28
Mayıs
2024
Salı
YAŞAM

Şener Şen evlenmeyi asla düşünmüyor

Oscar için yarışan "Gönül Yarası"nın Nazım'ı Şener Şen anlatıyor; "65 yaşından sonra yeni bir aşk mı? Sanmıyorum, en azından doğa yasaları var."

Sette asla starlık taslamam

Şener Şen'in gerçek hayatında da tıpkı "Gönül Yarası" filmindeki gibi öğretmenlik yaptığını biliyor muydunuz? "Gönül Yarası"nın Oscar için yarıştığı ve sonucun heyecanla beklendiği bugünlerde Atilla Dorsay, filmin başrol oyuncusu Şener Şen'le konuştu.

Hayatımıza ne kadar girdi Şener Şen... Aynı çaptaki diğer ünlü oyuncular gibi, yıllardır o da sanki en yakın tanışlarımız, en içten dostlarımız arasında. O güleç bakışlarıyla, o bin bir anlamlı yüzüyle, engin oyun gücüyle bizleri çoğu zaman güldürdü, bazen de ağlattı, hem de nasıl!.. Filmlerinin arasına "Eşkıya" ile "Gönül Yarası"ndaki gibi 9 yıl bile girse, o araya "İkinci Bahar" gibi dizileri, "Mucizeler Komedisi" gibi müzikalleri, onlar da olmadı, reklamları soktu ve hep yanıbaşımızda olmayı başardı. Onun gibi hiç tanışmasak da "ailemizin dostu" hissettiğimiz kaç kişi var? Ve ben, "Gönül Yarası"nın Oscar için yarıştığı ve sonucun heyecanla beklendiği bugünlerde onunla söyleşmek istedim. Önce şöyle dedim: "Sinemaya geç başladın: 34 yaşında. Daha erken başlasaydın ne olurdu? 'Jön' oynar mıydın?" "Bu aklımın kenarından bile geçmedi. Delikanlılık çağında falan kızların göz koyduğu biri olmadım. Olsaydı hissederdim! Ben normal, yurdun ortalama insanı tipinde bir adamım. Yani vasat, genel çoğunluğa giren... SES dergisinin yarışmalarına filan katılmadım, katılsaydım herhalde hemen elenirdim."

FİGÜRANLIĞI DA SEVDİM
Sonra anlatıyor; gençken tek hayali tiyatrocu olmakmış. Bu yüzden ilkokul öğretmeniyken istifa etmiş ve Şehir Tiyatrosu'na girmiş. "Çileli günler oldu tabii, hiç para almadan çalıştığımız oldu. Sonra bayağı ciddi roller de oynadım." Öğretmenlikle başlaması ilgimi çekiyor: "Gönül Yarası"nda da öğretmen olmadı mı? "1964-65 yıllarıydı . Ama ben Nazım öğretmen kadar idealist olamadım ve daha iyi para kazanmak için ayrıldım." Ancak tiyatroda da maaşlar düşük olduğu için, ek iş olarak seslendirmeye, sonra da sinemaya girmiş ve kimi Orhan Aksoy veya Zeki Ökten filmlerinde "kalabalıktan biri' olarak görünmeye başlamış: "Öyle çok filmim vardır. Önde jönler dans eder, biz düğün kalabalığı..." Şen sinemada uzun süre asıl komiklere replik veren veya denge unsuru oluşturan ikinci komik oldu: Zeki ve Metin'e, Kemal Sunal'a, İlyas Salman'a... "O yıllarda bir gün başrol oynamak, hele hele dram oynamak isteği var mıydı?" "Çok büyük hayaller kurmuyordum. Beni kitleye ilk tanıtıp sevdiren film 'Hababam Sınıfı' serisi ve oradaki Badi Ekrem karakteri oldu. Arzu Film ekibine dahil oldum ve Ertem Eğilmez'den çok şey öğrendim. İş bölümü vardı tabii. Tarık jöndü, Kemal baş komikti, Adile, Münir, Halit ve ben yardımcı oyunculardık. O yardımcı oyunculuk 10 yıla yakın sürdü, 1984'e kadar... Ama çok mutluydum, çok iyi bir ekiptik, çok da eğleniyorduk. Başrol düşünmemiştim bile".

İLK BAŞROLÜ REDDETTİM
Sırası gelmişken soruyorum, yeni Hababam'ları, izliyor mu, nasıl buluyor? "TV gösterimlerinde gördüm. Ortada güçlü bir isim, muhteşem bir efsane var. Şimdi yapılanlar farklı, kadro başka, anlayış farklı. Ama böylesi bir değişim kaçınılmazdı." 1984 yılında, o zamanın icabı, işletmeciler Arzu Film'den "Şener'li bir film" talep etmişler. İstedikleri, uyanık üçkağıtçı tipi, hani köylüleri aldatıp Almanya diye köprü kenarında filan bırakan... Yani "Banker Bilo"daki Maho Ağa karakteri... Ama Şen karşı çıkmış: "Eğer başrol istiyorsanız, o karakter olmaz" demiş. "Üçkağıtçı kimliğiyle tanınmak istemiyordum. Başrol istiyorlarsa, projede özgür olmalıydık. Ertem ağabeye karşı çıkmak zordu. Hayli tartıştık, o bana riskleri anlattı. 'Eğer film yatarsa, iş başlamadan biter, bunu bil', dedi. Ama ben direttim. Bunun üzerine Başar Sabuncu'nun projesi 'Namuslu' gündeme geldi. Ve Ertem ağabey bana jest olsun diye filmi bizzat kendisi çekti." Ve kumar kazanılmış, "Namuslu" 1984'te en çok iş yapan 10 filmden biri olmuş. Ardından "Aşık Oldum", Milyoner", "Çıplak Vatandaş", "Değirmen" gibi Şener Şen klasikleri... Ve de sonra Yavuz Turgul'la başlayan o büyük işbirliği. "Senin hayatında en önemli iki kişi herhalde önce Ertem Eğilmez, sonra da Yavuz, değil mi?" Bir an düşünüyor: "Evet, zaten unutma ki Yavuz da, Ertem ağabey ekolünden gelmedir. Ama rahmetli Egemen Bostancı'yı da anmalıyım. Çünkü benim hayatımda 1982-86 arası süren bir de Egemen Bostancı dönemi var. Şan tiyatrosundaki parlak müzikaller dönemiydi." "Sanki Taksim'in göbeğinde bir tür Broadway yaratma çabası ve rüyası değil miydi o?" "Evet, belki. Ama en görkemli olanlarında, örneğin Hisseli Harikalar Kumpanyası'nda ben yoktum. Biz daha mütevazı işler yaptık: 'Sezen Aksu Aile Gazinosu', 'Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra', 'Emel Sayın'la Neşe-i Muhabbet' gibi. Esas şarkıcıların konseri ve araya serpiştirilmiş skeçlerle desteklenmiş, Adile, İlyas, Ayşen, Mehmet Ali Erbil, vs..."

TURGUT İYİ OYUNCU OLUR
O müzikaller dönemini özlemle anlatıyor. Ben de geçen yıl "Mucizeler Komedisi" yle bu türe dönüş yaptığını hatırlatıyorum: "Bu çok büyük bir projeydi. Her alanda en önemli isimler bir araya geldi. Ama aksilikler oldu. Önce ben rahatsızlandım, boyun fıtığı oldum, proje kaldı. Nihayet oynadık, dört ay kadar... Ama maliyetler o kadar fazlaydı ki, Mustafa (Oğuz) sonunda pes etti." Ben yine sinemaya ve Yavuz Turgul'la ilişkisine dönüyorum. Önce Yavuz'un yazıp Nesli Çölgeçen'in çektiği o komedi klasiğimiz "Züğürt Ağa"... Ardından "Muhsin Bey", "Gölge Oyunu", "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni", "Eşkıya" ve de "Gönül Yarası". 6 filmle somutlaşan görkemli bir işbirliği. "Tüm bu filmlerdeki o temel kişilik, yani geçmişin değerlerine ağıt yakan, günümüzün değerleriyle başa çıkamayan ve modern yaşamla uyum sağlamada zorlanan kişilik, aslında Yavuz'un kendisi değil mi?" "Çok doğru. Yavuz tabii ki duygularından yola çıkıyor. Onun bütün filmlerinde oyunculuklar en üst düzeydedir. Yavuz'un oyunculuktan çok iyi anlamasından ve ne istediğini çok iyi bilmesindendir bu." "Yavuz oyunculuğa bu kadar yakınsa niye kendisi oynamıyor?" "Vallahi, oynasa yaman bir oyuncu olurmuş."



Sabah Pazar/Atilla Dorsay
Yayın Tarihi : 22 Ocak 2006 Pazar 14:06:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?