30
Mayıs
2024
Perşembe
YAŞAM

Yeni trend iş-aile dengesi

İşsiz kalma korkusuyla uzun yıllar aile hayatı hep ikinci plana itildi. Sonuçta ne iş hayatında ne de aile hayatında mutlu olamayan bireyler oluştu. Artık çalışan annelerin yanı sıra çalışan babalar da aile hayatına daha çok sahip çıkıyorlar. Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre iki babadan biri keşke çocuklarıma daha çok vakit ayırabilsem diye dertli. Türkiye’de de iş özel yaşam dengesinin önemi yavaş yavaş anlaşılmaya başlanıyor.

Bilinçli anne ve babalar evde cep telefonlarını kapayıp, e-postalarını kontrol etmeyerek, haftasonu ve akşamları eve iş getirmemeye özen göstererek iş ve özel yaşamı birbirinden ayırmaya çalışıyor.

Uzun yıllar, tepelerinde Damokles’in kılıcı gibi "işsizlik" korkusuyla yaşayan, "önce iş; özel hayat, aile sonra gelir" diyen, demek zorunda kalan Avrupalı yöneticiler, son yıllarda önemli bir mantalite değişikliği yaşıyor. Şirketler de bu evrime ayak uydurmaya çalışıyor. Fransa’da 2008 başında "Baba yöneticiler denge peşinde - Aile babalığı ile çalışma hayatını uyum içinde yaşamaya çalışan bir kuşağın portresi" başlıklı bir araştırma yapıldı. Coca Cola, Suez, Saint-Gobain gibi uluslararası şirketlerde çalışan 30-40 yaş grubu üst ve orta-üst düzey yöneticilerle yapılan anketlerin sonucunda ortaya, özetle, şöyle bir tablo çıktı:

Çalışan erkekler babalık rolüne / görevine giderek daha çok sahip çıkıyorlar ve bunu yaparken de iş hayatı-çalışma hayatı ilişkisini gözden geçiriyorlar. Yönetici üç babadan ikisi denge taraftarı: çalışmak ve başarılı olmak çok önemli ama aile hayatını feda etmeden. İki babadan biri keşke çocuklarıma daha çok vakit ayırabilsem diye dertli. Yüzde 20’si (özellikle de Paris’te çalışanlar) özel hayatlarıyla meslek hayatlarını daha dengeli yaşama imkanı olsa, mevcut işlerini terk etmeye hazır.

Anket, genç baba-yöneticilerin 3 farklı grup oluşturduğunu gösteriyor:

(1) Eve para getiren babalar: Birinci grup (1950’lerin zihniyetini temsil eden ve sayıları hızla azalan) "evin rızkını temin eden" babalar. Ağırlık noktaları, sadece ve sadece, işleri. Rolleri "eve çok para getirmek". Bunlar genç baba-yöneticilerin içinde yüzde 15’lik bir grup oluşturuyorlar.

(2) Dengeciler: İkinci grup çoğunluğu oluşturan (yüzde 52) "dengeciler". Ev ile iş arasında 50-50 denge sağlamak istiyorlar. En büyük kabusları iş ile aileden birinden fedakárlık etmek zorunda kalacakları) "kırılma noktası".

(3) Eşit ağırlıkçılar : Nihayet üçüncü grup (yüzde 33) "eşit ağırlıkçılar". Bunlar en radikal, en kararlı babalar. Daha önce de, "ailemle ve çocuklarımla ilişkilerime zarar veriyor" diye iyi bir işten ayrılmaktan kaçınmamışlar. Ev-iş dengesine aşırı hassaslar. En küçük bir taviz vermiyorlar. Bu genç yöneticiler kural ve otoriteyi temsil eden klasik baba modelinden, çocuklarıyla günlük duygusal ve gerçek ilişki talep eden yeni kuşak baba modeline geçişin sembolü.

Genç yöneticilerin pek çoğu "presenteeism" denilen yeni hastalığı ve bitmez tükenmez toplantıları, uzayıp giden akşamları, kural haline gelen fazla mesaiyi reddediyor. Gerekirse tatillerinden fedakarlık ederek akşam 5’te, 6’da çıkıp evlerine dönmek istiyor. Büyük şirketler henüz anne-yöneticilerinin çalışma şartlarını yerine oturtamadan, bu kez de karşılarına baba-yöneticilerin talepleri çıkıyor. İki gelişme haliyle birbirine bağlı. Amerikan ve İngiliz şirketleri bu gelişmeyi erken fark ettikleri için büyük şirketlere aile-dostu diye bir not da veriyorlar. (Kaynak: Journal du Net)

Madem ki Türkiye’nin de parçası olduğu küreselleşen dünyada beklentiler ve talepler giderek benzeşiyor, çalışan anne-çalışan baba ayrımı yapmadan, "Aile hayatı ile çalışma hayatı nasıl dengelenir?" ve bu açıdan "biz neredeyiz" sorularına cevap arayalım.

Önce şunu söylemek lazım: Herkesin mutlu olduğu denge farklı. Kimileri, hafta içinde geç saatlere kadar yoğun çalışıp, cumartesi-pazar tamamen kopmak istiyor. Kimileri, hafta sonu şirketle teması koparmamak, eve ufak tefek iş götürmek pahasına, hafta içi muhakkak mesela saat 5’te çıkmak istiyor. Hangisi doğru? İkisi de. Önemli olan sizin mutlu olacağınız bir denge kurmak.

İkinci önemli husus, kararlı olmak. Mesleki ve özel yaşam açısından önceliklerinizi belirleyin, herkese duyurun ve milim oynamayın. Küçük kızınızın okulda ilk müsameresi varsa, yer yerinden oynasa gidin. Pazartesi sabahı önemli bir randevunuz varsa, çocukları o gün okula kim bırakacak, önceden "b planı" hazır olsun.

Tabii ki üstlerinizi ve çalışma arkadaşlarınızı bu yeni kararınıza ve yeni duruma hazırlamanız gerekecektir. Müdürünüze "Cuma akşamları biz ailece yemeğe gideriz, biliyorsunuz. Ama ben perşembe akşamı geç çıkar, o raporu hazırlarım" diyebilmelisiniz. "Akşamları tam 6’da çıkıyorum ama, bakın işler aksamıyor..."


Ailesiyle zaman geçiren yönetici başarılı olur
Uzman psikolog Alanur Özalp, iş yaşam dengesini tutturanların iş hayatında da çok başarılı olduklarını söylüyor: "İnsanlar iş ve özel yaşam dengesini tutturmakta genel olarak zorlanırlar. Bu hassas bir dengedir. Bu dengede başarılı olanlar hayatta da başarı kazanırlar. İş ve özel hayat dengesini en iyi şekilde sağlayabilmek için yapılması gerekenler, şu öykü örneğiyle anlatılır: Büyük bir şirkete genel müdür seçilecek iki aday var. Birinci adam kendisini şöyle anlatır: ’Ben on senedir hiç izin yapmıyorum. Kendimi işime adadım. Gerekirse iş yerinde yatarım. İşime bağlı bir yöneticiyim’ der. Diğer aday da işine bağlı bir yönetici olduğunu söylemiştir. Sadece kendisi ailesine, çocuklarına zaman ayırdığını, tatillerini hiç aksatmadığını anlatmıştır. Bu adaylardan ikinci aday işe alınmıştır. Onu bu işe uygun bulan yönetici bu durumu şöyle açıklamıştır: Kendisine değer veren bir yönetici işine de önem ve değer verir. Kendisi mutsuz, yorgun bir yönetici iyi bir yönetici değildir. Ailesini mutlu edebilmek, ailesiyle zaman geçirmek mutluluğunu yaşayan bir yönetici, mutlu ve huzurlu olur. Ve çalışanlarını da en iyi şekilde değerlendirir."


Eşler arası ilişkinizi gözden geçirin
Hem çalışıp hem iyi bir eş olmak iyi niyetin ötesinde, dikkat ve planlama ister.

(1) Yeni bir çift modeli: Zaman değişti. Erkek eve para getirir, kadın ev işleriyle ve çocuklarla ilgilenir modelinin modası geçti. Bir defa, kadınlar bu rolle yetinmek istemiyorlar. Bu onların hakkı. İkincisi, ekonomik şartlar tek maaşla geçinmeyi zorlaştırıyor, özellikle büyük şehirlerde. (30-40 yaş grubundaki Fransız erkek yöneticilerin yüzde 57’si ’kimin daha çok para kazandığı önemli değil’ diyor, yüzde 48’i ’anne şunu yapar, baba bunu yapar diye değişmez bir rol dağılımı yok’ diye düşünüyor. Ama, söz fedakarlık yapmaya gelince, Fransa gibi sosyal açıdan ileri bir toplumda bile dededen kalma refleksler ortaya çıkıyor: Cevap veren erkeklerin yüzde 41’i mesleki açıdan fedakarlığı eşlerinin yaptığını itiraf ediyor; ’eşimin kariyeri için ben mesleki açıdan özveride bulundum’ diyenlerin oranı sadece yüzde 4.)

(2) İş bölümü yaparken: Eşler arasında iş bölümü yaparken, tercihleri dikkate almayı unutmayın: Ben ütüyü sevmem, sen bulaşıktan nefret edersin. Aynı şekilde ikinizin zamanını da dikkate alın: Ben sabah erken çıkıyorum, çocukların kahvaltısını sen hazırla. Ben daha kolay izin alabiliyorum, gün içinde okula filan gitmek gerekirse, ben giderim. (Bu arada, medeni ülkelerdeki gibi, çocuklarınıza da ev işlerine yardım etmeyi öğretin.)

(3) İşle ilişkinizi dikkate alın: Sonra, herkesin işe bakışı aynı değil. Kimisi severek çalışır, kimine kalsa haftada 3-4 gün çalışmak yeter de artar. Kimisi için iş hayatı kişiliğinin önemli bir parçasıdır, kimine göre sadece para kazanmak için bir ihtiyaç. Karı koca oturun, bu konuları açık açık konuşun. Kim işe ağırlık verecek, kim daha gönüllü fedakarlık edecek .

(4) Beklenmedik durumlar:

Olur ya, çalışan eşlerden birinin başka bir kente tayini çıktı, iyi bir iş teklifi geldi... Haliyle, kurduğunuz dengeleri değiştirmeniz gerekecek. Karar vermeden önce, olası senaryoları düşünün, hangi kararın neyi nasıl etkileyeceğini ve nasıl bir değişiklik yapmanız gerekeceğini, bunun aileniz ve bireyleri için ne getireceğini ne götüreceğini önceden hesaplamaya çalışın.


HAFTA SONLARI TAM ZAMANLI BABAYIM
Boğaziçi Yazılım Genel Müdürü Özgür Şenel ile diş hekimi eşinin 5 ve 12 yaşlarında iki oğulları var. Anne babaları işteyken onlarla bakıcı ablaları ilgileniyor. Özgür Şenel, yoğun bir tempoda sabah çok erken saatlerden akşam 8’e kadar çalıştığını, ama asla eve iş getirmediğini söylüyor. Ve ekliyor: "Artı, ilk oğlum olduğu günden beri hiç hafta sonları çalışmıyorum. Dolayısıyla, hafta sonları tam zamanlı baba olup, oğullarıma vakit ayırıyorum. Eşim ise yoğun değil, ama planlı bir şekilde dolu dolu çalışıyor. Yani, çalışacağı zaman muayenehanede, çalışmayacağı zamanlar hep evde ve ev işlerinde." Şenel, evde olduğu zamanlarda oğullarıyla azami zaman geçirmeye gayret ediyor.

Hafta sonları birlikte tamir etme, bir şeyleri söküp takma, boyama gibi aktivitelerle vakit geçiriyorlar. Şenel ev ve iş hayatını ayırmak için taktikler geliştirmiş. Örneğin cep telefonu evindeyken hep kapalı. Çok önemli müşterileri ve yakın olduğu insanlar onu ev telefonundan arıyorlar.


YOKSA, İŞİNİZ SİZE YÜK OLUR
Banvit Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü İlgi Görener, eşiyle aynı şirkette çalışıyor. 7 yaşında bir kızı ve 3 aylık bir oğlu olan Görener’in eşi kendisine göre çok daha yoğun bir tempoda çalışıyor. İlgi Görener ise evden çalışmayı tercih ediyor. Son iki senedir hafta sonları hiç çalışmadığını söyleyen Görener, iş ve özel yaşam dengesini nasıl kurduğunu şöyle anlatıyor: "Kızım okula başladığından beri ben İstanbul’da yaşıyorum, eşim de Bandırma’da; o arada gidip geliyor. Çocuklarım benim için ön planda. Mesela kızımın okuldan dönüş saati 16 civarıdır ve ben dışarıdaki tüm toplantılarımı o saate kadar bitirip evde olurum. Kızım 4 aylıkken Bandırma’da benimle işe gelmeye başladı, ben odamda o da yanımdaki odada bakıcısıyla oluyordu. 2 yaşına gelince de Banvit’in çocuk evine gitmeye başladı. Hep gözümün önündeydi. Şimdi evden çalıştığım için oğlum da hep gözümün önünde. Ama onun da bakıcısı var tabii, yoksa çalışmak mümkün olmaz." Tabii bu dengeyi sağlamasında eşinin de payı büyük. İlgi Görener, 8 yıldır neredeyse hiç yemek yapmadığını, eşinin mutfakta harikalar yarattığını söylüyor. Peki aynı şirkette eşinizle beraber çalışıyor olmak iş özel yaşam dengesinde avantaj sağlıyor mu? Görener bu soruya şöyle yanıt veriyor: "Bizim iş ve özel yaşamımız eşimle beraber aynı şirkette çalışmamızdan dolayı iç içe geçmiş durumda. Ancak ben hafta sonları çalışmayıp kendime ve aileme daha çok vakit ayırınca daha mutlu oluyor ve bir sonraki haftaya yüksek iş motivasyonuyla başlıyorum. Eğer zamanınızın çoğunu işe ayırırsanız, ailenize karşı içinizde gelişen suçluluk duygusu kalbinizi ve beyninizi kemirmeye başlayacağından bir süre sonra işiniz keyif değil, omuzlarınızda taşıdığınız bir yük haline dönüşür. Burada patrona iş yetiştirmiyorsunuz, çocuk yetiştiriyorsunuz ve çocuklar çok çabuk büyüdüğü gibi, bu güzelim büyüme yıllarını kaçırırsanız geri getirmeniz imkansız."


SABAH BABASI GİYDİRİYOR
XING Türkiye Ülke Müdürü Hakan Gönenli ve P&G’de Bölgesel Ürün Müdürü olarak çalışan eşinin biri 8, diğeri 1.5 yaşında iki kızları var. Çocukların gündüzcü ve akşamcı olmak üzere iki ayrı bakıcıları var. Büyük kızları Ada Mavi ilkokul 2. sınıfa gidiyor. Sabahları erken kalktığı için onu okula babası hazırlayıp gönderiyor. Gönenli, bu durumdan kızının da kendisinin de memnun olduğunu tek sorunlarının iki yıldır hala düzgün toka takmayı becerememesi olduğunu söylüyor. Günde ortalama 10-12 saat çalışan Gönenli, "İşim internet tabanlı olduğu için pratikte işimi sadece eve değil her yere götürebiliyorum. Hafta içi akşamları ve hafta sonları da iş bilgisayarım genelde açıktır. Ara ara bilgisayar başına geçiyorum. Hafta sonları da sabahları erken kalktığım için aile fertleri uyanana kadarki zaman çok verimli bir çalışma zamanı oluyor benim için. Hafta içi akşamları özellikle yatma saatleri çocuklarla en fazla tadını çıkardığımız zamanlar oluyor. Hafta sonları ise genelde ailecek bir şeyler yapıyoruz. Bunlar da ağırlıklı olarak çocuk odaklı etkinlikler oluyor" diyor.


OĞLUM İNANILMAZ ANNECİ OLDU
HP Türkiye Yazılım Grubu Müdürü Tayfun Topkoç ve British Telecom’da satış yöneticisi olarak çalışan eşinin 2.5 yaşında bir oğlu var. Tayfun Topkoç, çalıştıkları sektörün çok dinamik ve yoğun bir tempo gerektirdiğini ama mecbur kalmadıkça eve iş getirmediklerini söylüyor: "Bir ay önce Koç Üniversitesi’nde Executive MBA programını bitirdim ve sonunda hafta sonlarımı aileme ve arkadaşlarıma ayırabiliyorum, aksi takdirde evden kovulmak üzereydim. Şu an en önemli önceliğim bu dengeyi aileme, arkadaşlarıma ve birlikte çalıştığım takıma doğru kaydırmak. Özellikle saat 20’den sonra e-postalarımı okumamaya çalışıyorum. Akşamları ve hafta sonları kaliteli zaman ayırmaya çalışıyorum. Şu sıralarda en önemli önceliğim, oğlumla oyun oynamak. İnanılmaz anneci oldu, dengeyi kurmalıyım."


Önemli olan iyi organize olmak
İş ile aile arasında denge kurmanın ilk şartı, zamanınızı en iyi şekilde kullanmak. Bunun için bir iki tüyoya ihtiyacınız olacak.

(1) İş yerinde vakit kazanın: İyi bir ajandanız olsun, ona sadık kalın; şirket dışındaki randevuları sabah erken yahut akşam gece alın ki, iki kere yol yapmayın; öğle yemeklerini, kahve molalarını boşa uzatmayın; e-postalarınızla vakit kaybetmeyin.

(2) Dışarıdan yardım alın: Her yükün altına siz girmeyin. Oturun, işinizi kağıda dökün. Bakalım her yaptığınız gerçekten sizin işiniz mi? Yöneticiyseniz arkadaşlarınıza, astlarınıza güvenin, yetki verin. Tabii özel hayatınızda da aynı şey geçerli. Eşleri, çalışan kadınlara yardım ediversin, çocuğu okuldan alsın, akşam geçerken iki alışveriş yapsın. Sonra bir kişinin yapabileceği şeyi iki kişi yapıp vakit ve enerji harcamayın.

(3) Haklarınızdan yararlanın: Kanuni haklarınız varsa, kavgasız dövüşsüz, patronunuzu ikna ederek onları kullanın.

Hürriyet
Yayın Tarihi : 28 Eylül 2008 Pazar 10:51:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?