müslüman oldu. Ancak asıl fırtına, kiliseyi de bırakmayacağını söyleyince koptu. Yurtdışındaki din görevlileri tartışadursun, Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı bir insanın iki dinli olamayacağını açıkladı. Ancak Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Üzeyir Ok'a "Bir insan hem Müslüman hem de Hıristiyan olabilir mi" diye sorduğumuzda, "Din Psikolojisi" alanında çalışan bir ilahiyat sosyal bilimcisi olarak bu soruya yanıtının prensip olarak "Evet" olabileceğini söylüyor.

Eklektik kimlikler
Doç. Ok, lisans ve lisanüstü eğitimini Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde tamamlamış, doktorasını ise Birmingham Üniversitesi'nden almış. Seattle'da Sünni bir Müslüman grup olan Al-Islam merkezinin üyesi de olan Redding örneğinin din psikolojisi açısından karşılaşılan nadir vakalardan olmakla birlikte mümkün olduğunu, bir kişinin iki hatta birkaç geleneğe mensup olabileceğini iddia ediyor ve söylemini şöyle temellendiriyor: "Özellikle globalleşmenin bir sonucu olarak artık insanlar, kimliklerinin şekillenmesine katkıda bulunan farklı gelenekleri, ki en önemlilerinden biri dinsel geleneklerdir, ve kendi kültürel habitatlarını terk edip başka geleneklerle ve onların bireyleriyle etkileşimde bulunabiliyor. Bunun sonuçları, sosyologların da belirttiği gibi kimlik çözülmeleri, anlam krizleri, arayışlar ve bilişsel stresler şeklinde ortaya çıkıyor. Böyle durumlarda, her ne kadar görece kapalı ve homojen toplumlarda sınırlı olsa da, bireyler artık yerel kimlik kalıplarına sığmaz hale gelerek 'eklektik' kimlikler oluşturabiliyor."

Ancak Ok, bu kişilerin tercihlerinin arkasındaki "güdü"nün ne olduğu konusunda bilimsel araştırma yapmadan emin olmanın güçlüğünü belirtiyor ve ekliyor: "Mesela bu güdü misyonerlik olabilir, ki bu da ayrı bir konudur. Ayrıca, bireyleri tek bir geleneğin kalıplarına zorlamak, tek tür inançtan ve onun üstünlüğünden söz etmek laik ve özgürlükçü toplumlarda kabul edilebilir bir tutum değildir." Ayrıca, kendi yorumuyla bir İslam fıkıhçısınınki arasında fark olacağının altını önemle çiziyor. "Yani bir insanın hem Müslüman hem de Hıristiyan olması İslam'a göre olabilir mi derseniz bu konuda Müslümanlar'ın görüşü hermenötik (yorumlama) meselesidir ve kişilerin İslami değerleri yorumlama biçimine göre değişir."

Papazlıktan uzaklaştırıldı
Namaz kılan ve başını örten Redding'i Başpiskoposu Vincent Warner, Hıristiyan ve Müslüman olarak kabul ettiğini söylemişti. Gerçi 6 Temmuz'da piskopos Geralyn Wolf, Redding'in bir yıl boyunca papazlık hakkının elinden alındığını açıkladı; ancak bir yıl sonra ikili tekrar biraraya gelerek durumu görüşecek. Redding, bu uzaklaştırmayı normal karşıladığını, ancak papazlıktan istifa etmeyi düşünmediğini söylüyor. Redding'in üyesi olduğu Al-Islam merkezi yöneticisi Ayesha Anderson, İslam dininin "Hıristiyan'sanız, Müslüman olamazsınız" demediğini söylüyor. Kentucky Üniversitesi İslam Çalışmaları bölümünde öğretim üyesi olan Doç. Dr. İhsan Bagby de İslamiyet'in bu konuda daha esnek olduğunu, Müslüman bir kişinin, Hz. Muhammed'in mesajına inandığı sürece İsa'ya inanabileceğini ekliyor.

Yeni bir felsefi akım
Redding'in ABD'de böyle hoşgörüyle karşılanmasının açıklaması Üzeyir Ok'un şu sözlerinde saklı aslında: "Bilindiği gibi kapalı toplumlar, muhafazakârlığı ya da gelenekselliği koruma eğilimi taşır ve 'aykırı'lar dışlanır. Oysa özellikle liberal toplumlarda bireylerin kendi bireysel kimliklerini oluşturmalarına daha fazla izin verilir. Yani örneğin Hıristiyan bir ailenin çocuğunun Sih dinine girmesinde bir sakınca görülmez. Ayrıca 'inanç' gelişimi kuramına göre, yukarı aşamalarda inanç geliştiren bireylerin kimlikleri, Alman psikolog ve psikoanalist Erik Erikson'un ifadesiyle 'sınırları sıkı örülü', ya da rijit bir inanç yerine esnek olabiliyor; yani farklı geleneklerin erdemlerine açık olabiliyorlar."

Seattle Times Gazetesi'nde bir okurun "Marysville Kasabası'nda, Yahudi öğretilerinden faydalanarak vaaz veren bir papazın yönettiği bir Hıristiyan kilisesine gidiyorum" yorumu da bu açıklığın göstergesi. Ancak ABD'de, "Religions For Peace" (Barış İçin Dinler) isimli blogda, Margaret Fuller tarafından yazılan aşağıdaki çarpıcı satırlar ise, toplumun her kesiminin çok da açık olamadığının göstergesi:

"Günümüzün dinsel çevrelerinde beni çok şaşırtan bir gelişme var: Interfaith ministry. Erkek arkadaşımın bir bayan arkadaşı, ait olduğu dini söylemeyi reddederek boynunda üç büyük dinin sembollerinin bulunduğu bir kolye taşıyor. Bir de insanların "inançlar arası" olmayı öğrendiği çok sayıda din okulu var. Dünya dinlerini araştırmayı kabul edebilirim fakat geniş bir inanç yelpazesi içinde dolaşmak bana tuhaf geliyor." Fuller'ın işaret ettiği yeni oluşum, Batı'da birçok insanı peşinden sürükleyen, dünya üzerindeki tüm dinlerin "güzel" ve "bilge" yanlarını alan felsefi bir akım olan "interfaith ministry", yani inançlararası din görevliliği.

Takipçileri Tanrı'nın mutlak ve tek varlık olduğunu, ona ulaşan birçok yol bulunduğunu, ona nasıl seslendiğimizin bir önemi olmadığını savunuyor ve tüm dinlerden insanları kapsayan bir tutum sergiliyor.

Akımın öncüleri ABD ve Avrupa'da, özellikle İngiltere'de bu inanca uygun din okulları açıyor ve tüm dinlere mensup insanlara hizmet eden din görevlileri yetiştiriyor. Zaten Redding de Müslüman olduğu bahar aylarında, St. Mark inançlararası din okuluna katılmış. Bu okullarda yetişen din görevlileri oluşumlarının bir din olmadığını, deyim yerindeyse tüm dinlerin üzerinde olduklarını belirtiyor. Bu alanda açılan ilk okul olan "New Seminary"de papazlar, hahamlar, Budist rahipler bulunuyor. Bir başka okul "Interfaith Minister" da benzer görüşleri paylaşıyor ve insanlara bireysel inançlarını kapsayan, kendi istedikleri gibi törenler, evlilik, cenaze, isimlendirme vb. imkânı sunuyor. Chaplaincy Enstitüsü ise, insanların hayatlarına anlam kazandırmalarına, acı ve kriz zamanlarını atlatmalarına yardımcı olduklarını, hiç duyulmamış yeni inançlara da açık olduklarını ilan ediyor.

Üzeyir Ok, aslında inançlararası din görevliliğinin ilahiyatın inançlararası konularıyla ilgilenen yeni bir din hizmetleri yaklaşımı olması gerektiğini düşünüyor. Örnek olarak ise İslam ya da Hıristiyanlık geleneğinden bir din adamının, bu iki farklı dinden kişilerin evliliğinin getirdiği, çocuğun hangi gelenekte kültürlenmesi gerektiği ya da inanç krizleri gibi sorunlarla ilgilenmesini gösteriyor. Bu alanda hizmet verecek din adamının çok iyi eğitimli ve farklı din, değer ve geleneklere açık olması gerektiğini belirtiyor. "İnanç kelimesi yanlış yönlendirilmemeli, hiçbir dinsel ya da dinsel olmayan geleneğin tekelinde olmamalı" diyen Ok, inancın sadece yerleşik dinlere özgü bir olgu olarak da ele alınmaması gerektiğini, çünkü herkesin yönelim gösterdiği değerler bulunduğunu ve bireylerin yaşamlarını bunlarla anlamlandırabileceğini ekliyor.

Vatan
Yayın Tarihi : 26 Temmuz 2007 Perşembe 19:42:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mk IP: 87.122.231.xxx Tarih : 26.07.2007 22:06:25
demekki para icin yapiyor hic bir kimse iki ayri bir dini olamaz cünkü o insan cikmaz bir sokaga girmis gibi olur. söyle söyleyeyim hristiyanlar bizim gibi tek Tanri inancina sahip degiller Hz Isayi bile tanri gözüyle bakiyor vede Hz isayi benzeyen bilmiyorum nekadar benziyor belkide kendi hayal ürünleri olan heykelin önünde diz cöküp heykelden medet umuyorlar ayni put perezler budisler gibi ikiside ayniya neyse biz ise herkesin bildigi gibi iccimizden o yüce kudretti his ediyoruz vede onun bize verdigi seylerle algiliyoruz söyle diyeyim her seyde bir imza var herseyin bir sahibi yapicisi var oda Yücelerin Yücesi Allah C.C. bence bu bayan hristiyangi sadece ayligi olsun diye yapiyor yada herkes beni tanisin yani paparazi olayi gibi beni herkes tanisin diyiyor. tabii nekadar dogru onu bilemem kavun degilki koklayalim Icinde de nasil birsey sakli onuda bilemem ama iki inacli olmak sacmalik hatta ve hatta hristiyanlar bizim tanrimiz vede sizin tanriniz diye ayrim yapiyorlar. benim görüsüme göre cok sacma sapan bir sey. saygilar

ubeydullah şimşek IP: 81.213.130.xxx Tarih : 12.11.2008 19:35:28

dinler,insanlığın inanma ihtiyacını karşılar bu yüzden tarih boyunca bieçok din ortaya çıkmıştir bu yüzden insanlar bu dinlere uymuştur bu dinler;ilkel kabile dinleri ilahi dinler ve ilahi olmyan dinlerdir.dinlerin en belirgin özlliği Allahtan gelen vahiylerle şekilenmiş olmalarıdır günümüzde yaşayan dinler yahudilik, hristiyanlık ve islamdır. ilahi olmayan dinler hinduizim.ve budizm gib, dinlerdir