3
Mayıs
2024
Cuma
MERSİN

Balık çiftlikleri ruhsatlarına kavuştu

Mersin sahillerinde kurulması planlanan balık çiftlikleri için Tarım Bakanlığı'na yapılan 8 başvurunun 4'ünün ÇED raporları alınarak, ruhsatları verildi.

Mersin kamuoyu tarafından RIS Mersin Projesi ile öne çıkan turizm sektörünün önüne ciddi bir engel olacağı gerekçesiyle karşı çıkılan balık çiftliklerine, Taşucu ile Anamur sınırı arasında toplam 240 bin dönümlük deniz sahasının tahsil edildiği belirtildi.

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumbur, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, son günlerde Türkiye'de olduğu gibi Mersin'in gündeminin de sık sık değiştiğini belirterek, çöp sorunu ve nükleer santralin ardından şu anda da balık çiftliklerinin Mersin kamuoyunu meşgul eden önemli konulardan birisi olduğunu söyledi. Turizm potansiyelinin yoğun olduğu ve denize kıyısı olan bir ülke olarak, balıkçılık sektöründen mutlaka yararlanılması gerektiğini belirten Kumbur, hem sağlık açısından hem de ülkemize gelen turistlerin ihtiyaçlarını karşılamak açısından balığa önemli oranda ihtiyaç olduğunu belirtti.

Balık çiftliklerinde, balık yavrularının planlı ve programlı bir şekilde projelendirilen belirli bir deniz ortamında, özel yemlerle belirli bir zaman diliminde yetiştirildiğini hatırlatan Kumbur, olaya bu açıdan bakıldığında balıkçılık sektörünün olması gereken önemli bir sektör olarak öne çıktığını vurguladı.

Bu sektörün geliştirmesi gerektiğini ancak, bunun çeşitli çözüm yolları olduğunu anlatan Prof. Dr. Halil Kumbur, "Özellikle Muğla tarafında ve talebin yoğun olduğu yerlerde balık çiftlikleri çok fazla gelişti. Oraya gelen insanların ihtiyaçlarını, deniz balıkçılığından karşılamak mümkün olmadığı ve deniz balıkçılığı da çok pahalıya mal olduğu için balık çiftlikleri kuruldu ve bu sektör orada gelişti. Ancak bunlar gelişigüzel yapıldığı için belirli standartlara, ülkemizdeki ve dünyadaki geçerli mevzuatlara uygun olarak inşa edilmediği için sudaki çevre kirliliği de hat safhaya ulaştı. Şu anda Avrupa Birliği normlarına göre belirli kriterler isteniyor. Örneğin 1200-1500 metre açıkta ve 20-25 metre su derinliği olması gerekiyor. Bu kriterleri şu anda oradaki birçok balık çiftlikleri karşılamıyor. O bölgelerde bu standartlar sağlanmadığı gibi balık çiftliklerinin suya olan çevre kirliliği de arttı. Bununla ilgili gerekli önlemler de vaktinde alınmayınca, sorunlar yaşanmaya başlandı. Bodrum'da bazı adalardaki marinalar bu çevre kirliliğinden ciddi ölçüde etkilendi. Saliha adası civarındaki marinalara şu anda yatlar bile gelmiyor. Çünkü o bölgede balık çiftliklerinden dolayı ortaya çıkan ciddi çevre sorunları var" dedi.

Balık çiftlikleriyle bir sektör gelişirken, özellikle ülke için önem arz eden, döviz girdisi sağlayacak olan turizm sektörüne de darbe vurulduğuna dikkat çeken Kumbur, çevre kirliliği ve turizmi olan dolayısıyla o bölgelerdeki balık çiftliklerine başka yerler aranmasının istendiğini ve şu anda da Mersin-Antalya arasındaki bakir kalan koyların balık çiftlikleri yapılması için seçildiğini kaydetti.

Mersin kıyılarının su derinliği uygun ve sakin bir yer olduğunun altını çizen Kumbur, "Mersin'in sahibi de olmadığını gören yatırımcılar, burayı biçilmiş kaftan olarak gördüler ve buralarda faaliyet göstermek istediler. Bu konuda ilgili kuruluş olan Tarım Bakanlığı nezdinde de girişimlere başladılar ve ruhsatlarda alınma aşamasına gelindi. Şu anda Mersin'de balık çiftliği kurulması hususunda 8 ayrı girişim var. Bunlardan 4 tanesi ruhsatı almış durumda. Şu anda Taşucu ile Anamur sınırına kadar 8 tane balık çiftliği kurulması girişimi için toplam 240 bin dönümlük deniz tahsis edilmiş bulunuyor. Dolayısıyla balık çiftlikleri tahsis edilen yerlerde başka faaliyetler yapamıyorsunuz, birbirinden güzel koylar tamamen balıkçılık faaliyetleri için işgal edilmiş oluyor. Mersin'in asıl sektörü olan turizm sektöründen de katkı ve yarar sağlayamamış oluyorsunuz. Bundan katkı sağlayamadığınız gibi kısa-orta ve uzun vadede denizde de ciddi kirlilikler yaratılıyor" diye konuştu.

Prof. Dr. Halil Kumbur, çiftliklerdeki bu balıklara, içerisinde organik maddeler bulunan azotlu, karbonlu suni yemler verildiğini ve ayrıca hastalıklara karşı denize vitaminler ve antibiyotikler atıldığını ifade ederek, dolayısıyla o bölgedeki suda ekolojik dengenin bozulduğunu, balık çiftliklerinin çevresinde yaşayan canlıların da hayatının olumsuz yönde etkilendiğini kaydetti. Ayrıca balık çiftliklerinde balık ölümlerinin de yaşandığını dile getiren Kumbur, balık dışkılarının da koyların diplerinde yer edindiğini ve zamanla bunların ciddi çevre kirliliklerine yol açtığını, ayrıca kıyıya vurduğu zaman da bu kirliliklerin su yüzüne çıkmış olduğunu bildirdi.

"Bir tarafı yaparken bir tarafı yıkmamak lazım" diyen Kumbur, Ege ve Antalya bölgesinin turizm açısından belli bir doygunluğa ulaştığını, şu anda turizm potansiyeli için tek uygun olan yerin Mersin-Antalya arasındaki kıyı bandı olduğunu vurguladı. Buraların çok iyi korunması gerektiğine vurgu yapan Kumbur, son 20-25 yıldır bu kıyı bandının belli bir kısmının yapılaşma nedeniyle kaybedildiğini, en azından mevcut koyların ve sahillerin hem korunması hem de bu tip yapılaşmalara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

"Kentinize, sahillerinize sahip çıkmazsanız, o boşluğu mutlaka birileri dolduracaktır" diyen MEÜ Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumbur, şöyle konuştu: fanda oradaki birçok balık çiftlikleri karşılamıyo "Şu anda da gerçekleştirilmekte olan işler bu şekilde gidiyor. Balık çiftliklerinin kurulmasında kriterler açısından uygun olan bir yerde, o bölgede katma değer sağlayan diğer sektörel faaliyetler göz ardı edilmemeli. Burada olayın Mersin ayağı unutulmuş ve devre dışı bırakılmış durumda. Şu anda Mersin'in anayasası şeklinde nitelendirilen 1/100000 ölçekli çevre düzeni planı var. Bu planlara, kıyılarımızın neresinde hangi sektörel faaliyetlerin yapılacağı çok iyi bir şekilde belirlenmeli. Örneğin balık
çiftlikleri yapılacaksa, nereye yapılacağı bu planda işaretlenmeli. Ama herkes gözünün tutturduğu yere, tabiri caizse koparabildiği yere balık çiftliği için ruhsat alımına gidildiği takdirde, o bölgede huzursuzluklar olur, ülke ekonomisine de gerçek anlamda gerektiği gibi katma değer sağlanmaz. Sahip çıkılmazsa Mersin'in önü bir kez daha turizm açısından kesilir. RIS Mersin Projesi'nde öne çıkan sektörlerden birisi turizm olduğuna göre, burada turizm bir taraftan teşvik ediliyor, diğer taraftan baltalanıyor. Enerji Bakanlığı Mersin'e nükleer santral yapılmasına izin verirken, Tarım Bakanlığı balık çiftlikleri kurulmasını öngörüyor.

Diğer taraftan Turizm Bakanlığı ise Mersin'i turizm bölgesi ilan ederek, 16 Nisan'da turizm sezonunu Mersin'den açmayı planlıyor. Yani bir taraftan turizm sektörü teşvik edilirken, öbür taraftan turizm sektörünün önünü kesecek faaliyetlerde bulunuluyor. Burada ciddi bir koordinasyon eksikliği var. Elbette bürokratlar kendilerine verilen emirleri yerine getirir ancak, burada bölgenin ileri gelen siyasileri ve milletvekilleriyle işbirliği yapmak suretiyle bu sorunu Ankara'ya taşımak gerekiyor."

Burada balık çiftlikleri için yapılan 8 girişimin 4 tanesine ÇED raporu verildiğini ve ruhsat alındığını belirten Kumbur, Mersin'de uzun süredir çalışma yapıldığını ancak Mersin kamuoyunun bu olayı yeni öğrendiğinin altını çizdi. Balık çiftliklerinin bir ihtiyaç olduğunu ancak, Muğla'da yapılan çiftliklerin başka yere taşınmadan orada iyileştirilme çalışması yapılması gerektiğine değinen Kumbur, "Burada nasıl ÇED raporları alınıyorsa, Muğla'da da alınmıştır. Gerekli mevzuatlarla ilgili, tüzüklerdeki
yönetmeliklerle ilgili şartlar yerine getirilmiştir mutlaka. Bu konuda yeni turizm alanları heba edileceğine, orada iyileştirme çalışmaları yapılsın; hem oradaki üreticiler mağdur olmasın hem de sorun yerinde çözülmüş olsun" şeklinde konuştu.

iha
Yayın Tarihi : 10 Mart 2008 Pazartesi 14:42:14
Güncelleme :10 Mart 2008 Pazartesi 14:48:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?