5
Mayıs
2024
Pazar
MERSİN

BROADWAY'İN DEMİRBAŞI İSTANBUL SAHNELERİNDE

Bu köşenin sürekli okurları, Mersin ’den yeri geldikçe güzel sözcüklerle bahsettiğimizi iyi bilir. Şehrin devlet konservatuvarının düzenlediği yarışmalar, akademik oda orkestrası ve nitelikli müzisyenlerin davet edildiği müzik festivalinin yanısıra, Mersin, Türkiye ’nin altı opera-bale kurumundan birine ev sahipliği yapan, klasik müziğin Türkiye ’deki ana damarlarından biri haline dönüşen bir ilimiz.

Geçtiğimiz haftasonu, Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin (MDOB) sahnelediği önemli bir opera temsilini izlemek üzere bu ilimizdeydim. Daha birkaç ay önce, ‘Simon Boccanegra’ operasının Türkiye prömiyerini gerçekleştiren İzmir Devlet Operası ’nı alkışlayan ellerimiz bu kez bir başka Verdi operasının ‘Luisa Miller’in Türkiye prömiyerini başarıyla gerçekleştiren Mersin Operası’nı alkışladı. İlk kez, 1849 yılında Napoli ’de sahnelenen, repertuvarın önemlice bir operasının, Türkiye ’de 160 yıl sonra, hem de görece küçük operalarımızdan birinde sahnelenmesinden kaynaklanmıyordu alkışlarımız yalnızca.

Dünya ölçeğindeki şancılarımızın da yaratım sürecine katıldığı, çok başarılı bir yönetim altındaki orkestranın eşliğinde sunulan derli toplu bir çalışma izledik, iki buçuk saat boyunca, Mersin Kültür Merkezi ’nin altı yüz küsur kişilik şirin salonunda.

‘Luisa Miller’, Verdi’nin 1851’de ‘Rigoletto’ ile başlayan ‘büyük patlama’sından iki yıl önce tamamladığı, üç perdeli, son derece keyifli bir opera. Bestecinin birinci ve ikinci yaratım dönemleri arasında köprü görevi gören ‘Luisa Miller’in ilk iki perdesi, koloratura aryaları ve pastoral atmosferiyle ‘bel canto’ döneminden çıkamamış gözükürken, üçüncü perdede sanki ‘La Traviata’nın dünyasına giriveriyoruz.
Opera, Verdi’nin en sevdiği yazarların başında gelen Schiller’in ‘Kabale und Liebe’ (Entrika ve Aşk) oyununa dayanıyor.

Librettist Cammarano’nun 17. yüzyıl başındaki bir Tirol köyüne taşıdığı eser dört ana karakterin etrafında dönüyor; emekli bir asker olan Miller, kızı Luisa, Kont Walter ve onun oğlu Rodolfo. Bunlara, yan rollerde, Kontun sekreteri Wurm, Düşes Federica ve Luisa’nın arkadaşı Laura’yı da ekleyelim. Schiller’in oyununun ana temaları, ‘Luisa Miller’in bütününe sinmiş zira operanın perdeleri sırasıyla ‘aşk ’, ‘entrika’ ve ‘zehir’ adlarını taşıyor.

MDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Selman Ada yönetiyordu orkestrayı prömiyer gecesi. Verdi’nin olgunluk dönemi eserlerini müjdeleyen zengin orkestrasyonu, tüm güzelliğiyle önümüze serildi. Ada, sahnedekileri baştan sona destekleyen, onları hiçbir surette ezmeyen mükemmel bir eşlikçilik sergiledi orkesta çukurunda.

Mersinliler çok şanslı

Kızının onurunu korumak peşindeki müşfik baba Miller rolünde bariton Sedat Öztoprak, yıllar boyu dünyanın önemli sahnelerinde söyledikten sonra kariyerinin en olgun dönemini ülkesine hasretmiş, büyük deneyime sahip bir şancı. Böyle önemli bir ismi sahnelerinde dinleyebildikleri için Mersinliler çok şanslı. Öztoprak, güzelliğinden hiçbir şey yitirmemiş, doruklarına sorunsuz tırmanabildiği geniş ve güçlü sesiyle, prodüksiyonun öne çıkan ismiydi. İstanbullular salon problemi yüzünden Öztoprak’ı bu yıl ‘Aida’da izleyemedikleri için ne kadar üzülseler azdır. Kızı Luisa rolündeki soprano Bengü İspir Özdülger gecenin aynı ölçüde başarılı diğer solistiydi. Temsil öncesi hastalandığını öğrendiğimiz Özdülger bu olumsuz durumu performansına olabildiğince az yansıtmayı başardı. Öztoprak-Özdülger ikilisinin vokal performanslarının yanısıra oyunculuklarıyla da göz doldurduklarını söylemeli.

Ne yazık ki aynı şeyleri, eserde Rodolfo’yu seslendiren tenor Hakan Bölükbaşı için söyleyebilmek zor. Eserin saçayaklarından biri sayılan partisini dümdüz söyledi. Sesini çok mu yormuştu acaba sahneye çıkmadan önce? Oyunculuğu ise şaşırtıcı biçimde donuktu genç tenorun. Kendilerini rollerine canla başla veren diğerlerinin arasında hayli sırıttı prömiyer gecesinde Bölükbaşı. ‘Kont Walter’de bas Hasan Berk, gelecek vaat eden genç bir şancı.

Ses rengi çok güzel, kanımca ileride daha etkili Verdi rolleri alabilecek nitelikte bir yorumcu. Bas Hasan Alptekin için, operanın şeytani karakteri sayılan Wurm rolü, etkileyici oyunculuğunu cömertçe sergileyebileceği iyi bir araçtı. Onun da bu olanağı iyi kullandığı söylenebilir; kazınmış kafası ve siyah deri kostümüyle kötülük abidesiydi adeta. İkinci perdede, Don Carlo’daki Kral Philip ve Enkizisyoncu’nun düetini andıran sahnede, Walter ve Wurm arasında güzel bir birlikteliğe şahit olduk. Prömiyerde Federica’yı Ayşe Pınar Balay, Laura’yı ise Gülden Berber seslendirdi. Laura rolünde, mükemmel sesiyle, özellikle üçüncü perde başında kendisini gösterme olanağı buldu Berber, ileride onu da daha büyük rollerde izleyeceğimize kuşkum yok.

Reji Kenan Korberk’e ait

Rejinin altında, MDOB’un önceki müdürlerinden Kenan Korbek’in imzası bulunuyor. Dekorun Seyhan Atamer’e, kostümün Çimen Somuncuoğlu ’na ait olduğu yapımda, ışık tasarımı Tarı Deniz ’e aitti. Başarıda büyük pay sahibi olan koronun şefliğini ise Alexei Vinogradski yürütüyor. Rejide eserin ilk sahnesindeki, ‘La Sonnambula’yı akla getiren pastoral atmosfer korunmuştu.

Dekorda, uzaklarda gözükeceği berlirtilen Kontun şatosuna yer verilmezken sonraki sahnelerde şatonun kasvetli havası, etkileyici ışık tasarımıyla güzel vurgulanmıştı. Şatodakilerin kostümlerinde genel bir tekdüzelik gözleniyordu. Özellikle Düşesin maiyetindeki hanımların kahve tonlarını taşıyan tek tip kostümleri sırıttı doğrusu. Kontun aşırı kırmızı kostümü de abartılıydı. Köylülerin kılık kıyafetinde ise, sadelikten yola çıkılmış bir güzellik göze çarpıyordu. Korbek, ihanete uğramış bir aşığın geçmişe özlem duygusuyla yüklü aryası ‘Quando le sere...’yi Rodolfo’ya, silahını doldurduğu sırada söyletti ki, ilginç bir yorumdu. ‘La Traviata’yı haber veren son sahnede ise çıldırma sahneleriyle ünlü bel canto operalarının dünyasına yeniden dönmüş gibiydik.

Verdi’nin doyumsuz müziğinin ve derinlikli karakterlerinin tadına bir de ‘Luisa Miller’ operası üzerinden bakmak isteyecekler için, Mersin Operası’nın şartlarını sonuna kadar zorlayıp ortaya koyduğu bu başarılı prodüksiyon muhakkak görülmeli.
 

Serhan Bali - Radikal
Yayın Tarihi : 29 Nisan 2009 Çarşamba 17:46:59
Güncelleme :29 Nisan 2009 Çarşamba 17:55:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?