17
Mayıs
2024
Cuma
BABADAĞ - DENİZLİ

Mucizeyi, zor doğa ve yetenek yarattı

Türkiye’ye yılda 2.5 milyar dolarlık ihracat getirisi sağlıyorlar. 700 yıldan beri dokumacılık yapılan Babadağ’da üretip satma becerisi genlere işlemiş... İlçeden yetişen büyük işadamlarının çoğu, ilkokulu bitirdikten sonra hemen ticarete atılmış kişiler...

Denizli iş dünyasının yüzde 80’ini ellerinde tutan ve Türkiye’ye de açılan Babadağ’lıların, ihracatçılara ihraç edilmek koşulu ile sattıkları ürünler de hesaba katılırsa, ihracatları daha 2002’de 3.3 milyar doları buluyor.
İlçenin Türkiye genelinde iş verdiği insan sayısı ise 80 bini aşıyor.
İnanılmaz başarılar bunlar. İyi de nasıl gerçekleşti?
Babadağ Yeni Asır’ın sık sık projektör tuttuğu bir merkezdir. Bu kez ışığı oradan yetişen işadamlarına tuttuk ve çok ilginç öykülere ulaştık.

Oracle Bilgisayar Şirketi’nin kurucusu ve genel müdürü Larry Ellison’ın, Yale Üniversitesi 2000 yılı mezuniyet töreninde yaptığı konuşma, 3 yıldır tüm dünyada dilden dile, bilgisayardan bilgisayara dolaşıyor.
Denizli’deki Babadağ’lı işadamlarını dinleyince ekonomi tarihine geçen o konuşmayı anımsadım.
Ellison’ın sözleri şöyle özetlenebilir:
Dünyanın en seçkin öğrencilerinin girebildiği Yale’deki konuşmasında Ellison, mezunlara tam bir şok yaşatır. Çünkü onlara açık açık, hiçbirinin kendisi gibi zengin olamayacağını söyler.
Microsoft’un sahibi dünyanın en zengini Bill Gates ve dünyanın en zengin 3. adamı Paul Allen’in de, dünya ikinciliğini elidne tutan kendisi gibi üniversite terk olduklarını ekleyip şöyle der:
"Şimdi eminim ki hepiniz, ’Yapabileceğim bir şey var mı?’ merakı içindesiniz.
Maalesef yok. Çok geç kaldınız!
Yine de bir umut ışığı verebilirim. Hayır 2000 mezunları, size değil! Siz kaybettiniz! Sizi yılda 200 bin dolarlık komik maaş çeklerinizle başbaşa bırakıyorum.
Üstelik o maaş çeklerinin üstünde birkaç yıl önce okulu terk etmiş birinin imzası olacağını söyleyerek.
Öğütlerim size değil, daha alt sınıfta okuyanlara:
Hemen eşyalarınızı ve fikirlerinizi toplayın ve bir daha geri dönmeyin. Terk edin burayı.
Her şeye yeniden başlayın."

Kaplanlar ve Ellison
Babadağ’lı işadamları, Larry Ellison’ın öğütünü yarım asırdan bu yana uyguluyor.
Babadağ Kaplanları’nın çoğu ilkokuldan sonra hiç okumamış... Çünkü 12-13 yaşında ticarete atılmış.
Tabii bunda o zamanlar bucak olan beldede, ortaokul ve lise bulunmayışı da önemli bir etken. Ancak asıl nedeni Denizli Ticaret Borsası’nın Babadağlı Başkanı İlter Panayır şöyle anlatıyor:
"Bizde ticarete yeteneği olmayan çocukları okuturlar. ’Bu tembel, adam olmayacak bari okusun’ derler..."
Tabii günümüzde bu anlayış değişmiş. Kaplanlar, çocuklarına yurt dışında eğitim aldırıyor.
Ama Babadağ’ın efsane isimlerinden Ahmet Nazif Zorlu’nun kuşağı, çoğunlukla ilkokul mezunu.
Ahmet Nazif Zorlu da öyle... Çünkü 12 yaşında tüccar olmuş.
Bu deneyimden kaynaklanmış olsa gerek, Zorlu’nun, "çırağı olmadığınız işin patronu olamazsınız" sözü grubunda "özdeyiş" haline gelmiş.
Babadağ’ın yolu, Sarayköy’den sapar sapmaz, adını durduk yerde almadığını kanıtlayan görüntüler sergiliyor.
Ege’den çok Karadeniz manzaraları izlemeye başlıyorsunuz sürekli tırmanan yolda.
Heyelan tehlikesi de, hemen dikkati çekiyor. Zaten o yüzden yol, dağ eteklerinden değil tepelerin zirve noktalarından ilerliyor... Herhalde akıp gitmesin diye...
Yörede, devlet millet işbirliği ile ciddi teraslama ve ağaçlandırma çalışmaları yapılmış.
Teraslama olmayan yerlerde toprağın dere gibi aktığı gözleniyor. İlçe merkezinde de, heyelan yüzünden yıkım kararı çıkmış yapılar var.
Özetle Babadağ, takvim sayfalarında yer alacak derecede güzel manzaralara sahip, ama o ölçüde de zor yaşanacak bir belde.

Ekmek dokumacılıkta
Babadağ’lıların iş hayatındaki başarıları konusunda pek çok kişiden pek çok şey dinledim. Tümünün ortaklaşa dile getirdikleri bir neden de, beldede "maydonaz ekecek kadar bile yer olmaması"ydı. O yüzden Babadağlı 700 yıldan beri ekmeğini dokuma tezgahında üretmişti.
Sanayide 700 yıllık deneyim, dile kolay... Dünyada bile ender rastlanabilecek bir olgu. Hatta denilebilir ki, üretip satma yeteneğini genlere işletecek kadar uzun bir süreç.
Büyük başarı, sadece doğa koşullarının zorlayıp yarattığı sanayicilik genleriyle de sağlanmamış elbet.
Başka unsurlar da var.

Talimci Ali ruhu
Görüşmelerimiz sırasında onlara da ulaştık. Örneğin Babadağ’lının araştırmacı ruhu... Belediye Başkanı Ali Helvacı bunu bize "Babadağ’da herkesin evinde bir kitaplık vardır. Herkes, her gün okumaya süre ayırır." diyerek açıklamaya çalıştı.
Denizli Ticaret Borsası Başkanı İlter Panayır ise daha ilginç bir örnek verdi:
"Yakın zamanlara kadar ilçemizde Talimci Ali (Kandoğan) diye bir emekli astsubay, askere gidecek gençlere özel eğitim verirdi. O sayede gençlerimizin tümü blerek gittikleri askerlikte, yazıcılık, postalık gibi kilit mevkilerde görev alıp rahat ederlerdi."
Kendisi de çekirdekten yetişme tekstilci olan Başkan Ali Helvacı Babadağlı’nın çalışkanlığını da vurguladıktan sonra sermayenin nasıl biriktiğini ilginç bir öyküyle örnekliyor:

Yılan olan iplik!
"Bir Tekstil Fakültesi ne öğretirse Babadağlı çocuk doğuştan itibaren gençliğine kadar bunları öğrenir. Ayrıca müthiş ekonomik davranmaya da alıştırılır. Ninelerimiz bize ipliğin ufak bir parçasını bile israf etmememizi, ’attığınız iplik ahirette yılan olup boynunuza dolanır’ diyerek belletirdi.
Ayrıca burada ticaret güvene dayalı yapılır. Yurdun dört bir yanına sadece sözle mal verilir.
Hiçbir resmi yanı olmayan ’Babadağ Çeki’ de dünya literatürüne girmiştir. ’Ödenecek para’, ’borçlu’ ve ’vade’yi içeren bu belgeyi zaman zaman bankalar bile kabul etmiştir.

Damga Odası
Babadağ’ı Babadağ yapan bir olay da ’Damga Odası’dır. Ticaret Odası’ndan önce Damga Odası kurulmuş ve ürünlere damga vurularak kalite belgesi verilmiştir.
Nüfusumuz hiç değişmez, 5000 dolaylarındadır. Ama Denizli’de, İstanbul’da, İzmir’de, Aydın’da en az 50 bin Babadağlı vardır."
İlçeye girerken dağlık alanda bir iki fabrika da görüp şaşırmıştık. Başkana kaç fabrikaları olduğunu sorunca dilimizi yutacak gibi olduk:
"Tümü tekstil ve yan sanayii üzerine 24 fabrikamız var." dedi.

Beşikyaka’dan BABADAĞ’a
Rivayete göre Selçuklu beylerinden birinin babaları ile anlaşamayan 3 oğlu tarafından bundan 700 yıl önce kurulan Babadağ’ın ilk ismi Beşikyaka’dır. 105 su kaynağı ile Beşikyaka’da uzun yıllar boyunca hayvancılık yaplır. Daha sonra kadı yetiştirdiği için Kadıkariyesi ve Kadıköy adlarını alan Babadağ’a bugünkü adı 1935 yılında verilmiştir. Beldede dokumacılığın, koyunharın çalılara takılan yünlerini toplayıp eğiren genç bir genç tarafından başlatıldığına inanılır. 1960 yılında elektriğin gelmesiyle 650 yıl boyunca el tezgahından motorize dokumacılığa geçen ilçedeki hemen her evde dokuma tezgahı vardır. Halkı yaz aylarında taşınabilir tezgahlarını nakledip dokumacılık işini yaylada da sürdürür.


Şevket Özçelik
Yayın Tarihi : 23 Eylül 2004 Perşembe 13:59:50
Güncelleme :20 Kasım 2005 Pazar 12:21:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?