22
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

Küresel ısınmada kritik eşik

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Murat Türkeş, küresel ısınma nedeniyle kışların gelecek yıllarda daha ılıman, yazların ise daha sıcak ve kurak geçeceğini bildirdi.


Doç.Dr. Türkeş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küresel ısınmanın etkisiyle mevsimlerin niteliklerinin değiştiğini belirterek, Türkiye’de özellikle gece en düşük sıcaklıklardaki kuvvetli ısınma nedeniyle, gündüz en yüksek sıcaklıkla gece en düşük sıcaklık arasında farkın bir çok bölgede azaldığını söyledi.


Bu durumun kışların gelecek yıllarda daha ılıman, yazların ise daha sıcak ve kurak geçeceğinin göstergesi olduğunu savunan Doç.Dr. Türkeş, "Gece en düşük sıcaklığın artmasına bağlı olarak, donlu gün sayısında da azalma var. Yazın ise gece en düşük sıcaklık arttığı için yazlar daha sıcak geçiyor" dedi.


Doç.Dr. Türkeş, havalandırma için elektrik enerjisinin daha fazla kullanılacağını bunun sonucunda atmosfere daha fazla sera gazı gönderileceğini kaydetti.


Türkiye yağışlarındaki alansal ve zamansal değişimlerle ilgili yaptıkları araştırmalarda, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yağış rejimlerinin genellikle 8, 12-13, 14, 18 ve 21 yıllık uzun dönemlerde belirlendiğini anlatan Doç.Dr. Türkeş, geçmişteki yağışlı ve kurak dönemlerin doğası dikkate alındığında, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde kurak bir kış mevsiminden sonraki birkaç yılın az ya da çok kurak geçme olasılığının yüksek olduğunun istatistiksel olarak görüldüğünü bildirdi.


Doç.Dr. Türkeş, 1906-2005 döneminde küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında gözlenen artışın 0.74 santigrat derece olduğunu, küresel sıcaklıktaki artışa bağlı olarak, sıcak hava dalgalarının ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek önemli değişikliklere neden olacağını söyledi.

Küresel ısınmada kritik eşik

Biyolog-Bir Derneği, Birleşmiş Milletlerin (BM) iklim raporuna göre, dünyanın ortalama sıcaklığının 2 derece daha artmasının, “kritik eşiğin aşılması” anlamına geldiğini, bunun da insanlık için “telafisi olmayan sonuçlar doğuracağını” bildirdi.


Biyolog-Bir Derneğinden yapılan yazılı açıklamada, insanlar tarafından atmosfere bırakılan gazların, sera etkisi sonucu dünya yüzeyinde sıcaklık değerlerini arttırdığı, bunun da “küresel ısınma” olarak tanımlandığı hatırlatılarak, “Son 10-15 yıl içinde insanlığın temel ekolojik sorunları arasına eklenen küresel ısınma ve küresel iklim değişimi, ülkemizde içinde bulunduğumuz yılda kuraklık etkisiyle kendisini göstermiştir” denildi.

Güneşten gelen ışınların, yeryüzünden tekrar atmosfere yansıtıldığı, bazı ışınların da su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünya yüzeyinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutulduğu anımsatılan açıklamada, dünya sıcaklığının bu nedenle arttığı belirtildi.
“Son yüzyılda fosil yakıtların yakılması, ormansızlaştırma, hızlı nüfus artışı gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazotmonoksit gazlarının atmosferde birikmesi artmıştır” denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“1860 yılından günümüze kadar tutulan kayıtlar, küresel sıcaklığın ortalama 0,5-0,8 derece arttığını göstermektedir. Bilim adamlarına göre bu sıcaklık artışı, canlılar üzerinde etkisini göstermeye başlamış ve geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşmıştır. Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık, çölleşme yaşanırken, bazı bölgelerde kasırga, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artmıştır.
Küresel ısınmaya karşı alınacak önlemleri içeren uluslararası Rio Sözleşmesi, 21 Mart 1994 tarihinde, devamında da Kyoto Sözleşmesi 16 Şubat 2005 tarihinde resmen yürürlüğe girmiştir. Sanayileşmiş ülkelerin çoğunluğu, sözleşmeyi imzalayıp onaylamıştır. Bu ülkelerden, tüm dünya sera gazı emisyonlarının yüzde 25'inden tek başına sorumlu olan ABD ve yüzde 1,5'lik paya sahip Avustralya, sözleşmeyi imzalamış, ancak onaylamayı reddetmiştir.”

Türkiye'nin, küresel ısınma konusunda her zaman çok yavaş davranan, zaman kazanmaya çalışan bir ülke olduğu iddia edilen açıklamada, “Sözleşmenin getirdiği en büyük yükümlülük olan sera gazı envanterini, Birleşmiş Milletlere ancak 2006 yılında sunabilmiştir. Türkiye, yüzde 1,3 payla dünyada en fazla sera gazı üreten 13. ülke durumundadır” ifadelerine yer verildi.
“Sera gazı salınımına kısıtlama getiren fosil yakıtların kullanılmasının azaltılmasının, çok yönlü ekonomik sorunlar yaratmasına karşın, uygulanmasının zorunlu olduğu' kaydedilen açıklamada, “Zira, BM'nin iklim raporuna göre, dünyanın ortalama sıcaklığının 2 derece daha artması, kritik eşiğin aşılması anlamına geliyor. Bu da insanlık için telafisi olmayan sonuçlar doğuracaktır” denildi.

A.A.
Yayın Tarihi : 23 Ağustos 2007 Perşembe 11:23:08
Güncelleme :23 Ağustos 2007 Perşembe 11:38:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?