22
Mayıs
2024
Çarşamba
SAMSAT - ADIYAMAN

Samsatlı bilge Lukianos

SAMSATLI LUKİANOS... Alanında ilk eser veren kişi... Samsat'ta ondan sonra kitap yazan acaba var mı?

Üzerinde bulunduğumuz Mezopotamya coğrafyası tarihin geçmiş dönemlerinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mezopotamya coğrafyası Antik Yunandan tutunda Bizans İmparatorluğuna Hıristiyan medeniyetlerinden İslam toplumlarına birçok medeniyetin kesişim noktası olmuştur. Mezopotamya'da kurulan medeniyetler bu coğrafya üzerinde birçok tarihi eser bırakmışlardır. İlimiz Adıyaman sınırları içinde bulunan Nemrut Dağı, Cendere Köprüsü, Gerger Kalesi, Kâhta kalesi bunlardan bir kaçına örnek olarak verilebilir. Geçmiş medeniyetlerden günümüze sadece tarihi yerler ve eserler kalmamıştır.


Bir de sözlü ve yazılı tarih olarak adlandırabileceğimiz ve içerisinde birçok filozofu, devlet yöneticisi ve sıradan insanların içersinde yer aldığı sözlü ve yazılı bir miras vardır. Bu mirasın içersinde bizlere ışık tutabilecek sözler, anayasalar, günlük olağan yaşamdan örnekler yer almıştır.


Sözlü tarihin içerisinde en çok yer edenler filozoflardır. Birçok toplum kendi filozoflarını yani bilge insanını yetiştirmiştir. Özellikle tanrılar diyarı olarak isim yapmış olan ege kıyılarına inat Mezopotamya da birçok filozofa ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan en önemlisi olarak adlandırabileceğimiz ve Mezopotamya'dan Yunana uzanan yaşamıyla kanımca hemşerimiz olan Samsatlı Lukianos'tur.


Samsatlı Lukianos bu coğrafyaya ait olan bilge insanlardan sadece bir tanesi. Onu diğer bilge insanlardan farklı kılan kendine özgü kişiliği ve duruşudur. Lukianos hem bize eski yunan evreni konusunda olguları özünden kavratıcı bilgiler verir, hem de bu kültürün içinden olan, ama ona dışarıdan bakmasında bilen, kelimenin tam anlamıyla gerçekçi ve kuşkucu bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Samsatlı Lukianos'un esrelerinin Türkçeye çevrilmesi birçok yazar tarafından bu alanda daha iyi eserlerin verilmesine kaynaklık edebileceğinden sevinçle karşılanmıştır. Bu nedenle eserlerin Türkçeye çevrilmesinde çok büyük emeği olan Nurullah Ataç'a sonsuz teşekkürlerini bildirmişlerdir.


Geçmiş tarihi medeniyetlerden günümüze kalan birçok tarihi yapının hangi şartlarda yapıldığı, bu yapıların proje sahiplerinin bunları projelerken sahip olduğu bilgi birikimi ve hayal güçleri hala bir sır perdesidir. Günümüz teknolojisiyle bu yapıların inşa edilmesi bile olanaksız gibi görülüyor. İşte tam burada Lukianos'un bilim kurgu alanında ilk eser olarak kabul edilen yapıtı “Gerçek Öykü” de tamda o çağın insanlarının hayal gücüne ışık tutabilecek paralelliktedir. Lukianosun bu eserindeki hayal gücü bize ondan tam 1800 yıl sonra Küba devriminin liderlerinden Che Guevara'nın bir sözünü aklımıza getiriyor: “insanlar hayalleri büyüklüğü kadar özgürdürler” Lukianos'ta hayallerinin büyüklüğüyle diğer bilge insanlardan daha özgür bir yaşam sergilemiştir.
Samsatlı Lukianos bundan yaklaşık 1800 yıl önce yaşamış bilimkurgu alanında ilk eser veren kişi unvanını taşımaktadır. Günümüzde gişe rekorları kıran bilim kurgu filmlerine inat Samsatlı Lukianos'un bilim kurgu alanında ilk yapıt olarak kabul edilen “Gerçek Hikâye” adlı eserinde bulunan kahramanlar sıradan macera düşkünü insanlardır. Lukianos un 1945-1949 yılları arasında Mili Eğitim Yayınevi tarafından üç cilt şeklinde yayınlanan diğer bir eserinde de zenginlerle ve güçlülerle alay ederek, onları kıyasıya eleştirerek yoksulun ve zavallıların öcünü aldığı görülüyor.



SAMSATLI LUKİANOS


Lukianos M.S. ikinci yüzyılda Hadrianus'un egemenlik döneminde eski adı Samosata olan bugünkü ismiyle ilimizin ilçelerinden biri olan Samsat'ta doğmuştur. Eserlerini her ne kadar Yunanca yazmış olsa da anadili Süryanicedir. Gençliğinde Antakya'ya gidip avukatlık yapmış. Bir süre sonra kendini Atina'da bulmuş. Burada bilgici yani bilgi satan olarak adlandırılan sofist olmuştur. Kent kent dolaşıp bildiklerini insanlara anlatarak geçimini sağlamaya çalışmıştır. Atina'da belli bir süre kaldıktan sonra Roma'ya gitmiştir. Burada felsefeci Nigronas'la tanışmıştır. Arkasındanda tekrar Yunanistan'a dönmüştür. Gezilerini sürdürmüş. Bu arada bilgicilikten de, bilgicilerden de iğrenmiş; felsefeyle ahlakla ilgilenmeye başlamış. Günün felsefe akımlarını eleştirdiği için çok düşman kazanmış.
Felsefecilerle alay etmek para getiren bir iş değilmiş elbette. Lukianos da geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca Mısıra gidip devlet hizmetlerinin çeşitli kademelerinde çalışmıştır. 67 yaşında öldüğünde arkasında 83 yapıt bırakmıştır.


Samsatlı Lukianos'u sizlere daha iyi tanıtmak için iki eseriyle ilgili olarak yapılan tanıtımlara bir göz atmakla onu daha iyi tanıyacağımızı sanıyorum. Bunlardan ilki bilimkurgu alanında ilk eser olarak kabul edilen “Gerçek Öykü” adlı eser diğeriyse Mili Eğitim Yayınevi bünyesinde Nurullah Ataç'ın çevirisiyle 1944-1949 yılları arasında üç cilt olarak yayınlanan Lukianos ile ilgi “Seçme Yazılar” adlı eser.


GERÇEK ÖYKÜ


İşte bu gelişmelerin ışığında Samsatlı Lukianos, M.S. 2, yüzyılda, Ay'a yapılan bir yolculuğu anlatan hikâyesi “Gerçek Öyküyü” yazmıştır. Öykünün yazılış amacı, olmadık olaylarla dolu seyahatnameleri yermek olsa da, bazı yönleri onu bilimkurgunun ilk örneği saymamıza sebep olur. Dünya literatürün de ilk defa tanrılar veya büyücüler değil de, sıradan maceraperest insanlar, bir imkânsızı başarmaya çalışırlar; kendi istek ve iradeleriyle yola çıkarlar ve bunun içinde teknolojiyi kullanırlar.


Eski Yunan'da en hızlı araç gemi olduğundan, ay yolculuğu da bildiğimiz yunan gemilerinden biriyle yapılır. Geminin mürettebatı, Olimpiyatlarda yarışmış 50 atletten oluşmaktadır. Ekibin bu yolculuğu gerçekleştirmekteki amacı “denizlerin ve okyanusların sınırına ulaşmak” ve “öte tarafta yaşayan insanları” görmektir.


Yolculuk tatlı bir rüzgârla başlar, ancak ikinci gün hava bozar. Tam 79 gün boyunca fırtınada savrularak ilerler, sekseninci gün bir hortuma yakalanırlar. Tam bir hafta boyunca bu seferde gökyüzünde savrulurlar ve sonunda küre şeklinde, ışıklar saçan tuhaf bir adaya varırlar. Bu ada da hayat belirtileri vardır; toprağı işlemesini bilen insanlar barınmaktadır. Gece olduğunda altlarında yer küre belirir ve böylece maceraperest kahramanlarımız ayda olduklarını anlarlar.


Orda ki canlılara değinmek gerekirse; o yıllarda belki de yermek amacıyla abartılı bir şekilde çizilen tuhaf ve çirkin yaratıklar, yüzyıllar sonra bile peşimizi bırakmayacak. Ve 20. yüzyılın bilimkurgularının nerdeyse vazgeçilmez klişeleri halini alacaktır: kanatları lahanadan dev tavuklar, çok sağlam fasulyelerden örülmüş zırhlar, soğan savaşçıları, tam on iki fil büyüklüğündeki dev pireler, dev sivrisinekler ve örümcekler…

Öykünün gelişme bölümü bize “Yıldız Savaşları” sahnelerini anımsatır: Ay Kıralı Endymion, bu maceraperest insanları, güneş insanlarına karşı başlatılan savaşa davet eder. Savaş bir yıldız kolonisindeki anlaşmazlık yüzünden ortaya çıkmıştır. Savaş başlar; Ay adamları savaşı kaybederler, Lukianos ve iki adamı da Güneş askerlerine esir düşerler. Güneş askerleri Ayı yağmalamak yerine Güneşle Ay arasına buluttan çok kalın bir duvar örerler. Böylece Ayı ışıktan mahrum bırakarak cezalandırırlar. Bu sırada Dünyada tam bir Ay tutulması gerçekleşir. Ay Kıralı bir elçi göndererek barış ister, anlaşma imzalanır, duvar ortadan kaldırılır, esirler serbest bırakılır. Lukianos ve adamları Ay kralına yalvarırlar ve dünyaya geri dönerler…


SEÇME YAZILAR


Seçme yazıları Türkçe çeviren Nurullah Ataç kitabın önsözünde Lukianos'un yapıtlarının, insan ruhunun kötü, bayağı yanlarını eleştirmek, ilkçağın birçok tanrılar kabul eden dinin çürüklüğünü, anlamsızlığını göstermek için yazıldığını belirtmiştir.


Kitabın ilk iki bölümünün de ilk çağ dininin tanrılarıyla alay ediyor Lukianos. O arada mitologyadan pek yaygın olmayan öyküleri anlatıyor.


Üçüncü bölüm Öbür Dünyada Konuşmalar başlığını taşıyor. “yalan” Dünyayı arkada bırakıp ölüm ülkesine göç edenler bir eşitlik ortamında buluyorlar kendilerini. Lukianos zenginlerle güçlülerle alay ediyor, onları kıyasıya eleştirerek yoksulun ve zavallının öcünü alıyor.


Ben burada Lukianos'un iki kitabı ve onla ilgili başka yazarlar tarafından yapılan yorumlardan hareketle onu sizlere tanıtmak istedim onla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenlerin tek yapması gereken internette arama motorlarından birine girerek ismini yazmaları. Bu şekilde onun hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilirler.

Dr. Sait Şirazi'den  SAMSATLI LUKİANOS 

SAMSATLI LUKİANOS (M.S. 120-180)

Samsatlı Lukianos 120-180 yılları arasında yaşamış Yunan dili ile yazmış nükteli ve alaycı doğası ile tanınan ünlü Süryani filozof ve edebiyatçıdır. Her ne kadar Yunanca eserler vermiş ve Yunan Kültürü’ne ait olarak görünmekte ise de ana dili Yunanca değil Süryanice’dir.


2‘ci yy’da yaşamış olan Lukianos bugün Samsat olarak bilinen Süryanice “Güneş” anlamına gelen Şamişat’ta doğmuştur. Şamişat tarihi MÖ 3000’e uzanan önemli ve köklü bir Süryani yerleşimidir. Günümüzde Hısn-ı Mansur (Adıyaman merkez) , Kahta ve Gerger gibi önemli Süryani yerleşimleri ile birlikte Adıyaman ili sınırları içinde kalmaktadır.

Tarihte Şamişat 


Günümüzde Samsat kuzeyde Kâhta; batı, doğu ve güney yönlerinde ise Atatürk Baraj Gölü ile çevrilidir.
Yukarı Fırat bölgesinde bulunan Şamişat eski dönemde Dmışk (Şam), Tadmur (Palmira) ve Sur (Sidon) illeri ile Karadeniz - Kafkaslar arasında önemli bir merkez-durak konumunda idi.

Süryani atalarından olan Sümerler’in “Semizata” olarak isimlendirdikleri Şamişat’ın Hititler döneminde de önemini koruduğu hatta bir süreliğine başkentlik yaptığı sanılmaktadır. II. Sargon (MÖ 8. yy) döneminde Asur İmparatorluğu topraklarına katılan, MÖ 7. yy’da Babil İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü Şamişat akabinde Perslerin ve İskender İmparatorluğu’nun yıkılması ile oluşan yine Helen kökenli Selevkos Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. MÖ 69 yılında Selevkos Krallığı’nın bir devamı olan Kommagene Krallığı’nın başkenti olan Şamişat bu statüsünü MS 72 yılındaki Roma istilasına kadar olan 150 yıl boyunca sürdürmüştür. Bu dönemde de önemini koruyan Şamişat’ın MS II. yy’da ki nüfusu 50.000 olarak verilmektedir.

Babil egemenliğinden sonra uzun asırlar boyunca Şamişat’ın yerli halkı olan Süryaniler baskıcı Helenizasyon dayatmalarına rağmen kültür ve lisanları ile bu baskıya direnmişlerdir. Bu duruma örnek olarak Samsatlı Lukianos’un eserlerini Yunanca yazmış olmasına rağmen ana dilinin Süryanice olması verilebilir.

1960 yılında ilçe statüsü verilerek Adıyaman iline bağlanan Lukianos’un doğum yeri olan eski Samsat 1988 yılında Atatürk Barajı projesi nedeniyle sular altında kalmıştır. Günümüzde yeni şehir ve eski şehir olarak ikiye ayrılmaktadır. Sular altında kalan eski Samsat nedeniyle şehir taşınmıştır.

Günümüzde Kuzeyinde Kahta bulunan Şamişat’ın Batı, doğu ve güneyi Atatürk baraj gölü ile çevrilidir.

LUKİANOS’UN YAŞAMI 


Mükemmel bir retorikçi olan Lukianos II. yy'ın son yarısında Atina'ya yerleşir. Burada Yunan dili, edebiyatı ve güncel yaşamına tam vakıf olur.


Şamişat’ta yetişen ünlü Süryaniler’den olan Lukianos Roma İmparatoru Hidrianus’un egemenliği döneminde, MS 125 yıllarında doğmuştur. Orta halli işçi bir ailenin oğlu olan Lukianos ön eğitimini gördükten ve okuma yazma öğrendikten sonra hayatının erken dönemlerinde Baba mesleğini devam ettiren heykeltıraş dayısının yanında çalışmaya başlamıştır. Heykeltıraşlıktan bir süre sonra sıkılarak ayrılan Lukianos İyonya’da (günümüzde Ege bölgesi) eğitimine devam ederek Yunan dili ve kültürünü öğrenmiş, özellikle Homeros ve Platon’un eserleri üzerine çalışmıştır.

Eğitiminin sonrasında bilmediğimiz bir süre boyunca Roma İmparatorluğu sınırlarındaki üç büyük kentten biri olan Antakya’da avukatlık yapmıştır. Bu dönemin ardından Atina’ya giderek sofistik-bilgici felsefeyi benimsemiş ve sofist olmuştur. (Sofya-sophia: Bilgi). Diğer sofistler gibi hatip olarak halka açık konuşmalar yaparak dersler vererek kent kent dolaşmıştır. Yunanistan’dan sonra İtalya ve Galya’ya( günümüzde Fransa) gider. O zamanın sofistleri kent kent dolaşıp konferans veren ve bununla da epey para kazanan adamlardır. Arada, bir göz hastaligi yüzünden Roma'ya gitmis, orada filozof Nigrinos'la tanışmıştır. Yunanistan'a döndükten sonra tekrar konferanslarına devam etmiş, birçok yer dolaşmış parasını biriktirdikten sonra Samsat'a, anayurduna uğramıştır.

Retorikçi olarak yetişen olan ve mükemmel bir retorikçi olan Lukianos 2. yy.ın ikinci yarısında Atina’ya yerleşir. Burada kalması onun Yunan dili ve edebiyatı ile ilgili bilgi dağarcığını daha da genişletmesini sağlar.

Bu erken Atina döneminde Lukianos sofistlikten ve sofistlerden igrenmis, felsefeyle, daha dogrusu ahlakla ugraşmaya başlamıştır. Hatipliği bırakarak dönemin Helenistik entelektüel yaşamı ve eğilimleri hakkında eleştirel, hayal ürünü, nukteli ve alaycı eserler kaleme almaya başlar. Zamanın felsefe ve ahlak çığırlarını eleştirir, bu yüzden hemen bütün filozofları, en çok Köpeksileri kendisine düşman eder. Bununla da kalmaz, hala varlığını sürdürmekle birlikte hızla itibar, inanlı ve popülarite kaybeden Yunanistan’ın mitolojik paganizmini sert dille eleştirir. 

Bu eserlerini (daha doğrusu eserlerinin önemli bir bölümünü) hayali diyaloglar veya Menippos’un şahsında işlemiştir. Lukianos’un eserleri anlaşılan sofist bir hatip olarak kazandığı ün ve şöhretin devamını sağlamıştır.

İyi gelirli bilgici hatiplikten ayrıldıktan sonra ekonomik sıkıntıya düşer. Bu arada bir göz hastalığı sebebiyle daha önce gittiği Roma’da tanıştığı kişi sayesinde İskenderiye’de bir devlet görevi elde eder. Bu dönemden sonra MS 192 yılında 67 yaşında vefat ettiği düşünülmekle birlikte İskenderiye’de mi yoksa Atina’da mı vefat ettiği bilinmemektedir.

Lukianos denince akla gelen başlıca eserleri “Tanrıların konulmaları”, “Deniz konuşmaları”, “Ahrete varış” “Öbür Dünyada Konuşmalar”, “Yaşanmış bir öykü”, “Tarih nasıl yazılmalı?”dır.


ESERLERİ

Ünlü bir filozof ahlakçı olmakla birlikte günümüze 80’i aşkın eser bırakmıştır. Eserlerinden seçmeler batıda ilk olarak 1499 yılında Floransa’da basılarak yayınlanmıştır.

Başlıca eserleri “Tanrıların konulmaları”, “Deniz konuşmaları”, “Ahrete varış” “Öbür Dünyada Konuşmalar”, “Yaşanmış bir öykü”, “Tarih nasıl yazılmalı?”dır.

Lukianos eserlerini insan ruhunun bayağı, kötü yanlarını eleştirmek, mitolojik Yunan dininin saçmalığını, anlamsızlığını göstermek için yazmıştır. Eserlerindeki kolay anlaşılırlık ve akıcılık eserlerinin çok derin olmamasının yazarın kabiliyeti ile ilgili olmadığını, anlaşılırlığını ve okunulurluğunu arttırmak için bilerek yapıldığını gösterir. Zaten Lukianos’un amacı insanları eğlendirecek bir solukta okunacak sıkmayacak eserler üreterek insanları eğlendirmek, güldürürken düşündürmek ve bilgilendirmektir. Bu açıdan “Sanat insan içindir” görüşünün çağındaki en önemli belki de tek temsilcisidir. 

Tanrıların konuşmaları ve deniz konuşmalarında Lukianos ilkçağ Yunan mitolojik dini ile ve tanrıları ile alay eder. Eserlerinin büyük bir bölümünü yazdığı diyalog-söyleşim üslubu daha okunabilir akıcı ve zevkli bir nitelik kazandırmıştır. Bazıları tarafından sert olarak bulunabilinecek düşüncelerinin ifadesi için özellikle bu yolu seçmiştir Lukianos. Sokrates ve Aristoteles gibi filozofların, Homeros ve benzeri tarihçilerin, İmparator İskender’in, Yunan mitolojisinin büyük tanrısı Zeus’un konuşulamayan kötü özelliklerini bir doğulu ustalığı ile eleştirerek gözler önüne serer. Kısacası Lukianos kral çıplak der eserlerinde.

“Ahrete varış” ve “Öbür dünyadan konuşmalar”’da Lukianos ölüleri kendi aralarında konuşturmuştur. Geçmiş asırların önemli şahsiyetlerini eski özelliklerinin kalmadığı herkesin eşit olduğu ölüm ülkesinde dillendirmiştir. Dünyanın ve zevklerinin gelip geçiciliğini orada anlamış olanlar ile köpeksi (knik) filozof Menippos’un ağzından konuşarak hepsi ile alay eder ve eleştirir.


Samsatlı Lukianos döneminin en ünlü yazar ve eleştirmenlerinden olup bilimkurgu alanında edebi eserler veren ilk yazar olma ayrıcalığına da sahiptir. Lukianos’un en ünlü eserlerinden olan “gerçek bir öykü” (Türkçeye yaşanmış bir öykü olarak çevrilmiştir.) Dünya edebiyat tarihindeki ilk bilimkurgu türündeki eser olarak bilinmekte ve ayrı bir önem taşımaktadır. İğneleyici üslubunu burada da sürdüren yazar 50 yiğit adam ile uzak diyarları keşfetmek için çıktığı deniz yolculuğunu bu yol boyunca başlarından geçen olağanüstü hayali olayları, gördükleri hayali varlıkları anlatır. Zamanının en hızlı teknolojik aracı olan gemi ile nasıl aya çıktıklarını, ayda var olan yaşamı ve ay canlılarının güneşte yaşayanlarla olan savaşını anlatarak devam eder. Dünya dışı yaşamdan ve dünya dışı evren ile ilgili bu yapıt sayesinde Lukianos edebiyat tarihindeki ilk bilimkurgu yazarı olarak tanınmıştır. Eserinin önsözünde döneminin filozofları ve diğer yazarlarının akıldışı ve abartılı anlatılarını eleştirerek göndermelerde bulunur ve eseri hem onlara nispet olarak hem de insanları eğlendirmek için yazdığını belirtir.

“ ...Feylesoflara bak: onlar bile sıkılmadan uyduru uyduruveriyorlar! Ben asıl başka bir şeye şaşıyorum: o yazarlar attıkları anlaşılmayacak da dediklerine inanılacak mı sanıyorlar? Her neyse, bende onlara özendim, gönlümde bir ün salma dileği uyandı, gelecek yüzyıllara benden bir şey kalsın dedim. Yalan söylemek özgürlüğü olduktan sonra ona bende asılanmak istemez miyim? Başımdan anlatılmaya değer bir şey geçmedi, olsun. Yalanda mı yok? Ama benim yalan söyleyişim ötekilerinin ki gibi değildir; ben yüzümün akı ile yalan söylerim; hiç değilse onlar gibi doğrucu olduğuma inandırmaya kalkmıyorum. Ta baştan bildiriyorum, yalandır benim anlattıklarım...” 

Bir başka eseri olan “Tarih Nasıl Yazılmalı”’da ise yine döneminin taraflı abartılı yalan yanlış tarih yazımlarına ve yazarlarına eleştiride bulunur. Bu eserinde ise diğerlerine göre daha nüktesiz bir tavır işlemekte ve şu sözleri ile eserini tamamlamaktadır: “İşte böyle yazılmalıdır tarih. Tarihçi kendini doğruya bağlamalı, çağdaşlarına yaranmaya çalışacağına gelecekten umut beslemelidir. Gerçek tarihin kuralı yasası işte budur. Bu benim dediklerime uyan olara ne mutlu bana: yararlı bir iş görmüş ayılırım; uyan kimse çıkmazsa, ne yapayım...” Homeros eve benzerleri eserlerinde yalan söylemiş abartılı hatta hayali açıklamalarda bulunmuşlardır. Sonuç olarak Lukianos, özgün üslubu ve gerçekçi düşünceleriyle 18 asır sonra bile halen sevilen ve okunan bir yazar olma özelliğini korumaktadır.

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA:
- Samsatlı Lukiyanos seçme yazılar, Çeviren: Nurullah Ataç K kitaplığı-İst-2002
- Türk Süryaniler Tarihi, Hori Episkopos Aziz Günel - Diyarbakır 1970
- Süryaniler; P. Emanuel Aydın, Viyana, 1982
- Lucian of Samosata : Introduction and Manuscripts, Introduction by A.M. Harmon, 1913, Published in Loeb Classical Library, 9 volumes

Üzeyir Ergül/samsat kaymakamlığı
Yayın Tarihi : 21 Kasım 2007 Çarşamba 14:50:48
Güncelleme :21 Kasım 2007 Çarşamba 15:33:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ÜZEYİR ERGÜL IP: 85.99.138.xxx Tarih : 24.11.2007 01:48:12

MERHABA. YAKLAŞIK 2 YIL ÖNCE ELİMDEKİ KIT KAYNAKLAR İLE BU YAZIYI YAZMAYA ÇALIŞMIŞTIM. BENİM İÇİN BÜYÜK BİR ÖNEME SAHİP OLAN BU YAZININ GÜNCELENEREK YENİDEN YAYINLANMASI OLDUKÇA ÖNEMLİ. ADIYAMANIN GERGER İLÇESİNDENİM, SAMSAT İLÇEMİZ İNSANLIK TARİHİN EN ÖNEMLİ ŞEHİRLERİNDEN BİRİ OLDUĞU İÇİN, BU İLÇEYE KARŞI AYRI BİR İLGİM VAR. SAMSAT MEZOPOTAMYA TARİHİN EN ÖNEMLİ KARA KUTULARINDAN BİRİ. HER YIL DÜZENLENEN NEMRUT FESTİVALİNDE SAMSAT İLÇEMİZ GÖZ ARDI EDİLMEKTEDİR. SAMSAT İLÇEMİZ İLE İLGİLİ YENİ ÇALIŞMALARA GİRİLMELİDİR. BÖYLE BİR GİRİŞİMDE BENDE SAHİP OLDUĞUM BİLGİ BİRİKİMİM İLE ÜSTÜME DÜŞENİ YAPAMAYA HAZIRIM. SAYGILARIMLA


fatih KARACABEY IP: 81.215.60.xxx Tarih : 2.12.2007 12:31:16

Değerli Üzeyir Hocam güzel yazınız için teşekkür ederim.Sizi tekrar ADIM ADIM EĞİTİM dergisinde ki yazılarınızı görmek istiyorum.Düzenli olarak yazılarınızı büyük bir zevkle takip ediyorum.Başarılar dilerim