Şu aralar televizyonda gösterilen bir bebek bezi reklamı var. Bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi?
Fonda erotik filmlerde çokça kullanılan iç gıcıklayıcı bir caz parçası duyuluyor. Klasik romantik bir buluşma için çiftlerden biri duş alıp süslenme aşamasında. Ancak hayır, bunlar iki yetişkin insan değil mini minnacık bebekler. Erkek bebek çıplak olarak duştan çıkıp saçlarını tarıyor.
Amaç karşı cinsten olan bebeğin beğenisini kazanmak. Sonunda her ikisi de reklamı yapılan bebek bezlerini üstlerine geçirip buluşuyorlar ve kolkola uzaklaşıyorlar. Reklam kısaca böyle bir “date”in yani romantik buluşmanın hikayesi. Anlayacağınız belirgin bir cinsellik tonuyla rollerin bebekler tarafından oynandığı bir reklam senaryosu. Doğrusu ülkemiz reklamcılık piyasasında ağızda kötü tad bırakan ve zevksiz reklamlardan bol birşey yok. Bol argo kullanımı, metinlerdeki bayağılık, görsel düzeyin düşüklüğü ve oyuncu kullanımındaki başarısızlık derken “yaratıcı reklam” kavramı çok az örnek dışında ülkemize uzak bir kavram. Sonuç olarak bu bebek bezi reklamı için de onlardan biri deyip geçebiliriz kuşkusuz. Ne var ki, reklamlarda bebek kullanımı bütün gelişmiş ülkelerde belirli kurallara bağlıdır. Örneğin bu derece alenen çocuk sömürüsü sınıflamasına girecek bir reklamı ne Kanada’da ne ABD’de ne de girmek için çabalayıp durduğumuz AB ülkelerinde izleyebilirsiniz.
Çocuk-reklam ilişkisi hem çocukların kullanımı hem de tüketici olarak çocukların rolleri anlamında kesin çizgilerle belirlenmiştir. Yine bu köşede defalarca çocukların tüketici konumuna indirgenip onların kolayca cezbedilmesi üzerine dev bir pazarın varolduğunu yazmıştım. Bu kez ise konumuz bebeklerin kameranın önünde istismara uğraması. Son yapılan araştırmalara göre Türk toplumu olarak bebekleri reklamlarda görmeye bayıldığımız ortaya çıkmış. Araştırmada deneklerin üçte ikisi sıkılmadan izledikleri reklamların özellikle bebek ürünleri olduğunu belirtmişler. Anlayacağınız bizler pek bebek-sever bir milletiz. Dolayısıyla da reklamverenler ve reklam ajansları da bunu sonuna kadar sömürmeye kararlı görünüyor. Türkiye’deki Reklam Özdenetim Kurulu’nun da bir dizi “esasları” çerçevesinde de etik kurallar ve reşit olmayanlara ilişkin uygulamalar sıranıyor. Ancak yine de bu kurallar son derece genel ve zaten yaptırımı da bulunmuyor.
Türk reklamcıları Avrupa Yayın Birliği'nin (EBU) reklamlarla ilgili düzenlemesindeki “çocukların ancak kendi kullanabildikleri ürün ve hizmetlerin reklamında rol alabilecekleri” maddesine uyduğunu iddia ediyor. Yani çocukları tüketici konumuna indirgemeyeceğinin ve farklı ürünleri pazarlamak adına çocukları kullanmayacağının sözünü vermiş bulunuyorlar. Zaten sözünü etiğimiz ürün bebek bezi yani doğrudan doğruya bir çocuk ürünü. Burada sorun temel olarak bebeklerin ürün pazarlama adına cinsel malzeme olarak kullanılmasının kimseyi rahatsız etmemesinde yatıyor. Örneğin Kanada’da ulusal bir kurum olan The Canadian Advertising Foundation (CAF), ajansları, reklamverenleri ve medyayı temsil eder. ACF çocukları korumak için özel ilkeler koyar ve bunların uyulup uyulmadığını yakından kontrol eder. 1963 yılından beri reklamcılık standartları Kanada’da çok sıkı bir biçimde uygulanmaktadır. 1990’da ise bu ilkeler güncellenmiş ve 1993’te cinsiyet rolleri ile ilgili 12 yeni ilke eklenmiştir. Konumuzla ilgili olan bu 12 ilkeden biri, 16 yaşın altındaki çocukları reklamlarda yetişkin cinsel kimlikleri varmışçasına ve cinselliklerini öne çıkaracak şekilde gösterilmesini yasaklamaktadır. Özellikle bu cinsel kimlikleri varmış gibi gösterilen bir bebek ise varın artık işin sapkınlığını siz düşünün!