17
Mayıs
2024
Cuma
YAŞAM

'Ne yaparsınız, burası Balkanlar

Balkan köylerine özgü kiremitli, ufak, basit bir evdi.
Bahçeyi otlar bürümüştü.

İçerde zincire bağlı bir bekçi köpeği, bir ileri bir geri gidiyordu.

Başka bir gün olsaydı havlardı bana kuşkusuz ama, bugün buna zahmet edemeyeceği kadar sıcak bir gündü.

Evde kimse yoktu.

Tam çıkıyordum ki, aradığımı gördüm.

Sokakta, iki kızını okuldan alıp eve getirmekte olan bir annenin yaklaşan siluetiydi bu.

Biraz gerilere döneyim…

Bu evde olmamın nedeni, evin aslında başkalarına, bir Sırp aileye ait olması.

Ailenin adı Eremic.

On yıl önce Hırvat ordusunun ilerleyişi öncesinde ayrılmışlar buradan.

Bosna ve Sırbistan’da dört yıl süreyle mülteci olarak yaşadıktan sonra Hırvatistan’daki köylerine dönmüşler.

Ama o arada evleri bir Hırvat aile tarafından işgal edilmişti.

Bosna’dan kaçan bir anne ve iki kızı..

Onların evine de bir Müslüman aile yerleşmişti.

Karmaşık bir tablo ama, ne yaparsınız, burası Balkanlar!

Tek isteği evini geri almak

1990’larda 300 bin Sırp Hırvatistan’ı terketti.

Teorik olarak evlerine dönmeleri ve yeniden kendi evlerinde oturmaları mümkün ama sadece çok küçük bir azınlık bunu yaptı.

Hırvatistanlı Sırpların çoğu, geri döndüklerinde, ortaya atılan savaş suçu iddialarıyla gözaltına alınıyor, yerel mahkemeler, bu kişiler hakkında, genellikle ırk farklılığı gerekçesine dayalı aleyhte hükümler veriyor.

Bu kişileri geri dönmeye teşvik edecek sayıda iş alanı da yok aslında...

Ama Hırvatlara, Avrupa Birliği’ne katılma şanslarını artırmak istiyorlarsa, Sırpların geri dönmelerini sağlama konusunda daha fazla çaba harcaması öğütlendi.

Dolayısıyla Hırvatistan yönetimi, bu yılın sonuna dek 1500 eve yeniden el koyarak sahiplerine geri vermeyi planladı.

Hükümetin hedefleri Nebojsa Eremic’in umurunda bile değil.

O, evini geri istiyor.

Ufak tefek, sıska bir adam.

1999 yılından bu yana annesi, babası ve eşiyle birlikte yaşadığı derme çatma iki odalı evde, benimle konuşurken, öfkeden titriyor.

Yaşlı ana babasının yattığı yırtık divanı, ellerinde ne varsa içine koyduğu eğreti dolabı gösteriyor bana.

Bir iki parça yedek giysi, bir ayakkabı kutusuna sığdırılmış belgeler...

Kaçarken yanlarına alabildikleri yegane şeyler, bunlarmış.

"Benim sülalem, yüzyıllardır burada yaşıyordu" diyor.

"Ancak şimdi Hırvatistan’da bir Sırp olarak yaşamak, korku içinde yaşamak demek. Sokakta başımıza birşey geleceğinden korkmak, eve bir daha dönemeyeceğimizden korkmak demek..."diye ekliyor, yalnızca 700 metre ötedeki evin kendisine ait olduğunu yazan, yıpranmış mahkeme kararını elinde tutarak.

AB heyecanı

Hırvatistan Dışişleri Bakanı Miomir Zuzul’un ülkesi hakkında çizdiği tablo ise pek buna benzemiyor.


Evsizlik herkesin ortak sorunu

AB yetkilileriyle yağtığı görüşmelerden yeni dönmüş olmanın heyecanıyla, "tüm göçmenlerin artık rahatlıkla Hırvatistan’a geri dönebileceklerini" söylüyor.

Hükümetin göçmenler için yeni konutlar inşa ettirdiğini, savaş yüzünden doğan uçurumun kapatılması için kamuoyunu aydınlatma, eğitme kampanyalarına girişildiğini söylüyor.

Ama uzlaşmanın daha çok uzakta olduğunu da kabul ediyor. Bu topraklarda savaş biteli yalnızca on yıl oldu.

Henüz, Hırvatistan’dan Sırbistan’a doğrudan uçak seferi yok!

Hırvatistan’ın batısında, Karlovaç’tan Vojniç’e uzanan yolun bir bölümünde hâlâ yanmış, yakılmış evlerin kalıntıları görülüyor.

Yer yer duvarlarda U harfinin yazılmış olduğunu görüyorsunuz.

U, "ustaşa" sözcüğünü simgeliyor.

Yani 2.Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliğine giderek Sırpları, Yahudileri, çingeneleri ve diğer topluluklardan insanları öldürmekten sorumlu tutulan Hırvat milliyetçisi güçler.

Ama buralarda yazılı U harflerinin boyası hala taze görünüyor.

Tıpkı Hırvatistan’ın her noktasında boy göstermeye başlayan milliyetçilerin anıtları gibi.

Hırvat hükümetine hakkını vermek gerek, bu anıtları hemen yıkıyor hükümet görevlileri.

Ama geri plandaki yüklü duyguları yoketmek o kadar kolay değil.

İvanka, yani beklediğim, iki kız çocuklu anne, "ustaşa" milliyetçisi filan değil.

Dediğim gibi, o da bir göçmen.

Savaşta evini yitirmiş bir Bosnalı Hırvat.

Binlerce insan gibi, o da Hırvatistan’a kaçmış ve bulabildiği ilk eve, buralardan kaçan Sırplardan boşalan bir eve yerleşmiş.

Ev de, Nebojsa Eremic’in evi. Bana tedirgin bakıyor.

"Röportaj yok!" diye bağırıyor.

"Yolun ilerisindeki Sırplar yeteri kadar başıma dert açıyor" diyor...

Ama yine de konuşmadan edemiyor. "Ben sanki burada yaşamak istiyor muyum?" diye soruyor ve sürdürüyor: "Burasının başkasının evi olduğunu biliyorum. Ama bize başka bir ev verilinceye kadar hiçbir yere kıpırdamam. Biz de, evimizi kaybedip geldik buralara..."

Bazıları Hırvatistan, Sırbistan ve Bosna’nın eninde sonunda AB’ye katılmasıyla bu bölgedeki etnik bölünmüşlüğün kaybolacağını, hafifleyeceğini ve Birliğe üye ülkeler arasındaki sınırlarda olduğu gibi, eriyip gideceğini düşünüyor.

Ve günün birinde hepimizin sadece "Avrupalılar" olacağını...

Bense, Nebojsa ve İvanka’ya bakarken, "benim ömrüm yetmez bunu görmeye" diye düşünüyorum.


Matt Prodger
BBC muhabiri

BBC TÜRKÇE
Yayın Tarihi : 26 Ekim 2004 Salı 10:38:45
Güncelleme :26 Ekim 2004 Salı 18:35:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?