5
Mayıs
2024
Pazar
MERSİN

Cinsel sorunlar şiddeti artırıyor

Uzman psikolog Mahmut Kızılboğa, cinsel ve ruhsal olarak derinlerde yaşanan problemlerin, yaşamın rengine uyumsuzluğu ve aynı zamanda şiddet davranışını da beraberinde getirebileceğini söyledi.

Kızılboğa, uzun bir süre şiddetle ilgili duruma maruz kalan bir kişinin, önce şiddet karşısında tiksineceğini ancak bu durumu bir süre sonra normal karşılayarak kanıksayacağını ve en sonunda suçun bir parçası haline geleceğini vurguladı. Şiddetin temelinde; kişinin hayata bakış açısı, temel değerleri, kişisel yatkınlık, sadistlik gibi karakter özelliklerinin yanında, bireyin yaşadığı travmalar, olağandışı olaylar, aile yapısıyla birlikte kişinin içinde bulunduğu sosyal çevre, beyin kimyası gibi faktörlerin olduğunu anlatan Kızılboğa, insanoğlunun hem geçmişinde hem de genlerinde şiddet durumlarının olduğunu, bunun aynı zamanda ruhsal bir rahatsızlık olarak da öne çıktığını dile getirdi.

"Hırsızlık, yoksulluğa bağlı olarak mı arttı yoksa açgözlülükle mi?" diye soran Kızılboğa, ülke gelirlerinin yüzde 90'ını sadece toplumun yüzde 10'luk bir kesiminin kullandığını, geriye kalan yüzde 10'luk geliri ise toplumun yüzde 90'ının paylaştığı şeklindeki bir tablo üzerinde durulduğuna dikkat çekti. Mahmut Kızılboğa, "Egemen sistemsel kurgular, var olmanın doyumu yerine sahip olmanın önemli değer olduğunu dayatıyor. Kaptanın iyisi gemisini limana getirmesiyle anılıyor. Senin iyiliğin, sahip olduklarınla ölçülmeye başlanıyor. Sahiplik, psikolojik olarak bir doyum aracı, birçok eksikliğin tatmini olarak görülüyor. Kısa yoldan köşe dönmece eğilimleri artarken, bazıları da gelecekte sahip olmak adını borçlanarak şimdiki yaşamını geleceğe erteleyip basınçlı bir psikolojide yaşıyor. Bu durumun şiddet davranışlarına zemin yarattığı söylenebilir" dedi.

Schopenhaur'un, "Bir alçaklığı yapmıyorsan yapmayacağın anlamına gelmez" sözünü hatırlatan Kızılboğa, bazı durumlarda beyinde 'amigdala' denilen duygu merkeziyle mantık arasında iletişim kurulamamasının doğal bir sonucu olarak cinnet davranışının ortaya çıktığını, bunun da o anki durum için geçerli olduğunu ve pişmanlığın da bu durumun en belirgin göstergesi olduğunu söyledi. Kızılboğa, bireyin başka bir davranma yeteneği olmadığı için ve alışılagelmiş bir çözüm yolu olarak şiddete başvurabileceğini belirterek, "Ruhsal kıtlık yaşayan, yeteneklerini uyaracak uyarımlardan yoksun kalan kişiler, kendisini dinleyen ya da yanıt veren kimse yoksa güçsüzlük veya yetersizlik duygusuyla baş başa kalır. Başka türlü değerinin olmadığını düşünen birey, sahip olduklarıyla kendini anlamlandırmaya çalışır" diye konuştu.

Güçlü erkeğin, aynı zamanda cinsel aktivitesiyle de şekillendiğini savunan Kızılboğa, aksi takdirde bireyin yetersiz görülmüş sayılacağını ve bunun da aşağılanmanın en belirgin hali olduğunu vurguladı. Mahmut Kızılboğa, cinsel ve ruhsal olarak derinlerde yaşanan problemlerin, yaşamın rengine uyumsuzluğu ve aynı zamanda şiddet davranışını da beraberinde getirebileceğini ileri sürdü.

Kızılboğa, dile getirmiş olduğu durumlarda bilinmesi gerekenin, beslenmediğinde kişinin içindeki şiddet eğiliminin kuruduğu olduğunu ifade ederek, öfkenin bir enerji durumu ve kendini savunma gücü olduğun da söylenebileceğini ancak bunun ifade ediliş şeklinin önemli olduğunu, bu noktada da kişilerin sorun çözme becerilerinin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Kızılboğa, önerileri şöyle sıraladı: "Ekonomik adaletsizlikler giderilmelidir. Birey insanca yaşayabileceği koşulların kendisine sağlanacağından emin olmalıdır. Devlet politikası şiddeti azaltacak önlemler almalıdır. Çocuklar şiddet içerikli oyunlardan uzak tutulmalıdır. Empati ve yardımlaşma duyguları geliştirmelerine katkı sunulmalıdır. Yetenekleri geliştirecek ortamlar olmalıdır."

 

iha
Yayın Tarihi : 15 Ağustos 2009 Cumartesi 17:19:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?