Aşut, yaptığı açıklamada, Mersin'in ihracat performansının son 5 yıllık dönemde, illerin ihracat sıralamasına göre değerlendirildiğinde, 2007-2009 yıllarını kapsayan 3 yıllık dönemde, istikrarlı bir yükselme eğiliminde olduğunu kaydetti. Küresel ekonomik krizin etkisiyle, 2009 yılında ilk 15 ilin tamamının ihracatında daralma olduğunu ve söz konusu iller içerisinde en az gerilemenin Mersin'de gerçekleştiğini vurgulayan Aşut, "Aslında, rakamlara baktığımızda Mersin'in kriz boyunca ihracatını korumayı başardığını görüyoruz. Mersin'in bu rakamları aslında daha da yüksek olması gerekirken, ne yazık ki Mersin'de üretim yapmalarına rağmen İSO 500 ve İSO 1000 listelerine giren bir çok büyük tesisin merkezleri İstanbul'da göründüğü için bu rakamlara bunlar dahil edilmemektedir. Eğer Mersin'in gerçek üretimi ve ihracatını görmek istiyorsak bunları ilave etmemiz gerek" dedi.

Marmara Bölgesi'nin sanayi kapasitesinin dolduğunu, gerek gelişmiş üretim imkanları, gerek maliyeti etkileyen lojistik avantajları ve gerekse yükselen pazarlara yakınlığıyla Doğu Akdeniz Bölgesi'nin yeni bir Marmara olması gerektiğini ifade eden Aşut, "İç bölgelerde, ulaşım modlarının kısıtlı olduğu, enerji kaynaklarına ulaşımın sorunlu olduğu yerlerde sanayiyi geliştirmeye çalışmak bir israftır. İç bölgelerde üretilen bir konteyner mal yerli limanlara 100 dolara giderken, o limanlardan Çin'e 80 dolara gidiyor. Bu şekilde rekabet olmaz. Türkiye'nin ihracatında ve üretiminde ikinci bir Marmara istiyorsak adres Mersin, Kahramanmaraş, Adana, Osmaniye, Antakya illerini içine alan Doğu Akdeniz Bölgesi'dir. Bu bölgede üretim sürekli artmakta, ihracat artmakta ve yatırım imkanları her geçen gün bölge dinamiklerinin çabası ile iyileşmektedir. Yeni sanayi stratejisi umut olmakla birlikte eksik kalan enerji detaylarının tamamlanması Doğu Akdeniz'i Türkiye sanayisi ve ekonomisi için bir sıçrama tahtası yapacaktır" diye konuştu.

Yeni sanayi strateji belgesinin iş dünyasına gelecek için umut verdiğini belirten Aşut, şöyle devam etti; "Artık beklenen şey, bu belgenin içinde yazılı olanların tüm kurum ve kuruluşların iş birliği ve koordineli çalışmaları ile somut hale gelmesi, rafta kalmamasıdır. Bilindiği gibi, eskiden de bu tip strateji belgeleri yapılır ancak bunlar ya sözde kalır, ya da kurumların ortak bir vizyona sahip olamamasından dolayı bir hedefe ulaşamazdı. Bakanlıklar, bazı resmi, özel kurumlar ve iş dünyasının farklı görüş ve hedefleri stratejilerin ölü doğmasına neden olurdu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'ün açıkladığı yeni 'Sanayi Strateji Belgesi'nin eski belgelere göre hem kamu hem de özel sektörün üzerinde beraber çalıştığı, kurumların ortak bir hedefe kilitlendiği, koordinasyonun sağlandığı bir belge olması açısından çok önemli bir farkı vardır. Ayrıca, yeni sanayi stratejimizin her zaman özlediğimiz uzun soluklu bir devlet politikasının oluşturulması anlamında, bir hükümetten diğerine değişmeyen bir devlet belgesi haline gelmesi sürdürülebilirlik ve istikrar açısından biz iş dünyasını sevindirmiştir. Artık, hükümetimizin bu işi daha çok gündemde tutması, bizlerin de bu işin takipçisi olmamız gerekmektedir."

Bu belgeye, yapısal dönüşüm ve reformların ana unsuru olarak baktıklarını ifade eden Aşut, "Ya değişen dünyanın akışında etkisiz bir eleman gibi onlar bize ne rol biçiyorlarsa onu oynayacağız, ya da değişen dünyada kendi değişim ve dönüşümümüzü, kendi rolümüzü bir strateji ile kendimiz belirleyeceğiz. İşte bu strateji belgesi, değişen ve gittikçe yüksek teknolojili üretime, markalaşmaya, verimliliğe kayan dünya ekonomisine entegre olmamızı ve yön veren ülke olmamızı sağlayacaktır. Yeni strateji belgesini tüm iş dünyasına gerekirse tek tek anlatacağız, onlarla daha çok paylaşacağız. Bilgi temeli olmayan bir dönüşüm olamaz. Planı olmayan doğru dönüşemez. Başarırsak, karşılığı da ona orantılı olacaktır. Daha zengin, daha güçlü, istihdam sorununu çözmüş, üst düzey bir demokrasiye ulaşmış bir ülke olmak istiyorsak başarmaktan başka da şansımız yoktur" dedi.

İHA

Yayın Tarihi : 11 Ocak 2011 Salı 12:12:01

Güncelleme :11 Ocak 2011 Salı 12:19:17