2
Mayıs
2024
Perşembe
MERSİN

Sevdiğim Mersin

Aytaç Arman’la birlikte Adana Havaalanı’ndan bindiğimiz araç, uçsuz bucaksız güzellikler arasında hareket etti. “Ne güzel” dedim; bir saat boyunca başka da laf edemedim. Arabanın arka koltuğunda oturan sadece ikimizdik ama ben Toroslar’dan büyülendim. 



“Bereketli topraklar üzerinde”ydim; bir dönemin Kilikya’sında, Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük limanını barındıran şehre gidiyordum. Sevdiğim Mersin’e, cıvıl cıvıl bir şehre, güzel yemeklere gidiyordum. Oyunculuğuna bayıldığım Aytaç beyle ancak akşama sohbet ettim.

Vali Çiçero’nun şehri
Biraz eskilere gidecek olursak, Mersin antik Kilikya’nın sınırlarında. Kilikya’nın başkenti Tarsus; Mersin de önemli bir ticaret ve liman şehri. Yıllar içinde sayısız işgal gördü; Hitit, Urartu, Asur, Babil, Roma’nın kanatlarında varlığını sürdürdü. Seleukos döneminde, bugün bile modern kabul edilebilecek şehircilik anlayışı ve sanatla öne çıktı. Romalılar döneminde valisi dünyaca meşhur hatip Çiçero idi.
Antonios ve Kleopatra dünyada buluşmadık yer bırakmamışlar ya, bu bölge de o şanslı yerlerden. 

1’inci yüzyılla birlikte, Hıristiyanlığın en hızlı yayıldığı bölgelerden biri. Biraz da Tarsuslu Aziz Pavlos’un etkisiyle, Mersin, dünyanın en Hıristiyan kentlerinden biri haline geldi. 

Osmanlı hakimiyetine kadar Araplar, Selçuklular, Haçlılar, Ermeniler ve Memlukların eline geçti. 16’ncı yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldı. I. Dünya Savaşı sonunda Fransız ve İngiliz işgallerini gördü; 1922’de işgalin sona ermesiyle de Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katıldı.

Atıf Yılmaz’ın doğduğu kent
Atıf Yılmaz geçen hafta doğduğu kent Mersin’de anıldı. Müjde Ar, Aytaç Arman, Alin Taşçıyan ve Deniz Türkali anılarını anlattılar. Kahkahalar ve gözyaşlarıyla, onun kıvrak zekasını ve mizah anlayışına örnekler verdiler. Deniz hanım “Mersin’e teşekkür ederim, Atıf Yılmaz’ı bana verdiği için” deyince, alkış kıymet konuşmalar sona erdi.
Konuşmalar sonrasında Alin’le neredeyse bütün Mersin’i turladık. Portakal çevresi, deniz kenarı, çarşı; bazen taksiyle, bazen minibüsle, çoğu kez de yürüyerek Mersin’i kolaçan ettik. Parktaki heykellere bayıldık, pikniğe çıkan daha çok Güneydoğulu ailelerin sürüsüne bereket çocuklarına hayret ettik. 

“Ah be şurada yaşasak, ne işimiz var İstanbul’da” diye iç geçirdik. Biraz şehrin çok büyümesine kızdık, narenciye bahçelerinin yok olmasına üzüldük ama Dondurmacı Halil’e bir daldık; ne var ne yok tatmadan çıkmadık. Film gösterisine zorla yetiştik.
Film, Atıf Yılmaz’ın seneler önce çektiği bir belgesel-drama. Konu tabii ki Mersin. İlk kareler perdede dönmeye başladı, benim jeton biraz geç düştü, kendimle karşılaşınca anladım ancak. Ben yıllar önce bu belgeselde oynamıştım, hem de gençlik halimle karşı karşıyaydım! 

Hayatım film şeridi oldu, olayı tüm netliğiyle hatırladım: 1996 yılında, Atıf abi belgeseli çekmeye gidiyor. Lale Mansur da başrolde. “Röportaja geleyim” diyorum; sonra “Hatta bir cümlelik oyunculuk da denesem, izlenim yazsam?” diye ekliyorum.
Lale ve Atıf abi, bana en uygun rolü buluyorlar: Gazeteci! 

İşte, Mersin Hakimiyet gazetesindeki genç patron; işte Mersin, işte Atıf Yılmaz...

Nerede kalınır? 

Mersin HiltonSa: Gerçekten itinalı bir Hilton. “Mersinli olsam, kızıma Mersin adını koysam, soyadımı mahkeme kararı ile Hilton yapsam” diye hayal ettim. Yahu boş verin, iyice saçmaladım bugün! İki kişi oda kahvaltı 140 avro +KDV. Tel: (0324) 326 50 00
Taksim International Otel Mersin: İki kişi oda-kahvaltı 200 dolar, KDV dahil. Otel, Mersin’in en yüksek gökdeleninde, 32-46’ncı katlarda hizmet veriyor. Tel: (0324) 336 10 10 

Ne yapılır?
Şehir yürümek için yapılmış sanki. Bolca yürüyün; çarşıyı, deniz kenarını, merkezi ve neredeyse bütün mahalleleri keşfedin.
Deniz maalesef çok temiz değil. Gene de fena olmayan plajlar var. Akdeniz’in tam vaktidir; benden söylemesi.
Atatürk Evi’ni mutlaka ziyaret edin. Ev aslında konsolosluk binası olarak yapılmış. Mimarisi muhteşem. Atatürk bir kez Latife Hanım’la, defalarca da yalnız konaklamış.
Mersin Müzesi’nde çok eser var. Biraz sağlam kafayla, okuyarak gezmek lazım.
Forum Mersin şimdiye kadar gördüklerim içinde en sevdiğim alışveriş merkezi oldu. Ayrıca Kitchenette de açılmış; hani ne olur ne olmaz diye yazdım.
Cennet ve Cehennem mağaralarına gidin. Hafta sonları biraz kalabalık oluyor.
Narlıkuyu’da meşhur “Üç Güzeller” var. Zeus’un kızları Thalia, Aglia ve Euphorsina’nın dans eden mozaiği. Yüzyıllara direnen güzellik ve bitmeyen dansları! 
Şu sıralarda özel tiyatroların Mersin turneleri var. Hatta yakın bir gelecekte Yasemin Yalçın’ın oynadığı “Oyunun Oyunu”nun afişini gördüm. Benim bu sezon gördüğüm en şahane oyundu. Bakarsınız Mersin’de denk gelirsiniz.
Silifke yolu üzerinde Akkale var; “Gitseniz de olur” diyeyim.
Biraz uzak ama Kız Kalesi’ne gitmenizi öneririm.
Sadece 10 kilometre mesafedeki Viranşehir “Pompeipolis”i ziyaret etmek bir zorunluluk. Güneşe tapanların şehri Soli’nin üzerine kurulmuş olan Pompeipolis’in 40 sütunlu yolunda fotoğraf çekin.
Çarşıda kantarin bitkisi ve merhemi satıyorlar. Her tür yara-bereye çok iyi gelirmiş. Tabii başka şeyler de alacaksınız, o dükkanlara girince dayanamayacaksınız!
Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin varlığını hatırlatır, saygılar sunarım. 

Ne yenir?
Mersin’e gidene doktor “Ne yersen ye” dermiş! Yok böyle bir şey ama ben öyle olmasını hayal ettim; buna inandım ve bilinçsizliğimden dolayı çok mutlu oldum. Tantuniyi artık her yerde yiyorsunuz, boş verin ama ciğeri çifter çifter yemek lazım. Acayip lezzetli. Yanında da şalgam suyu, üstüne de cezerye oldu olacak... Bir sonraki öğüne, Dondurmacı Halil’den kerebiç. Bol köpüklü olsun, hatta üstüne iki top da dondurma benden olsun...

Fatih Türkmenoğlu/ Milliyet
Yayın Tarihi : 13 Mayıs 2008 Salı 15:28:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
fethi yılmaz IP: 88.254.171.xxx Tarih : 16.05.2008 00:31:59

abi sen naptın ya zaten gurbetteyız özlettın bıze memleketımızı dahada...