22
Mayıs
2024
Çarşamba
YAŞAM

Osmanlı'dan 90 yıl sonra bir ilk

90 yıl sonra ilk kez bir Osmanlı hanedan reisi Türkiye’ye defnedilecek. Hanedan reislerinden Ali Vâsıb Efendi’nin mezarı, vefatından 24 yıl sonra Mısır’dan getirilerek Eyüp’te eşinin yanına taşınacak.

Cihan imparatorluğu Osmanlı’ya 6 asrı aşkın bir süre hükmeden ailenin torunları, Mart 1924’te ellerinde bavullarıyla ülkelerini terk ederken kısa süre sonra geri döneceklerini umut ediyordu. Ancak öyle olmadı. Birçoğu son nefesini vatanından uzakta verdi; uzak, yabancı diyarlarda defnedildi. Osmanlı hanedan ailesinin müstakbel reislerinden Ali Vâsıb Efendi de bunlardan biriydi. 1983’te Mısır’da vefat edip oraya defnedildi. Ancak oğlu Osman Selaheddin Osmanoğlu babasının mezarını Türkiye’ye getirmeye karar verdi. Bu hafta içinde bir hanedanın mezarı, Türkiye’ye taşınıyor. Böylece 90 yıl sonra ilk defa bir hanedan reisi Türkiye’ye defnedilmiş olacak. Vatan hasretiyle yanıp tutuşan Osmanlı torunu, geç de olsa vatan topraklarıyla buluşacak hiç ayrılmamak üzere.

KURTULUŞ SAVAŞI’NA KATILMAK İSTEDİ

Hanedan ailesine mensup 155 kişi 83 yıl önce eşyaları, hatıraları, dostları ve en önemlisi vatanlarını arkada bırakıp 431 sayılı kanun uyarınca sürgüne gönderiliyordu. Ayrılanların arasında padişah olma ihtimali bulunmayan çocuklar ve kadınlar bile vardı. Sultan Murad’ın torunu Ali Vâsıb Efendi ise bu sürgünden yarım asır sonra 6 yıllık hanedan reisliğinin ardından vefat edecekti.

Sultan Abdülhamid’in, kardeşi Sultan Murad’a tahsis ettiği Çırağan Sarayı’nda 1903 yılında dünyaya gelmişti Ali Vâsıb Efendi. Saray geleneklerine göre tahtta bulunan Sultan Abdülhamid’i ziyarete gittiğinde heyecandan ağlamaya başlamış, bunun üzerine padişah Ali Vâsıb Efendi’yi kucağına alıp “Büyümüş de, fesi de giymiş.” diye sevmişti. Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) başlayan eğitimini Mekteb-i Askeri’de (Harp Okulu) sürdürmüştü. Ancak askerî okulda okuduğu Kurtuluş Savaşı yıllarında Ali Vâsıb Efendi de dâhil tüm şehzadeler ‘kadrolarda darlık’ gerekçesiyle önce rütbeleri alınıp, ardından da ordudan atılıyordu. Kurtuluş Savaşı yıllarında ise diğer genç şehzadeler gibi mücadeleye katılmayı arzuluyordu. Oğlu Osman Selaheddin Osmanoğlu bu durumu şöyle anlatıyordu: “Erkan-ı Harp mektebine gitti, subay oldu. Zannediyordu ki bir hizmette bulunacak. Memleketi terk ettiğinde başka bir mesleği, icra edecek tedrisatı yoktu. Onun için zorluk çekti.”

21 yaşına geldiğinde diğer aile mensupları gibi ona da sürgün yolu göründü. Krallıkların kaldırıldığı ülkelerde sadece kral ve veliaht ülkeyi terk ederken, genç Türkiye, aileyle bağı olan herkesi gönderiyordu. İstanbul’dan hareketinden birkaç gün evvel Halife Abdülmecid’i Dolmabahçe Sarayı’nda ziyaret etmişti. Bu felaket karşısında ailenin takınacağı tavrı öğrenmek isteyince, “Beti benzi atmış bir halde pek sinirli görülüyor ve konuşurken kelimeler üzerine takılıyordu” diye Abdülmecid’in o anki ruh halini aktarıyordu Ali Vâsıb Efendi hatıralarında.

ÇİL YAVRULARI GİBİ DAĞILDIK

Hangi memlekete gitmek gerektiği sorusuna da cevap alamamıştı. Abdülmecid de gazetelerin yazdığı üzere, cumhuriyet hükümetinin vereceği paradan Ali Vâsıb Efendi’nin alacağı parayı hesap etmişti o zaman. “Pek genç bir yaşta tecrübesiz bir insan olmama rağmen, şaşkın bir hale gelerek teessür ve sükût-u hayale uğradım.” diye bu durumu anlatan Ali Vâsıb Efendi, yapacak bir şey kalmadığını da şöyle ifade ediyordu: “Hiçbir programı olmadan çil yavruları gibi dağılmamız ve felaketlere düçar olmamız ikinci büyük bir felaket idi. Aile reisimiz olan bu zatın bu cevabı beni cidden müteessir etti... Yedi yüz sene koca Osmanlı İmparatorluğuna hükmeden bu aileyi temsil ve riyasetini hasbelkader deruhte eden bu zatın fikir ve hislerinin bu suretle tezahür etmesi benim için acı bir ders oldu.”

Halife, 3 Mart 1924’te ülkeyi terk ederken diğer hanedan mensupları, üç gün sonra saat 9 buçukta yola çıkıyordu. Geri döneceği umudunu taşıdıkları için Ali Vâsıb Efendi’nin babasının yanında sadece 2 bin 300 dolar bulunuyordu. Sıkıntılı yıllar gelip çattığında birçok değerli eşyayı satmak durumunda kalmışlardı. Bu ayrılık esnasında kaderin cilvesi olsa gerek yedi yıl sonra âşık olup evleneceği V. Mehmet Reşad’ın 12 yaşındaki torunu Emine Mukbile Sultan’la karşılaşıyordu.

MISIR’DA DA SALTANAT LAĞVEDİLİNCE…

Fransa’daki 10 yıllık ikametin ardından 1935’te kültürel açıdan kendisine daha yakın hissettiği Mısır’a taşınıyordu. Mısır Kralı’nın yakın arkadaşı olmasından dolayı rahat bir yaşam sürüyordu, hatta mali açıdan destek de alıyordu. Ancak 1952’de Mısır’da krallığın kaldırılmasıyla Ali Vâsıb Efendi ikinci bir travma daha yaşadı. Kral sürgüne gidiyordu, artık bu ülkede ona destek olacak kimse de yoktu. Dört yıl sonra Süveyş Krizi esnasında Fransız hükümetinin verdiği özel pasaporttan dolayı Mısır’da düşman olarak görüldü. Hayatını İskenderiye’de idame ettirirken, tek çocuğu Osman Selaheddin Osmanoğlu ise finans eğitimi ve staj için İngiltere’deydi.

Adnan Menderes’in başbakanlığı kabul etme sebeplerinden biri olarak gösterilen “hanedan mensuplarından kadınların sürgün yasağının kaldırılması” şartı 1952 yılında uygulanınca eşi Emine Mukbile Sultan, Türkiye’yi ziyaret etmeye başladı. Erkekler içinse bu yasak 1974 yılında kaldırıldı; ancak birçok aile mensubu, katil ve hırsızlarla beraber verilen bu affı reddetti; kimisi geri dönmeyi kabul etmedi.

CENAZE NAMAZI EYÜP CAMİİ’NDE

Ali Vâsıb Efendi de bunlardan birisiydi. Türkiye’yi ziyarete geliyor; ancak yerleşmeyi düşünmüyordu. İskenderiye’de oğluna adadığı hatıralarını tamamladı. 1983 yılında vefat ettiğinde defni de bu şehre yapıldı. Oğlu Osman Selaheddin Efendi önce babasının hatıralarını bastı, ardından da mezarının Türkiye’ye taşınması için düğmeye bastı. 1997 yılında önce dönemin hükümetinin imzası alınmış, ardından cumhurbaşkanı onaylamıştı. Ancak o dönemde mezarı getirmek mümkün olmadı. Ve on yıl sonra Osman Selaheddin Osmanoğlu naaşı nakil için geçtiğimiz pazar Mısır’a uçtu.

Ali Vâsıb Efendi’nin mezarının taşınma sebebi olarak hem topraklarından ayrı hem çocuklarının ve torunlarının ziyareti için uzak hem de Mısır’daki mezar yerinin uygun olmaması gösteriliyor. Osman Selaheddin Osmanoğlu, nakille ilgili sıkıntılar yaşanmasından endişe ediliyor. Türkiye’den olduğu gibi Mısır’dan da izinler alındı; ancak Mısırlı yetkililer bir torbayla kemiklerin gönderilmesini gündeme getirebilir.

Ancak oğul Osmanoğlu babasının toprak altındaki kemiklerini çıkartıp bir tabuta yerleştirilmesini arzuluyor. 4 Ağustos 1922’de Ruslar tarafından vurularak öldürülen Enver Paşa’nın mezarı 74 yıl sonra (5 Ağustos 1996) Türkiye’ye taşınmıştı. Kemikler Abide-i Hürriyet Parkı’ndaki mezara yerleştirilmişti. Ali Vâsıb Efendi’nin kemikleri de aynı şekilde gelecek. Kargoyla tabut önce İstanbul Havalimanı’na inecek, buradan bir gasilhaneye nakledilecek. Ardından Eyüp Camii’nde tekrar cenaze namazı kılınacak. Bu namazın cuma günü olması düşünülüyordu; ancak dua mahiyetindeki cenaze namazının çok kalabalık olması ve göze batması istenmediğinden başka bir güne alınması kararlaştırıldı. Cenaze törenini aile mensupları, sevenleri ve Mısır’dan Ali Vâsıb Efendi’nin iki arkadaşı da katılacak.

Ali Vâsıb Efendi’nin eşi Emine Mukbile Sultan 1995 yılında İstanbul’da vefat etmişti. Defni Eyüp’te Sultan Reşad’ın türbesinin yanındaki aile kabristanına yapılmıştı. Ali Vâsıb Efendi’nin Mısır’daki mezarı da eşinin yanına taşınacak. Mezarlıkta yapılan araştırmada eşinin yanında boş bir lahit bulundu. Ali Vâsıb Efendi’nin mezarı da buraya taşınacak.

Osmanlı’yı idare eden aile artık payitahtta bulunmasa da kendi içinde “hanedan reisliği” geleneğini sürdürüyor. Bu sıfatı en yaşlı üye taşıyor. Ali Vâsıb Efendi de 1977-83 yılları arasında hanedan reisliği yaptı. Türkiye’ye defnedilen son hanedan reisi ve aynı zamanda Osmanlı padişahı, 1918 yılında vefat eden Sultan Reşad idi. Vahideddin ise 1926’da Fransa’da borç içinde vefat etmiş, Şam’da defnedilmişti. Sonraki bütün hanedan reislerinin defni vatanlarından uzakta oldu. Böylece Sultan Reşad’dan sonra ilk defa bir hanedan reisi Türkiye’ye defnedilecek.

MISIR’DAN İKİ ŞEHZADE GETİRİLMİŞTİ

Sürgünle birlikte yurtdışında ikamet eden birçok hanedan mensubu maddi imkânsızlıklar içinde yaşadı. Kimisi mezarlıkta bekçilik yaptı, kimisi borç içinde vefat etti, hatta mezarı bilinmeyenler bile var. Yurtdışında vefat edip mezarı Türkiye’ye taşınan iki şehzade daha bulunuyor. 1977 Mart’ında Ömer Faruk Efendi ve Namık Efendi sessiz sedasız Türkiye’ye getirilip Çemberlitaş’ta bulunan Sultan Mahmud türbesine defnedilmişti. Zamanın hükümeti, duyulmaması şartıyla onay vermişti Mısır’daki mezarların taşınmasına. Ali Vâsıb Efendi ile bu sayı üçe çıkacak.


ABDÜLMECİD’DEN SONRAKİ DÖRDÜNCÜ HANEDAN REİSİ

Hanedan reisinin ismi / Riyaset dönemi / Defin yeri
=======================================
Sultan Vahideddin / 1918-1926/ Şam
Halife Abdülmecid / 1926-1944/ Medine
Ahmed Nihad Efendi / 1944-1954/ Şam
Osman Fuad Efendi / 1954-1973/ Paris
M. Abdülaziz Efendi / 1973-1977/ Nice
Ali Vâsıb Efendi / 1977-1983/ İskenderiye
Mehmet Orhan Efendi / 1983-1994/ Nice
Osman Ertuğrul Efendi / 1994-(sağ) / -


aksiyon
Yayın Tarihi : 7 Mayıs 2007 Pazartesi 11:11:09
Güncelleme :7 Mayıs 2007 Pazartesi 11:11:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet türkmen IP: 88.226.182.xxx Tarih : 7.05.2007 00:54:56
bunlar bizim insanlarımız. artık tüm yasaklar kalkmalı, onlara hakettiği değeri vermeliyiz. padişahlığın tekrar gelmesinden korkmuyorsak tabi..