1
Mayıs
2024
Çarşamba
ADIYAMAN

Bülent Varol Aral'dan müthiş iddialar

Malatya Zirve Yayınevi'nde işlenen cinayetlerin kilit ismi olan ve azmettirici olduğu gerekçesiyle Adıyaman Cezaevi'nde ifadesine başvurulan Bülent Varol Aral, çarpıcı iddialar ortaya attı.

Yayınevi çalışanları Tilmann Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in öldürüldüğü olayın ardından ismi sıkça duyulan ve azmettirici olarak anılan Bülent varol Aral, İHA'ya konuştu. Davanın müdahil avukatlarından Orhan Kemal Cengiz'in geçtiğimiz günlerde Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak can güvenliğinin tehlikede olduğu gerekçesiyle yakın koruma talep etmesinin ardından tehdit edenler arasında ismi geçen Bülent Varol Aral, Avukat Orhan Kemal Cengiz hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. Zirve Yayınevi Baskını ile kendisinin herhangi bir bağlantısının olmadığını belirten Aral, bu cinayetleri Avukat Orhan Kemal Cengiz'in azmettirdiğini ileri sürdü.

Kendisinin cinayetin işlendiği tarihte cezaevinde bulunduğunu belirten Bülent Varol Aral, "Bu iddialar maksatlıdır. Bu olay meydana geldiğinde ben cezaevindeydim. Olay 18 Nisan'da meydana geldi; ben 13 Şubat'ta gözaltına alınmıştım. Bu olayla herhangi bir bağlantım yok ve oradaki kişiler de birkaç günlük tanıdığım insanlardı. Tanıdığım kadarıyla kötü insanlar değildi. Saf ve kandırılabilecek insanlardı. Benim herhangi bir yönlendirmem olmadı" dedi.

Zirve Yayınevi, Hrant Dink ve Rahip Santaro olaylarının birbirleriyle bağlantılı olduğunu ileri süren Aral, " Bu olaylar birbirleriyle bağlantılıdır. Burada yapılmak istenen şey, Türkiye'de yüzde 1'i bulmayan azınlıkların hukuksal süreçte ileriye çıkarılmasıdır. Orhan Kemal Cengiz isimli provokatörün, amaçlarını açıklayan güzel sözleri var. Amaçlarının azınlıkların tüzel kişiliğe bürünmesi olduğunu söylüyor. Devlet tarafından ayrıcalıklı bir yere oturtulmak istiyorlar. Bu cinayetler buna hizmet ediyor.

Orhan Kemal Cengiz bu cinayetleri azmettirendir" şeklinde iddiada bulundu.
Cinayete kurban giden kişilerin yasa dışı örgütlerle bağlantısının olduğunu ve Kuzey Irak'taki Peşmerge ve PKK ile işbirliği yaptığını öne süren Aral, "Mahkemeye savcılık tarafından verilen 30'un üzerindeki dosyanın 16'sı misyonerlik faaliyetleri hakkındadır. Bunun nedeni, Hıristiyanları sevmediğimiz için değil. Onları bir şekilde sevmek durumundayız. İslam'ın dediği gibi, dışlamadan, onları hor görmeden ve eziyet etmeden onlarla aynı hayatı paylaşacağız. Ama onları gönderen merkez ve onların merkezlerinin asıl amacı Hıristiyanlığa geçen gençler değil. Para ve güç kullanan insanların asıl amacı, yukarıdan yürütülmekte olan diyalog faaliyetleri çerçevesinde Hıristiyanlığa geçiş olmasa bile Ateizme geçiştir. Bu yollarla yasa dışı örgütleri desteklemektir. Öldürülen insanlar Kuzey Irak'a giden, Peşmergelerle, PKK kamplarıyla görüşüp çalışmış ve bunlarla işbirliği yapmış insanlardır. Bununla ilgili raporlar bildiğim kadarıyla mahkemeye sunuldu. Bu kişilerin çok da temiz niyetli kişiler olduğunu söyleyemeyeceğim. Yani Malatya'daki Ermeni, Hıristiyan azınlık ne ölçüdedir ki, bu insanlar binlerce İncil'i dağıtma cesareti buluyor. Benim savunduğum şey cinayet değil, savunduğum şey cinayeti işleyenler de, onların arkasındakiler de değil. Benim savunduğum şey, cinayete kurban gidenlerin de çok temiz olmadıklarıdır. Temiz insan değiller" iddialarında bulundu.

Hrant Dink ve Yayınevi Cinayetleri'ni devletin üzerine yıkılmak istendiğini söyleyen Aral, "Bunları birileri öldürüp kendilerine bir yol açmak istiyor. Yurtdışında derin devletlerin uyguladığı gibi önce kendileri vururlar, sonra başkası yaptı gibi gösterip onun üzerine yürürler. Şu anda Türk İstihbaratı'nı baltalamak için bu tür çalışmalar yürütülüyor" ifadelerini kullandı.

Yayınevi cinayetini işleyenlerin bu cinayeti işleyecek kapasitede olmadığını ve bu tür cinayetlerin tek merkezden yönetildiğini vurgulayan Aral, "Cinayetler tek merkezden yönetiliyor. Amaçları, Hıristiyan kişilerin ezildiği, Ermenilerin baskı görüp ezildiği, kendilerini gizlemek zorunda kaldığı gibi bir safsatayla ortaya çıkıp devletten bazı haklar almak. Ruhban okulunun açılmasına izin istiyorlar. Vatikan tipi bir temsilciliğin açılmasına izin istiyorlar. Ayasofya'yı kilise yapmak için çalışıyorlar, amaçları bu doğrultudadır. Amaç, holding olarak bizi yönetenlerin siyasi olarak da bizi yönetmesidir" şeklinde konuştu.

Cinayet olayında devlet görevlilerinin isminin geçmesiyle ilgili olarak da Aral, "Dikkat ederseniz Emre Günaydın'la DGM Savcısı R.H.B. görüşmüş gözüküyor, Hacı Ü. isimli bir subayla görüştüğü ortaya çıkıyor. Özel Harekat'tan birisiyle görüştüğü ortaya çıkıyor. Niye bu insanlar Emre Günaydın'la muhatap olsunlar ki? Emre Günaydın'ın hiyerarşide yeri nedir ki? Bu insanlar bununla neden muhatap olsunlar? Hepsinin de bu kişinin akrabalarıyla görüştüğü belirtiliyor. Bu olay kimin üzerine bırakılmak isteniyor?

Askerin, savcının, polisin üzerine bırakılmak isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin koruyucularının üzerine bırakılmak için bu olay gerçekleştiriliyor. Azmettiren kişi, dinleneceğini, dinlemeye takılacağını bilir. Bir savcı, bir subay bu kadar saf olamaz" ifadelerini kullandı.

Emre Günaydın'ın bu işe zorlandığını, tehdit ve para desteğiyle sanki devlet tarafından yaptırılıyormuş imajı verildiğini belirten Aral, arkasında derin devlet var iddialarını ise kabul etmedi. Aral, "Beni derin devlete yakıştırmışlar. Üyesi olsaydım sevinirdim. Kesinlikle üyesi değilim. Herhalde derin devletin çok kötü ve çok iğrenç bir şey olduklarını düşünerek bizim hakkımızda böyle bir ifade kullanıyorlar. Ayrıca derin devletler tüm dünyada vardır. Onlar niye kendi derin devletini çökertmiyor da biz özellikle çökertmeye çalışıyoruz. Türkiye'de Veli Küçük ömrü boyunca ne yapmıştır ki üzerine gidiliyor? Korkut Eken ne yapmıştır ki üzerine gidiliyor? Korkut Eken, İbrahim Şahin sebepsiz yere cezaevlerine girip çıktı. Bu insanların ülkeye ne gibi kötülükleri oldu? Savcıdan izinsiz telefonları dinlenmiş, cezaevlerine atmışlar, ömürlerinde yaptıkları görevleri hiçe saymışlar, şerefleriyle bir anlamda oynanmış ve çeteci yerine konulmuşlar. Sanki bir mason örgütünün devamı gibi gösteriliyorlar ama bunu
yapanlar kendileri mason. Derin devlet vardır ve gereklidir. Türkiye'deki derin devlet çok da derin değildir aslında. Bir grup vatanseverin bir şeyler yapmaya çalıştığı gruptur" şeklinde konuştu.

İHA
Yayın Tarihi : 13 Şubat 2008 Çarşamba 13:44:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?