Mutlu evlilik için 'uyum' şart!

Psikoterapist Ayla Ketre, sağlıklı bir evliliğin ve mutlu bir yuvanın ancak evlilik öncesinde yapılacak olan 'uyum testi'ne bağlı olduğunu söyledi. Ketre, sağlıklı bir evliliğin ne anlama geldiğinin iyi bilinmesi halinde çiftler arasındaki sorunların kendiliğinden çözüleceğini savundu.

Türkiye genelinde olduğu gibi Mersin'de de özellikle son dönemlerde boşanma olaylarında artış yaşandığına dikkat çeken Ketre, sorunun kaynağındaysa çiftlerin evlilik öncesinde birbirlerine uyumlu olup olmadıklarını analiz ettirmemesinin yattığını iddia etti. Ketre, insanların varoluşlarından itibaren başarı ve mutluluk için çaba gösterdiğini hatırlatarak, başarının bireyin hayatının yüzde 15'lik kısmını hakim olması anlamına gelirken, mutluluğunsa yüzde 85'lik bir bölümünü ifade ettiğini anlattı.

Mutluluğun anlamının herkes için farklı olabileceğini ancak burada mutluluğun paydaşlarının da iyi irdelenmesi gerektiğini vurgulayan Ketre, "Mutluluğun yüzde 85'lik alanını sizi tam olarak sarıp sarmalayacak size 'eş, eşit, denk' olabilecek biriyle birlikte olabilmek kaplarken, yüzde 10'luk alanını sizi mutlu edecek bir iş, yüzde 5'lik kısmını ise hayata katabildiğiniz somut ürünler kaplamaktadır. Burada dikkat çekici olan, insanların hayatlarında mutluluğun ne denli önemli olduğu ve mutluluk alanında da eş faktörünün ne kadar büyük bir yer kapladığıdır" dedi.

Sağlıklı bir evliliğin ne anlama geldiğinin iyi bilinmesi halinde çiftler arasındaki sorunların daha rahat aşılabileceğine işaret eden Ayla Ketre, sağlıklı bir evliliğin de ancak üzerinde düşünülerek zaman harcanan, bireylerin karakterlerini dürüstçe ortaya koyduğu, kişisel beklentilerin karşılıklı paylaşıldığı bir sürecin ardından mümkün olabileceğini savundu. Ketre, bugün gelinen noktada toplumdaki evlilik öncesi, evlilik süreci ve evlilik sonrası yaklaşımları da ele alarak, genellikle evlilik

öncesinde kararsız olan gençlere verilen, "Nikahta keramet vardır. Zamanla birbirinizi seversiniz. Sanki biz sevdik de mi aldık? Alışırsın zamanla" şeklinde özetlenebilecek yaklaşımlara da tepki gösterdi.

Tartışmaların ardı arkası kesilmeyince bu kez yorum ve nasihatlerin de değişim gösterdiğine dikkat çeken Ketre, evliliğin istenmedik bir şekilde devam etmesi halinde arkadaş, akraba ve komşuların yorumlarınınsa, "Kan kussan bile kızılcık şerbeti içtim diyecek ve renk vermeyeceksin. Oğlum, evinin işini yapıyor mu yapıyor, sana çocuk doğurdu mu doğurdu, evinde mi evinde; daha belanı mı arıyorsun? Bak filancalar ayrıldılar, sonları tam bir felaket oldu. Ya da tam tersi, falanca boşandı oh mis gibi kafası

rahat, ne demişler bekarlık sultanlık, boşan gitsin, zaten hataydı evlenmen" şeklinde olduğunu dile getirdi. Türkiye'de hemen herkesin her konuda uzmanmış gibi davranmasının çok ciddi sorunları da beraberinde getirdiğini, bu durumun aynı zamanda sorunların daha da derinleşmesine neden olduğunu kaydeden Ketre, "Evleneceğiniz zaman da komşunuz bilirkişidir, boşanmak istediğinizde onlara danışmanız yeterlidir. Hatta danışmanıza bile gerek yoktur, onlar zaten size gerekeni söylerler. Ama onların söyledikleri

bir kelime, bir anda sizin hayatınızın tüm akışını değiştirebilir" diye konuştu.

Evliliğin bir elmanın diğer yarısını bulmaya benzediğini dile getiren psikoterapist Ketre, açıklamasını da şöyle sürdürdü: "Bir elma düşünün kesilmiş ve yarısı mutfakta bırakılmış. O elma bir süre sonra nasıl kararırsa insan da diğer yarısını bulamazsa o şekilde aklen ve ruhen kararır. Bu nedenle de çiftler, gerçekten bir çift olup olmadıklarını evlenmeden önce mutlaka iyi analiz etmeli. Böylelikle evlilik sonrasında yaşanması muhtemel çatışmaların önüne geçebilir, hatta boşanmayı da durdurmuş

olabilirler. Nasıl ki evlilik öncesinde çiftler arasında kan uyuşmazlığının olup olmadığına yönelik kan testi yasal bir zorunluluksa, aynı şekilde çiftler arasında karakter uyuşmazlığı olup olmadığını ortaya çıkaracak ve uzman kontrolünde yapılacak testler de zorunlu hale getirilmeli. Eğer bu yapılır ve gereken tedbirler de alınırsa bir yastıkta 40 yıl temennisi de gerçekleşecektir."