8
Mayıs
2024
Çarşamba
AKSARAY

Tarihe ışık tutuyor

Aksaray’ın Yeşilova beldesinde bulunan Acemhöyük’te bu yılki kazı çalışmaları yeniden başladı.

Kazı başkanı Prof. Dr. Aliye Öztan, Acemhöyük'ye kazı çalışmalarının, 1948 yılında Kayseri Kültepe’de yaptığı arkeolojik kazıda Koloni Çağı’na ait çivi yazılı belgeler bulan ve Aksaray’da Koloni Çağı’na ait önemli krallıkların yaşandığını tespit eden Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün tespiti üzerine 1962 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında başlatıldığını anlatarak, kendisinin de o tarihlerde Özgüç’ün öğrencisi olduğunu, sonrasında asistanı olduğunu ve bugün ise kazı başkanı olduğunu söyledi.

Acemhöyük’ün birçok krallığa ev sahipliği yaptığını belirten Prof. Dr. Öztan, “Acemhöyük 1962 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nimet Özgüç tarafından araştırılmaya başlanmış, Orta Anadolu’nun önemli bir yerleşim yeri. Nimet hocamızın burada kazıya başlamasının değişik nedenleri var. Bunlardan bir tanesi daha önce Prof. Tahsin Özgüç’ün Kayseri’de yer alan Kültepe’de yapmış olduğu kazılarda birlikte çalıştıklarında ele geçen Koloni çağına ait fazlaca çivi yazılı belgede Anadolu’nun değişik yerlerinde, özellikle bu bölgede de Koloni çağına ait bir önemli krallığın, krallıkların olduğu ama bunlardan bir tanesinin büyük krallık olduğu yazılıydı. Bu belirlenen kayıtlardan, bilgilerden hareketle Nimet Özgüç hoca Aksaray’daki Acemhöyük’ün söz edilen yerleşimlerden biri olması gerektiğini ve bunun da en önemli kent olarak söz edilen Puruşhattum kenti ile özleştirerek burada kazı yapmaya başlamış. Ben daha sonra kendisinin asistanı olarak burada öğrenci olarak kazıya başladım. Sonra asistanı olarak devam ettim. Hocam 1988 yılına kadar burada kazı yaptı ve şu anda içinde bulunduğumuz anıtsal yapıların yerleşimdeki Asur Ticaret Kolonileri çağına ait anıtsal yapılardan 3 tanesini açığa çıkardı. 89 yılından sonra ben kazılara devam ettim. Ben de aynı üniversitenin aynı bölümünde halen görev yapıyorum. Bir kere Asur Ticaret Kolonileri Çağı, yani günümüzden 4 bin yıl öncesinde Orta Anadolu’nun bu bölgesinde önemli bir şehir devletinin krallığın merkezi olduğu yapılan kazılarda anlaşıldı. İçinde bulunduğumuz bina bu kralın ikametgahı. İdari ve aynı zamanda konutu olarak kullanılmış. Burada kentin henüz adının kesinlikle ne olduğunu bilecek bir verimiz, yazılı belgemiz yok. Buna karşılık ele geçen bütün buluntular bizim bu önemli kentin Puruşhattum olması yönündeki görüşleri doğrular nitelikte. Şöyle ki, bir kere içinde bulunduğumuz yapı gibi 2 katlı ancak Orta Anadolu’nun karakterine uygun kerpiç ve ahşapla inşa edilmiş bir yapı söz konusu. Bu yapı da bir kere mimarlık tarihi, Anadolu’nun mimarlık tarihi ve mühendislik tarihi açısından önemli bir yapı. Çok sonraki dönemlerde orta çağda veya 19. yüzyılda da Anadolu’nun pek çok yerinde kullanılmış olan ahşap kerpiç karışımı bağdadi tekniğin ilk örneklerinden biri olarak bu yapı karşımıza çıkıyor. Bugün elimizde olan alt katındaki odalara göre de 53 odalı. Bunun bir de üst katını düşünürsek, 2 katı büyüklüğünde bir alanı, bir oda sayısına ulaşıyor. Yapının içinde değişik malzemeler ele geçti. Bunların arasında en önemlisi tarihi belge olarak karşımıza çıkan çağdaşı özellikle bugünkü Suriye ve Irak’ta yaşayan çağdaşı krallıklarda buradaki yöneticinin, kralın yakın ilişki içinde olduğunu gösteren bazı buluntularımız var. Örneğin bunların arasında eski Asur devrinin ünlü kralı Şamşadat’a ait değişik mühür baskıları mevcut. Öte yandan, o zamanki adı Hapla, günümüzdeki adıyla Halep’te bir krallık olarak karşımıza çıkan Halep Kralı’nın aynı şekilde mühür baskıları bulunuyor. Bunların yanında Kargamış Kralı ya da bir takım Suriye’deki farklı krallıkların kraliyet ailesine, mesela prenseslere ait aynı özellikteki buluntular var. Onların yanında fildişinden yapılmış çok önemli eserler elimizde ki bunların büyük bir kısmı parçalar halinde bulunmasına karşın bir mobilyaya ait taht ya da kraliçenin sandalyesi olarak düşünebileceğimiz bir mobilyanın parçaları olarak hazırlanmış. Bunların dışında obsidyen kuvars gibi işlenmesi zor, günümüzde bile işlenmesi zor ancak o dönemin tekniği ile çok başarılı bir şekilde işlenmiş olan taştan yapılmış kaplar, özellikle sarayın gözde, lüks eşyaları arasında yer alıyor. Buradaki yöneticin Koloni Çağı’na ait olan bu kentin yöneticilerini büyük ölçüde bölgeye, bölge yakınındaki kendi hakimiyet alanları içindeki maden yataklarına bağlı olarak maden ticaretinin önde gelen bir kenti konumuna getirdikleri anlaşılıyor. Zaten eğer Puruşhattum kenti ise, ki henüz yazılı belge olmamasına karşılık büyük ölçüde arkeoloji kanıtlar bunu göstermekte; daha önceki dönemlere ait de aynı nitelikte bir takı buluntularla karşı karşıyayız. Koloni Çağı’na ait örneğin gümüş külçeler değişim malzemesi olarak kullanılan külçeler, bunun yanında daha önceki döneme ki milattan önce bu kez eski Tunç Çağı’na, milattan önce 2300 - 2400 yıllarına ait olan, yani günümüzden 4400 yıl öncesine ait olan dönemlerinde de kentin önemli bir yerleşim yeri olduğu anlaşılıyor. Bu önemi özellikle geçen yıl karşımıza çıkan eski Tunç Çağı tabakaları içinde karşımıza çıkan 5,5 metre genişliğinde ancak 33 metresini açabildiğimiz bir sur ile çevrili olmasıyla da zaten büyük ölçüde kanıtlanmış gibi. Ama ümit ediyoruz ki önümüzdeki yıllarda bu döneme ait bir çivi yazılı belgeyle bütün bu öngörülerimiz gerçekleşebilecek” dedi.

Başlayan kazı çalışmalarında şu an için 38 kişinin çalıştığını ve ilerleyen günlerde bu rakamın artacağını ifade eden Prof. Dr. Öztan, kazı çalışmalarında Yeşilovalı halkın da çalıştığını ve hatta bayanların da çalıştığını belirterek, bundan çok mutlu olduğunu aktardı. Kendilerinin temel bir ekibi olduğunu belirten Prof. Dr. Öztan, “Şimdi kazıda bizim bir temel ekibimiz var, kazı ekibimiz var. Onun yanında ki bunlar öğretim üyesi ya da arkeologlardan oluşan bir grup. Bunun dışında stajyer öğrencilerimiz var. Ankara’dan bizim kendi bölümümüzün, anabilim dalımızın öğrencileri veya başka üniversitelerin arkeoloji bölümlerinde okuyan öğrenciler. Onların dışında tabi ki büyük ölçüde Yeşilovalı hanımları ve beyleri çalıştırıyoruz. Şu anda 38 kişi ile çalışıyoruz. İşimizi birazcık terazisine koyunca daha da artacaktır bu sayı. Yeşilova’nın çalıştığımız işçilerinden de şöyle böyle 20 yıla yakın zamandır birlikte çalıştıklarımız var. Ben bu işe çok seviniyorum. Son 6 - 7 yıldır Yeşilovalı hanımlar çalışıyorlar bizde. Ekonomik açıdan evlerine katkı sağlıyorlar. Şu anda 10 tane hanım çalıştırıyoruz. Yani 38 kişinin 10 tanesi bayan, 28’i bey. Çünkü beylerin yapacağı işler biraz daha farklı. Özellikle hanımların kazılarda çalışması iyi oluyor. Çünkü bizim her işimiz çıkan toprağın belli seviyelerde çok güzel süpürülmesi. Ancak bir takım buluntuları o zaman rahat, duvarları falan seçme imkanımız oluyor. Hanımlar alışık olduğu için süpürmeye, onun için de çok memnunum” şeklinde konuştu.

iha
Yayın Tarihi : 12 Temmuz 2012 Perşembe 14:23:22
Güncelleme :12 Temmuz 2012 Perşembe 14:26:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?