Türkiye, atmosferdeki ozon tabakasının delinmesine yol açan sera etkisi yaratan gazların emisyonunu 1990-2000 yılları arasında yüzde 65 artırdı. AB'ye aday ülkeler ise aynı dönemde yüzde 35 azalttı.
1997'de imzalanan Kyoto Protokolü'ne taraf olmayan Türkiye, sera etkisi yaratan gazların emisyonlarını 1990 seviyesinde tutmak amacıyla hazırlanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne 24 mayıs 2004'te taraf oldu.
Gelişmekte olan ülkelerin yer aldığı sözleşmenin Ek-1 listesinde bulunan ancak Kyoto Protokolü'ne henüz taraf olmayan Türkiye, taraf olması halinde protokolün endüstrileşmiş ülkelerin bulunduğu Ek-B listesinde yer alacak.
Diğer adaylar azalttı
Bu listede yer alan ülkelerin, protokol kapsamında sınırlama getirilen altı sera etkisi yaratan gazın toplam emisyonlarını, 2008-2012 döneminde 1990-2000 dönemi seviyesinin en az yüzde 5 altına indirmeleri gerekiyor.
Ek-1 ülkelerinden AB'ye aday olan ülkeler, 1990-2000 arasında sera etkisi yaratan gazların emisyonlarında ortalama yüzde 35 civarında indirim sağladı. Türkiye ise aynı dönem için yüzde 65 oranında artış kaydetti.
Daha da artacak
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye'de kömür, petrol, doğalgaz gibi birincil enerji kaynaklı karbondioksit emisyonu 1990'da 127.2 milyon ton olarak gerçekleşirken, alınan tüm tedbirlere rağmen 2000'de 210.4 milyon tona ulaştı.
Birincil enerjiden kaynaklanan toplam karbondioksit emisyonunun 2010'da 403.6 milyon tona çıkacağı tahmin ediliyor. Buna göre Türkiye'nin karbondioksit emisyonundaki artış, 2010'da 1990'a göre yüzde 217 olacak.
Rapor hazırlanacak
Türkiye'nin, 2004'te taraf olduğu sözleşme gereği Birinci Ulusal Bildirim Raporu'nun hazırlanması gerekiyor. Ağustos 2006'ya kadar bitirilecek olan raporda, Türkiye'nin durumu net olarak ortaya konulacak.
Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne taraf olup olamayacağının değerlendirilmesi de bu çerçevede yapılabilecek.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, hedeflerinin gelişmeye engel olmadan, iklimi değiştiren ve Türkiye'yi de etkileyecek sera etkisi yaratan gazların emisyonlarının azaltılması amacıyla küresel işbirliğini artırmak olduğunu söyledi.
Sözleşme ve protokol
İklim değişikliğine neden olan karbondioksit (CO2) emisyonlarını azaltmaya yönelik eylem stratejilerini ve yükümlülüklerini, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi düzenliyor.
Haziran 1992'de Brezilya'nın Rio de Janerio kentinde gerçekleştirilen Habitat zirvesinde imzaya açılan ve 1994'te yürürlüğe giren sözleşmeye bugüne kadar 189 ülke taraf oldu.
Daha sonra sözleşmenin, sera etkisi yaratan gazların emisyonlarını 1990 seviyesinde tutmak için yetersiz kaldığı dikkate alınarak, 1997'de Japonya'nın Kyoto kentinde Kyoto Protokolü imzalandı.
Bu protokolün hedefi ise dünya ikliminde sera etkisi yaratan ve büyük bölümü endüstri ülkelerinde oluşan karbondioksit oranını 1990 düzeyinin altına indirerek, 2010 yılına kadar yüzde 5 oranında düşürmek.
Türkiye 1997'de sözleşmeye taraf olmadığı için indirim taahhüdünde bulunmadı. Kyoto sürecine, 2004'te sözleşmeyi imzalayarak giren Türkiye'nin, 2008-2012 arasındaki toplam salımlarını 200.7 milyon tona çekmesi gerekiyor.
Rusya'nın katılımının ardından, gelişmiş ülkeler arasında Kyoto Protokolü dışında sadece ABD ve Avustralya kaldı.