16
Mayıs
2024
Perşembe
YAŞAM

Milletçe meraktan çatlıyoruz

Meraktan çatlıyoruz; ama bunun kime, ne yararı var diye düşünmüyoruz. Zaten başımıza ne gelirse hep bu meraktan geldi. Bu kadar meraklı olmanın nedeni ne? Merak elbette insanî bir duygu; ama aşırıya kaçtığı zamanlar tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. 

İstanbul-Şirinevler’de geçen hafta altı katlı bir bina çöktü. Ambulans, itfaiye ve arama kurtarma ekiplerinin yardımları, yığılan meraklı kalabalık nedeniyle felaket alanına çok zor şartlarda ulaştırıldı. Tüm uyarılara rağmen dağılmayan kalabalığı, polis ancak biber gazı sıkarak bertaraf edebildi. Aynı meraklı bakışlar, trafik sıkışıklığına da sebep oluyor. E-5’te ilerlerken birdenbire trafik tıkanıyor. ‘Bir kaza oldu herhalde’ diye düşünürken gerçek biraz ileride ortaya çıkıyor. Evet, bir kaza var ama ters istikametteki şeritte! Oysa trafik her iki tarafta da felç… Şoförler, meraklarını gidermek için yavaşlıyor ve trafiği tıkıyorlar. Merak, elbette insani bir duygu. Fıtratımızdaki özelliklerden biri. Ama bu duygunun sonuçları toplumsal zararlar meydana getirdiğinde, “başımıza ne geldiyse meraktan geldi” demekten kendimizi alamıyoruz. Azerbaycan Başbakan Yardımcısı ve yazar Elçin Efendiyev’in ifade ettiği “İstanbul, meraklı insanlar şehridir” tespiti sanki tam da bu durumları ifade etmek için söylenmiş. Bu durum elbette sadece bize özgü değil. Başka ülkelerde de aşırı merak insanları canından edebiliyor. Mesela tsunamilerde insanların çoğunun meraktan öldüğünü biliyor muydunuz? Çünkü tsunami karayı vurmadan önce deniz geri çekiliyor, insanlar da denizin çekildiğini görünce merakla sahile yığılıyorlar; sonrası malum…

Peki bu merak bize nelere mal oluyor? İnsanı bazen canından edebiliyor. İşine giden geç kalıyor. Boşa benzin harcanıyor ve böylece hava kirliliği artıyor. Stres ve olumsuz manzaraların insan psikolojisine yaptığı etkiler de işin cabası. Psikolog İlkim Öz Tan’a göre insanlardaki bu merak duygusunun üç psikolojik nedeni var; öğrenme isteği, ‘benim başıma gelirse ne yaparım’ düşüncesinden kaynaklanan bilgi edinme isteği ve yardım etme isteği. Hem bireysel hem sosyal duygular geliştiği için ortaya böyle bir manzara çıkıyor. Tan, ancak insanların olay mahalline toplanırken çok da bilinçli davranamadıklarını belirtiyor. Tan, “Acil durumlarda mantık devreden çıkar. İnsanlar kaza alanına refleks dışı toplanırlar. O anda insanlar ne yaptıklarının farkında olmuyorlar. Aşırı mantıklı kurallı disiplinli insanları o topluluklarda bulamayız. Kaygıları, obsesyonları, korkuları olan insanlar buralardan kaçması gerekirken, bu topluluklarda daha çok o insanlar vardır. Yangından, trafik kazasından depremden korkan insanlar oralara gider. Ne olup bittiğini öğrenip kendi adına da önlem almak ister.” diyor. Bunun basit bir merak olmadığını savunan Tan, insanlara kızmamak gerektiğini de söylüyor. Çünkü içgüdüsel bir davranış söz konusu.

***

Peki ne yapmak gerekiyor?

* Mümkün olduğu kadar olay mahallinden uzak durulmalı.

* Mantıklı düşünmeye çalışmalı.

* Panik olmamalı.

* Merak içgüdüsüne yenilmemeli.


Kazalar, kişiler arası iletişimi artırdığı için merak uyandırır


Psikolog İnci Baylav ise merak duygusunu değişik bakış açılarıyla açıklıyor. İnsanoğlunun sadece yaşayarak değil, gözlemleyerek, merak ederek ve ilgi duyarak tecrübe kazandığını söyleyen Baylav, “olaylar, kişiler arası iletişimde konuşma konusu haline geliyor. ‘Ben de gördüm, ben de izledim’ psikolojisidir bu. Bu durumlarda insanlar olaya kendi açılarından yaklaştıkları için etrafta olup bitenin farkında ya da bilincinde olamayabiliyor. Her şeyden önce biz varız, bizden sonra yavaş yavaş toplum geliyor.” diyor. Olay mahalline giden insan önce olayı görmek, incelemek ve bir kanıya varmak istiyor. Bilgilendikten sonra yavaş yavaş oradan uzaklaşıyor. Bazı insanlar da yardım etmek için orada olmak istiyor. Baylav, kaos durumunda insanların uyarıları dikkate almayacağını da belirtiyor. Çünkü o ana sürü psikolojisi hakim. Baylav, bu merakın insanlara zarar verebildiğini, yakın zamana kadar meydana gelen trafik kazalarında insanların kaza nedeniyle değil, bilinçsizce yardım etmek isteyen insanların müdahaleleri sonucu boynu kırılarak öldüğünü hatırlatıyor. Baylav, “Toplumsal yapımız böyle. Olaylara çok fazla müdahil olmak istiyoruz. Kimse uyarıları dinlemiyor; çünkü kendilerine pay çıkartmaya çalışıyorlar: ‘acaba ne oluyor? Ya bizim başımıza gelirse? Yapabileceğim bir şey var mı?”
zaman
Yayın Tarihi : 5 Mayıs 2007 Cumartesi 21:58:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?