28
Mayıs
2024
Salı
YAŞAM

Türk babanın 11 yıl önce kaçırdığı kızını arıyor

Dünya üstündeki bütün kötülüklere lanet okutan, insanın içini ezen bir hikaye, 34 yaşındaki Emmanuelle Ancel’inki. Çocuğunu 11 yıldır göremeyen bir anne trajedisi bu. Aslında onun hikayesi bize hiç yabancı değil. Tıpkı Türk babanın kaçırdığı çocukların annesi İzlandalı Sophia Hansen’inki gibi. Hansen de iki çocuğuna kavuşmak için yıllarca mücadele vermişti.

Emmanuelle Ancel, 22 yaşındayken tanıştığı Mustafa Şenocak’a aşık olup, çocuk doğurdu. Elektrikçi olarak bildiği sevgilisinin, Fransız polis kayıtlarından uyuşturucudan hırsızlığa, darptan adam yaralamaya kadar işlediği suçları öğrenince iş işten çoktan geçmişti. Mustafa Şenocak, izini kaybettirmek için isim de değiştirdi ama Emmanuelle mücadeleden vazgeçmedi: "Çok basit bir hayatım vardı, bunların benim başıma gelebileceğini asla düşünemezdim" diyen Ancel, kızını en son gördüğünde 1 yaşındaydı. Fransa’da yaşayan Ancel’in hikayesini öğrenip röportaj yapmak istediğimde, tereddütsüz ilk uçağa atlayıp İstanbul’a geldi. Karşımda başından geçenleri anlatırken elleri titreyen, çocuğunun ilk adımını göremeyen, ilk hecelerini duyamayan, yaptığı ilk resimlerine bakıp gülemeyen, hepsinden önemlisi kokusunu içine çekemeyen bir anne vardı. Emmanuelle Ancel, bu yazıyı okuyan herkesten yardım istiyor. Vicdanı olan herkesten.

1991 yılının ortalarında, Fransa’nın kuzeydoğusundaki Alsace’da bir arkadaş toplantısı yapılıyordu. 22 yaşındaki Emmanuelle Ancel ile Ordu’dan Fransa’ya göç eden bir ailenin 25 yaşındaki oğlu Mustafa Şenocak işte bu toplantıda tanıştı. Altı ay flört ettikten sonra birlikte yaşamaya karar verdiler.

Mustafa Şenocak, elektrikçi olduğunu söylüyordu. Birlikte oldukları dönemde, Mustafa iki ay hiç haber vermeden ortadan kayboldu. İki ay sonra çıkıp geldiğinde, Emmanuelle’e, "Benden kaynaklanmayan bir karşılıksız çek olayı yüzünden hapse girdim" dedi. Emmanuelle, Mustafa’ya aşıktı ve inanmıştı. Hatta sonraları, "Benim basit bir hayatım var. Böylesine olayların başıma geleceğini düşünemezdim bile" diyecekti.

Mustafa’nın ciddi bir alkol sorunu vardı. Daha beraberliklerinin ilk yılında Emmanuelle’i dövmeye başladı. Öyle ki, bir gün sokak ortasında Emmanuelle’i döverken, yoldan geçen bir sürücünün müdahelesi bile Mustafa’yı durduramadı. Aynı sürücünün polise haber vermesiyle Mustafa tutuklandı.

Durumu öğrenen Emmanuelle’in ailesi onu hemen tatile gönderdi ama üç ay sonra Mustafa tekrar hayatlarındaydı. Defalarca özür dilemiş, alkolü bırakacağına söz vermişti. Emmanuelle, Mustafa’yı niye affettiğini şöyle açıklıyordu: "O benim ilk erkeğimdi, bir hata yüzünden kaybetmemek gerektiğini düşünüyordum."

Emmanuelle böyle düşünürken, Mustafa’nın Fransız polisindeki suç kayıtlarından haberi yoktu. Avusturya’da uyuşturucu satıcılığı, Fransa Colmar’da ölümle tehdit ve alıkoyma, haneye ve arabaya zorla girerek hırsızlık, araba hırsızlığı, kaza sonrası kaçış, parasını ödemeden otelde kalma, Mustafa’nın suçlarından bazılarıydı.

JULIE 10 AYLIKTI ONU BİLE DÖVDÜ

1993’te Emmanuelle hamile kalınca Mustafa tekrar alkole başladı. Sık sık Fransa’nın farklı bölgelerinden Emmanuelle’in bilmediği, tanımadığı kişilerden Mustafa’ya telefonlar geliyordu. Yine aynı dönemlerde Emmanuelle, Mustafa’nın esrar kullandığını öğrendi ama o hálá Mustafa’dan umudunu kesmemişti. "Çocuk doğunca hizaya gelir" diye düşünüyordu. Ama 1 Mart 1994’te Julie’nin doğumu hiçbir şeyi değiştirmedi. Emmanuelle, duruma Mustafa’nın ailesinin el koyabileceğini düşünüyordu ama aileden de kimseyi tanımıyordu.

Mustafa 1988’de alkollü olarak kaza yapıp, başka birinin felç olmasına, kendisinin de ölümden dönmesine sebep olduktan sonra, aile Türkiye’ye dönmeye karar verdi. Mustafa’nın kız kardeşi Filiz’in, Jean Pierre Dupont adlı bir Fransız ile Türkiye’deki düğünü aileyle tanışmak için iyi bir fırsattı. Şubat 1995’te Türkiye’ye geldiklerinde aile onları çok iyi karşıladı. Fakat birkaç hafta sonra Mustafa, herkesin içinde babası Ergüder Şenocak’ı dövdü. Emmanuelle kavga sırasında bir yandan Julie’yi kucaklıyor, bir yandan da dışarıdan biri gelmiş gibi zile basarak Mustafa’yı durdurmaya çalışıyordu. Aynı günlerde artık Mustafa iyice çığırından çıkmış, henüz 10 aylık bebeği de dövmeye başlamıştı.

ÇOCUĞU GÖTÜRÜRSEN ONU ÖLDÜRÜRÜM

Emmanuelle, hiç de kolay olmayan o günleri şöyle anlatıyor: "Artık yaşanmaz hale gelmişti. Fransa’ya dönmek istiyordum ama Mustafa’nın annesi Beratiye, Julie’yi alamayacağımı söylüyor, sana değil bana anne diyecek diyordu. Kafamı toparlamak ve yasal haklarımın ne olduğunu öğrenmek için Fransa’ya döndüm. Mustafa, telefon açıp dönmemi istediğini, her şeyin düzeleceğini söyleyince bir hafta sonra tekrar döndüm. Fakat havaalanında beni karşıladığında bile alkollüydü.

Daha o gece beni dövmeye başladı. Ertesi gün Fransa Konsolosluğu’na gidip yardım istedim. Karakola gidip şikayette bulunduk. Mustafa beni takip etmiş. Çocuğu götürmeyi düşünürsen, onu öldürürüm diye tehdit etti. Julie’nin henüz nüfus kağıdı olmadığından, savcılık çocuğun kime ait olduğu belli olmadığı için takipsizlik kararı verdi. Fransa’da yasal olarak ne yapabilirim diye tekrar dönmek zorunda kaldım. Sonradan öğrendiğime göre Mustafa bunu fırsat bilip, nüfus müdürlüğüne gitmiş ve ’annesi bırakıp gitti’ diyerek Julie Beratiye ismiyle kimlik almış. Ben Fransa’ya döndükten sonra Mustafa yine aradı özür diledi, çocuğu görebileceğimi söyledi. Döndüğümde bu kez Mustafa’nın kardeşi Mete’nin evinde kalmaya başladık. Julie, babaannesi ile birlikte kalıyordu. Mete’nin aileyi ikna etmesiyle Julie’yi bir ayda iki kez, sadece bir saat parkta görebildim."

UYUŞTURUCU İFTİRASI ATACAKLARDI

Ailenin yumuşamasıyla bir süre sonra Emmanuelle, tekrar ailenin yanına yerleşti. Mustafa, Fransız vatandaşı olmak istediği için bir süre sonra Emmanuelle ile birlikte Fransa’ya gitti. Sabıka kayıtlarından dolayı vatandaşlığı reddedilince tekrar Türkiye’ye döndüler. Daha ilk gece yine büyük bir kavga patladı. Emmanuelle dayak yerken, Mustafa’nın büfenin camına attığı yumruktan kolu kesildi:

"Kendimi korumaya çalışıyordum. Beratiye, kocaya karşı gelinmez diye bana bağırıyordu. İçeri gidip odadan bir kabın içinde beyaz toz getirdi. Bu ne, dedi. Ne olduğunu bilmiyordum. Yürü seninle birlikte polise gideceğiz, bunun ne olduğunu polislere anlatacaksın, dedi. O anda bana tuzak kurduklarını anladım. Muhtemelen uyuşturucu kuryesi olarak beni suçlayacaklardı. Bir saate kadar gelirim, deyip Fransız Konsolosluğu’na sığındım. 10 gün orada kaldıktan sonra Fransa’ya gittim. Döndükten sonra Mustafa yine dönmem için ısrar etti ama dönmedim. Bu kez, Fransa’ya gelebilmesi için konsolosluğa yazı yazmamı istedi. Ben de çocuğu getirecek zannederek yazdım ama konsolosluk vize vermedi. Zaten çocuğu getirmek için değil muhtemelen başka işler için bu vizeyi istiyordu."

JULIE’NİN VELAYETİ EMMANUELLE’DE AMA

Emmanuelle, Fransa’ya döndükten sonra her akşam Julie’yi aradı. Ama telefona sürekli Beratiye Şenocak çıktı ve "Ne Mustafa ne de Julie burada" deyip telefonları kapadı.

Emmanuelle, yasal hakları için çoktan mahkemeye başvurmuştu. Fransa ile aynı anda Türkiye’de de velayet davası açtı. Fransa’daki velayeti kazandı. Türkiye’deki dava ise 1998 yılında sonuçlandı. Karar, velayetin anneye verilmesiydi. Mustafa’nın avukatının itirazına rağmen, Yargıtay çocuğun velayetinin annede olduğunu onayladı.

Bütün bu olaylar, Fransız kamuoyunda da yankı buldu. İki televizyon kanalı Türkiye’ye gelerek aileyle konuştuğunda, kayınpeder Ergüder Şenocak, "Emmanuelle, kızını bırakıp gitti, daha ne konuşuyor" diye demeç verdi.

Türk polisinin Fransız makamlarına verdiği bilgiye göre, Mustafa Şenocak Anadolu yakasında bir yere taşınmıştı. Emmanuelle’in avukatları, polislerle birlikte bu adrese gitmek istiyordu fakat Julie’nin okulda değil evde olacağı bir günü kolluyorlardı.

2004 yılının ilk günü bir cumartesi günü adrese gidildi, savcılık izniyle ev arandı ama ne Julie ne Mustafa bulunabildi. Sadece Ergüder ve Beratiye Şenocak çiftiyle iki kızları vardı. Beş dakika sonra, daha önceleri çocuğunu görebilmesi için aileyi iknaya çalışan Mete de apar topar eve geldi. "Yeter artık. Annem, babam bu işlerden çok yoruldu. Bırakın bu işi" dedi. Avukatlar ise, "10 yıldır kızını görmeyen bir anneden bahsediyoruz, bırakmayacağız" karşılığını verdi.

Emmanuelle Ancel, 11 yıldır kızının bir yaşındaki fotoğraflarıyla avunuyor.

SAHTE PASAPORTLA EŞEK TAŞIYOR

Emmanuelle’in avukatları, davalar sırasında, nüfus kayıtlarında ilginç bir ayrıntı ile karşılaştılar. Mustafa, Mersin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla 13.09.2005 tarihinde adını Oğuzhan olarak değiştirmiş ve 21.03.2005 tarihinde Faslı Badia Salhi ile evlenmişti.

Avukatlar bu sürprizle karşılaşırken, Emmanuelle ise Fransa Colmar’daki bir barda başka bir şaşkınlık yaşıyordu. Barda duranlardan birinin Türkçe konuştuğunu duyunca, Mustafa’yı tanır umuduyla yanına yaklaşıp sohbete başladı. Bir süre sonra asıl merak ettiği soruyu sordu; "Mustafa Senokak’ı tanıyor musun?" Karşısındaki "Senokak değil Şenocak" diye düzeltti. Niye Mustafa’yı soruyorsun deyince, Emmanuelle "Ona bir hediye yollamak istiyorum" diye cevap verdi. Karşısındaki alkolün de etkisiyle, Mustafa ile ilgili bildiklerini anlatmaya başladı: "Konya’da oturuyor. İsviçre, Almanya arasında sahte pasaportla eşek taşıyor." Konuşan kişinin eşekten kastı, uyuşturucuydu.

JULIE BEN ANNE

Emmanuelle Ancel’in avukatları, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla Ordu ve Kadıköy’deki bütün okullarda Julie Beratiye Şenocak’ın kaydını aradı ama rastlayamadı. Fransız ve Türk Adalet Bakanlığı arasında defalarca Julie’den haber alınabilmesi için yazışmalar yapıldı.

Mustafa Şenocak nihayet geçtiğimiz yıl temmuz ayında, Türk Adalet Bakanlığı’na verdiği yazılı açıklamada, "Kızım ailemden birileriyle kalıyor ama kim olduklarını ve nerede kaldıklarını söylemek istemiyorum" cevabını verdi.

Emmanuelle, kızı ile ilgili her olasılığı düşünüyor. Bunlardan biri de, Julie’nin Mustafa’nın kız kardeşi Filiz ve eşi Jean Pierre Dupont ile olduğu. Fakat Emmanuelle’in tüm başvurularına rağmen Fransız makamları "özel hayat" gerekçesiyle hiçbir zaman Dupont’un nerede olduğunu araştırmayı kabul etmedi.

TELEFONU NASIL BULDUN

Son olarak Emmanuelle, 31 Aralık 2005 günü Mustafa’nın doldurduğu vize kağıtlarından gördüğü bir numarayı aradığında, Julie’nin yaşlarında (10-12) bir kız, telefona "Efendim" diye cevap verdi. Emmanuelle, bu sesin Julie’ye ait olduğunu düşündüğünden, kıt Türkçesi ile "Julie, ben anne" diyebildi. Fakat telefonu alan biri hemen kapadı. Emmanuelle, akşam altı sularında bir kez daha aradı. Telefona, Beratiye Şenocak çıktı ama konuşmadan telefonu başkasına verdi. Telefondaki erkek Fransızca, "Bu telefonu nerden buldun" diye sorunca, Emmanuelle "Bir arkadaşınızdan aldım. Ben Mustafa’ya her zaman yardım ettim. Fransa’da hapisteyken hep yardımcı oldum. Hayatı paylaşıyorduk, niçin kızımı benimle paylaşmıyor" dedi. Karşıdaki, dinledikten sonra telefonu kapadı. Emmanuelle ise, telefondaki erkeğin, mükemmel ve aksansız Fransızcası sayesinde Dupont olabileceğini düşündü.
Hürriyet Pazar/ Şermin Terzi
Yayın Tarihi : 22 Ocak 2006 Pazar 12:46:28
Güncelleme :22 Ocak 2006 Pazar 12:49:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
semra arziman IP: 86.211.243.xxx Tarih : 21.07.2006 14:05:40
cok uzuldum bu olaya bende bir anne olarak ayni aciyio yasadim ve yasamaya devam ediyorum benimde su anda 18 yasinda olan bir kizim var ve babasi tarafindan gorusmemiz engeleniyor fakat telofonla ve inttrnet araciligiyla firsat buldukca gorusuyoruz mutluyum çunki kizim artik buyudu bana ulasabiliyor